Fatih Terim'den UEFA'ya özel açıklamalar: "Neden olmasın?"
İşte Terim’in açıklamalarının tamamı;
“1974 yılında Galatasaray’a geldim. Tabi o yıllarda dünyada ve Türkiye’de futbol ortamı ve kültürü çok farklıydı. O dönemde daha amatör ve yoğun duygularla oynanıyordu ve futbola farklı anlamlarla bakılırdı. Şimdi olduğu gibi endüstri değildi. Beklentiler çok farklıydı. O nedenle Anadolu’dan gelen bizim gibi yetenekli futbolcuların yaşantıları sadece mesleki değil, sosyal ve psikolojik yükler de içeriyordu. Hem yaşama tutunmaya çalışıyorsunuz İstanbul’da, hem de başarılı bir performans göstereceksiniz. Daha da önemli erken denebilecek yaşta ailenizden ayrılıyorsunuz ve yeni bir aidiyet ortamı arıyorsunuz. Yeni bir aşı bu. Eğer o aşı tutarsa vazgeçemiyorsunuz, tutkuyla bağlanıyorsunuz. Meseleye aile gibi bakıyorsunuz. İnsan ailesine ne hissediyorsa ben de Galatasaray için aynı şeyi hissettim. O gün de aynı şeyi hissediyordum bugün de aynı şeyi hissediyorum.”
“Galatasaray söz konusu olunca mantık devre dışı kalıyor"
“Gönülden bağlı olduğum, ait hissettiğim, kendimi ve yaşadıklarımı tanımlayan ve en önemlisi unutulmazlarımın adresi Galatasaray. Dolayısıyla siz gidiş ve dönüş olarak bakıyor olabilirsiniz ama ben tek yön diye bakıyorum. Fiziki olarak ayrılıyorum ama içimden hiç gitmiyorum demiştim daha önce. Galatasaray söz konusu olunca mantık devre dışı kalıyor. Mantık devrede olsaydı yaşadıklarımın çoğu da olmayabilirdi. İsteğim de hep tek ve netti. Daha evvelkilerin üzerine çıkmak, yenilerini eklemek”
“Galatasaray Avrupa'da ayrışan bir marka"
“Hem sportif, hem ekonomik, hem de prestij açısından çok önemli Şampiyonlar Ligi. Bu seviye bambaşka. Galatasaray, Türkiye futbol tarihinde Avrupa’daki konumlanması ve geçmiş başarılarıyla ayrışan bir marka. O nedenle varlığını bu ligde sürdürmeye devam etmeli ve her sene üzerine yenilerini koyabilmelidir. Kadro planlaması da ona göre yapılıyor. Şampiyonlar Ligi pek çok açıdan futbolun enlerinin olduğu bir lig. Üst seviyede bir performans sergilenmesi gerekiyor. Oyuncuların da bu bilinçle hem kendileri için hem takımları için orada olmaları gerektiğini bilmesi gerekiyor.”
