Fenerbahçe - Antalyaspor maçının ardından spor yazarları ne dedi?
Kimse kalmadı Fenerbahçe'de!.. - Ercan Güven (Milliyet)
Gizlisi saklısı yoktu ki Fenerbahçe’nin!.. “Muhteris” bile olamayan “futbol kifayetsiziydi” sezon boyunca...
Parola; sıradan bir Anadolu takımı gibi “mümkünse” ikinci kupa ve ilk dörde girip Avrupa’yı eteğinden tutarsa “Allah bereket versin”...
Yönetim, sezon defterini çoktan kapatmış, gelecek için sözler vermeye başlamıştı zaten.
Teknik direktör yeni imzayı atmış bavulunu hazırlamıştı... “Bitse de gitsek” modunda şafak saymaktaydı.
Taraftarın ise hepsinden “sıtkı sıyrılmıştı”.
Merak edilen tek şey, son dört haftada futbolcuların profesyonelliğe ve milyonlar kazandıkları Fenerbahçe’ye hakkını verip vermeyeceğiydi; o kadar.
Ne gezer!..
Fenerbahçe’nin futbolcuları da kapatmış sezonu.
Hatta “Fenerbahçe konusunu” kapatmışlar sanki... Gelecek yıl kalmak için çaba harcayan -Mehmet Topal ile Hasan Ali’yi tenzih ederim- bile yoktu.
Fenerbahçe biraz da mecburiyetten “yahu Advocaat niye denemiyor” denilen bir kurguyla çıktı bu kez... Sağ beke Ozan, orta sahaya Alper’in yanına Salih... Arkalarında Mehmet Topal.
İşte size forveti besleyecek, savunmadan ödün vermeyecek bir orta saha değil mi?..
Ama evdeki hesap Antalya’ya uymadı...
Bu orta saha ne ileri taşıdı Fenerbahçe’yi ne de rakibe engel olabildi. İlk yarıda kaleyi bulan tek şutu yoktu
Fenerbahçe’nin. Bir Emenike’nin kafası; o da yandan dışarı... Yerinde Van Persie oynasaydı, 24. dakikada Fenerbahçe öne geçebilir bambaşka şekilde gelişebilirdi maç.
Tabi “belki”... Çünkü Antalyaspor Lens’in tarafından oynatmadı Fenerbahçe’yi ve tek planını da bozdu!..
Öbür tarafta Sow adeta oyunda yoktu. Hasan Ali çıkmaya çalışsa da faullerle durdurdu misafir takım. Hücum şansı daha ilk yarıda rafa kalktı Fenerbahçe’nin...
Alper ile Salih’i de alansız bırakıp Sandro ve Charles ile yıpratınca Fenerbahçe’ye her zamanki durgun, tutuk, ne oynayan ne oynattıran futboldan başka yapacak bir şey kalmadı. 45 dakika yürüdü takım.
İkinci yarının Antalyaspor golüyle başlaması tahmin edilemeyecek bir şey değildi. Çünkü Eto’o ve El Kebir bu Fenerbahçe’yi yenebileceklerini anlamış biraz daha asılmaya başlamışlardı oyuna. Fenerbahçeli futbolcular da seyirci gibi Eto’o’yu seyretti durdu. Deniz’in golünde, Ozan’ın orijinal sağ bek olmaması iyice ortaya çıktı.
Artık kaybedecek bir şeyi kalmayan Fenerbahçe uzun toplarla Lens’i bulmaya, oyunu biraz ileri taşımaya niyetlenince sezon başından beri süregelen eksiklerine bir yenisini kattı... Savunmanın dengesini bile kaçırdı. Deniz’in ve Antalyaspor’un ikinci mutlak golünü Fenerbahçe’nin en başarılısı Volkan durdurdu yine.
Maçın üçte biri kaldığında sahada ezilen bir Fenerbahçe vardı. 62’de Charles Volkan’la karşı karşıya durumda topu Volkan’ın ayaklarına nişanlamasa sezonu savunmasıyla taşıyan Fenerbahçe son üç haftada bunu bile kaybetmiş olacaktı.
Advocaat önce Stoch’u sonra Lens’i kupa maçına ayırıp Volkan’ı oyuna sokunca oyun git-gelli olmaya başladı ki, bu da
Fenerbahçe’nin oynamadan gol atması için fırsattı.
