Fatih Altaylı: 'Lucescu'nun bahsettiği o 8 futbolcu kim?'
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Bloomberg HT'de yayınlanan Spor Saati programında spor gündemindeki son gelişmeleri değerlendirdi.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Bloomberg HT'de yayınlanan "Spor Saati" programında Fatih Kuşçu'nun sorularını yanıtladı.
Geçirdiği trafik kazası sonrası hayatını kaybeden duayen spor insanı İsmet Badem'in ölümüyle ilgili konuşan Altaylı, "Evet, İsmet'i kaybettik ne yazık ki. Motosiklet kazası dendi ama motosiklet kazası değilmiş. Motosiklet üzerinde fenalık geçirmiş ve onun yüzünden kontrolünü kaybetmiş, düşüp hayatını kaybetmiş maalesef. Benim çok eski dostum, yani çok sevdiğim, hayatımda tanıdığım en pozitif insanlardan bir tanesiydi. Birkaç hafta önce beraberdik bir vesileyle. Belki biliyorsundur, İsmet çok ağır sağlık sorunları yaşadı. Birkaç kere ölümlerden döndü, hayata tutundu ama kader böyleymiş. Hakikaten çok şaşırdım. Çokta üzüldüm, tanıyan herkes gibi. Gerçi şahsen tanımayanlar da, uzaktan tanıyanlar da çok üzülmüşlerdir. Yazık oldu İsmet'e hakikaten, aranacak bir isim. O tatlılıkta bir adam, Türk basketbolunda kolay kolay bir daha göremeyiz uzun süre herhalde." ifadelerini kullandı.
Hayatını kaybeden, Türkiye Spor Yazarları Derneği Eski Genel Sekreteri Mustafa Yener'in isminin Sarıyer Spor Salonu'na verilemesini değelendiren Altaylı, "Mustafa Bey'i hiç tanımadım hayatımda ama herkes onun da çok iyi bir insan, değerli bir insan olduğunu söylüyor. Tanımadığım için bir şey diyemeyeceğim, nur içinde yatsın. Bir spor adamının bir spor salonuna verilmesi de iyi bir şey olmuş." dedi.
Altaylı, ABD Açık Tenis Turnuvası finalinde 20 yaşındaki Japon tenisçi Naomi Osaka'ya yenilerek, grand slam şampiyonluğunu kaçıran Serena Williams ve Williams'ın hakeme olan itirazları sonucu uyarılıp ceza alması hakkında da konuştu. 36 yaşındaki Williams'ın kendinden 16 yaş küçük Japon sporcu Osaka'ya yenilmesini değerlendiren Altaylı, "Tabi bunlar Serena Williams'ı seyrederek ve Serena Williams olabilmek hayaliyle büyümüş çocuklar. Aynı şey, Federer için geçerli, Nadal 29-30 yaşında oldu ama Federer 37 mesela. Şimdi, bir çocuk 15 yaşında, 14 yaşında Federer'in hayalini kurarak başlıyor. Sonra Federer ile maç yapıyor. Bu herkesin başına gelebilecek bir şey. Sporda eğer uzun süre üst seviyede kalırsanız sonunda sizi idol yapmış biri tarafından yeniliyorsunuz. Serena Williams'ın cinsiyetçilik meselesi, bilmiyorum açıkçası yani benim bu konuda net bir şey söylemem mümkün değil. Sadece şunu biliyorum, Serena Williams'ın kavga ettiği hakem herkesle kavga eden bir hakem." yorumunda bulundu.
Fatih Kuşcu'nun hırçın sporcuları örnek göstermesi üzerine Altaylı, John Mcenroe örneğini vererek şöyle devam etti:
"Bugün de gerçi o hakemle tartışanlar var. Nadal'ın bununla bir tartışması vardı diye biliyorum ben. Başkalarının da olmuş duyduğum kadarıyla. Sporda oyuncuların seviyesi arttıkça hakemler hakikaten yetersiz kalmaya başlayabiliyorlar. Esas belki orada belki organizasyona bakmak lazım. Bu kadar tartışmalı bir hakemi niçin böyle kritik bir finale veriyorsunuz. Belli ki bu hakem oyuncularla çok iyi geçinebilen bir hakem değil. Serena Williams da taktik almadım diyorsa almamıştır muhtemelen. Neye dayanarak verdi. Sonuçta orada bir kayıt yapılıyor. Bir kamera da Serena Williams'ın koçunun bulunduğu locayı izliyor. Oradan da izleyip bakılabilir. Oraya da mı VAR lazım?"
