"Fenerbahçe'yi şampiyon yapardım"
Hamza Hamzaoğlu... Osmanlıspor’un yeni hocası… Malatya, Eyüp ve Denizlispor ile başlayan teknik adamlığını Akhisar Belediye’deki başarısıyla taçlandırarak sempati kazanan, Milli Takım’da Fatih Terim’in yardımcılığından futbolcusu olduğu Galatasaray’ın başına geçen bir kariyer zirvesi, o. Ki bu zirvede kolay kolay herkese nasip olmayacak “4. YILDIZ”. Ve 3 kupa ile gönülden bağlı olduğu Galatasaray’da zirveyi de dibi de gören bir değer Hamzaoğlu. Bursa macerası sonrası Osmanlıspor’da yeni sayfa açan hocaya bir dokunduk, içi dolu, beyin fırtınası bulduk... Kimi zaman iddialı kimi zaman duygulu kimi zaman sitem dolu ve biraz da dokunaklı... Buyrun Hamza Hamzaoğlu ile okumaya doyamayacağınız sohbetimize...
Bu ülkede tabuları yıkmak çok zor
“Fenerbahçe’den teklif gelse, çalışır mıydım? Teknik adam kimliğimle her takımda çalışırım, bu manada eksiğimin olduğunu düşünmüyorum. Ancak şu an için Fenerbahçe’de çalışmam çok zor, çünkü bu ülkede tabuları yıkmak kolay değil. Bunu bir Mustafa Hoca (Denizli üç büyüğü de çalıştırdı), bir de Şenol Hoca başardı. Trabzon’da efsane iken Beşiktaş’ın başına geçti ve şimdi tarihi başarılara imza atıyor. Allah yolunu açık etsin. Kulüpler arasında rekabet olmalı ama asıl rekabet uluslararası alanda yaşanmalı. Sezon başında Fenerbahçe’yi çalıştırsam şampiyon yapardım, diye düşünüyorum çünkü kadrosu çok iyi; Volkan Demirel, Robin Van Persie, Sow, Emenike, Alper, Mehmet Topal, Volkan Şen, Salih hepsi çok değerli. Bu yıldızlar iyi yönetilebilseydi, Fenerbahçe çok daha iyi konumda olurdu.
Kendi insanımıza karşı acımasızız!
“4. Yıldız ve 3 kupa sanki prangam oldu. Maalesef, kendi insanımıza karşı acımasızız! Beni üzen şey, bu… Biz başarılı olduğumuzda tesadüf gibi karşılanıyor, ‘Zaten takım güzeldi, herkes şampiyon yapardı’, deniyor. Hocaya da, oyuncuya da bu yapılıyor. Yerli-yabancı ayırımı yapmak istemiyorum ama yabancı böyle bir başarıya ulaştığında sanki dünyayı keşfetmiş gibi balladıra-ballandıra anlatılıyor… Kendi insanımıza karşı bu acımasız tavırdan artık vazgeçmeliyiz.”
Gönlümdeki takımı kurdum
“Galatasaray’da gönlümdeki takımı kurdum ama insanlar şunu anlamak istemedi. Şampiyon olan bir kadromuz vardı, bu takıma kaç transfer yapılır? O kadroyu yok sayar, hayali transfere yönelirseniz bu mevcutlara saygısızlık olmaz mı? Olurdu. Kulübün gerçekleri de var, UEFA kriterleri Demoklas’in kılıcı gibi başınızın üstünde sallanıyorken kimi alırsınız?”
Podolski’yi ben istedim
“Transfer politikam, kulübü rahatlatmak üstüneydi… Sadece forvetlerden gol beklemeyen biri olduğum için ‘iyi gol ayağı’ diye Podolski’yi ben istedim, Alman Milli Takımı’nın en efektif oyuncularındandı ve ‘kanatta da oynatabilirim’ diye istedim... Niasse, listemin en başındaki isimdi… Raporuma ‘Hareketli, hızlı ve rakip defansın arkasına sarkarak gol atabilecek bir forvet’, diye yazdım ama yönetim elini çabuk tutamadı, sonra da kulübü vermedi. Melo’yu kulübün mali durumu sebebiyle gönderdik, Bilal’i aldık… Eren, benden sonra alındı; Burak’tan sonra Galatasaray’a alınabilecek en doğru isimdi.”