“Taraftar kendisi kadar bağlı ve adanmış olmasını ister"
“Bugüne kadar sokakta, restoranda, havaalanında veya herhangi bir yerde karşılaşıp da medeni sınırlar içinde görmezden geldiğim hiçbir taraftar olmadı ve isteklerini de kırmadım. Koşullarım el verdiğince dinledim, temas ettim, teşekkür ettim saygı duydum. Taraftarların hazırladıkları şeyleri takip ediyorum. En önemlisi hissettiklerini biliyorum ve duygularını paylaşıyorum. Yaşamlarında Galatasaray’ı koydukları yer benden farklı değil. Bizler kültürümüz gereği futbolu farklı bir yere koyuyoruz. Pek çok ülkeden daha çok önemsiyor ve ilgileniyoruz. Kendilerini futbolla ifade eden, tuttuğu takımla özdeşleşen insanlar var. Bunu sadece tutku ile ifade etmek mevcut duruma haksızlık olur artı, eksik bakılmasını sağlar. Mutlaka kazanmak ve iyi oynanması beklenir. Taraftar, teknik direktörünün ve oyuncusunun kendisi kadar bağlı ve adanmış olmasını ister. Bizde böyle. Bunları göremeyince de sözünü esirgemez. Maçtan önce tahtaya, ilk 11’den önce çoğu zaman taraftar yazılır”
“Kulubün DNA'sını biliyorum"
“İmparator lakabı büyük bir onur benim için. Anlamı ve konumlaması bu kadar yukarda olan bir lakabın büyük de bir sorumluluğu var. Bunun bilinciyle adımınızı atıyorsunuz. Kulübün geçmişinde ve bugününde imzası ve hizmeti olan biriyim. Bu kulübün DNA’sını biliyorum ve sahip çıkıyorum. Dolayısıyla sadecece bir profesyonel olarak bakılmadığımı düşünüyorum”
“Saf yetenek yetmez, duyguları yönetmek gerekiyor"
“Duyguları hiçbir işten arındıramazsınız. Açıkçası profesyonel işte de duygu olmalıdır. Onun için muhakkak amatör veya profesyonelce işinizi yapabilirsiniz ama sonuçta hepimiz insanız. Bakışlarımız içinde duygular vardır, olmalıdır da. İnsanla çalışıyorsunuz bu faktörü bir kenara atamazsınız. İşinizin duygusal olmaması lazım. Özellikle adalet dağıtan mekanizmada duygusal olmamalı. İnsana dair her şey mümkün. Üzüntü, sevinç, gurur sizle beraber. O yüzden oyunculara da her şeyden önce insan olarak bakıyorum. Muhakkak ki hataları, yanlışları oluyor ama burada biz özellikle insan faktöründen yola çıkarak, yetenek kadar duygu da yönetiyoruz burada. Çünkü saf yetenek yetmez, çok önemli yeteneklerin çok da duygusal olduğunu gördük, biliyoruz. Bunu da yönetmek zorundayız. Bence ikisi beraber eğer doğru konumlandırılırsa çok daha başarılı bir performans ortaya çıkıyor”
-Şampiyonlar Ligi tarihinde hatırladığınız en iyi gol hangisi?
“Birçok gol güzel, birbirinden ayırt etmek zor ama yakın tarihten aklıma geleni söyleyeyim. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Ronaldo’nun olağanüstü diye tanımlayacağımız Juventus’a attığı röveşata golü yakın tarihimizin en önemli gollerinden biri diyebilirim”
-Şu anda mevcut Şampiyonlar Ligi’nde oynayan oyunculardan biriyle oynama şansınız olsaydı kimi tercih ederdiniz?
“Fazla düşünmeden Messi derdim”
– Genç futbolcu olan Fatih Terim karşınıza gelse ona öğüt verseniz ne derdiniz?
“Hislerine hep güven derdim. Çünkü hislerin aklın kadar sana yardımcı olacaktır derdim. Hedefini hep yukarıy koy, vazgeçme ve de erteleme derdim”
– Hikayeniz filme çekilecek olsa hangi aktör oynasın isterdiniz?
“Robert De Niro, derdim herhalde”
– Bilmediğimiz gizli bir yeteneğiniz var mı?
“Gizli mi bilmiyorum ama iyi bir müzik kulağım olduğunu söyleyebilirim. Gençlikten de kalma bir alışkanlık. Kendime göre birkaç küçük yemeği yapabilirim. Ama içime en çok sinerek söyleyeceğim şey çocuklarla olan ilişkim ve iletişimimdir. Enteresan şekilde küçük çocuklarla aramızda enerji olur. Keyif aldığımı belirtmek isterim.”
– Daha önce ‘Benim bir hayalim var’ deyip bir eksik parçadan bahsetmiştiniz. Şampiyonlar Ligi kupasını mı kast ettiniz?
“Buna iki kelimelik bir cevap vereyim: Neden olmasın?” (Skor)