Fenerbahçe - Bursaspor maçı yazar yorumları: 'Efsane geri döndü'
Yeniden doğuş - Gökhan Dinç (Vatan)
F.BAHÇE adına birçok şeyin başlangıcıydı dün gece. 20 yıllık köhnemiş, kendi camiası, kendi taraftarı ve neredeyse tüm rakipleri ile kavgalı bir dönemin ardından yepyeni, umut, başarı, saygı vaat eden bir F.Bahçe izledik dün gece. Dün gece sadece bir lig başlangıcı değildi. F.Bahçe adına yeniden doğuş gibiydi. Tribünler karnaval havasında ve en önemlisi takımına, yönetimine olan güven duygusunu iliklerinize kadar hissettiğiniz bir geceydi. Futbolun, futbolcular oynar, teknik direktörler oynatır ancak ne var ki kadronuzdaki yıldızlardan çok, tribünlerdeki kulübün gerçek sahibi taraftarın size, takımına olan inancı her maçta rakipten bir kişi fazla oynatır sizi.
Dün gece Cocu’lu F.Bahçe’nin yeni bir şeyler denediğini gördük. Bu zaman kadar hazırlık maçlarında da Benfica maçında da görmediğimiz yepyeni bir şey. Yine Topal-Josef vardı sahada ama bu kez çok farklı bir şekildi. Normalde ikisi de 6 numara oyuncular ama dün gece biri 6 diğeri de 8 oynadı. Sahte 8 bile olsa F.Bahçe’de uzun zaman sonra bir 6 bir de 8 numara görmek hücum anlamında çok keyif verdi. F.Bahçe böylelikle hücumda hem sayısal olarak hem de mantalite olarak fazla oynadı.
DAMGA VURACAK
YENİ transfer Ayew’in hem hücum hem de savunmayı, santrfor oynayana kadar çok iyi yaptı. Takım içinde kendisine yer edinmiş ve beklentinin farkında bir görüntü çizdi, katkısının sezon boyunca büyük olacağını gösterdi.
AYRICA genç Barış’a da değinmek lazım. İsteği, azmi ve kendisine olan güveni, taraftarında desteği ile böyle devam ederse bu Barış, Valbuena’yı kulübeye gömer. Top ayağına çok yakışıyor, kolay kolay top kaybetmiyor ve çok yüksek yüzdeyle olumlu kullanıyor. Genç ve tecrübeli transferleri ile bu F.Bahçe’nin lige damgasını vuracağı kesin.
Çapası eksik gemi - Serdar Ali Çelikler (Habertürk)
"Hücum eden takımların iki çapası olur. Bunların en önemlisi santrfordur. Tüm takım santrfora bakar ve ona göre pozisyon alır. İkinci çapa ise oyun kurucudur. Bu iki görevli takımın, yani geminin ne yana hareket edeceğini belirleyen ve takımı da oynatan isimlerdir. Oyun kurucu seti başlatır ve bilhassa bekleri ileri çıkartır. Santrfor ise sırtı rakip kaleye dönük top tutabilen; gezebilen; öne çıkıp top alabilen biriyse yanındaki isimleri de pozisyona sokan unsur olur. Modric oyunu başlatır; Benzema arkadaşlarına alan yaratır, top tutar Ronaldo ve Bale ise pozisyon bulur. Alcantara seti başlatır; Lewandowski en uçtaki çapa olur, Müller ve Coman bekle stoper arasından pozisyona girer. Bu iki örnekte de görüleceği üzere rakip yarı alanda top tutmak istiyorsanız çapa rolünü üstlenecek santrforunuz şart oğlu şarttır.
İçeride hemen topun arkasına geçen rakiplerle oynuyorsanız topu kullanacak ve oyuna sokacak bir 'playmaker'a ihtiyacınız vardır. Dün Fenerbahçe'de bu ikisi de yoktu. Vardı da yoktu. Soldado bu işleri yapabiliyor ama dün çok kötü günündeydi. 4-2-2-2 gibi başlayan takım bir ara o kadar çok top kaybı yaptı ki ancak Giuliano ortaya gelip top almaya başladığında biraz pas yapabildiler. Topal ve Souza golleri hazırlayan isimler olmasına ve bilhassa Topal çok iyi oynamasına karşın bu ikilinin yan yana olması Fenerbahçeliler'in kötü anılarını canlandırıyor. Ancak görülmeli ki geçmişe nispeten bu iki oyuncu da ceza alanına daha çok penetre etmeye çalıştılar. Nitekim ödüllerini de aldılar.
