Fatih Terim için olay sözler: 'Onun yaptıklarını Tudor yapsa...'
"SUPER BOWL'LA ZERRE İLGİLENMİYORUM"
"Super Bowl'u izlemedim, hiç ilgilendiğim bir konu değil. Zerre ilgilenmiyorum. Ama az önce söylediğin şehit haberleri beni son derece ilgilendiriyor. Hepsine rahmet diliyoruz. Az zaiyatla umarım bu iş tamamlanır. Super Bowl'u sadece ekonomi sayfalarında okuyorum spor ekonomisi açısından. Amerikan futbolunun bizimle ne alakası var. Niye bu kadar haber oluyor, onu da anlamıyorum. Türkiye'de çık sokağa 70 milyondan belki 500 kişi kurallarını biliyorsa gel yüzüme tükür. Entelleri ilgilendiriyor. Abuk subuk işler."
"TRUMP'IN ELEŞTİRİLMESİ NORMAL"
(Kış Olimpiyatları'nda yarışacak Lindsey Vonn'un 'Trump'ı değil, ABD'yi temsil ediyorum' demesiyle ilgili) Ne dememi bekliyorsun? Herkesin bir fikri vardır, sporcunun da vardır. Trump da tartışmalı bir isim. Bir isim bu kadar tartışmalı olunca da toplumda herkesin olumlu ya da olumsuz fikir beyan etme hakkı var. Trump'un saçmasapan sözlerine tepki gösteriyorlar. En doğal haklarıdır, iyi de yapıyorlar. Birisi bir devletin başına hasbelkader geçti diye, seçim sisteminden faydalanıp, toplumun tamamının saygısını kazanacak diye bir şey yok. Toplumun ona saygı göstermeme hakkı da var. Keşke her ülkede herkes fikirlerini bu kadar açık konuşabilse ve başına da bir şey gelmese."
"EY IMPARATORE, THIS IS NOT NORMAL, LOOK AT THE TABELA"
(Sivasspor'un Galatasaray'ı mağlup etmesiyle ilgili) Galatasaray avantaj sağlayıp, liderliğe yükselebileceği haftayı dezavantaj sağlayıp, arkada şampiyonluk umudunu kaybetmesi muhtemel rakiplerini yeniden şampiyonluk konusunda umutlandırmak adına önemli bir başarı elde etti. Galatasaray'ı kutlamak lazım bu konuda. Galatasaray'da nesnel sebep var, İmparatore diye bir net sebebi var. Bu büyük ihtimalle diğer takımlarda da rehavete neden oluyor, diğer rakipler puan kaybedince. Geçmiş yıllarda teşvik primleri falan uçuşuyordu. Puan kaybeden teşvik primlerini artırıyordu. Ama herhalde 3 Temmuz'dan sonra bunlara biraz daha sıkıyor, diye düşünüyorum. Yine de yapıyor olabilirler, emin değilim. Genelde olur böyle şeyler, normaldir yani. Hiçbir şeye para bulamasalar, teşviğe bulur bunlar.
Bir takım elbette ki maç kaybeder, Sivas deplasmanının da kolay olmadığı aşikar. Herkes puan kaybedebilir. Mesele o değil. Puanı kaybederken futbolun gerekliliklerini yerine getirirsin, futbol bu dersin, kaybedebilirsin. Futbolun gerekliliklerinin yerine getirilmesini önleyici tedbirlerini maçtan önce kadro belirlerken alıyorsan eğer; o zaman derler ki, 'Baba bu normal değil.' Fatih Terim'e de söylenmesi gerek lakırdı budur; 'Baba bu normal değil.' Ey İmparatore, this is not normal, look at the tabela. Demek lazım. Niye? Galatasaray sahaya çıktı, ben Fatih Terim gibi İmparator değilim, teknik adam değilim, 65 yıllık hayatımın 60 yılını futbolun içinde geçirmedim Fatih Terim gibi... Ben 65 yaşında değilim, merak etme.
