"Filmin sonu önemli"
Basketbolu Geliştirenler Derneği Başantrenörü Aydın Uğuz, birçok konuda düşüncelerini dile getirdi.
Basketbol dünyasının en sevilen isimlerinden biri… Basketbolda koçluğun sadece teknik-taktik ile değil her konuda örnek bir insan profili ile birlikte anlam kazandığını gösteren isimlerden biri… Geçmişte çalıştığı Fenerbahçe’de şampiyonluk yaşayan Uğuz iyi bir Fenerbahçeli olmasına rağmen yeri geldiğinde Galatasaray ve Beşiktaş taraftarlarıyla da şakalaşan ve bu takımların taraftarlarının da çok sevdiği bir isim. Uğuz şimdilerde ise BGD’de… Kadın basketbolunun önemli koçlarından olan Aydın Uğuz ile Caferağa Spor Salonu’nda karşılaştıktan sonra keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İşte o röportaj…
Basketbolseverler için bir kez daha kendinizi tanıtır mısınız?
1965 İstanbul doğumluyum. Evliyim. Eşim Duygu özel sektörde çalışıyor, oğlum Ilgaz ise 12 yaşında. 30 yıldır antrenörlük yapıyorum. Erkek basketbolunda başladım, 1998 yılında Kadınlara geçiş yaptım. 2011’de kısa bir dönem İTÜ’de Cihansever hocamın yardımcılığını yaptım. İTÜ dönemi Fenerbahçe ile birlikte koçluk kariyerimin en keyifli günleriydi.
Koçluğunuzu iyi veya kötü olarak değerlendirenler olabilir. Bu basketbolun doğasında var. Ancak camiada Aydın Uğuz dendiğinde herkesle iyi iletişimi olan örnek bir insan profili akıllara geliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
İnsanlara değer veren bir yapım var. Ama birinden kazık yersem de kim olursa olsun bir daha da çalışmam. Çünkü insanın huyu yedisinde neyse yetmişinde de odur. Buna inanan biriyim ve herkese mevkiisi ne olursa olsun insan olduğu için değer veririm. Böyle düşündüğünüz için teşekkür ederim ve bunu duyduğum için gururlandım.
Fenerbahçe kariyeriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Fenerbahçe’de güzel günlerim oldu ve orada birçok başarı kazandım. Zor günlerimiz de olmuştu. Fenerbahçe’de Kadın ve Erkek basketbol şubelerinde küçük takımdan A takıma kadar bütün kategorilerde çalışmış tek antrenör benim. Bu durum da benim için gurur kaynağıdır. 2000’de Türkiye Kupası’nı Galatasaray’a karşı kazandık. 2010’da ise aynı rakibe karşı play-off şampiyonu olduk.
O sezon şampiyonluk nasıl gelmişti?
2010’da Galatasaray’ı 3-0 ile geçtik. Bu durum Fenerbahçe tarihinde Galatasaray’a karşı 3-0 biten tek play-off final serisidir. Bu da benim için gurur kaynağıdır. O sezon Haydar Kemal Ateş abi ayrılınca göreve ben devam ettim. Haydar abiyle çok güzel anılarımız var ve hala görüşüyoruz. Kendisinin büyük emekleri vardı. Son iki ayda takımın başına geçtim. Bu iş sonuçta kadro işi ve oyuncular sahada oynuyor. Biz ise antrenörler olarak onları iyi organize edip iyi çalıştırırsak başarı kendiliğinden geliyor. Üst seviyedeki antrenörlük, değişik ülkelerden gelmiş oyuncuları birarada başarıya götürecek şekilde çalıştırmaktır. Doğru basketbol oynatmaktır. Zaten başarı bu şekilde gelir. Ayrıca Fenerbahçe kulübünde Başkan Aziz Yıldırım’ın ve güçlü yönetimin maddi-manevi katkıları her zaman olmuştur. Bu da şampiyonluktaki önemli paydalardan biridir. Bu arada bir not olarak belirtmek isterim ki; ben bunları Fenerbahçe’ye koç olmak için söylemiyorum, bunlar hayatın gerçekleridir. Ayrıca BGD’de bulunmaktan dolayı çok memnunum.
