'Fenerbahçe kadrosunun kalitesini tartışabiliriz ama...'
Gecenin sorusu
Bunu yapan Comolli bunun doğrusunu yapabilir mi?
Maçın starı
Geldiğimiz nokta ilginç. Fenerbahçe’nin bir yıldızı yok ve olması da kolay değil. Rakip imkan sağladığında Valbuena, kendisine güveni bira artarsa Barış olacak. Ancak ilginç bir şekilde Fenerbahçe’nin takıma benzememesi an itibarıyla Jailson’un sahada olmasına bağlı.
Maçın olayı
1-Harun’un ikinci yarıda soluna gelen topu engellemesi sonrası ayağa kalkarken elinden kaçan topu neredeyse kaleye girmek üzerindeyken tutması. Yenen bir golden fazla etkisi olabilirdi. Hem kişisel hem camia açısından büyük badire atlattı.
Kısa mesaj
Şu sezon bitse de unutsak...
Comolli derhal istifa etmeli! - Ahmet Çakar / Sabah
DÜN gece şunu gördüm ki Damien Comolli, Fenerbahçe'yi ciddi anlamda sabote etmiş. Frey, Benzia ve diğerlerini takıma getirtti, takımın en iyi iki üç oyuncusunu da sattırttı.
Örneğin Frey... İyi niyetli, kuvvetli ama kalite olarak ancak Fenerbahçe PAF takımında oynar. Kaleye 15 metre uzaklıkta şutu çekiyor, bakın top kaleye gitmiyor. Auta da gitmiyor, taca gidiyor! Böyle kaliteye sahip bir oyuncuyu 2.5 milyon Euro bonservisle Fenerbahçe'ye getiren Comolli ya futbolu bilmiyordur ya da gizli bir ajandası vardır.
Gelelim maça... İlk yan btün kontrol Fenerbahçe'deydi. Her atakta Valbuena kalitesiyle başrol oynadı. Çok net pozisyon kaçırmasa da Fenerbahçe çizgiye indiğinde etkili oldu ama dedik ya, Frey'in kalitesi belli, üstelik top almaya hep geriye geliyor ve başaramıyor.
İlk yan Dinamo Zagreb oyunu rölantiye aldı. Aslında kontraya iyi çıkan, hızlı oyunculan var. İkinci yarı ise kontrol Dinamo Zagreb'e geçti. Özellikle orta sahada yapılan top kayıplan ve rakibin bu alanı çok rahat geçerek Fenerbahçe'nin üzerine gelmesi zor anlar yaşattı. Eğer hakem hakem olsaydı Dinamo Zagreb'in penaltısını da verip hakkım yemezdi. Tamam, iptal ettiği golde faul var ama her hakemin vereceği tipten değil... İkinci yandaki oyunu hiç beğenmedim. Fizik olarak düştüklerinde ya da rakip golü Eljjf düşünüp mücadeleyi anırdığında Fenerbahçe aciz durumlara düşebiliyor.
Sonuçta Fenerbahçe gruptan çıktı ama asla ve asla ilerisi için ne ülkemizde ne de Avrupa'da ışık vermiyor.
Tarzımız Valbuena - Gürcan Bilgiç / Sabah
Travmatik bir yenilginin ardından, rüzgarın yönünü tekrar değiştirmek, Dinamo'dan önceki rakibiydi Fenerbahçe'nin. Grup matematiği içinde "kazanmak zorunda" kısmı geçilmiş, "yenilmemek şart" bölümü de eklenmişti. Buna rağmen Kadıköy'ün soğuk gecesinde, tribüne gelenleri ısıtacak golün peşine de düştüler.
Koeman biri mecburi üç rotasyon yaptı. Slimani ve Topal kement atılan oyuncular oldu. Benzia, Jailson ve Barış, "Daha iyi yapsınlar" göreviyle sahaya çıktı. Frey'in tek santrafor oynadığında yetersizliğini bir kez daha görme fırsatını da yakaladık. Umarım bu transferin dahi ismi Comolli de seyretmiştir.