Sahaya çıkan kadroyu Fatih Terim şöyle düşünmüş olabilir, buna da haksız diyemem; 'Bunların orta sahası güçlü, Beşiktaş'ı perişan ettiler, ben de bunlara önlem olarak orta sahada kalabalık, savunma yönü kuvvetli adamlar biriktireyim.' Donk'u ve Tolga'yı orta sahaya koymuş olabilir. Fakat maçın 8 ya da 9. dakikasında bizim Galatasaraylı gruba mesaj atmışım, 'Bu takımın beyni yok, nasıl oynayacak bu takım?' Galatasaray'da topu ayağına aldığında ne yapacağını bilen bir tek oyuncu yoktu, biraz Feghouli. Diğerleri 'Ben bu topu ne yapacağım' noktasında bir oyun sergiledi. Bu 10. dakikada kabak gibi ortaya çıktı. İyi bir teknik direktör, hakiki bir İmparator, sahte imparatorlar değil, böyle durumda der ki; 'Bir dakika baba, ben bir hıyarlık yaptım, hemen tedbir alayım.' Yapabilir, ben ne hıyarlıklar yapıyorum. Der ki; 'Ben bu Donk'u çıkarayım, Belhanda ya da Selçuk'u alayım.' Ayıp bir şey yok bunda. Ümit Özat inanılmaz garip şeyler yaptı ama sonuç verdi. Sen de 'If you are Imparator', İngilizce söyleyeyim daha iyi anlasın, eğer imparatorsan, tabelaya bakmak senin için önemliyse, o çıkardığın kadroyla tabelada senin lehine bir şeye 'look' etmeyeceğin çok açık. O zaman hemen değişiklik yapacaksın. 45 dakika durdu.
Golün nasıl olduğu belli değil. Böyle aptalca kornerler genelde gol olur. Korner oldu, yedik golü dedim. Hiç unutmam, bizim Saracoğlu'nda kazanabildiğimiz zamanlarda, yıllar önce, bahsettiğim 80'ler, Fenerbahçe'ye Ankaragücü'nden gelmiş bir oyuncu vardı, topu hiç gereği yokken kornere attı. Yanlış hatırlamıyorsam Prekazi kullandı, Uğur dışarı çıkardı, gol oldu. Son kazandığımız maçtır belki de orada. 2-1 mi ne bitmişti... Böyle salakça kornerler genelde golle sonuçlanır. Bu golü yediğin andan itibaren de ki; 'Benim planım tutmadı...' Akın akın geliyorlar. Çıkar Donk'u, al Belhanda'yı rahatla. Bambaşka bir oyuna dönsün. Çünkü öne geliyor Sivas. Elinde koşacak adamlar var, Rodrigues var, Yasin var. Belki Yasin'in yerine Sinan olur. Bir adam değişikliğiyle maça ortak ol. Hayır, bunu 60 dakika yapmadı.
Fatih Terim'i tanımasam, memleketteki şaibeli hocalardan biri olsa, dersin ki; 'Satıyor galiba maçı.' Bunu Tudor yapsa, Riekerink yapsa şu anda Türk medyasında yer yerinden oynuyordu, taraftar arasında yer yerinden oynuyordu. 3 puan gitti. 3 puan farkla şampiyon olabilecek misin acaba? 3 puanı aramayacak mısın acaba? Bu büyük bir hatadır. Maç kaybedilebilir, maçı bu kadar enayice rakibe teslim etmek kabul edilebilir değil.
