"Eğer iki Fransız olarak konuşuyor olsaydık..."
Fenerbahçe, 3 sezondur Euroleague Final-Four’unda mücadele verdi. Bu başarı geçen sene de gelebilirdi. Her yıl üzerine koyan bir Fenerbahçe var. Zeljko Obradovic, Avrupa’nın en iyi hocası durumunda. Sezona başlarken önümüzde iki veri vardı. Birincisi; CSKA’dan sonra en büyük bütçeli takım Fenerbahçe’ydi. Burada Fenerbahçe yönetimi de takdiri hak ediyor. Doğru şekilde para harcandı ve karşılık alındı. İkincisi ; 3 favori vardı. CSKA, Real Madrid ve Fenerbahçe… Saha ve seyirci avantajı bizi bir adım daha öne çıkardı.
Fenerbahçe, iddaa oranlarında Final-Four’da favori gösteriliyordu. Bahis büroları, Fenerbahçe’yi 1 numara olarak nitelendirdi. Bu büyük bir öngörü falan değil. Şu performansı iki Fransız olarak konuşuyor olsaydık hiçbir sürpriz yok derdik. Fenerbahçe kupa kazanmış, normal bir sonuç dersin ve geçersin. Şu anda herkes, malumun ilanı olarak Fenerbahçe’yi konuşuyor. Bizim bu seviyedeki ilk kupamız olduğu için biz daha farklı konuşuyoruz. Real Madrid’i elerken zaten şampiyonluk konusuna mesajı vermiştik.
Euroleague’de Fenerbahçe-CSKA finali olmaması bir sürprizdir. Bizim de büyük bir şansımızdır. Olympiakos için “grubun eşeği” dedik. 15 sayı geriden geldiler finale çıktılar. Bir Olympiakos gerçeği var ve hiç kimse bunu göz ardı edemez. Finale çıktıklarında ben de bir “acaba” dedim. Fenerbahçe-CSKA finali olsaydı bu kadar kolay olmayabilirdi. Son 1,5 dakika İzmir Marşı’na yöneldim. Eğer Olympiakos bir sürpriz yapmasaydı ve CSKA finale gelseydi çok daha gerilecektik. Ama maçı Fenerbahçe müthiş koparttı. Fenerbahçe’nin ne kadar iyi takım olduğunu bir kez daha gördük. Olympiakos’un bu sayıda kalması, Ekpe Udoh’un performansı, dış atışlardan skor üretme şansımızın olması, olağanüstü savunma yapan bir takım olmak da dikkat çekici. Fenerbahçe hakikaten çok iyi bir takım. Durdurulamaz bir pozisyona gelen Fenerbahçe’nin ne olduğunu herkes hissetti ve “Bu Fenerbahçe’yi biz yenemeyiz” dediler.
Fenerbahçe takımının 4’lü finale nasıl damga vurduğu ortada. Eze eze bir şampiyonluk kazanıldı. Konuşulması gereken başka şeyler de var. Fenerbahçe buraya tesadüfen gelmedi. Aşama aşama gelinen bir nokta var. Obradovic kaç yıl daha görev yapar bilmiyorum. Avrupa’nın en iyisi, basketbol dünyasının bir adamı. Dünya çapında sınırları kaldırdı. Türk basketbolcular, bu takımda görev alacak kadar iyi değiller. Avrupa’nın tartışmasız en güçlü basketbol takımı Fenerbahçe’dir. Yerli oyuncuların kısa süre alması da altyapıya bir mesajdır. Basketbolu seven çocuklar artık kendilerine Udoh veya Kalinic diyecekler. Basketbola da artık kalıcı kaynaklar ayırıp, altyapılara önem verilmesi lazım. Obradovic’in açtığı yoldan gidilirse, altyapıdan basketbolcular gelirse kalıcı bir başarı gelebilir.