Grup liderliğini cebine koyup, performans ibresini rölantiye alan bir rakip karşısında ne takım arkadaşlarına alan yaratabildi, ne de takımın en ucundaki adam olarak topu orada tutup, pozisyona çevirebilmek adına bir şeyler yaptı.
Valbuena'nın sahanın her yerine koşup, topu isteyip, sorumluluk alması elbette önemli. Ancak bu arzunun sadece duran toplar veya defans arkasına pas arayışlan dışında etkinliğini göremedik. Oyun tara Fransız yıldız için biçilmiş kaftan olduğundan kimsenin sesi çıkmıyor. Çünkü "tarz" yok. Sistem, Valbuena "bir şeyler" yapsın üstüne kuruldu. Kadronun kalitesini tartışabiliriz ama iyi niyetini göz ardı etmeyelim.
Hepsi en iyi koşuyu, mücadeleyi gösterdi. Kendini sakınan, Benzia dahil boş vermiş gibi görünün bir kişi yoktu. Bu ruhu taşımalan aslında bir sistem peşinde olanın elini rahatlatır. Ne yazık ki Fenerbahçe'nin dün geceki mücadelesinde "iyi niyet" dışında olumlu yorumlayacağımız hiçbir şey yok.
Bitiş düdüğü, gruptaki diğer maçın berabere bitmesiyle, Fenerbahçe'yi son 32'nin takımı yaptı. Bu sezonun ilk iyi haberiydi aslında. Mart ayında Avrupa heyecanını özlemişti bu camia.
Üretemedik - Erman Özgür / Fanatik
Özgüveni yüksek, kazanma alışkanlığına sahip grup lideri Zagreb takımı aynı zamanda ideal 11’i ile savunmada çok iyi organize olan bir takım. Fenerbahçe tek santrforlu oyunda Benzia’nın kalitesi ve Ayew’in yokluğunda Barış’ın enerjisi ile aşmaya çalıştı bu savunmayı. Ancak zaman zaman iyi işler yapmasına ve pozisyon vermemesine rağmen pozisyon üretmekte zorlandı. Yine de ilk yarıdaki oyun vasatın üzerindeydi. 2. yarıya Zagreb savunma işindeki disiplinini bir seviye daha yukarı çekerken Fenerbahçe arayan, rakibini açmaya çalışan ve aynı zamanda yıpranan taraf olmayı sürdürdü. Son yarım saat Zagreb’de hücumu düşününce tartışılabilek bir penaltı pozisyonu, hakemin iptal ettiği korner golü, direkten dönen topları ile aslında iyi hücum ettiğini de bize hissettirdi. Biz bu atakları atlatıp aldığımız beraberlik ile gruptan çıktık çıkmasına ama Zagreb’in bize göre daha iyi bir takım olduğunu da açık açık gördük.
Gecenin sorusu
Fenerbahçe tek santrfor oynayacaksa bu Frey’mi olmalı? Açıkçası Fenerbahçe için bir santrfor tarif et deseler çalışkan bir oyuncu değil bitiriciliği iyi bir oyuncu tarif ederim. Frey ise bu özelliğe sahip değil.
Maçın starı
Yıldız olacak kadar iyi oynayan bir oyuncu yoktu. Ancak Fenerbahçe’nin hücumda en fazla sorumluluk alan oyuncusu yine Valbuena oldu.
Maçın olayı
Koeman’ın hiç oyuncu değiştirmemesini yadırgadım. Risk almak istemiyorsan hücumcu çıkarır yine hücumcu sokarsın. Ama kulübedeki oyuncuların da sahadaki 11 içinde yorulmuş oyuncular varken oyuna dahi girememelerini hoş karşıladıklarını sanmıyorum.
Kısa mesaj
Uzun süre oynamayan Barış'ın oynadıkça forvet hattındaki forma rekabetine, adam eksiltme özelliği ile girebileceğini düşünüyorum.