Sosyal medya bir facia…
“Gece antrenmanlarında flaşlardan gözlerimin kamaşıp, çok zarar gördüğünü ve hiç şikayetçi olmadığımı düşünüyorum. Medyanın gücüne de başarıya katkısına da inanıyorum, sonuçta iletişim çağındayız. Ancak sosyal medya bir facia… Oyuncular da yöneticiler de çok etkileniyor. Bir gün Umut Bulut, sosyal medyadaki yazılardan çökmüş halde geldi, ‘Hocam, ben bu kulübe faydadan başka ne yaptım, bu insanlar, benden ne istiyorlar?’ dedi. ‘Seni, onlar değerlendirmiyor, ben, sana güveniyorum’ dedim. Medya öz eleştiri yapmalı! Chelsea’ya 4-0 kaybettiğinde, ‘Barcelona bitti’ der koca kulübü yok sayar ve 6 gol attığında ‘Uzaylı’ yakıştırmasını yapılırsa, medya inandırıcılığı kaybeder; insanlar hangisine inanacak?”
Umut Bulut’u sosyal medya bitirdi
“Umut’un Galatasaray kariyerini, sosyal medya bitirdi… Yazılanlardan, etkilendi, ‘seni onlar değerlendirmiyor’ dedim ama etkilendi. Dursun Başkan, ‘Hamza Hoca’yı Umut’un transferini uzattı, diye gönderdi’, diyorlar. Gülüyorum… Sadece Umut’a değil, hepsine sahip çıktım, hata mı, bakın Umut, şimdi Kayserispor’u taşıyor.”
Tudor kesinlikle başarılı olur ama…
“(Galatasaray’da kalıcı olmak için kaç kupa kazanmak gerekiyor, Tudor başarılı olur mu?) Tudor, kesinlikle başarılı olur, inanıyorum. Kalıcı olsun isterim, futbol geçmişi harika, hırslı ve çalışkan biri… Bir sistem oturtmaya çalışıyor, zaman tanınmalı… Ancak elde aslan var, sabır yok. Zorluk burada… Galatasaray’da şartlar, Karabük’ten çok daha iyi. Tudor’un futbolcularla iletişimi sorun edilmemeli… Sneijder’a ‘Ne yaptığına değil ne yapacağına bakarak forma veririm’, demesi gayet normal. Futbolun böyle bir tarafı var. Galatasaray’da kalıcı olmak ne başarıya ne de kupalara bağlı. Galatasaray’ın önceliği başka… Kulübün değerleri olmalı. İdeali, sadece şampiyonluğa odaklanmamalı, sportif başarı yanında gelecek için yetenekli oyuncu bulmak ve hazırlamak hedeflenmeli…”
Tanman gözümde dağ idi…
“Sportif direktör veya futbol şubesi sorumlusu… Adını ne koyarsanız koyun, ideal bir kulüpte yönetimle -teknik kadro arasında- köprü olacak birine ihtiyaç var. Ancak, bu kişi, saygıyı hak etmeli. Bu manada Cüneyt Tanman’a kırgınım, beraberken gayet iyiydi, ayrılınca ‘Şunu istedim, hoca aldırmadı’ gibi şahsımı hedef alan demeçlerini popülarite ucuzluğu olarak görüyorum. Daima G.Saray’ın menfaatlerini düşündüm, pahalı transfere karşı çıktım ama birileri ısrarla yıldız transferi için yönetime baskı yaptı… Sürekli yıldız transfer ederek, kulübü borçlandırıp, geleceğini ipotek altına almak doğru değil.”
Hayatımda hiç Eğreti durmadım
“Hayatımda hiç eğreti durmadım, sevginin azaldığı yerde duramam, bunun kimseye faydası olmaz… İnsanlar sürekli eleştiriyor, memnuniyetsizliklerini belli ediyorsa, kendinize de yönetime de yeni bir şans vermek gerekir… Çalıştığım kulüplerde özveriyle çalıştım, bir şeyler verdim, beni kovsunlar diye hiç beklemedim. Benim hassasiyetimdeki biri ile çalışmak şanstır.”