2000 yılında Galatasaray’ın aldığı zaferi halen kutluyor olmalarını tartışıyoruz. Altyapıya hiçbir şekilde önem verilmedi ve başarının üstüne koyulamadı, kalıcı hale getirilemedi. Türk futbolu adına üstüne hiçbir şey koyulamadı. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın aldığı dereceleri dışarıda tutuyorum. Spor kulüplerimiz borç ürettiler. Paranın yüzde 90’ı da futbola gitti, hiçbir şekilde de başarı gelmedi. Ancak voleybolda ise başarılı işler ortaya çıktı. Diğer branşlarda alınan başarılar, çok yüksek bütçelerle de olmadı. Kaynaklar doğru şekilde harcandı ve doğru planlama yapıldı. Türk takımlarının aldığı kupalara bakıyoruz… Alınan şampiyonluklara girememiş takımlar var. Basketbolda alınan söz konusu başarılarda Ergin Ataman’ın, Ufuk Sarıca’nın, herkesin katkısı vardır.
Fenerbahçe’nin aldığı başarı ortada. Bugün bu başarının gelmesinde, işin ehline bırakılması da önemli. Yabancı bir ülke, Türkiye’nin hangi sporunu yayınlar? Basketbolumuz para eder. Süper Lig’e herhalde para vermezler. Kulüp altyapılarına eğer kaynak harcamazsanız ve sporcu yetiştiremezseniz, Zeljko Obradovic’in verdiği mesajı alamazsanız yıllar sonra sadece eski başarıyı kutlar ve anarsınız. Obradovic ne diyorsa, her jestine, mimiğine dikkat etmek gerek. Gerçek bir spor adamı. Fenerbahçe’ye, görülmemiş bir başarı geldi. Obradovic, son bölümlerde önde olmalarına rağmen kıpkırmızı bir suratla Bogdanovic’e bağırıyor. 3-5 dakika gülüyor, sonra bir sonraki maça hazırlanıyor. Müthiş bir profesyonel. Fenerbahçe Basketbol Takımı, yönetimiyle, Obradovic ile basketbolcularla buraya kadar geldi. Bu başarının üstüne yatılarak, sürdürülebilir bir başarıya ulaşamazsınız. Obradovic, şu anda 10. şampiyonluğu kazanmak için oturup çalışmaya, planlamaya başlamıştır. Onun için zaten Obradovic’in 9 kupası var. Fenerbahçe Basketbol Şubesi bu başarıya rağmen zararla sezonu kapatacak. Ama bir sistem oturtulduğu zaman başarı, kalıcı hale gelebilir.
Bu başarı bir ilgiyi, alakayı beraberinde de getirdi. Basketbola olan ilgi futbolu geçti. Buradaki enerjiyi iyi şekilde kullanmak gerek. Artık Fenerbahçe’nin, zarar üreten değil, kendini döndüren bir ekonomiye kavuşabilmesi için iyi bir planlamaya ihtiyacı var. Galatasaray, 2000 yılında UEFA Kupası’nı aldıktan sonra iflas noktasına neden geldi? Alınacak dersler var. Obradovic’ten çok faydalanmak lazım. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamayı iyi yapıp, bunu bir spor kültürü haline dönüştürmek gerek. Sportif anlamda çok başka kazanımlar da var. Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, Trabzonsporlusu, bugün Fenerbahçe’yi desteklemiştir. Fenerbahçe Basketbol Takımı, büyük bir sempati kazanmıştır. Türkiye’nin dört bir yanında alkışlanan, sempati duyulan bir yapı ortaya çıkmıştır. Türk toplumunun tamamını kucaklayan bir başarı ve sevgi iklimi demek ki yaratılabiliyormuş. Bunu taklit etmek lazım. Kendi takımı dışında yuhalanan sporcular var. Biliyoruz. Örnek alınacak sporcular ise bu basketbol takımının oyuncularıdır. Yıllardır Fenerbahçe’deki özlenen, Türk toplumundaki kucaklama olayı basketbol takımıyla birlikte ortaya çıkmıştır.
