Fatih Terim, Netflix'te yayınlanan belgeseli hakkında açıklamalarda bulundu
Eski Milli Takım ve Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, kendisi adına çekilen TERİM belgeseli hakkında Netflix'e açıklamalarda bulundu. Detaylar...
''Kupalar, madalyalar, arşivlerdeki görüntülerim...''
Fatih Terim, Banu Yelkovan'ın belgesel öncesinde sorduğu sorulara şu şekilde cevap verdi:
Banu Yelkovan: Her birine ayrı belgesel yapılabilecek birçok maçı ve hikâyeyi, dört bölümde toplamak, çok zor bir iş. Belgesel çekimleri sırasında tüm kariyerinizi ve hayatınızı bir daha yaşamak sizde nasıl duygular uyandırdı?
Fatih Terim: Kupalar, madalyalar, arşivlerdeki görüntülerim veya fotoğraflarım benim için çok şey ifade ediyor. Bir kupaya veya fotoğrafa baktığımda; o anın hikâyesini hatırlıyor, o anın duygusunu yaşıyorum. Aslında bu belgeseli yapmayı kabul ettiğimde içimden geçen de buydu. Herkesin gördüğü ile bana yaşattığı duyguyu birleştirmek.
Dediğiniz gibi bazen bir dost sohbetinde, bir maçı bile saatlerce konuşabilirken, neredeyse tüm hayatımı dört bölüme sığdırmak zordu. Zaten sığmadı. Ama eminim beni hiç tanımayan birinin bile dikkatini çekse, dört bölüm de hem bana hem hayata dair çok şey anlatıyor.
Sonrasında ilk izlediğinizde neler hissettiniz?
Fatih Terim: Ben çekimler sırasında dönem dönem yaşadıklarımı anlatıyorum. Adana, İstanbul, Ankara, İzmir derken Floransa, Milano, tekrar İstanbul… Anlatıyorum ama hatırladıkça başa dönüyoruz veya başka konuya geçiyoruz. Ben ne anlattığımı çok iyi hatırlıyorum tabii ama başkaları ne dedi, ne anlattı, bilmiyorum. Bir veya iki kişinin eş zamanlı çekimi yapılmış. Sadece onların birer yorumu geldi bana soru olarak. Onun dışında hiçbir şey bilmiyorum. İnanır mısınız, uzunca bir süre kimler konuştu, onu da bilmiyordum.
Neyse, dediler ki, hocam ilk iki bölüm bitti, gelin. Eşim Fulya ile izledik ve gözyaşlarımızı tutamadığımız anlar oldu. Hiç kolay değil. İnsan o an kendine yabancılaşıyor. Yani izlediğin kendi hayatın ama görüntüler, müzik, konuşmalar… Bir süre sonra son iki bölümü izledik. Bu sefer kızlarım vardı yanımda. Baktım onların da gözler doluyor. “Elinize sağlık” dedik ve çıktık. Şu an bile çok heyecanlıyım. İleride torunlarımın, “bu bizim dedemiz” diye anlatmak yerine izletecekleri bir iş olmuş. Bu duygu beni çok mutlu ediyor.
(Belgeselde “Her şey çok çabuk unutuluyor, bazen kendiniz bile hatırlamıyorsunuz, bu zaman yolculuğunda neler yapmışım, kendim de izlemek istiyorum, belki benim de unuttuklarım vardır” diyorsunuz.) Belgeselin size hatırlattığı bir anı oldu mu, yoksa yaşadığınız her şeyi tüm detaylarıyla hafızanızda taşıyor musunuz?
Fatih Terim: İyi mi kötü mü bilmiyorum ama kolay kolay unutmuyorum ben. Yani diyelim bir şey sordunuz. Kayıtlarda mutlaka vardır ama hafızadan o kaydı çağırmak gerekir. Önemsediğim, bende izi olan, emek verdiğim her ne ise o an hatırlamasam bile mutlaka düşünüp beklerim ve aklıma gelmesini sağlarım. Futbolculuk dönemimde oynadığım maçları sorun, dakika ve skoruyla hatırlarım. İsimleri unutmam.
Çekimler sırasında da öyle oldu. Kendi hikâyemle ilgili olayları, konuları, isimleri veya yerleri, kayıtlardan çıkarıp hem hatırladım hem söze döktüm. Tabii konu konuyu açtıkça o öyle olmuş, bir de bu vardı dediğim veya çekimler bittikten sonra şunu da söyleseymişim dediğim şeyler oldu. Ama biliyorum ki sonu yok bunun.
Çok küçük yaşta hayat gailesinin içine düşen, babasıyla işe giden, sorumluluk sahibi bir çocuk olduğunuzu öğrendik. Hayalleri olan bir çocuk muydunuz? O zamanlar en büyük hayaliniz neydi?
