Finansal Fair Play bitiyor yerine maaş sınırı ve lüks vergisi geliyor
Financial Fair Play ile Avrupa Süper Ligi kurmak isteyen kulüplere UEFA, 'No Pasaran' yani geçit yok diyor. FFP bitiyor peki yerine ne geliyor? İşte detaylar.
"Babam vatan haini ilan edilmişti"
SPİEGEL: Sayın Ceferin. Babanız Slovenya’da insan hakları ihlallerine karşı verdiği mücadele ile tanınan bir avukattı. Bu sizi şekillendirdi mi?
CEFERİN: Babamın Kosova’daki maden işçilerini nasıl savunduğunu hala hatırlıyorum. Miloşeviç rejimini protesto ettikleri için vatan haini olarak ilan edilmişlerdi. Babam bana karşı taraftaki direnç nasıl olursa olsun bazı değerlere bağlı kalınması gerektiğini öğretti. 1989’da evden gittiğinde aile olarak birbirimize 'Acaba onu bir daha görebilecek miyiz?' diye sormuştuk.
SPİEGEL: Size çok güçlü bir ahlaki bir pusula mı bıraktı?
CEFERİN: Bunu yapan aslında daha çok annemdi. İnsan hakları için inanılmaz sert bir mücadele verdi. Hepimiz ondan çok şey öğrendik. Biz angaje olma konusunda kendimizden çok emin değilken o bize “olmak zorundasınız” demişti. O babam ve biz çocuklar için ahlaki otoriteydi.
"Ahlaki esneklik göstermemeyi deniyorum"
SPİEGEL: Peki bugün UEFA Başkanı olarak ne kadar ahlaki esneklik göstermeniz gerekiyor?
CEFERİN: Göstermemeyi deniyorum. Ama herhalde buna siz benden daha iyi karar verirsiniz.
2025 Şampiyonası sorusu...
SPİEGEL: UEFA, 2025 U19 Kadınlar Avrupa Şampiyonası’nı Belarus’a verdi. Bu karar hangi ahlaki pusulaya göre verildi?
CEFERİN: Bakın, Belarusta’ta federasyon içinde kadın futbolunu geliştirmeye çalışan insanlar var. Bu kadınlar evlerinde maç oynama imkanına sahip olmamalı mı?
SPİEGEL: Belarus Devlet başkanı Alexander Lukaschenko, böyle bir turnuvayı kendi imajını düzeltmek için kullanabilir.
CEFERİN: Bu her zaman bir ikilem. Bugün bilgimiz dahilinde olan şeylerden sonra bu kararı almazdık. Şu anda orada olanlar kabul edilebilir gibi değil. Eğer bu durum değişmezse orada turnuvayı düzenleyemeyiz.
"Biz siyasi bir araç değiliz"
SPİEGEL: Avrupa Şampiyonası sırasında Münih’te stadın gökkuşağı renkleriyle ışıklandırılmasını yasakladınız. Ama aynı anda UEFA’nın sosyal medya hesaplarını gökkuşağı renklerine büründürdünüz. Ayrıca stadyumdaki seyircilere gökkuşağı renkli bayrakların dağıtımına izin verdiniz. Bütün bunları insanlar nasıl anlamalı?
CEFERİN: UEFA’nın tavrı çok net. Her insana saygı duyuyoruz. Ama Münih Valisi gibi bir siyasetçi, UEFA, Macaristan örneğinde olduğu gibi, başka bir ülkenin hükümetini protesto etmeyi isterse orada bir sınır koyarız. Biz siyasi bir araç değiliz ve asla olmayacağız.
SPİEGEL: Bu olay UEFA’nın popülaritesini etkiledi ama...
CEFERİN: Sanmıyorum. Biz zaten çok sevilmiyoruz. Hiçbir federasyon sevilmez aslında. Yırtınsan bile insanlar aksine hep şunu der: Bunları sadece para ilgilendiriyor.
SPİEGEL: Macaristan Hükümeti size stat müdahalesi için teşekkür etti mi?
CEFERİN: Hayır. Medya UEFA’ya bu karar için saldırdığı sırada bizim disiplin komitemiz Macaristan Futbol Federasyonu’na taraftarlarının ırkçı davranışları nedeniyle soruşturma açtı. Onlar da bizden çok hoşlanmıyorlar.
"Yapmayın, bu bir politik oyun"
SPİEGEL: Bazen itibar kayıpları içeriden olur. Mesela Wembley’deki finallerin “süper yayılma etkinliği” haline gelmesi gibi.
CEFERİN: Yapmayın, bu politik bir oyun ve tipik bir popülizm. İskoçya-İngiltere maçından sonra İngiltere’de binlerce insana virüs bulaştı haberleri yapıldı. Stadyumdaki herkes ya testli, ya aşılı ya da iyileşmiş kişilerden oluşuyordu. Aynı anda Londra publarında 20 bin insan maç izledi. Bu durumda bizim maçlarımız mı “süper yayılma etkinliği” oluyor?