Gelelim BGD’ye… Göreve geldiğinizde üç galibiyetli bir ekiptiniz. Şu an ise play-off potasındasınız. Neler söylemek istersiniz?
Göreve geldikten sonra takımla birlikte güzel bir uyum yakaladık. Oyuncularım iyi çalışıyorlar ve ben çalışan ve takıma katkı veren oyuncuları oynatırım. Türk-yabancı ayrımı yapmam. En fazla Türk oyuncuya ciddi süreler veren takımız. Özellikle daha önce çalıştırdığım takımlarda oldu. Bazı oyuncular vardır çok çalışkandır ancak maç içerisinde takıma fazla katkı veremez. Heyecan yapabilir, yetenekleri sınırlıdır. Her çalışan oyuncuyu da koç oynatmak zorunda değildir. Oyuncu hem çalışkan olmalı hem de takımına seviye atlatmalıdır. Şu an play-off’u zorluyoruz. Ben bu hedefi gerçekleştireceğimize inanıyorum. Şu anda sadece takımı canlandırmış bulunuyoruz ancak şu ana kadarki bölüm için kendimi başarılı saymıyorum. Her şeyin sonu önemlidir. İyi ya da kötü filmin sadece sonu hatırlanır. Bunu takımımla da paylaştım.
Kendinizin kurmadığı bir kadronun başına geçtiniz. Riskli bir karar değil miydi ve başarısız olsaydınız bahane üretme hakkınız var mıydı?
Bir takımı kabulleniyorsanız bunun mesuliyetini almış oluyorsunuz. Eğer bunu başaramayacaksanız bu görevi kabul etmemek gerekir. Bütün üst seviye koçlar için de bahaneye yer olmaması gerekir. Obradovic ve Ivkovic gibi antrenörler bile yerine göre takımı suçluyorlar. Bu durum bana tuhaf geliyor. Sanki tüm yenilgiler oyuncuların suçuymuş gibi görülüyor. Biz koçlar da yerine göre birçok hata yapıp maçlar kaybediyoruz. Basketbolun zevki de burada zaten… Başarılı takımlar bütün ekibiyle birlikte bu hataları üzerine alan ekipler oluyor.
Peki siz göreve geldikten sonra yerli oyuncular Kübra Ekşi ve Özge Yavaş’ın yanı sıra yabancılardan Marija Rezan’ın yükselen performansları hakkında neler söylemek istersiniz?
Bütün oyuncularımın çalışmasından memnunum. Ancak dediğiniz gibi özellikle Kübra, Özge ve Marija da daha gözle görülür bir yükseliş var. Çalışmalarının karşılığını alıyorlar. Marija’nın biraz daha sert oynamasını istiyorum. Çok hareketli ve yetenekleri olan bir uzun. Son Galatasaray maçında takıma önemli katkı verdi. Kübra ve Özge’den de memnunum. Kübra normalde skorer bir oyuncu ancak üç sezon Fenerbahçe’de yabancı koçlar tarafından oynatılmayınca Türk basketboluna katkı sağlamak adına zaman kaybetti. Özge ise çok akıllı bir oyuncu ve ben kendisine ‘atom karınca’ diyorum. Her antrenman ve maçta aynı enerjiyi ortaya koyması çok önemli bir özellik. Tam bir takım oyuncusu. Sadece kendisine buradan bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Her kazandığı topta hızlı şekilde karşı potaya gitmesi gerekmiyor. Eğer sete set oyun performansını biraz daha yukarı çekerse zaten iyi savunması ve etkili şutu olan bir oyuncu. Kesinlikle daha iyi yerlere gelecektir.
Biraz da Türkiye kupasına değinelim. Çeyrek finali geçtiniz ancak yarı finalde Galatasaray’a elendiniz. Neler söylemek istersiniz?