Başkan büyük bir hata yapıyor. 'Biz Fatih Terim'e güveniyoruz, futbolun patronu odur, her şeyin patronu odur' Zaten bu kulübün bütün aseti futbol. 'Fatih patron' dediğin zaman senin başkanlığın kalmıyor. Sportif AŞ'nin, yönetimin bir önemi kalmıyor. Fatih'e bırakılacak kadar önemsiz değil bu iş. Daha önce bu denendi. Fatih 4 sene şampiyon oldu, gitti, Avrupa'da 2 takımda başarısız dönemler geçirdi, geldi, işsiz olduğu bir dönemde Özhan Canaydın teklif yaptı, geldi ve oturdu. Özhan Canaydın da aynı Mustafa Cengiz başkan gibi dedi ki; 'Karışmayın.' Aslan gibi futbol şubesi var o zaman, Özer Saraçoğlu, Burak Elmas, Ali Dürüst... 'Kimse karışmayacak.' Özhan abi hata yapıyor, 'Bırakın kendi hatası, bırakın boğulsun.' Bu laflar söylendi, şaka yapmıyorum. Ne oldu, 2 sene hiçbir şey olmadı, Fatih Terim perişan oldu, takım rezil oldu, kulüp büyük zarara uğradı, 40 oyuncu alındı, 40 oyuncu satıldı. Sonra ne oldu? Yine Fatih Terim geldi. Bu sefer Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak ortak çalıştı.
"FATİH TERİM TEK BAŞINA ÇUVALLAR"
Bu işin şerefini de onurunu da haysiyetini de sevincini de paylaşmaya hazır olacaksın. Zaten bu işten parasal kazancı sen sağlıyorsun. Ne olur bunun onurunu birileriyle paylaşsan... 'Hayır, komutan benim.' Savaşı kaybettikten sonra komutan sen olsan ne olur olmasan ne olur? Ama mesele şu ki, Türkiye'de savaş kaybeden komutanlar idam edilmiyor, asılmıyor da hatta da beter makbul hale gelip tekrar işin başına geliyor. O yüzden de Fatih Terim tek başına çuvallar. Yanında onun inanacağı, güveneceği insanlar temin etmek lazım. Onun da onlara inanması ve güvenmesi lazım. İtişmeyle, kakışmayla, 'Takımı ben şampiyon yaptım' gibi düşünce sistematikleri geliştirmemek lazım. Hep beraber şampiyon olunur, bir kulüp takım halinde hareket ederse, oyuncusu, yöneticisi, teknik direktörü... Ama bu işten en büyük primi teknik direktör yer. Onun için bunu kafanın hiçbir yerinden silmeyeceksin. Silersen çuvallarsın, çuvallarsan Galatasaray 100 milyon dolar daha kaybeder. Sen çekilirsin kenara, 3 sene sonra bir daha tribünler çağırır, gelirsin, bir 100 milyon daha kaybettirirsin.
"İNŞALLAH CARRASSO İYİ OYNAR DA MUSLERA BİRAZ DİNLENİR"
(Muslera'nın formsuzluğu ve Antalyaspor maçında cezalı olmasıyla ilgili) Eray isimli delikanlının Galatasaray'ın yedek kalecisi olmadığı kesin. Konyaspor maçında gördük, kaleye şöyle bir odun koysan, güzel bir kereste koysan en azından top ona çarpar. Bu Eray'a top da çarpmadı. Zaten Carrasso'yla oynayacak diyorlar. Kalecinin çok uyum sorunu olmaz. Muslera'nın olmayacağı her maç handikaptır ama Muslera'nın bu sezon yediği gollere bakınca da 'İnşallah Carrasso iyi performans gösterir de Muslera da kenarda biraz dinlenir' diye düşünüyor insan. Hangi takım, Arda'yı alan Başakşehir dışında, kim büyük transfer yaptı? Vagner Love'u Beşiktaş kaptı. Kimse büyük para harcamadı. Galatasaray'ın santrfor ihtiyacı olmadığı için Love ya da Eto'o'yu almadı. Ama Nagatomo'yu aldılar, dün seyrettik. Linnes mi iyi, Nagatomo mu? Hazır değil, o zaman niye takımda? Bunun hazırı ne olur yani? Çelimsiz bir oğlan, insanda taş gibi bir bek izlenimi uyandırmıyor. Kendisini İtalya'da da çok takip etmedim. Tipine baktığın zaman bundan şahane bir sol bek çıkar tarzı da yok. Hazır olmazsın ama birini de çalımlarsın, bir çizgiye inersin... Linnes daha başarılıydı bence diğer maçlara bakarsan. İnşallah alışır, daha iyi olur.
