Fenerbahçe'den pas takımı olmaz! Olmamalı da...
Ajansspor Yazarı Mert Elam, Fenerbahçe'nin ilk 8 haftadaki performansını masaya yatırdı, bazı sorulara cevap aradı. İşte o yazı...
Genç ve dinamik bir takım!
Vitor Pereira geldikten sonra net olarak dikkat çeken bir şey vardı. Transferlerde 25 yaş ve altındaki oyuncular tercih edildi. (Caulker (29) ve Serdar Dursun (29) ondan önce gelmiş, hatta Ali Koç, Pereira’nın ikisini de istemediğini söylemişti) Bu, yeni sezonda oynanacak oyuna dair ilk sinyallerden biriydi. Osayi-Samuel, Ferdi Kadıoğlu, Muhammed Gümüşkaya gibi genç isimlerin takımda tutulup Gökhan Gönül, Caner Erkin, Perotti, Cisse, Zanka, Ademi, Thiam gibi temposuz oyuncuların takımdan gönderilmesini ikinci sinyal olarak değerlendirebiliriz. Yani Portekizli, genç ve dinamik bir takım oluşturmak istiyordu.
Pereira’nın derdi pas takımı olmak değil!
Peki genç ve dinamik bir takım oluşturan Pereira’nın pas oyunu oynamak istediğine dair güçlü emareler gördük mü bu süreçte? Cevap çok net bir biçimde hayır. Meyer hariç yapılan transferlerin hiçbirini çok iyi bir pasör diye nitelendiremeyiz. (ki Meyer’in menajerlik şirketi transferi olduğunu düşünüyorum. Crespo’yu bile ondan önde görüyor) Rossi, Berisha, Crespo böyle isimler değiller. Mevcut takımda ise Sosa, Zajc, İrfan Can ve Mesut bu özellikte futbolcular. Fakat Pereira’nın ana planında bu oyunculara pek yer yok. Bunu sezon içindeki tercihleriyle de çok net şekilde gösterdi. Mesut Özil son Kasımpaşa maçında 20 dakika ısındıktan sonra oyuna bile alınmadı. Onun yerine Mert Hakan Yandaş ve Osayi-Samuel tercih edildi.
Pereira’nın derdi Emre Belözoğlu’nun geçen sezon oynatmaya çalıştığı oyun değil. O takım tam bir pas takımıydı. Hatta kenarlarda bile orta saha karakterli futbolcular tercih ediliyordu. Burada ise daha dikine oynamayı arzu eden, önde basan, önde kaptığı toplarla direkt olarak rakip kaleye gitmeye çalışan bir takım var. Fenerbahçe’nin bu anlayışı her maçta muntazam gerçekleştirdiği söylenemez. Ama en rahat maçları topla oynama yüzdesinin ve pas isabet oranın nispeten düşük olduğu maçlar olduğu aşikar. Fenerbahçe’nin Hatayspor maçındaki pas isabet oranı sadece %71.6’ydı. Frankfurt maçında sezon rekoru kırıldı: %68.5. Altay maçı %70.7. Son Kasımpaşa maçında ise oran %76.7’ydi. Fenerbahçe pas isabet oranında %80’in, topla oynamada %60’ın üzerine çıktığı anda problem yaşıyor. Bu sezon zorlandığı maçlarda istatistikler aşağı yukarı bu şekildeydi.
Pereira riski minimuma indirmek istiyor!
Gustavo’nun merkez orta sahada olduğu bir düzenden iyi bir pas takımı beklemek hayalcilik olurdu zaten. Bunu çok net gören Pereira kesinlikle oyunu oradan kurmayı düşünmüyor. Zira Gustavo ve yanındaki partnerin o bölgede kaptıracağı toplar rakipler için en net gol fırsatlarına dönüşecektir. Bu sezon Galatasaray’da Taylan, Berkan ve Assunçao’nun o bölgede kaptırıp yedirdikleri gollere (veyahut verdikleri pozisyonlara) bakarsanız ne dediğimi daha iyi anlayabilirsiniz. Fenerbahçe ya savunma üçlüsüyle uzun ve dikine pas deniyor ya da topu kanat beklerine aktararak oradan bir oyun kurmayı düşünüyor. Bu iki senaryoda da kaptırılan toplar, merkezde Gustavo ve partnerinin kaptıracağı toplardan daha tehlikeli değil.
Salzburg benzeri oyun ve seken topları toplamak!
Peki burada soru şu: Fenerbahçe sezonda kaç kez kendisine Hatayspor gibi topla oynamayı veya topla çıkmayı seven bir takım bulabilir? Muhtemelen çok az. Rakipleri genelde topu Fenerbahçe’ye bırakarak oynamaya çalışacaktır. Burada da ipler Fenerbahçe’nin elinde yine. Sonuçta üst üste yan pas yapmak bir tercih. Onun yerine daha riskli, daha dikine paslar denemeye devam etmesi lazım Fenerbahçe’nin. Zaten başta Szalai olmak üzere stoperler bu anlamda uzun pas sayılarını bir hayli artırdı.