Fenerbahçe’nin “vergi öder gibi” son saniyelerde yetiştirdiği golü boşuna bekledi tribünlerdeki bir avuç Fenerbahçeli. Her maçta biraz daha tükenen Fenerbahçe’de artık kimse kalmamış, sonunda sahadakiler de ipin ucunu koyuvermişlerdi.
Çabalasa bile oynayamayan bir takım...
Ziraat Kupası yetmez bu Fenerbahçe’nin günahlarını affettirmeye.
Emenike’den medet ummak - Gökhan Dinç (Vatan)
SEZON başından bu yana gitti gidecek, tesisleri terk etti, forma için çalışmıyor, bu takımın oyuncusu değil dediğiniz bir oyuncudan beklenti içine girmek çok saçma. Ne kendisi ne de vücudu hiçbir hazırlığı kabul etmemiş Emenike’nin verip vereceğin en fazla katkı dün geceki katkıydı.
SAHTE EMEKLİ ADVOCAAT
SAHİ ona formayı veren kim? Bizim sahte emekli. Başta tüm F.Bahçeliler’i sonrasında da tüm spor dünyasını emeklilik yalanı ile kandıran Advocaat süper emeklilik ikramiyesinin 2. ödemesini de Hollanda’dan alacak. Alsın umurumda değil. Kazandığı parayı benimle yemeyecek. Helal olsun eğer F.Bahçeliler haklarını helal ediyorsa. Ama “Sezon sonu emekli olacağım” açıklamasının ardından sezon sonuna kadar kalması bile F.Bahçe’nin ne kadar kötü yönetildiğini gösteriyor.
HEDEF ŞAŞIRTILMASIN
NE olacak canım, biz zaten kupayı önemsiyoruz demesin kimse. Sen F.Bahçe isen her maçı kazanmaya oynayacaksın, kazanacak kadar oynayacaksın. Sen F.Bahçe isen son dakika golü bile olsa sevinç turları atıp zafer kazanmış gibi derbi sonrasında sevinmeyeceksin. Ama suç sahada Avrupa kupası kazanmış gibi sevinen futbolcularda değil, onlara F.Bahçe’nin, çubuklunun ne demek olduğunu iyi anlatamayanlarda.
BAŞKANI Aziz Yıldırım ve yönetimi umarım, rakip başkan dövmenin çözüm olmadığını, daha önemli konularla mücadele gerektiğini anlamıştır. Gerçi anlasalar ne olacak? Yine sezon sonu başkaları hesabı ödeyecek. Unutmayın ama F.Bahçe’nin kurtuluşu hesabı sizin ödediğiniz gün olacak.
GELSİN KUPA ZAFERİ
HESAP ödeme niyeti olmayanlar, sezon başı gereksiz ve masraflı gördükleri kupa mücadelesi sonrası kupanın kazanılması durumunda “Sezonu 1 kupa ile tamamladık” diyerek kendisini başarılı göstermeye çalışacak. Varsın bu çelişki ile kendisini kandırsın ama taraftar yemiyor artık.
Eto’o’dan ders alın - Faik Çetiner (Habertürk)
F.Bahçe için Antalyaspor, kendi evinde de oynasa dişli bir rakipti. Kadıköy’e galibiyet için geldikleri ilk dakikadan itibaren belli oluyordu. F.Bahçe’nin ne zaman nerede ne yapacağı belli olmadığından maçın sonucunu kestirmek de pek mümkün değildi.
Gözden düşenler (Emenike, Salih Uçan) kurtarıcı diye sahadaydılar. Takımın üç sağ beki (Şener, Van der Wiel, Karavaiev) kayıp, bu göreve Ozan Tufan tayin edilmişti. O da oyun boyunca ne savunma yapabildi ne de hücum... Bu çocuğa da yazık. Nöbetçi stoper Neustadter ilk 3 dakikada 3 yanlış top kullandı. Souza yok, Mehmet Topal yalnız kalmıştı. Alper Potuk ve Lens’teki düşüş devam ediyordu. Emenike gelince Sow iyice kaybolmuştu. Hasan Ali ile Kjaer en gayretlileriydi. Ama bu takımın vazgeçilmezi Volkan Demirel’di. Dün öyle kritik toplar kurtardı ki, şapka çıkarılır.