"Biz stadın tamamı dolu olmalı demedik, tehdit de etmedik"
SPİEGEL: İngiliz sağlık yetkililerine göre final sırasında 3.000 kişiye virüs bulaşmış.
CEFERİN: Bu bir problem. Ama yine de stadyumlar en iyi şekilde kontrol edilen mekanlardı. Biz maçlardan sonra şehirlerde olanlara etki edemeyiz.
SPİEGEL: UEFA İngiliz Hükümeti’den Wembley Stadı’na mümkün olduğunca çok insan alınmasını istedi ama.
CEFERİN: Hayır bunu yapmadık. Biz asla stadın tamamı dolu olmalı demedik.
SPİEGEL: Ama siz Başbakan Orban’ın doluluk garantisi vermesi sonrası finali Budapeşte’ye alma tehdidinde bulundunuz.
CEFERİN: Bunu da asla yapmadık.
SPİEGEL: Ama siz en azından UEFA’nın Wembley için bir yedek planı olduğunu görmelerini sağladınız.
CEFERİN: Bizim her zaman bir acil durum planımız var. Medya sürekli Macaristan’dan Rusya’dan şikayetçi. Aslında Danimarka da statlara binlerce seyirci almaya başlayan ülkelerden biri. Orada fazla vaka olmadı. Euro 2020’nin bir başarı öyküsü olduğunu düşünüyorum.
SPİEGEL: Avrupa Şampiyonası maçları birçoğunun yanında Alipay, Qatar Airways ve Gazprom gibi şirketler tarafından izleyenlere sunuldu. Bu firmaların ait olduğu ülkelerde insan hakları ihlalleri oluyor. Bunların insanları yabancılaştırdığını anlayabiliyor musunuz?
CEFERİN: Hayır. Bunlar ciddi kurumlar. UEFA’nın her ülkeyi mercek altına almasını veya her sponsoru, her kurumu, her hükümeti incelemesi gerektiğini söylemek kolay. O zaman Slovenya’daki çocukları futbol oynaması için desteklemeye paramız kalmazdı.
"Biz uyuşturucu kartellerinden para almıyoruz"
SPİEGEL: Yani paranın nereden geldiği sizin için fark etmiyor...
CEFERİN: Bir dakika. Biz uyuşturucu kartellerinden para almıyoruz. Bunlar futbolun gelişimi ama tabi kendilerini de tanıtmak için ciddi yatırım yapmak isteyen kurumlar. Bu firmalara çok büyük saygı duyuyorum. Benim için en önemlisi futbolun gelişimi. Bunu anlamak Almanya’da sizlere zor olabilir ama UEFA olmadan Avrupa’da 55 ülkenin 45’inde futbol ölürdü.
SPİEGEL: Burada abartmıyor musunuz?
CEFERİN: Slovenya Federasyonu’nun bütçesinin %70’i UEFA’dan geliyor. Orada büyük sponsorlar yok. Büyük bir piyasa değil. Kasım ayında Slovenya takımı Mura Konferans Ligi’nde Tottenham ile karşılaşacak. Mura TV gelirlerinden yılda sadece 80.000 Euro alıyor. Tottenham ise 155.000.000 Euro. Bizim sponsorluk anlaşmalarımızı çok kolay eleştiriyorsunuz.
"Bu tipler, futbolu öldürmeyi denediler"
SPİEGEL: Şu andaki en büyük probleminiz, bazı kulüplerin UEFA’dan ayrılıp bir Süper Lig kurma tehdidi. UEFA Şampiyonlar Ligi olmadan yaşayabilir mi?
CEFERİN: Eğer 12 kulüp ayrılsaydı Şampiyonlar Ligi yine devam ederdi. Tabii ki daha küçük olur ve daha az para dağıtılırdı. Almanya da daha az para alırdı. Ama bu Süper Lig kulüplerinin asıl problemleri ne? Yine bizim sunduğumuz gelirlerin aynısını elde ederlerdi. Ama bir farkla. Biz parayı herkesle paylaşıyoruz. Elde edilen gelirlerin %93,5’ini UEFA yine dağıtıyor. Normalde her kurum en az %10’unu kendine ayırırdı. Bu tipler futbolu öldürmeyi denediler.
"Ayrılmak istemeleri umurumda değil, bunlar çıldırmışlar"
SPİEGEL: Nisan ayında başarıya ulaşmayan Süper Lig denemesi sonrasında Real Madrid, Barcelona ve Juventus hala ayrışıyorlar. Bunu nasıl engellemek istiyorsunuz?