Fatih Terim: Çocukluğu zor ama mutlu bir çocuk olmak hayallerime engel değildi. Elbette hayallerim vardı. İlk hayallerim, ailemin koşullarının daha iyi olması içindi. Ev alıyorum, borç ödüyorum. Belki o dönemde paramızın yetmediği şeyleri hayalimde alabiliyordum. Sonra tabii ki futbol. Ben futbolu hayal ediyordum. Futbol oynamak da bana yeni hayaller kurduruyordu. O nedenle futbol hayali kuran her çocuğu çok iyi anlarım. Bilirim ki hayallerimizin ortak renkleri, sesleri, görüntüleri vardır.
Eşiniz bu mesleği yapamayacağınızı düşündüğünü ve çok yanıldığını anlattı. Teknik direktör olmaya tam olarak ne zaman karar verdiniz?
Fatih Terim: Eşim Fulya’nın haklı olduğu şey gençlikteki ani parlamalardı. Gerçi hâlâ var ama o zaman bu meslek için uygun olmayabilir diye düşünüyordu.
Bir futbolcu eğer sahada inandığını yapabiliyor ve oyunu sadece kendi açısından değil takım açısından okuyabiliyorsa mutlaka bir gün teknik direktör olmayı aklından geçirir. Aklından geçirmekle hayata geçirmek farklı elbette. O dönem teknik direktör olmam için önemli isimlerden tavsiyeler alıyordum. Ben de kendime, bunun için çok çalışıp kendimi geliştireceğime, daha cesur olabileceğime, yapılmamışları denemek istediğime inanıyordum.
Evlat, futbolcu, kaptan, hoca, eş, baba, dede, imparator… Bu sıfatlar arasında bir öncelik sıralaması yapmak zor olsa da ilk üçe hangilerini koyardınız? Bu listeye eklemek istediğiniz sıfatlar var mı?
Fatih Terim: Öncelik sırası yapamayacağım gibi, içlerinden birini de çıkarmam da mümkün değil. Benim hikâyemi tamamlayan tüm unsurların bir araya geldiği bir çember bu. Hangisini diğerinden ayırırsam, hikâye eksik kalır ve döngü tamamlanmaz. Ben evlat olarak da, futbolcu olarak da, kaptan, hoca, eş, baba, dede, imparator olarak da kendi hikâyem içinde çok mutlu oldum. Hepsinin ayrı sorumlulukları, güzellikleri oldu.
Oyuncularınız, aileniz ve arkadaşlarınız oyunda bile kaybetmeyi sevmediğinizi sıklıkla söylediler. Futbol dışında en sevdiğiniz oyun hangisi? Ailede ve arkadaşlarınız arasında en büyük rakibiniz kim?
Fatih Terim: Sporun içinde kazanma, mücadele etme, pek hoşlanmasak da kaybetmek de var . Bu yüzden sporun her türlüsünü severim. Futbol dışında, ne söyleyebilirim; aile arasında kanasta oynarız. Eşim Fulya en büyük rakibim; eh, sadece ben değil, ailede kaybetmekten hoşlanan da çok kişi yok açıkçası.
Çekimlere Galatasaray teknik direktörü olarak başladınız, bambaşka bir noktada bitirdiniz. O süreci nasıl yaşadınız? Bu çekimleri nasıl etkiledi?
Fatih Terim: Hayatın içinde ne varsa futbolda da var. Bunu belgeselde de söyledim. Futbol sadece bir spor değil. Sadece çekimlere değil genel olarak belgesele, dolayısıyla hayatıma baktığınızda başladığım ve bitirdiğim pek çok şey var. Bu süreç de onlardan biriydi.
Belgeseli izledikten sonra sizce eksik kalan kısımlar ya da keşke o da olsaydı dediğiniz kişiler oldu mu? Bu soruyu sorarken aklıma ilk gelen rahmetli babanız… Onun dışında sizin için çok özel olan, ancak belgeselde yer almayan başka isimler var mı?
Fatih Terim: Ahh ahh… Keşke babam hayatta olsaydı da belgeselde yer alabilseydi. Ama ben daha çok izledikten sonra ne derdi, ne düşünüp hissederdi onu merak ediyorum. Açıkçası ben kimlerle görüşüldüğünü çekimlerin bitmesine yakın öğrendim. platformun benden beklentisi çok netti: “Biz hayatınızın önemli kırılma anlarına dair pek çok kişiden konuyu dinliyor, anlıyoruz; peki tüm bunlar olurken Fatih Terim ne düşündü, ne hissetti?”
Benim odaklandığım nokta da bu oldu.
Gönül tabii ki herkes olsun ister ama süre de belli. Az önceki sorunuzla birleştirerek gönlümden geçen bir şeyi de paylaşayım. Dedik ya hani dost sohbetlerinde bazen sadece bir maç, saatlerce konuşuluyor diye. Bir gün o maçın, o olayın veya o konunun içindeki kişilerle hep birlikte sohbet ederken kamera çeksin bizleri. Gülerken, itiraz ederken, kızarken veya desteklerken. Yani masa sohbetleri gibi. İnanın tadı çok başka.