F.Bahçe için yine papatya falı açılıyordu. Kim sahneye çıkacak, şahsi hünerini gösterecek ya da hangi duran toptan gol gelecekti? Antalya ilk yarıda çok adamla hücuma kalkmasına rağmen ceza alanı içinde beceriksiz ve acemice işler yapınca devre golsüz bitti. İkinci yarının başında Eto’o-El Kebir-Deniz Kadah organizasyonunda, Ozan Tufan’ın da ‘bek acemiliği’ de eklenince Antalya golü buldu.
Yenik duruma düşmesine rağmen F.Bahçe’nin sahadaki görüntüsü pek değişmedi. Gol, Lens’in getireceği toplarda aranıyordu. Sow sahnede yok, Emenike etkisizdi. Bu yarıda Antalya gole daha yakın ve daha çok pozisyon bulan taraftı. Kaptan Eto’o da maça renk ve keyif kattı. Van Persie kulübede dinlenirken o sahada son dakikaya kadar ter döktü!
Advocaat son 20 dakikaya girilirken minik hamleler yaptı. Önce Salih’in yerine Stoch’u, ardından Lens’in yerine Volkan Şen’i aldı. Bu hamleler de F.Bahçe’yi hareketlendirmedi. Antalya’da sarı kartı bulunan 4 oyuncu ikinci yarıda da sahadaydı. F.Bahçeli futbolcular rakibi eksiltmek adına ikili mücadeleler bile yapmadı!
Maçtan sonra Advocaat “Kupayı düşündük” diyebilir. Ancak bu takım; bu kadro yapısı, bu oyun planı ve bu vurdumduymazlığını sürdürürse orada da işin sonu kötü olur. Sarı-Lacivertli futbolculara (Volkan Demirel, Mehmet Topal, Kjaer, Hasan Ali hariç) şöyle bir not düşelim: Jübilesi gecikmiş Eto’o’dan biraz ders alın. Yalan mı!
SEYİRCİ BÜYÜK PROBLEM
G.Saray’ı TT Arena’da devirdiler, seyirci gelmedi. Geçen hafta Beşiktaş’tan 9 kişiyle bir beraberlik kurtardılar, yine seyirci gelmedi. F.Bahçe yönetimi bu tribünleri dolduramazsa seneye kimi teknik direktör yaparsa yapsın, kimi transfer ederse etsin boşa kürek çeker.
ATSAN ATILMAZ...
Bu başlıkla televizyonlarda bir reklam oynuyor. F.Bahçe’nin kadrosunda öyle futbolcular var ki gerçekten ne atabilirsin ne satabilirsin. Bu konuda yönetime de Allah kuvvet versin!
BİR ETO'O'YA BAKIN... - Ömer Üründül (Sabah)
F.Bahçe ile ilgili her hafta aynı şeyi söylüyorum: "Forvet yok"
Dün Kadıköy'de seyir zevki düşük bir ilk yarı izledik.
Fenerbahçe cephesinde değişen bir şey yoktu. Rakip Antalyaspor, maç kendi sahasında. Bu yüzden son iki derbinin aksine ofansif ağırlıklı bir futbol sergilendi.
Ama kapalı savunmalara karşı yine üretkenlik yoktu.
Antalyaspor da bu yarıda Fenerbahçe'nin kısır futbolunu değerlendirecek hücum girişimlerinde bulunamadı. Bu yarıda karşılıklı iki pozisyon var. Bir tanesinde Emenike'nin kafa vuruşu çerçeveyi bulmadı.
Diğeri de Sandro'nun gollük kafa şutunu Volkan'ın kurtarışıydı...
İkinci yarının başında Antalyaspor yapılışı ve hazırlanışı güzel bir golle öne geçti. Ardından Fenerbahçe riskleri artırdı ama pozisyon sıkıntısı devam ediyordu. Buna karşılık Antalya Eto'o'nun yönlendirmesiyle etkili, gollük 5 tane kontratak yaptı; ama Volkan'ı aşamadılar.