Bursaspor geçmiş senelerin silik ve ezik oyunundan uzaklaşmış. Lima ve Badji transferleri cuk oturmuş. Furkan da geçen yıl bu statta başlattığı çıkışa uygun bir şekilde yükselişini sürdürüyor. İyi bir santrfor ile Aybaba'nın takımı çok etkili olur. Rakibiniz kuvvetli bir takımken, hücumda top tutamaz; geriden oyun kuramazken bir de geriye düşerseniz sizi ayağa kaldıracak bir enerji gerekir. O enerji 2 yıldır sürdürdüğü sessiz protestoya son veren taraftarda idi. Hep söyledim. Tribün boşluğu asla ve asla doğrudan Aykut Kocaman ve onun oyunuyla ilgili değildi. Şimdi de söylüyorum. Fenerbahçe isterse 5. olsun bu sene o stat destek olma amacıyla dolacaktır.
Maça gelelim yine. Kötü oyunla ama iyi mücadele ve yüksek coşkuyla 2-1 bulundu. Ayew santrafora geçince takım çapasını buldu. Giuliano rahatladı ilk yarı etkisiz kalan Barış coştu. Bu esnada sağ kanatta Dirar yerine Alper düşünülse daha etkili olunabilirdi. 3-1'i getirecek pozisyonlar da bulundu ama atılamadı.
Bursaspor'a çalınan sonra da ofsayt gerekçesiyle VAR tarafından iptal edilen pozisyonda penaltı olup olmadığı tartışılır. Son tahlilde doğru kararla ofsayt çalındı. Son saniyede Skrtel'in pozisyonu ise bana göre penaltıydı. O penaltı çalınsa ve maç berabere bitse muhtemelen Soldado'nun berbat performansı ya da Ayew'in çok net kaçırdıkları değil Topal-Josef konuşulurdu.
Ancak şunu söyleyeyim. Slimani ilerideki boşluğa ilaç olabilir. Ama bu takımın oyun kurucusunun belli olması lazım. Elmas ya da Ekici'den başka alternatif yok. Cocu'nun bu sorunu çözmesi lazım. Bir de benden uyarması... Salı akşamı dünkü gibi atak sonlandıramaz ve Bursa'ya verilen kontra şansı verilirse Benfica farklı kazanır. O zaman da eleştiriler başlar. Salı günü denge oyunu, hücumda top tutabilen santrafor tercihi ve atak sonlandırma şartı olmalı.
'Barış'ma maçı! - Gürcan Bilgiç (Sabah)
F.Bahçe 11'i açıklandığında, Mehmet Topal-Souza ikilisinin göbekte, Valbuena'nın da yedekte olduğu ortaya çıktı. Geçen sezonu, bu tercihler nedeniyle hırsla eleştirenlerin karşısına yine "futbolun doğruları" çıktı. Cocu direkt ve hızlı oynamak istiyor. Bunun için ikinci toplara çok önem veriyor ve top rakibe geçtiğinde baskı ile hemen kapmanın peşine düşüyor. Bunu orta sahası ve tempolu ön oyuncuları ile yapabilir. Fizik gücü yerinde olacak, yardımlaşmayı bilecek ve bu aklı maç süresince koruyacak oyuncular gerekiyor.
Geçen sezona göre sistemin iki radikal kararı var. Hücuma kalabalık gidilecek ve bu bir an önce yapılacak. Aykut Hoca riskli pas kullanıp, topu kapmaya çalışmak yerine, daha kontrollü hücum hazırlığı istiyordu. Cocu, "Top rakibe giderse kapmak için uğraşırım. Hatta bunu hataya çeviririm" diye düşünüyor. Bu tarzda orta sahayı pas yaparak geçen bir rakip, dün Bursaspor'un da yaptığı gibi kalenize sık ve etkili gelir. Ne zaman ki, bu oyun karakteri artık takımın ezberine girer, daha farklı olursunuz. Cocu'nun istedikleri ile Ersun Yanal'ın dönemindeki tarz çok benzer. Tek ayrıntı, "Topu kapamazsan faul yap" emri bu kez yok. Bir de Ersun Hoca'nın elindeki kadro kalitesinin yarısı bile bugün yok.
Öne geçtikten sonra topu rakibe verip, kadronun süratlilerini (Ayew-Barış) devreye soktular. Topun hızını yükseltip, tribünleri de sahanın içine aldılar. Bu aslında bir "barış"ma maçıydı. Aynı oyuncular, farklı tarzda ve düzende, 3 ay önce kendilerini ıslıklayanlardan, alkış aldılar. Genç Barış Alıcı'nın ayağına topu yakıştırması, seyirci şokundan çabuk kurtulması, bu tarz oyuncuları özleyenler için de ilaç gibiydi. Lizbon'daki direnç ile dünkü galibiyet birleştiğinde oyuncu grubunun özgüveninin de yükselmeye başlayacağı açık. Kendi sahasında, rakibe bu kadar alan bırakılması veya şut şansı verilmesi elbette eleştirilir. Ancak bu takım "daha iyi olacak" mesajı veriyor.