"BU KADRO, GALATASARAY TARİHİNİN EN PAHALI KADROSU"
Galatasaray'ın bugün oynadığı takım var ya, Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en pahalı takımı. Kurulma maliyeti de işletme maliyeti de... Hagi'li kadrolardan 3 kat daha pahalı. Ünal Aysal'ın çilekli, Sneijder'li, Drogba'lı kadrolarından da yüzde 20 civarı daha pahalı. O yüzden 'bu kadro eksik, gedik' ben anlamam. Bu kadroya çok büyük paralar ödendi. Baktığın zaman da şu eksik dediğin de yok. Hepsi oynayacak adamlar, Donk hariç. Ndiaye'nin gitmesi çok mu şey kaybettiriyor Galatasaray'a. Fernando'nun da olmaması sebebiyle önemli belki. Serdar Aziz var arkada, Serdar Aziz'i al, Denayer'i yok. Alternatifler çok. Macera arama, kompleks yaratma. Donk'u oynatmasındaki mantığın, ben kendi açımdan şu olduğunu düşünüyorum, 'Hahaha ben öyle büyük bir hocayım ki başka hocaların oynatamadığı adamlardan ben yıldız yaratırım.' Bir laf var da söyleyemem, zor yaratırsın. Donk'la ilgili Galatasaray'ın yapması gereken tek şey var, birisi eline odun alacak, bunu dövecek. Sportmence bir laf etmediğimi biliyorum ama başka türlü bu adamın oynayacağı yok. Ya da diyeceksin ki; 'Sen bize yaramazsın, bizim çaycı Vahit var, seni Vahit'e yamak verdik kardeşim. En azından bir halta yara.' Başka bir halt olmaz. Kafası sahada leylek gibi gezen, aval aval gezen, sorumsuz, berbat bir adam. Kumaş var ama güve yemiş kumaşı.
"DURSUN ÖZBEK GİBİ BAŞKAN GALATASARAY TARİHİNDE GÖRÜLMEDİ"
Galatasaray'ı bu mali tabloyla zor günler beklediğini hepimiz biliyoruz. Tek avantajı Dursun Özbek belasından kurtulmuş olması, kurtulmamış olsaydı daha da kötüye giderdi iş. Galatasaray böyle bir başkan türü görmedi. Giderken alacaklarının tamamını alabilmek adına kulübün bütün varlıklarını kilitleyen, Galatasaray'ın borçlanabilme imkanlarıyla ilgili her şeyi ortadan kaldıran, kendi alacaklarına faiz işleten bir Galatasaray başkanını, Galatasaray tarihi görmedi. Bunun yanı sıra kulübe girdiği söylenen paraların hiçbirinin ortada olmadığı, Turkcell'den alındığı söylenen avansın ortada olmadığı, bu paraların da nereye gittiğinin belli olmadığı, Galatasaray'ın asetlerini kendine temlik etmiş, kendi üzerine geçirmiş bir başkan görülmedi. Galatasaray hisselerini kendine rehneden başkan görülmedi. Giderken herkesi korkutup, 'Şu olur, bu olur' deyip, 'Bütün sorunları ben çözerim' deyip çözmeden, bombaları yeni yönetimin kucağına kötülük olsun diye bırakan bir başkan görülmedi. Umuyorum ki Dursun Özbek, Galatasaray tarihinden hızlıca silinir. Çünkü bu yaptıklarını kimse yapmadı.