Salzburg geçen sezon Pereira’nın oynatmaya çalıştığı oyuna çok benzer bir oyun oynuyordu. Stoperlerden forvetlere sayısız uzun pas geliyordu. Veyahut bekler devredeydi. Ama hiçbir zaman merkezde iyi bir pas organizasyonları olmadı. Bu uzun toplu ve dikine oyunda anahtar noktalardan biri seken topları toplamak. O yüzden Gustavo ve partnerinin bu konuda çok uyanık olmaları şart.
Mesut ve İrfan Can’a bu oyunda yer yok!
Önde baskının ne kadar önemli olduğunu Pereira’nın neredeyse her maçta ön taraftaki üçlüyü değiştirmesinden anlayabiliyorsunuz. Valencia, Berisha, Rossi, Pelkas, Muhammed ve Osayi-Samuel bu anlamda ön plana çıkan isimler. Pelkas form tuttuğu takdirde Pereira’nın gözdeleri arasına girecektir. Mesut Özil ve İrfan Can Kahveci’nin ise bu oyunda yeri yok. Pereira’nın en büyük baş ağrısı bu iki oyuncu olacak muhtemelen. Bu sorunu çözmek Ali Koç’un elinde. Son maçtan sonra yapılan açıklamalara bakarsak şimdilik bu sorun halı altına süpürülüyor. Ama böyle devam ederse bir kriz kapıda, benden söylemesi.
Savunma metriklerine ligin zirvesinde!
Fenerbahçe ilk 8 hafta itibariyle kalesinde 6 gol gördü. Hatayspor’la birlikte bu alanda ligin en iyisi.
En iyi olduğu bir diğer alan rakiplerine verdiği xG (beklenen gol). Sarı lacivertliler 0.97 ile bu alanda da lider. (Beşiktaş 1.00 ile ikinci, Başakşehir 1.15 ile üçüncü).
Rakiplerini kendi ceza sahasında topla buluşturmada da en düşük sayı Fenerbahçe’de. Yani rakipleri 8 maç sonunda Fenerbahçe ceza sahasında sadece 105 kez topla (Bu 105’in 34’ü ilk Adana Demirspor maçı. Sonra hiçbir takım 15’in üzerine çıkamadı) buluşabilmiş. Beşiktaş için bu sayı 133, Galatasaray için 162, Trabzonspor için 207.
Halbuki rakipler zaman zaman Fenerbahçe orta sahasını çabuk geçip Fenerbahçe’nin 1. bölgesine rahat bir şekilde geçebiliyordu. Peki nasıl oluyor da bu savunma istatistiklerinde zirvede Fenerbahçe? Birincisi savunmada Kim ve Szalai gibi iki canavara sahipler. Onların bireysel performansları standardın çok çok üzerinde. İkincisi ise gerideki beşli hat ve önlerindeki ikili hiç bozulmuyor. Oradaki yedili blok, rakiplerin ceza sahasında topla buluşma sayılarını bir hayli azaltıyor.
Orta saha yalnız kalıyor!
Yalnız istatistikler ne kadar iyi olursa olsun işin savunma kısmında dikkatimi çeken bir konu var. Hücumda 3-4-2-1 düzeniyle oynayan Fenerbahçe savunmaya geçişlerde 5-2-3’e dönüyor. Haliyle geri beşliyle ileri üçlü arasında büyük bir kopukluk meydana geliyor (Bu, genelde kaptırılan toplarda ya da sonlandırılamayan ataklar sonrası oluyor). Merkezdeki ikilinin yalnız kaldığı ve geçişlere engel olamadığını düşünüyorum. Bu bir tercih meselesi elbette. Kanat beklerinin merkezdeki ikiliye destek vermeleri (3-4-3) veyahut forvet arkasındaki ikilinin kanada kaymaları (5-4-1’e dönüş) rakipleri daha önde karşılama açısından daha faydalı kanımca. Ama dediğim gibi, bu bir tercih meselesi ve Pereira bu anlayışla da savunma anlamında iyi işler çıkardı.
Sonuç!
Sonuç olarak Vitor Pereira’nın kafasında çok net bir oyun şablonu var. Transferler buna göre yapıldı. Bu takım bir pas takımı olmayacak. Olmamalı da. Fenerbahçeli taraftarların maçları bu şekilde izlemesinin daha iyi olacağını düşünüyorum. Hatta sezonun denklemini de vereyim: Topla oynama yüzdesi ve pas isabet oranı ne kadar düşük, performans o kadar yüksek. Eldeki kadro için en ideali bu.