Ekpe Udoh, MVP olmayı hak etti. Ayrıca Atatürk hayranlığı da var. Hepimiz Ekpe Udoh’uz (gülerek). 2016’da üzgün olan Ekpe Udoh bugün bir kahraman. 1 yıl 6 gün sonra demek ki başarı gelebiliyor. Kahraman olabiliyorsun. Udoh, bugün NBA’den istenen bir oyuncu. 1 yıl 6 gün içinde zirveye çıktı. Avrupa basketbolunda en iyilerden biri haline geldi. O gün üzgün olmasının üzerine kendine olan inancı, hırsı, müthiş bir disiplin ve arzuyla bu noktaya geldi. Hepimiz adına Udoh’un hikayesinden alınacak dersler var.
Çaykur Rizespor ligde kalan iki maçını da kazanmak zorunda. Eğer Bursaspor kalan 2 maçından 2 puan alırsa, Rizespor’un 2 maçı kazanması bir şey ifade etmiyor. Bursaspor’un bu anlamda çok büyük bir avantajı var. Ama ligde bir kaç hafta daha olsaydı, Bursaspor küme düşebilirdi. Lig Bursaspor için tam zamanında bitiyor. Süper Lig’de ilk 2 sıra belli. İki basın emekçisine meydan dayağı atan Başakşehirlilere gereken ceza verilseydi lig daha erken bitmişti. Beşiktaş’ın şampiyonluğu geciktirildi.
Trabzonspor’un kaybı çok büyük bir kayıp sayılır mı? Başakşehir ile Atiker Konyaspor kupa finalini oynayacak. Konyaspor kazanırsa, Antalyaspor ile Trabzonspor arasındaki rekabet hiçbir şey ifade etmiyor. Ama Başakşehir kupayı kazanırsa, lig beşincisi Avrupa’ya giden takım oluyor. Bu anlamda Antalyaspor’un avantajlı duruma geçtiği doğrudur. Galatasaraylı ve Fenerbahçeli taraftarlar ne kadar konsantre olabiliyor söz konuşa yarışa? Fenerbahçe’ye sadece bir aile karşılama yapmış. Ben iddia ediyorum o aile de bir sebeple orada bulunuyordur. Selfie çektirelim diye yanlarına gitmiştir.
Bu ligde Başakşehir’in başarısında Abdullah Avcı’nın da büyük bir payı vardır. Abdullah Avcı’nın emeğini takdir ediyoruz. Fakat; saha dışındaki uygulamalardan ötürü Başakşehir’i eleştiriyoruz. Trabzonspor-Başakşehir maçının 0-0 bitmesi de mucizedir. Bu kadar iyi iki takım oynarken, 70. dakikalarda Trabzonspor bitti, tükendi. Ama Başakşehir fizik olarak diri, oyun planından taviz vermeden, gücünü iyi kullanan bir görüntüdeydi. Trabzonspor deplasmanında inanılmaz oynadılar. Bu takım, Fenerbahçe ile de penaltılara giden bir kupa maçı oynadı. Şimdi bu Başakşehir’i takdir etmeyip de ne yapacaksınız? Biz, Başakşehir’i saha dışındaki olayları sebebiyle eleştiriyoruz. Bu kadar iyi bir Trabzonspor, 70’ten sonra bitti. Başakşehir kontrolü eline aldı ve ne zaman golü atacaklar derken maç 0-0 bitti. Başakşehir’i de kutluyorum.
Bütün başarıları takdir etme gayretindeyiz. Başarı, hangi şubeden, hangi kulüpten gelirse gelsin durum böyledir. Spor kültürü yaratmak anlamında böyle bir değerlendirme yapıyoruz ve yıllardır da mücadelesini veriyoruz. Beşiktaş’ın ne kadar başarılı olduğunu tartışacak değiliz. Fikret Orman başkan olduğunda kimse Beşiktaş’ta başkanlık yapmak istemiyordu. Küçüleceğiz dediler ve ardından stadın inşaatına başladılar. Doğru bir transfer planlamasıyla ve Şenol Güneş gibi bir teknik direktörle şampiyon oldular. Stadı yokken, göçebe gibi bir Beşiktaş vardı. Belki borçlarını azaltamadılar ama kendi kendine dönebilen bir hale geldiler. Bugün Fikret Orman’ın verdiği istatistikleri üretmeye başladılar.
