Erken uyarı sistemi!
Keyfilik nedeni ile daha lig başlamadan Galatasaray'da Cüneyt Tanman gibi yaşamı futbolculuk ve futbol adamlığı olarak kalite ile geçen saygın kişi başkanın kardeşine futbol şübesini teslim etmek zorunda bırakıldı ve istifa etti. Yeni kardeş yasası futbolu yönetecek!
Çok sıcak. Yaz güneşinin en etkili olduğu bir dönemdeyiz. Tatil planlarını sıkıştırdığımız günlerdeyiz. Güneş bu kez tepemizde daha acımasız yakıcı! Doğanın dengesi, gittikçe küremizdeki canlıları rahatsız edecek boyutlarda gelişerek bozuluyor.
Bizim dünyamız daha çok futbol! Bazen kendi varlığımı bu alanda gelinen sosyal nedenlerle önemsememeye bakıyorum! Yaşanan ve yaşatılanların hiçbir kalıba uymadığı bir dünyadayız. Neyin fikri ve neyin kalitesi adına konuşacağımıza veya mutlu olacağımıza dair kuşkularım artıyor. Umutsuzluk değil tek düzelik, cehalet kokan ve cehaletin elinde teknolojinin can çekiştiği ayrışmanın önüne geçmeye çalışıyor dünya. Sadece ego ve kapital adına sertleşen bir çekişmenin kurbanı insanlık. Futbol kulüpleri ve futbol paranın emrinde ama kazananları çok az. Dev birkaç kulüp endustriyel ve dev sermayenin gücü gibi görünse de merkez kulüpler borçları ve eksi bütçeleri ile ayakta durmaya çalışıyor ve birçoğu iflastalar!
Hani küçük bebelerin "Tay!Tay!" duruşları gibi. Sağa sola çarparak yaşamaya çalışıyorlar!
Transferde hem satacak para kazanacak, sonra yine para eden ve sizi hedefe ulaştıracak futbolculara yatırım yaparken en iyi olmaya çalışacaksınız. Bu çok kolay olmayan bir gerçek. Ülkemizin kendine has yapısı günlük oluşumuzdur! O kadar ki bir başarının nasıl binbir emekle kazanıldığı önemsenmez oldu. Açıkçası kazan da nasıl kazanırsan kazan oldu, futbolumuzun yönetimsel ve yandaşlık tarafı!
Öncelikle sistemsiz ve kurumsal olmadığımız için anında görüntüler öne çıktı. Ki daha ligler başlamadı. Ama kavga ve tavırlar o kadar net ki; futbolu mevcut sistem yetersizliği nedeniyle yönetime girenler, kitabına uydurarak yönetmek istiyorlar. Oysa başarılı olmaları için gerçeğe yönelseler umut ve hayalleri gerçek olacak. Kısa bir zafer sarhoşluğu sonrası önce kendinin olduğunu sanmaya başlıyorlar kulüpleri. Nasılsa harcadıkları paraları faiziyle geri almaları kesin. Sorumlulukları yok. Şirketleşmeye gitseler de ince zekaları ile sorun yaşamıyorlar kendi adlarına. Kulüpler futbolun içinden gelen ve adına değişik koysak da kişilerin eline teslim ediliyorlar. Ama bu durum önce teknik direktörün kendi kadrosunu kurma yetkisiyle çalışma ortamını zedeliyor. Daha önemlisi başkanlar futbolu sadece oyuncu almak, 11 kurmak varsayımı ile kendilerin kurduğu özel başkanlık sistemi ile yönetmeye çalışıyorlar. Futbolun hukuku da artık yok!
Keyfilik nedeni ile daha lig başlamadan Galatasaray'da Cüneyt Tanman gibi yaşamı futbolculuk ve futbol adamlığı olarak kalite ile geçen saygın kişi başkanın kardeşine futbol şübesini teslim etmek zorunda bırakıldı ve istifa etti. Yeni kardeş yasası futbolu yönetecek!
Aynı biçimde çok kısa süre önce Ersun Yanal'ı gönderen transfer birlikteliği menajer Süleyman Hurma'yı da dün yedi! Sıradaki kim göreceğiz! Bir daha yineliyelim daha hazırlık dönemindeyiz!
Şimdi gözümüzü dışarı çevirelim. İngiltere, Almanya ve İspanya'da kişiler işinin başında. Ayrılan çok az! O da başarısızlık öne geçtiğinden. Sayın duayen İlhan Cavcav ne diyor, "Gelsinler teknik direktörlere Pro Lisans vereyim!" O halde balığın baştan koktuğu bu sistemi kim düzeltecek?
Fenerbahçe bu ülkeye gelen en başarılı yabancı Lucescu'nun takımı ile dün gece karşılaştı. Yeni kurulan takım Pereira ile ilk sınavını verirken henüz hazır olmadığını ve sahaya yansıyan bir oyun gücünün kazanılmadığını gösterdi. İş bir süre kişisel futbol gayreti ile gidecek ki bu normal.. Çok planlı iki yönlü takım oyunu oynayan Shakhtar ilk yarıda etkiliydi. Yeni kadrosu ile Fenerbahçe, Volkan'la kalesini iyi savundu. İkinci yarıda Fenerbahçenin daha derli toplu olması dikkat çekti. Eksiklerin giderileceğini gösterdi..
Galatasarayın Podolski transferinden sonra Beşiktaşın eksik yerlere nokta transferi dikkat çekti. Mario Gomez'in gol alanında önemli bir eksiliği gidereceğini ancak özellikle Veli ve Tolgay'ın aranacağı ön görüşüm var..
Kısaca asıl üzerinde durduğumuz konu kurumsal bir düşünce ile parasal gücün büyük etkileri ile sonuç alma beklentisi ve endüstriyel çıkarların dengelenmesi bizim için biraz zor gibi. Futbolumuzun önce kendi değerlerini bir kez daha gözden geçirip yayıncı kuruluşun da egemen olduğu futbol piyasamızda ülkemizi iyi temsil etmesi ve başarı yakalaması için düşünce tarzını gözden geçirmesi ve açıkçası hak etmeyene şans vermemesi ve şarttır .
Hani Simon Kuper demiş ya; "Futbol asla sadece futbol değildir" diye. Bizde "daha futbol değildir!" olmasın. Umudumuz heyecan, başarı ve kıvanç dolu futbol günlerine takılı kalsın. Başka ne eğlencemiz kaldı ki?