Ezeli rekabet Obradovic'in avuçlarında..
GALATASARAY 75-79 FENERBAHÇE
EZELİ REKABET OBRADOVİC'İN AVUÇLARINDA
Ne kadar şanslı bir ülkeyiz. Onca karmaşa içinde bizi meşgul edecek, kimimizi üzecek, kimimizi ise coşkulandıracak basketbolumuz var! Gırtlağımıza kadar sorunlarla boğuşurken, nefes alacak bir anı basketbol sayesinde elde ediyoruz. O kırk dakika yok mu? Bizi bizden alıyor! Parkede seken her topun çemberden geçtiği anda, “tek yürek” olup, sempatisi olduğumuz, gücüne, rengine, oyuncularına hayran olup daha ötesi, yaşamımızın önemli bir parçası olan takımımızın başarılı olması, galip gelmesi hele hele şampiyon olması coşkuların en büyüğü oluyor.
Ev sahibi olan takımın daima büyük avantajı var, salonlarda her spora nazaran sahaya daha yakın olan tribünlerden gelen baskı, rakibi gerçekten çok zorluyor! Hiçbir kulübü diğerinden ayırmadan, “tek sıkıntım ve üzüntüm” edilen küfürler, edilen hakaretler, sahaya atılan yabancı maddeler! Olmuyor! İşte bir tek bu olmuyor! Ne zaman bir takımın “sıkı bir taraftarına niçin, bunlar oluyor?” diye sorduğumda, hemen onlar: “ Bizim yaptığımız bir şey değil! Sen rakiplerimizin yaptıklarına bir baksana! Onlar yüz misli daha kötüsünü yapıyor!” diyorlar! Kısaca kimse “yoğurdum kara” demiyor! Nasıl olsa suçlu karşı taraf!
Bu küfürler kime ve niçin? Ne zaman “Fairplay” ülkemizde benimsenecek! Futbolcu Galatasaraylı kaptan Selçuk’un söylediği gibi “küfrün, hakaretin, bini bir para! Yeter artık” diye isyan ettiğini dinlediniz mi? Futbolda tüm takımlar aynı ve tek cümle ile sahaya çıktılar. “Öfke ile değil, sevgi ile futbol güzeldir.” Onun sahası, bunun sahası hiç fark etmiyor! Bir formayı giyen kendini o takımın sahibi sanıyor! Bunca kargaşa içinde tek sakin adam Obrodovic’ti yıllarca Yunanistan’da maç yönetti ve bizim anlatmaya çalıştığımız, “her türlü hakaret ve küfrün” ötesinde, sahaya atılan maddelerin haddi hesabı yoktu! Ben şahsen şahit oldum, Obrodovic’in bir maçında parkeye “parke kaldırım taşı” atıldığını gördüm! Arabalara Molotof kokteyli hatta yollarda açık açık gezme şansları olmadığını biliyorum. Her sene ya kendi takımı ya da rakipleri en az beş maç seyircisiz ceza alırlardı! Çünkü final serisi asla sağlıklı tamamlanmazdı!
Maça geçersek! Galatasaray Callum ile büyük güç kazandı. Ancak yeni geldiği için uyum sorunu var. Yine Sinan, hep Sinan bu takımın her şeyi! Ancak son çeyrekte yarı sahadan kaptırdığı Dıxon’a kaptırdığı top kırılma noktasıydı! Göksenin vaz geçilmez olmak için tüm varlığı ile mücadele ediyor. Pleiss takımın temel direği oldu. Mıcov joker gibi. Ama güçleri bu kadar! Fenerbahçe’de Udoh oynamayacak diye bol bol haber yapıldı. Yazılı ve görsel medyada Udoh’ın sakatlığı nedeniyle takımda yerini alamayacağını söylediler. Ergin Ataman ve takımı ona göre hazırlandı. Sonra sahada birden bire yerini alan Udoh gecenin sürpriziydi ve ezeli rakip karşısında harika bir oyunla maçın 15 sayılardan dönmesini sağladı. Bogdonovic, Vesely ve geçen maçın en kötüsü Dıxon bir anda gecenin kahramanı oldular. Melih yine olmazı başarıp, attığı şutları Koçunun beğenisine sundu.
Deplasman fobisini yenen Fenerbahçe ezeli rakipleri Galatasaray’ın avuçlarının içine kadar gelen maçı söküp aldılar. Bu tam anlamı ile beklentiler ötesindeydi. Çünkü devre 41/28 biterken kimse bu maçın Fenerbahçe’ye döneceğini ummuyordu! Koskoca Fenerbahçe 20 dakika sonunda ancak 28 sayı atabildi! Bilek hakkı ile maç kazanmanın tarifi ancak bu kadar yapılır. Gerçekten seyreden kimsenin aklından geçmeyecek şekilde Obrodovic yine takımını böyle bir derbiden galibiyetle çıkarmayı başardı. Ne enteresan değil mi? Fenerbahçe’nin çok eksiği var. Ama gerçekten çok var! “kadro mühendisliği zayıf not alır!” Ama Obrodovic olunca duruyorsun! Hatalar! Susuyor! Adam zor günlerin anahtarı! O gerçek bir basketbol sihirbazı!
İSMET BADEM / AJANSSPOR