Kuşcu, Williams'ın koçu olan Patrick Mouratoglou'nun Williams'a taktik verdiğini söylediğini ancak Williams'ın taktiği duyup ona göre bir tavır sergilemediğini belirtti. Altaylı ise, "Oyun sırasında böyle bir coaching yapıldıysa ki yasak, ona ceza verilmediyse haklılardır ama böyle bir örnek yok ise eğer... Çünkü belli ki hakem bir karar veriyor ve itiraf da var ise eğer Serena Williams haksız. Aynı durum bir erkek tenisçi de olduğu halde erkek tenisçiye bir şey demediyse o zaman tabi cinsiyetçilikten söz edilebilir. Ama her şeyi de cinsiyetçiliğe bağlamak sonunda cinsiyetçiliğin ta kendisi haline gelmeye başlıyor." dedi.
Motosiklet dünyasının en büyük organizasyonu olan MOTO GP'de yarışan Romano Fenati'nin geçiş yapmak üzere yanına geldiği Stefano Manzi'nin frenini sökmesini ve iki yarış ceza almasını değerlendiren Altaylı, "2 yarış ceza az buna. Bundan daha ahlaksızca bir şey olamaz. Bunu bir sene men etmek lazım. Böyle bir şey olabilir mi? O çocuk kayabilir. Ön frene basıyor. Düşebilir, ölebilir. Bana sorarsan ömür boyu men vermek lazım böyle bir ahlaksızlığa. İki yarış ne? 'Sen yarışamazsın, sen ahlaksız bir şerefsizsin. Bu sporun içerisinde işin yok' demeleri lazım. Ama diyemezler. Niye? Mangır büyük, bir sürü sponsorlar şunlar bunlar. Onun için sporun spor olmaktan çıktığını hep beraber izleyeceğiz. Geçen hafta Formula 1'de olanlar, bu hafta burada olanlar. Paranın çok olduğu yerde spor ahlakı falan kalmıyor çok net." dedi.
İstanbul'da düzenlenen ve yüz bine yakın insanı bir araya getiren 4. Uluslararası Su Sporları Festivali'ne değinen Fatih Altaylı, geçen haftalarda söylediği "biz festivalleri panayıra çevirmeyi severiz" sözüne atıfta bulunarak, "Adını panayır koyarsanız, festival koyarsanır pek bir sorun olmaz. Bu bir bilmem ne festivali, panayırı falan. Ama yarış dediğin zaman olmuyor. Su sporları festivali, herkes istediğini yapar. Bunu Amerika'da Avrupa'da falan da yapıyorlar. Yağlı direk üzerinde döndürmece falan. Festivalse her türlü soytarılık, her türlü eğlence, her türlü gırgır, şamata olur. Ama sen sen buna spor müsakabası diyorsan o zaman olmaz." ifadelerini kullandı.
UEFA'nın yeni organizasyonu olan Uluslar Ligi hakkında konuşan Altaylı, "Bu UEFA Uluslar Ligi nedir? Bunun Avrupa Şampiyonası'ndan farkı nedir? Niçin böyle abuk sabuk, acayip bir kurallar silsilesi içerisinde elemeleri oynanıyor. Vallahi ben bunu anlamadım" ifadelerini kullandı.
2-1'LİK RUSYA YENİLGİSİ
A Milli Futbol Takımı'nın UEFA Uluslar B Ligi 2. Grup ilk maçında Trabzon'da aldğı Rusya yenilgisi hakkında konuşan Altaylı, "Geçen hafta 'Caner istikrarsız ama en azından Hasan Ali Kaldırım istikrarlı. İstikrarlı bir şekilde kötü' demiştim hatırlarsan. Geçen maçta bunu izledik. Hasan Ali Kaldırım son derece kötü bir performans sergiledi. İstikrarını korudu. Garip bir savunma anlayışımız vardı ama ben savumaya kabahat bulacak değilim. Her savunma bir gol yiyebilir Rusya gibi bir takımdan. Fakat bizim meselemiz orta sahamız yoktu. Bugün daha derli toplu bir görüntü verdi milli takım. Rusya maçında, hani bazen Galatasaray'ın oluyor ya, 'orta sahada bir lider eksikliği' Milli Takım'da da orta sahada bir lider eksikliği vardı. Arda yok, Selçuk yok ve takımda bir lider yok. Kimse lehinde alehinde bir şey söyledi ama bana sorarsan bizim Hakan Çalhaoğlu bu maçın da (İsveç karşılaşması) o maçın da kötülerinin başında geliyordu. Yani Hakan Çalhanoğlu'nu açıkçası tanımakta zorlanıyorum. Trabzon'da iyi değildi. Bugün de iyi değildi. Rusya karşısında 33 tane gollük pozisyon olmaz zaten. Hakan Çalhanoğlu gibi ayağına hakim bir futbolcunun bu üç pozisyonun üçünü de değerlendirememesi, son derece kötü vuruşlarla. Hani çok kötü vurursun, kaleci uçar kaçar, öyle bir şey de değil. Bir özgüven kaybı olmuş. Hakan Çalhanoğlu; 40 metreden gol atan adam, bugün de mesela önünü boşaltıyor 18'in hemen dışından vurmuyor, pas vermeye çalışıyor. Açıkçası Hakan Çalhanoğlu çok kötüydü. Oğuzhan Özyakup maça girdikten sonra bence Rusya karşısında iyi oynadı. Bugün de kötü oynadığını söylemek mümkün değil. Buna karşı Mehmet Topal'ı beğenmiyorum mesela. Mehmet Topal son derece yetersiz bir futbol oynuyor. Fakat Lucescu'nun sürekli bahane üreten bir teknik direktör tavrı içerisinde olmasından da sıkıldığımı söylemeliyim." ifadelerini kullandı.