Fenerbahçe'nin tek eksiği son vuruştu! - Rüştü Reçber (Hürriyet)
Dinamo Zagreb, grubun namağlup lideri olarak tur atlamayı garantilemiş bir takım. Rahatlar ve oynadıkları futbolla şu an bulundukları konumu hak ettiler. Fenerbahçe, maç öncesi en ince detaya kadar hesabını mutlaka yapmıştır.
Kazanmak, diğer maçın skoruna bakmaksızın gruptan çıkmayı garantilemek anlamına geliyordu. Yenilmemek de kayıp sayılmazdı zira alınacak 1 puan diğer maçın skoruna göre tur için yeterli olabilirdi. Dinamo Zagreb’in topla iyi olduğunu, pas oyunundaki başarı oranını, hızlı oyundaki dengesini ve atak sonlandırmadaki başarısını ilk maçta görmüştük. Rakip, her ne kadar gruptan çıkmayı garantilemiş olsa da tehlikeli bir ekip. Böyle bir rakibe karşı disiplinli oynamak, hata yapmamak ve tehlikeli bölgeye sokmamak yapılacak işlerin başında geliyordu. Bunları yaparken de en büyük avantajımız taraftardı. Dün, hava oldukça soğuk olmasına rağmen tribündeki yerlerini alıp, takımlarının yanında oldular. İş artık sahadaki futbolcuların ne yapacağına kalmıştı.
BARIŞ VE VALBUENA KANATLARI İYİ KULLANDI
İlk yarıya baktığımızda seyirciyi de beni de tatmin eden bir futbol vardı. Mücadele ve kazanma arzusu üst düzeydeydi. Pozisyonlara girildi fakat yine aynı sorunla karşılaştık; bitiricilik. Bu, ilk 45 dakikada Fenerbahçe’nin tek eksiği idi. Barış Alıcı ve Valbuena kanatları gayet iyi kullandılar. İstenilen seviyede orta girişimleri vardı fakat son dokunuşlar ve atak sonlandırmada hep eksik kalındı.
YANLIŞ ZAMAN, YANLIŞ YER
Frey’in takıma bir şey katma isteğine saygı duymak gerekir. Fakat kendisine öncelikli görevini hatırlatmamız şart. Koşu var, mücadele var, pas alışverişi var, yardımlaşma da var ama birçoğu gereksiz. Frey’in önceliği rakip kale önünde bulunmasıdır. Dün akşam özellikle ilk yarıda olması gereken yerlerde çoğu zaman olmadı.
GÖREV DAĞILIMI İYİ YAPILMAZSA İŞLER ZORLAŞIR
Fenerbahçe hakkında olumlu buşeyleri yazarken rakibin de zaman zaman etkili geldiğini söyleyelim. Fakat burada Harun ve konsantrasyonu yüksek defans anlayışının devreye girmesi golü önledi. Valbuena sahanın her yerinde olmayı seviyor. Önemli olan saha içerinde görev dağılımını bu gibi durumlarda ayarlayabilmektir. Bunu yapamadıklarında rakibin tehlikeleriyle karşılaştılar. İkinci yarıda oyuna hakim olma düşüncesi ve gol bulma isteği yine ön plandaydı. Fırsatları yarattılar ama tıpkı ilk yarıda olduğu gibi son vuruş yine yoktu. 60. dakikadan sonrası sonra Dinamo Zagreb’in oyunu kontrol etmeye başladığı bölümlerdi. Rakibin oyunda ağırlığını hissettirmesiyle birlikte ilerleyen dakikalarda maç ‘gol yemeden bitirelim’ havasına büründü. Fenerbahçe’nin genel durumunu göz önüne alırsak Avrupa’daki bu tur, moralleri bir nebze düzeltmiş oldu. Maçın en güzel hareketi hakemin vermediği penaltıydı. Eğer penaltı da düdüğü çalsaydı Isla’yı da atmak zorunda kalacaktı. Yediğimiz goldeki pozisyonu iyi süzmesi ve golü vermemesi ise son derece doğruydu..
Maçın adamı: Valbuena