Josef de Cocu’yla Mehmet Cocu - Uğur Meleke (Hürriyet)
YAŞI yetenler, Cocu’nun özellikle Barcelona’daki performansını hatırlayacaklardır. Orijin olarak defansif bir oyuncuydu, stoper de oynayabilen bir 6 numaraydı. Ama oyunu hep iyi okuyan, dikine deneme çabası olan, pozisyonuna göre de fazla asist ve gol yapan bir futbolcuydu Hollandalı.
Cocu göreve geldiğinde orta ikilide görev verebileceği yedi adam vardı elinde: Mehmet Topal, Souza, Ozan, Salih, Ekici, Eljif ve Oğuz... Cocu’nun bu 7 alternatif içinde prensi Eljif oldu, çünkü kafasındaki iki yönlü oyunu en iyi oynayabilen oydu. Salih ve Ozan, kâğıt üzerinde 8 numara oynayabilir umudu veriyorlardı, ama Cocu’yu kulübede beklemek için bile ikna edemediler. Hollandalı’nın onları fiziksel olarak yeterli bulmayacağı aşikardı.
Ekici henüz hazır değil. Souza ve Topal’sa öne gitme arzularındaki yetersizlik nedeniyle endişe veriyorlardı. Yani Cocu’nun elinde PSV’de olduğu gibi “iki yönlü 8 numara” bolluğu yok. PSV’de Pröpper’i, Van Ginkel’i, Wijnaldum’u vardı. Burada yok. Cocu da sanırım elinde kusursuz 8 numaralar olmadığı için Topal ve Souza’dan ortaya daha fazla niyet koymalarını istemiş. Dün birinci golü yaratan penaltının Topal’dan, ikinci golün Souza’dan gelişinde bir Cocu efekti aradım ben. Sanki kendisi nasıl bir futbolcuysa, Souza’yla Mehmet’e de onu empoze etmeye çalışıyor Hollandalı hoca.
Dünün bir başka yıldızı VAR’dı şüphesiz... Gerek verilen, gerekse verilmeyen penaltıda VAR katkısı olumlu. Ancak gerek kararların iki dakikaya varan süreler çalması, gerekse pozisyon tekrarlarının ekrana yansımaması can sıkıcıydı. Sezon başında deneyim konusundaki endişemi dile getirmiştim, acaba bu yıl VAR’ı Türkiye Kupası üst turlarında test ederek tecrübe mi kazansaydık diye düşünmeden edemiyor insan.
HAKEM, VAR’LA KONUŞURKEN MOBBİNG ANLAMSIZ
21’de hakem H.Umut Meler, Yusuf’un Mehmet’e müdahalesine penaltı çaldı. Çalar çalmaz da elini kulağına götürüp oyunculara “VAR’la diyalog kuruyorum”mesajı verdi. Hakem Riva’yla konuşurken, Barış ve Ertuğrul muhtemelen onlardan daha fazla konuştular! Sonra Furkan da katıldı bu mobbinge... Süper Lig’deki tüm hakemlerin acilen sarı kartlarla bu görüntülerin önünü baştan kesmeleri gerek. Bu haftalar kritik.
ÜÇÜNCÜ KALECİ BERKE
HAZIRLIK maçlarını yakından takip edemeyenlerin gözünden kaçmış olabilir, Cocu kalede Berke’den çok Erten Ersu’ya şans vermişti. Ancak Erten özellikle Feyenoord maçındaki şaşkınlığıyla sanırım üçüncü kaleci rolünü (en azından şimdilik) Berke’ye kaptırmış. Benfica önünde kadro 18 kişilikti, Volkan-Kamenikadrodalardı. Dün üçüncü kaleci rolünü Berke almış.
VALBUENA’NIN TOP KAYIPLARI ENDİŞE VERMİŞTİ
DÜN Eljif’in yokluğunun sebebi, bence performans düşüklüğü olamaz. Ama Valbuena için görüşüm farklı. Fransız futbolcu Cocu ile yeni bir başlangıç yaptı, çok daha istekli. Ama Cagliari ve Benfica maçlarında yaptığı 4 kritik top kaybı, Cocu’yu endişelendirmiş olabilir. Cagliari maçında 17’de bir taçta, 30’da bir korner dönüşü ve yenilen golde hep Valbuena kayıpları vardı. Benfica önünde de kaybettiği topun dönüşünü biliyorsunuz. Cocu, bir uyarı yapmak istemiş olabilir Fransız’a.