YABANCI OYUNCU KURALI
Milli Takım Teknik Direktörü Mircea Lucescu'nun yabancı oyuncu kuralına ilişkin yaptığı açıklamaları değerlendiren Fatih Altaylı, "Lucescu'nun bu cümleyi kullandığı ilk milli maç sonrasında, sen burada çok güzel bir gazetecilik örneği yaptın, Lucescu'nun Zenit döneminde, Rus federasyonunu yabancı sınırlaması yapmakla suçladığı görüntüleri yayınladık burada. Şimdi, Rusya'da yabacı kısıtlaması futbolu öldürüyor, Türkiye'de yabancı serbestliği futbolu öldürüyor. Bu nasıl bir tutarsızlıktır? Ahmet Kaya şarkısı gibi 'Bu ne yaban çelişki anne?' Diyorum ki, 'Lucescu kafayı mı çizdi acaba?' Irkçılık gibi gözükmesin ama Rumemlerde bu bahanecilik her zaman vardır. Bir genetik özellik mi diyeyim, bir toplumsal yapı mı diyeyim? Duruma göre kıvırtmayı ben Rumen futbol adamlarında çok fazlasıyla gördüm. Hagi hariç hepsi bunun içerisindedir diyebilirim. O da herhalde öyle yapıyor. Lucescu, sen buraya gelirken buraya gelirken buranın şartlarını da biliyordun, hangi oyuncular vardı biliyordun, hangi kulüpler vardı biliyordun. Türkiye'ye yabancı değilsin. 4 sene 5 sene burada çalıştın zaten. Futbolcular değişti ama sen Türkiye'den kopmadın. Türkiye'den teklifler vardı. Sen Türkiye'yi devamlı izleme halindeydin. O zaman kabul etmeseydin. 'Ben orada başarılı olamam, sizin futbol yapınız bana müsait değil' deseydin ve gelmeseydin. Hem parayı al, hem iddialı bir şekilde bir giriş yap geldiğinde. Üstelik Lucescu iyi bir hocadır. Görüyoruz mesele bu maçta Milli Takım gerçekten çok iyi oynuyor. İsveç, Dünya Kupası'na katılmış, önemli başarılar elde etmiş, bir futbol sistemi içerisinde, kuzey disiplini içerisinde enteresan sistemi olan bir takım. Sen bu takıma karşı bu futbolu oynatabiliyorsan demek ki bir öncekinde bir hata yaptın kardeşim. De ki 'Ben Hasan Ali Kaldırım'la oynamamalıydım' de. Orada bir sürü muammalar var. Takımında oynamyan, sakalığı nedeniyle denilen Serdar Aziz sahada. Bir acayip bir şey. Türkiye'nin geneline hakim olan kaotik ortam, bilinmezlik, neyin ne için yapıldığının veya gerçekte arkasında ne olduğunu bilmeme hali artık bizim futbolumuza da yansımış. Ne nedir kimsenin bir bilgisi bir ilgisi bir haberi yok. Bir şeyler olup bitiyor. Biz de bunu seyrediyoruz ve bunun üzerine belli ölçüde eleştiriler yapıyoruz. Olan biten bu." diye konuştu.
"EMRE AKBABA RUSYA MAÇINDA NEDEN YOKTU?"
Programda, Milli Takım'ın İsveç deplasmanında 2-0 geriden gelerek maçı 2-3 kazanması da konuşuldu. Altaylı, 2 gol atarak galibiyette önemli pay sahibi olan Emre Akbaba'nın Rusya maçında ilk 11'de başlatılmamasını eleştirdi. Altaylı, "Galatasaray'da Fatih Terim, orta sahanın liderliğini Emre Akbaba'ya verme kararı almış ve Emre Akbaba da Galatasaray'a gelip hiç idmana çıkmadan çıktığı ilk maçta gayet güzel oynamışken, iyi bir performans sergilerken, bu çocuk neden yok kardeşim? Sonradan oyuna girenler arasında niye yok? Bugün de sonradan oyuna girdi maçı değiştirdi" dedi.