ÜNAL ÇEVİKÖZ'ÜN İSTİFASININ İSTENMESİ
Galatasaray için ve yönetim için de değerli bir isimdi. Bildiğim kadarıyla istifa etti. Ünal Çeviköz, başkana gelip, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine parti MYK'sında görev teklif ettiğini söylüyor. Mustafa Cengiz de 'Ünal Bey, biz bir spor kulübüyüz ve burada bir siyasi kişiliğin olması çok hoş olmaz, bizim bir tarafımızda Mehmet Ali Aybar gibi birisi, diğer tarafımızda Mehmet Şevket Eygi gibi birisi var. Biz böyle bir yelpazeyi içinde barındıran bir camiayız. Bu camianın içinde herhangi bir siyasi partiden birisinin yönetimde olması doğru olmaz' dedi. Bazıları diyor ki, geçmişte oldu. İşte Ali Tanrıyar vardı, Mustafa Sarıgül vardı... Bütün kulüplerde de vardı. Mustafa Cengiz'in böyle bir prensibi olduğu için, ben de büyük ölçüde katılıyorum, yarın öbür gün birisi ben de AK Partili alayım der, biri MHP'li alayım der. Böyle bir denge içerisinde olmaz bu işler. Bunun üzerine Ünal Çeviköz, 'Peki başkanım, ben Kemal Kılıçdaroğlu'nun teklifini reddeceğim' demiş. İlk etapta da reddetti de bu teklifi. Bildiğim kadarıyla cumartesi akşamı, kongre sırasında, Ünal Çeviköz'ü arıyor Kemal Kılıçdaroğlu, çok ricacı oluyor... Diyor ki, 'Bizim çok üst düzey dışişlerine bakacak, deneyimli birisi yok elimizde.' Vardı, hepsini harcayan Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. En sonunda Ünal Çeviköz 'Tamam' demek zorunda kalıyor. Sonra başkana diyor ki, 'İstifa edebilirim.' Sonra böyle bir karar alınıyor.
"ABDURRAHİM ALBAYRAK CEBİNDEN 20 MİLYON TL'DEN FAZLA VERDİ"
(Beşiktaş ve Galatasaray'da futbolcuların maaşları ödenmiyor iddialarıyla ilgili)Galatasaray geçen hafta bir para ödedi diye biliyoruz. Böyle şeyler konuşulmaz ama kasa bomboş çıkınca, Abdurrahim Albayrak'ın çok ciddi bir katkıyı cebinden yaptığını biliyorum ben. Rakamı da söylemekte bir mahsur yok, 20 küsür milyonluk bir parayı, hemen o gün cebinden verdi. Çünkü kulübün dönecek parası yoktu. Sonra da Ndiaye'den gelen bir miktar vardı. Bunların önemli kısmı futbolculara dağıtıldı, bir kısmı da cari işlere gitti. Beşiktaş'ın da durumu aynı. Fenerbahçe bu evrakları almış olabilir, bu ödediği anlamına gelmez. Ödemişse de borçlanarak ödemiştir kuvvetle muhtemel. Dursun Özbek tarafından UEFA'ya gönderilen son dosyanın, son derece eksik gedik bir dosya olduğu, birçok evrağın yollanmadığı ve UEFA'nın bu dosyayla ilgili çok ciddi itirazları olduğunu biliyorum ben. Bu bilgiyi UEFA'dan aldım, Galatasaray'a da ilettim. Dursun Özbek yönetimi, UEFA'ya yalan yanlış, palavradan bir dosya yollamış. UEFA da bu dosyayı ciddiye almış mı, bilmiyorum. Galatasaray doğru işleri yaparsa bu UEFA'dan yüzünün akıyla çıkar.