Fikret Orman, açıklamalarıyla doğrudan Aziz Yıldırım’a cevap verdi. Ama bunu yapmasa, Fenerbahçe’ye cevap vermemiş mi olacak? Çok ucuz laf atmalar yapmasa… Bu tarz, Aziz Yıldırım’ın işidir. Sana nasıl davranılırsa davranılsın sen doğru olanı yaparsan başka bir başkan oluyorsun. Fikret Bey kibrine yeniliyor. Orada ayakta alkışlanmak her şeyi doğru yaptığın anlama gelmiyor. Aziz Yıldırım’ı hiç anmadan geldiğin noktayı, hangi imkansızlıklarla bunu başardığını, sadece kendi bilançosu üzerinden anlatsa herkes alması gereken mesajı zaten alacak. O söylemese bizler karşılaştırmayacak mıyız? Bu kadar gözümüze sokması doğru mu? Gerçek bir spor adamlığı ve rol modelden konuşmak için birbirlerinin ucuz taklitleri olmaktan öteye gitmeleri gerekir. Süleyman Seba öyle yapıyordu.
Beşiktaş, geçen yılki şampiyonluğun üzerine bir şeyler inşa etti. Çok büyük bir fedakarlık vardı. Bunun sefasını sürmeyi de sonuna kadar hak etmiştir. Fikret Orman, Cenk Tosun’un babası konusunda da sonuna kadar haklı. Mesela; Altınordu bugün altyapı denilince akla ilk gelen kulüplerden biri. Başkanlarıyla konuştuk, “Siz ne gibi sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz?” diye sorduk. Altınordu Başkanı da, “Biz anne babalara da eğitim veriyoruz” dedi. Oranın bir meslek okulu olduğunu, çocukların bir sınava girdiğini, konsantrasyonunu bozmamaları gerektiğini anlattıklarını söyledi. Bunu anlattı. Bugün Cenk Tosun profesyonelliğin zirvesinde. Ama baba değişmiyor. Baba aynı baba. Yöneticiler, ‘biz senin çocuğunun hakkını korumaz mıyız?’ diyorlar. Anne ve babaların da eğitimden geçmeleri gerekiyor. Anneler ayrıca bu konuda çok doğru şeyler yapıyor. Onu da bir kez daha gördük.
İkinci konuya gelince… E-bilet konusunda belli kişiler, “Acaba fişleniyoruz mu?” dediler. Radyoda günlerce anlattım. Bana, “Passolig’in adamı mısın?” diyenler oldu. Ben gittim, pozisyonumun gerektirdiği şekilde sorularımı sordum, cevapları aldım, tatmin oldum ve bilinmesi gerektiğine inandığım şeyleri de anlattım. Bu bir fişleme değildir. O dönem, bireysel cezaların uygulanacağı, karaborsanın bitirilmesi için başarılı olabilecek bir uygulama olduğunu anlattım. Çok ciddi bir altyapı olduğunu ve bu uygulamanın doğru olduğunu anlatmaya çalıştım. Sahte bilet, ya da kayıt dışılık olmaması için uygun bir uygulama olduğunu savundum. Bunları yazdım.
Şimdi bir yazı daha yazmaya kalksam tam tersini yazmak zorunda kalacağım. Neden? Çünkü ; söz konusu bu teknolojik avantajlardan yaratılan farklı bir ortam var. Suç bireyselleşti mi? Hayır. Karaborsa bitti mi? Hayır. Teknoloji, bazıları için durumu daha da vahim bir hale getirdi. Kulüpler toplu bilete karşılardı. Kulüp yönetim kurulları tribünleri kapatıyorlar. Kendi istediklerine yer verebiliyorlar. Bu işten ne anladık? Vatandaşlık numaraları üstünden insanlara yasak koyuyorsun… Ne anladık bu işten? Maalesef artık durum böyle.
YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.