Tabii ki kupa kazanmak hedefiyle oraya gittik. Çeyrek finalde Edirnespor’u geçtik. Yarı finalde Galatasaray ile eşleştik. Kadın basketbolu açısından zevkli ve güzel bir maç oldu. Sert bir maçtı. Her iki takım için de savunma düzeyi yüksek bir maç oldu. Zaten skor bu durumu ortaya koyuyor. Ancak Galatasaray’ın hem tecrübesi hem seyirci faktörü onları galibiyete taşıdı. Onları tekrardan tebrik ediyorum.
Maçtan sonra Galatasaray koçu Ekrem Memnun, ”Maçı ilk yarıda bitirebilirdik.” dedi. Bu yorum sonrası neler düşündünüz? Ayrıca maç içerisinde bir deparınız vardı…
Bu açıklamayı okudum ve kazananın her zaman istediğini demek hakkıdır. Ama o maçı gerek TV’den gerek salondan takip eden herkes maçın genelinde yaptığımız takım savunması ve agresifliği takdir ettiler. Son yılların en zevkli kadın maçlarından biri oldu. Kim sokarsa o kazanacaktı, Galatasaray bir dönem özellikle Işıl ile skor buldu. Bu durum onları galibiyete götürdü. Bir maç daha onların sahasında olacak. İlk yarı maçı bitirebiliyorlarsa bir şansları daha olacaktır. Depar olayına gelirsek; orada Alex Bentley’e içeri penetre olursa yardıma gelmemesini söylemiştim. Ancak o yardıma geldi ve sayı yedik. Bu maçlarda bir sayının önemi bile çok büyük. O an Bentley’e doğru koşup bu durumu hatırlatmak istedim. Epey bir koşmuşum. Onunla beraber ileri-geri gittim-geldim.
Uzun yıllar Fenerbahçe camiasında çalıştınız. Şimdi ise daha az bütçeli bir ekiptesiniz. Üç büyüklere karşı oynarken hakemlerin baskı altında kaldıklarını düşünüyor musunuz?
Evet düşünüyorum ve bu durum gayet normal. Çünkü Fenerbahçe’de koçluk yaparken bu durumu ben de yaşadım. Taraftardan, koçtan ve camianın büyüklüğünden etkilenebilirler. Oyuncuların üst seviye olmasından etkilenebilirler. Doğal bir durum. Burada hiçbir kötü niyet aramıyorum. Bu dünyanın her yerinde var.
Liglerimizde yabancı sınırlamasının neredeyse kalkmış olması size göre Türk basketbolunu nasıl etkiledi? En çok Türk oyuncuyla oynayan koçlardan biri olarak bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Bu durum devamlı tartışılıyor. Bence Türk oyuncular için zararlı bir durum. Ama Türk oyuncuların da birçoğunun daha önceki dönemlerde yeterli çalışmadığını gördüm. Burada biz koçların da hataları var. Onları daha çok çalışmaya zorlamalıyız ve daha doğru çalıştırmalıyız. Hatta bunun için bütün her kategoriden koçların katılacağı bir toplantıyla (altyapı antrenörleri dahil) bir yol haritası çizilmelidir. Hem erkek hem kadınlarda çok değerli koçlarımız var. TBF Başkanımız Harun Erdenay zaten çok önemli bir basketbolcuydu. Aynı şekilde CEO’muz Hidayet Türkoğlu da. Mutlaka onların da bir takım düşünceleri vardır. Bu şekilde geniş çaplı bir düşünce paylaşımıyla ortaya bir şeyler çıkacağını düşünüyorum. Yoksa herkes aynı kayıkta yer alıp farklı yönlere kürek çekerse olduğun yerde kalırsın ve açık denizlere yol alamazsın. Ayrıca Türk oyuncular için en büyük tehlike bilinçsiz aileler ve işini ciddi yapmayan oyuncu menajerleri.
Son mesajınız nedir?
Bu güzel röportaj için teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim. Ayrıca herkese basketbol dolu bir hayat diliyorum.
Not: Basketmerkezi.com ve Ajansspor.com özel röportajıdır.