Galatasaray'da bir hata yapılıyor, Dursun Özbek yönetimi sırasında, Dursun Özbek yönetimiyle bir anlamda suç ortaklığı yapmış profesyonellerin bugün hala kulüp çatısı altında görev yapıyor olması büyük yanlış. Çünkü pek çok hataya imza atmış, bunlara itiraz etmemiş ve bunlar Galatasaraylı olduklarını söyleyen kişiler olunca, 'Arkadaş siz bunu nasıl yaptınız' demek lazım. Açıkçası herkesin kendine ait bir kadro oluşturması lazım. '4 aylığına kadro mu oluşturacağım' diyebilir. Bunu yapmazsanız 4 ay sonra başkan olamazsınız. Değiştirmediğiniz kadrolar sizin aleyhinize çalışmaya başlamıştır bile. Şu an bu kadroların, dışarıdaki başka kadrolarla beraber yeni başkan arayışı içerisinde olduğunu biliyorum. O başkan adaylarının bazırlarının da çok iyi isimler olduğunu biliyorum. Ben de gider oyumu veririm aday olurlarsa. Kabul edeceklerini zannetmiyorum. Geçmişte benim de onlarla, zaman zaman sohbetlerim, 'Keşke yönetime girseniz' demişliğim olmuştu. Hepsi bu isimlerin kaçmıştır. Bir tek ismin kabul edebileceği konuşuluyor. O da Cemal Özgörkey. Ancak Cemal Özgörkey seçilirse kulübün Dursun Özbek'i bile aramasından korkabilirim.
"FENERBAHÇE FETÖ'NÜN EN GÜÇLÜ ZAMANINDA NASIL ŞAMPİYON OLDU?"
(Aykut Kocaman'ın 'Şampiyon olamayız. Hakemleri yenecek gücümüz yok' demesiyle ilgili) Ben bu cümleden yola çıkmayayım. Aziz Yıldırım'ın bir cümlesinden yola çıkayım. Aziz Yıldırım ne diyor? 'Fetullahçı hakemler, bizi şampiyon yapmıyor' diyor değil mi? Peki FETÖ'nün en güçlü olduğu dönemde Fenerbahçe şampiyon olmadı mı? Öyle bir organizasyon varsa o zaman yapmazlardı. Aziz Yıldırım'ı devirmek için FETÖ organize olduysa, en güçlü olduğu zamanda hakemler, Fenerbahçe'nin 17 maç üst üste kazanmasını engelleyemediler de bugün mü engelliyorlar? Çok tutarlı bir açıklama değil. Ben Fenerbahçe aleyhine bir organizasyon olduğunu düşünmüyorum. Şunu kabul ediyorum, Fenerbahçe'nin son 2 maçında rakibin eksilmesi gerekiyordu. Bu maçta 1 kırmızı kart gösterebilirdi, Trabzon maçında 2 kırmızı gösterebilirdi. Burada bir hakem rezilliği olduğu çok açık.
Ama Fenerbahçe'nin Gençlerbirliği'ni yenebilmek için rakibin 10 kişi kalmasına ihtiyacı mı var? 11'e 11'de kimseyi yenemez mi Fenerbahçe? Aykut Kocaman bunu mu demek istiyor? Gençlerbirliği maçında kırmızı kart dışında çok vahim bir hakem hatası var mı? Bir yandan bireysel hatalardan gol yiyeceksin, toplar direkten dönecek, forvetlerin gol atamayacak, Valbuena gibi etkili bir adamı takımına almayacaksın, bu yüzden de pozisyon bulmakta sıkıntı çekeceksin, sonra da hakemler... Hakem faktörü yoktur demiyorum Fenerbahçe'nin başına gelenlerde. Ama Fenerbahçe art arda kazanırken de o hakemler var, kaybederken de... Fenerbahçe'nin, Gençlerbirliği'ni bile, düşüp düşeceği belli olmayan Gençlerbirliği'ni bile kendi sahasında yenmek için rakibin 10 kişi kalması mı gerekiyor? Aykut Kocaman bunun cevabını versin.
"ŞENOL GÜNEŞ'İN BİTMEYEN BİR GERGİNLİĞİ VAR"
(Şenol Güneş ve Ümit Özat arasındaki 'ayakkabı verme' gerginliğiyle ilgili) Bunların konuşulması bile ayıptır. Şenol Güneş onu kötü niyetle söylemiyor gibi geldi. Ortada karşılıklı bir gerilim var. Ümit Özat çok aklı başında bir çocuktur aslında. Daha doğrusu ne dediğini bilen, medyayı kullanmasını bilen genç bir antrenör. Sanki bilerek bu gerginliği yaratıyor gibi geliyor Ümit kardeşim. Ama anlamsız. Fakat Şenol Güneş'in de bitmeyen bir gerginliği var sezon başından beri.