MAÇIN ADAMI: JOSEF
Başlangıçlar zordur önemli olan 3 puandır - Rüştü Reçber (Hürriyet)
HEYECAN rüzgârlarının estiği ve değişimin yavaş yavaş başladığı Fenerbahçe’de uzun zamandır görmeyi çok arzuladığımız bir taraftar kitlesi ve ortamla karşılaştık. Özlemişiz Kadıköy’de bu tarz buluşmaları.
Böylesine bir akşamda coşkusu tavan yapan ve aç olan taraftarların beklentileri basitti: Takımlarının geleceğe yönelik ışık vermesi veya en azından bunun zamanla gerçekleşecebileceğini görmek. Ve maç beklenildiği gibi müthiş bir tezahüratla başladı.
Sahada da iştahlı ve önde oynamaya çalışan rakibine üstünlüğü kabul ettirmek isteyen, diğer taraftan da top kaybedildiği yerde baskı kuran bir futbol düşüncesiyle başladı F.Bahçe. Bu süreçte üç sorun yaşadılar:
1-Pas trafiğini yavaş yaptılar.
2- Baskı yapmaya çalışırken birlikte hareket etmede sıkıntı yaşadılar.
3- Bursaspor’un hızlı çıkışlarının önüne geçemediler.
F.Bahçe tempoyu artırmaya ve ritim yakalamaya çalışırken duran toptan gol yedi ve bu yine defansif zaafın bir ürünüydü. F.Bahçe, skora reaksiyon göstermekte geç kalmadı ve penaltıyla taraftarın anlık suskunluğunu bitirdi. Sonrasında 2. golu kornerin devamında kazanılan topta Josef buldu.
Bursa, Fenerbahçe’yi karşılarken son derece doğru işler yaptı. Alan kapatmayı ve pozisyon almayı son derece güzel uyguladı. Bunların yanı sıra hücum olarak da hızlı ve etkili gitmeyi başardı konuk ekip.
Efsane geri döndü - Rıdvan Dilmen (Ntvspor)
Fenerbahçe'nin 2 yeni transferi Ayew ve Barış dün Bursaspor'a karşı sahadaydı ama asıl transfer ekstra 20 bin kişi... Sahasında 20 bine oynuyordu, şimdi ise stat tamamen dolu...
Fenerbahçe geçen sezon deplasmanın uzak ara lideriydi ama evinde ihtiyacı olan puanları alamadı. Galatasaray içeride 49 puan alıp şampiyon oldu. Dün Kadıköy'de o enerji hissedildi. İstanbul'daki takımlara bakarsak hem başkanı hem de teknik direktörü değişen tek takım Fenerbahçe oldu. Özellikle Fenerbahçe seyircisinin arzusu müthiştir. Bu geri döndü. F.Bahçe'nin ikinci golünde Barış'ın presi önce korneri getirdi, sonrasında da yine Barış'ın presiyle atağa dönüştü ve gol oldu. F.Bahçe'de beklediğimiz coşku var ama istediğimiz kaliteli oyun henüz yok.
***
Fenerbahçe sürpriz bir gol yedi ama 2 dakika sonra yine pozisyon atlattı. Skoru çabuk eşitlemeseler Fenerbahçe için sıkıntı olabilirdi. Ayew'in kartı kesin doğru. Yusuf Erdoğan'ın yaptırdığı penaltı da aynı. Maçın son anı Skrtel'in Volkan ile çıktığı yüksek topta koluna değen top bence penaltı değil. Rıdvan Dilmen olarak benim düşüncem top ele düşüyor. Ters düşüncesi olanlara da saygım var. Bu pozisyona yarın öbür gün bir penaltı çalabilirler mi, çalabilirler. Şunu belirtelim, futbolcu kafaya çıkarken kolları kapayarak zıplayamaz.
***
İptal edilen Bursaspor'un penaltı pozisyonun da ofsayt olduğunu gördüler. Yardımcının yaptığı büyük hatayı video engellemiş oldu. VAR konusunda da ayrı bir parantez açmak gerek. Bekleme süresi bana biraz uzun geldi. Belki teknik nedenlerden olabilir.
*
Slimani transferine gelecek olursak... F.Bahçe'nin bir santrfora ihtiyacı vardı. Soldado artık futbolun sonralarına geldi. Avrupa ile birlikte 40 maç götürebilecek bir oyuncu değil. Rotasyonda kullanılacak bir isim. Transfer bu nedenle kesinlikle gerekiyordu. Bazı kriterlerden dolayı Slimani kiralık olarak alındı. Sezon başı hazırlığını nasıl geçirdi tam olarak bilmiyorum ama yapılması gereken bir takviyeydi.