"BUGÜN WORLD CLASS FUTBOL OYNADIK"
İsveç galibiyetini ve oynanan futbolu da değerlendiren Fatih Altaylı, "Açık söyleyeyim bugün hakikaten çok iyi oynadık. World Class futbol oynadı Milli Takım. İsveç milli takımı, bildiği futbolun dışına çıkmadı. Lucescu da bildiği futbolun dışına çıkmayan takımlar karşısında her zaman taktikler vermesiyle bilinen bir adam. Bunu gelmeden önce söyledik. Yani futbolu çok iyi okuyan bir adamdır Lucescu. Ama geçen maçlarda bunu beceremedi. Fakat dediğim gibi bir yandan da mesela Rusya'ya karşı 1-0 kayıp, Rusya her zaman 1 gol atar. Neden atamıyoruz kardeşim? Yine bizim forvet hattmızdan gol gelmiyor, iki tane golümüz orta sahadan geliyor. Cenk Tosun bugün hakkaten çok kötü oynuyor. Cenk bugün rakip savunma oyuncusu gibi oynuyor. Nerede o Milli Takım'daki yırtıp parçalayan Cenk, nerede bugünkü Cenk? Trabzon'da da bir varlığını görmedik Cenk'in. Bir de Cenk Tosun fizik özelliği olan bir oyuncu fakat; Rusya ve İsveç karşısında o fiziğin bir etkisi kalmıyor. O zaman demek ki başka arayışlara girmek lazım. Onu da yapmıyor. Enes'i de deneyebilir yani neden denemesin. Ha, 'Cenk kötü futbolcudur' demiyoruz, ama bu iki maçtır olmuyor" şeklinde konuştu.
Öte yandan İsveç karşılaşmasına ilişkin Altaylı, "Maç başlarken bizim yeneceğimiz yönünde bir hava vardı. Sonra durduk yere 2-0 geriye düştük, salakça 2 golle. Gole hemen cevap vermek çevirdi. Hızlı biçimde toparladık. Hakan Çalhanoğlu gol attı ama kötü oynadı. Hakan Çalhanoğlu'nun çok daha oyuna ağırlık koyabilecek özellikleri var. Özellikle gol alanlarında... Yapmadı bunu ama işte o golü atması iyi oldu" dedi.
"KİM BU 8 KİŞİ?"
Lucescu'nun "8 futbolcuyu davet ettiğimiz halde Milli Takım'a gelmediler" sözlerine dikkat çeken Altaylı, "Bir şeye Türk halkı, Türk medyası çok fazla ilgi göstermiyor. Bunun ne olduğunu sen de çok iyi biliyorsun ben de. Lucescu şöyle bir lakırtı etti. Her şeyini bir kenara koy. Hatalarını, sevaplarını... Lucescu dedi ki, '8 futbolcuyu davet ettiğimiz halde Milli Takım'a gelmediler.' Şimdi Lucescu bu lafı etti. Sen bu lafın manşet olduğunu gördün mü? Bu lafı mesela başka birisi söylese kıyamet kopar. Yerli-milli falan teraneleri okuyan ve aslında şuan basın olma özelliğini tamamen kaybetmiş olan Türk basını bu lafla ilgili tek kelime yazmadı, satır aralarında. Kim bu Milli Takım'ı reddeden 8 kişi? Manşet bu ya! Ve gerekçeleri ne? Biz bilmiyoruz bunu. İlk defa burada söylüyor. İsim de vermiyor. Kim bunlar? Çünkü Arda, 'Ben affımı istiyorum' dediği zaman çocuğu hain ilan ettik. Ama bak 8 hain daha var. Eğer o hainse... Lucescu'nun dahi bilmediği nedenlerle gelmeyen futbolcular kim? Ne diyor? 'Sakatlar mı değiller mi bilmiyorum. 'Bu iş bir kontrat işi değildir, Milli Takım bir sevgi-özveri işidir' diyor. Bu 8 kişinin kim olduğu konusunda, Türk basınının bir merakı yok, Türk basınının Lucescu'nun söylediği şeyi manşet yapacak; yüreği, cesareti, söylemek istemiyorum ama belki de aklı yok. Yani gazetecilik bitmiş. 'Aman abi ben bunu yazmayayım, uğraşmayayım' diyor herhalde. Şimdi biz bunu burada söylemesek, bir iki yerde ufak ufak haber olmasa haberi yok kimsenin. Kim bu Lucescu çağırdığı halde Milli Takım'a gelmeyen 8 kişi ve gelmeme gerekçeleri ne? Ey Türk basını neredesin? 'Ondan sonra gazeteler neden satmıyor?' Türkiye'de gazetecilik ölmüş. 1 kişi sormuyor 'Kim bu Milli Takıma gelmeyen 8 kişi?' diye" ifadelerini kullandı.