"VAGNER LOVE, CENK'İ UNUTTURABİLİR"
Vagner Love, Beşiktaş'a çok şey katar. İyi bir golcü, her eve lazım bir golcü. Alanya'da gayet başarılıydı, Beşiktaş'ta ilk maçında şanssız bir gol kaçırdı. Beşiktaş'ta çok iş yapar, Cenk Tosun'u aratmayabilir. Tabii Cenk Tosun'la aynı karakterde oyuncular değiller. Beşiktaş bu karaktere uygun oynar mı? Cenk de şahane bir golcü olmasına rağmen gittiği takım uygun olmadığı için sıkıntı çekiyor. Allardyce, 'Tanımıyorum onu' diyebilir. Demek ki Premier Lig takımları bile teknik direktöre sormadan oyuncu alabiliyor. Bu da bizim teknik direktörlerin kulaklarına küpe olsun. Ben hep söylüyorum, transferi yönetimler yapar diye. Çok önemli oyuncular alınırken teknik direktörlerin istemediğini, başkanların 'Ben alayım, kenarda otursun o zaman' dediğini bilirim. Tanımaması normaldir.
"MAHMUT USLU, AZİZ YILDIRIM YÖNETİCİSİ"
(Mahmut Uslu'nun 'Başkanı kongre seçer, yetiştirme taraftarlar seçmez.' sözleri ve özür dilemesiyle ilgili) Özür dilemekle iyi bir şey yapmış ama keşke söylemeseydi. Bazen öfkeyle böyle şeyler söylenebiliyor. Buradaki mesele şu, Mahmut Uslu Fenerbahçe yöneticisi mi, Aziz Yıldırım yöneticisi mi? Bence Mahmut Uslu, Aziz Yıldırım yöneticisi. O yüzden böyle başkanına hoş görünmek için söyleyebiliyor. Zaten Türkiye'de kimse kurumunu falan düşünmüyor, herkes başkanına nasıl yaranırım derdinde. O yüzden kurumlar yıpranmış ya da yıpranmamış, önemli değil.
"ARDA TURAN'A AYIP EDİLİYOR"
(Galatasaray taraftarlarının Arda'yı yuhalamasıyla ilgili) Galatasaray taraftarı ayıp ediyor Arda Turan'a. Arda Turan iyi bir Galatasaraylıdır. O taraftarların çoğundan daha fazla Galatasaraylıdır. Ama ne yapsın ki Galatasaray kendisini istemezken bir başka takım parayı bastırıp kendisini alıyorsa? Arda Turan da futbol oynamak istiyorsa oraya gelmesi çok normal. Arda'nın Galatasaraylılığına kimse bir şey diyemez.
"BU İFTİRA, EMRE BELÖZOĞLU'NA YAKIŞTI"
(Emre Belözoğlu'nun Fenerbahçe maçında oynamamak için kırmızı kart gördüğü iddialarıyla ilgili) İftiranın yakışanından korkacaksın. Bu iftira Emre'ye yakıştı. Neden? Kırmızı kartın görülüş biçiminden ötürü. Çünkü 90+5'te, maç bitmiş... O saatte yapılacak tartışmanın kimseye faydası yok. Neredeyse kart görmek istermişçesine hakemin üstüne gittikten sonra böyle bir iftiraya maruz kalması, ne yazık ki o iftirayı yakışan iftira sınıfına soktu. Emre Belözoğlu'nun bu kırmızı kartı, Fenerbahçe maçında oynamamak için gördüğünü söyleyenlerin yanlış bir fikir içinde olduğunu söyleyecek kadar net bir tablo görmedim açıkçası. Yanılmıyor olabilirler.