Fenerbahçe'nin kale önü tehlikelerini göze alarak bütün risklerle hücumu düşünmesine rağmen sadece Alper'in kaleci Ferhat'ın ayağından dönen ile tek bir pozisyonu vardı.
Fenerbahçe ile ilgili her hafta aynı görüşü paylaşıyorum:
"Forvet yok." Lens gittikçe düşüş içinde.
Sadece duran toplarda vardı oyundan çıkana kadar. Sow hayalet gibi; değil koşmak, bir şeyler yapmak ayakta duracak hali yok.
Bir tek moralsiz ve maç eksiği olan Emenike bir şeyler yapmak için uğraştı. Dün oynamayan Van Persie zaten hiç bir şey yapmıyor.
Volkan Şen de melekelerini kaybetmiş, kendiyle kavga eden bir halde...
Fenerbahçe üst üste iki deplasman derbisinden mucize 4 puan aldı. Buna rağmen dün hava güzel ama 8 bin seyirci var tribünlerde.
Bu ne demek?
Futbol hiç keyif vermiyor.
Antalyaspor iyi bir takım.
Rıza Çalımbay faal futbolculuğundaki mücadele gücünü Antalyaspor'a da aşılamış.
Bırakalım diğer oyuncuları yaşlı kurt Eto'o'nun mücadele ve fizik gücü dahi çok önemli bir örnek.
İki ön libero Charles ile Sandro'yu her maçta çok beğeniyorum.
Son paragraf bir kez daha Fenerbahçe forvetlerine; dün oynamayan Van Persie'de dahil: Bir kendilerine baksınlar bir de Samel Eto'o'ya...
Sınırları bu kadar - Gürcan Bilgiç (Sabah)
Şimdi, "Oyuncuların aklı çarşamba günü oynanacak kupa maçındaydı. Bu yüzden konsantre değillerdi" diyenler çıkacaktır. Bilin ki; öyle bir şey yok. Bu takımın, bu kadronun sınırları bu kadar.
Bakın, oyuncuların hemen hepsi iyi niyetli ve elinden geleni yapmaya çalışıyor. Maç içinde protestolar oldu bazılarına ama çok haklı değildi. Emenike gibi büyük dağları yarattığı zanneden biri bile, oradan-oraya koşturdu. Ne maçın kaybedilmesi sürprizdir Fenerbahçe için, ne de kazanılması.
Ortası veya dengesi olmayan bir takımın, kendi sahasındaki maçta favori gösterilmemesinin nedeni sadece yetenek problemi değil. Pozisyon yaratamayan, doğru pas üretemeyen bir orta saha, adam bile çalımlayamayan ön tarafa rağmen, "Fenerbahçe kazanır" diyen birisi varsa, sadece fanatik biatlık nedeniyle mantık yetisini kaybetmiş olandır.
Galatasaray'ı yenen takımı, bir hafta sonra sekiz bin taraftar karşılamıştı tribünlerde.
Beşiktaş'tan puan alanı belki de daha azı.
Halbuki sosyal medyaya baktığınız zaman bu sonuçlar üstünden ne geyikler üretip, moral ibresini en üstlere çıkartmışlardı.
En azından bu iki maçta, bu oyuncuların hediye ettiği, tüm Fenerbahçe taraftarının yaz mevsimini enseyi karatmadan yürümesini sağlayacak bu sonuçların hatırına o tribünler dolu olmayı hak ediyordu.
Sinerji olmadığında, oyuncuyu zorlayacak, rakibi korkutacak atmosfer oluşmadığında, 50 binlik statta sahaya çıkmanın ne anlamı var?
ÇÖZÜMÜ PARA SANANLAR!
Aziz Yıldırım'ın asla anlayamayacağı bir görüntü bu. "Onlar mı yaptı ben yaptım" derken, oyuncuların parasını veren olduğunu ima ediyordu. Taraftarın gelmemesini de ekonomiye bağladı. Çözümün sadece "para" olduğunu sanan bir başkan, 110 yılı taraftarıyla geçirip, seyircisiyle koşan bir takımın, karşılıklı sevgiden beslendiğini de zor anlar. Maçı yazmadım elbette... Çünkü dün Kadıköy'deki bu performans Fenerbahçe için bir neden değil, bir sonuç.