Akhisar; özel bir projeydi…
“Kaynakları doğru kullanmalı… Transfere oluk gibi para akıtanlar; Erciyesspor, Mersin İdman Yurdu ve Orduspor nerede şimdi? Akhisar ile Süper Lig’e çıktığımızda yöneticilere, ‘bütçemizi aşmadan ligde kalmaya çalışacağız’ dedim, 6 milyon avro ile bunu başardık. Geleceği olan çok iyi bir kadro, her ilçe için örnek olacak bir model kurduk, orada kalsam şu an Avrupa’nın en çok konuşulan takımı olurduk. Fatih Hoca’dan teklif gelince, hayır diyemedim, Milli göreve nasıl hayır denilir ki. Terim ile baba-oğul, abi-kardeş ilişkimiz var. Hoca, büyük bir tecrübe… Hala yoğun ve hızına yetişemiyoruz. Galatasaray’ın teklifi geldiğinde de bunu ilk onunla paylaştım. Hep, ‘Boynuz kulağı geçmeli, geçmiyorsa sorun var’, derdi…”
Hedefimde Avrupa da var
“Hedefim de var, vizyonum da, iyi bir ekibim de var… Boş oturmaktan rahatsızdım… Dinlenmek, başlangıçta iyi geliyor ama insan çalışmak istiyor. Hocalar da, 10 gün geçince arıyorlar, sıkıntınızı anladım, diyorum… Sonuçta çalışmaya alışmışız. Son bir ayda, eşimi alıp Yunanistan, Bulgaristan, Hırvatistan, Slovenya üzerinden Avrupa turu yaptım. Tribünde bir seyirci gibi yerinde 8 maç seyrettim, genç futbolcular keşfettim. Futbolcu havuzumda ismini ilerde çok duyacağınız, henüz piyasayla tanışmamış, genç yetenekler bunlar, onlarla irtibat halindeyim, isimlerini söylemem. Hedefimde, İspanya ve Almanya’da bir takımı çalıştırmak var. Kendimi daha çok bunun için hazırlıyorum ama önce Türkiye’de yapmam gerekenler var. Önceliğim bu. Osmanlıspor’un iyi, güçlü bir camia, başarısı için var gücümüzle çalışacağız.”
Başakşehir iyi şeyler yaptı ama…
“Başakşehir’i takdir ediyorum, çok iyi bir yola girdi, şu anda gündemde olan birçok soruya cevap veriyorlar. Yıldız olan bir oyuncuları var mı, Emre de dahil, hayır. Bu takım başarısıdır. Mevcut ortamdan doğru sonuçları çıkarabilmek, bu işte… Başkanı, hocası ve oyuncu grubuyla iyi işler çıkarıyorlar, bunu tarih mutlaka yazacak ama şampiyonluk, bu sezon zor. Abdullah Hoca, yıldızsız takımı yıldız yapıyor. Bu uyum ve güçlü iş birliği sürerse elbet tarih yazacaklardır.”
Kulüplerin en büyük yanlışı
“Yerli-yabancı ayırımında değilim ama kulüplerin en büyük yanlışı; 14 yabancı serbestliğini, kendilerini 14 yabancıyı almak zorundaymış gibi hissediyor olmaları. Diyorlar ki, yabancı ucuza geliyor, bu doğru değil… Ben, yerlinin fazla, yabancının az aldığı takımda hiç çalışmadım. Bu ülkede yeterince altyapılara değer verilemiyor, hep yukarıya bakıyoruz. Fatih Terim’in ilk geldiği dönemde Ümit ve Olimpik Milli Takım’da yapılan işler mükemmeldi ama onun devamını getiremedik, sorun burada.”
Sergen Yalçın 10 numara
“Futbolumuzun yerli teknik adamlardan yana sorunu yok ama yerlilerin kendilerini ifade edememek gibi sorunları var. Yeni nesil daha donanımlı. Mesela Sergen Yalçın’a teknik adamlık pek yakıştı, daha bir olgun ve gerçekçi. Yükselişi; tesadüfi değil, o renkli kişilik; eğitim, sorumluluk ve disiplinle birleşince başarıya dönüşüyor. Sonuçta, Guardiola, Mourinho, Angoletti, Conte futbol adına hangi eğitimi alıyorsa; -antrenman bilimi, futbol bilgisi, dünya görüşü, liderlik, takım yönetimi, anatomi ve iletişim- bizler de o eğitimden geçiyoruz. Abdullah Avcı, Ersun Yanal, Rıza Çalımbay, Aykut Kocaman dünyanın hangi takımına gitse yabancılık çekmezler.”