CEFERİN: Ayrılmak istemeleri kesinlikle umurumda değil. Komik bulduğum şu. Gitmek isteyenler aynı zamanda yeni sezonda Şampiyonlar Ligi’nde oynamak için başvuru yaptılar. Bizim turnuvamızda oynayıp sonra kendilerininkini öne çıkartamazlar. Derginizde bu kulüplerin bizi itibarsızlaştırmak için lobicilere para verdiğini ve bu yolla gazetecileri ve politikacıları etkilemeye çalıştıklarını okudum. Çıldırmışlar.
SPİEGEL: Bunu okuduğunuzda nasıl tepki gösterdiniz?
CEFERİN: AB Komisyonundan üst düzey bir kişiye bir mesaj yolladım ve mesaja bir dosya ekledim. Bana cevabı “eğer insanların düşüncelerinin parayla değişeceğine inanıyorlarsa bunlar gerçekten aptal olmalı” oldu. Bana mesajını İspanya iç savaşında Dolores Ibarruri’nin ünlü bir sözüyle bitirmişti. Geçit yok, (No pasaran), bunlarla bir yere varamazlar.
SPİEGEL: Bu kulüpler niye vazgeçmiyor?
CEFERİN: Bunu direkt bu kulüplere sormanız gerekiyor. Çok basit, bazı kulüplerin beceriksiz patronları var. Maaşların çok yüksek olduğundan şikayet ediyorlar. Peki bu sözleşmeleri kim imzaladı? Ben değil.
Real Madrid'e flaş gönderme...
SPİEGEL: Lionel Messi’nin astronomik maaşını karşılayamadığı için ayrılmak zorunda kalan Barcelona’yı kastediyorsunuz?
CEFERİN: Real Madrid de sızlandı ve kulüp sadece Süper Lig olursa yaşayabilir dediler. Şimdi de 180 Milyon Euro verip Kylian Mbappe’yi almayı denediler. Belki de böylesi daha iyi oldu. Taraftarlar bu insanlara dersini verdi.
SPİEGEL: Bu planların arkasında kişilerden biri de Juventus Başkanı ve çok etkili bir kurum, Avrupa Kulüpler Birliği eski başkanı Andrea Agnelli. Onu bir keresinde arkadaşınız olarak tanımlamıştınız. Çocuklarından birinin vaftiz babası olduğunuz doğru mu?
CEFERİN: Evet kızının. Bana o zaman bunu sorduğunda onur duydum. Ailenin diğer bireylerini hala çok seviyorum. Ama sanırım onunla ilgili bir hata yaptım ve onu yanlış değerlendirdim. Süper Lig ile ilgili olanlar gösterdi ki yakın olmamız onun için problem değilmiş. Bu konuda gerçekten yorum yapmadık. Agnelli ve ben birbirimizden olabildiğince uzağız.
"Al-Khelaifi bundan çok büyük yarar sağlamadı"
SPİEGEL: Katarlı iş insanı ve PSG Başkanı Nasser Al-Khelaifi bu başkaldırıdan fayda sağladı. Bu kriz sonrasında en etkili futbol yöneticilerinden biri oldu.
CEFERİN: Kişisel olarak Al-Khelaifi bundan çok büyük yarar sağlamadı. Futbol kazandı çünkü o bizi destekledi.
SPİEGEL: Kendisi Avrupa kulüplerinin çıkarlarını savunan ECA Başkanı oldu. UEFA İcra Kurulu’na seçildi ve karar mekanizmasında söz sahibi oldu.
CEFERİN: Al-Khelaifi kulüplerin temsilcisi. Sürekli bütün kulüplerle konuşması gerekiyor. Bu çok komplike bir iş.
"PSG, Katar'ın politik bir projesi değil"
SPİEGEL: Neden sizin tarafınızda durdu?
CEFERİN: Bizim tarafımızda durmasından çok etkilendim. Kamuoyunda yeni zengin kulüp sahiplerinin Süper Lig’i istediği kanısı vardı. Ama sonradan anlaşıldı ki, bize en başta 3 Avrupa kulübünün patronu saldırıyor. Ama Bayern ve Dortmund’un yanında Avrupalı olmayan bir kulüp başkanı bize sadık kaldı.
SPİEGEL: Şimdi Paris’te Messi, Ramos, Mbappe ve Neymar oynuyorlar. PSG’nin bu transfer sarhoşluğu ne kadar politik motivasyon içeriyor?
CEFERİN: Paris’in Katar’daki Dünya Kupası nedeniyle oyuncu transferi yaptığını mı düşünüyorsunuz? Ben değil.
SPİEGEL: PSG’yi Katar’ın politik bir projesi olarak görmüyor musunuz?
CEFERİN: Hayır, onlar her kulüp gibi sadece Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak istiyor.
"Kurallara uydukları sürece kesinlikle problem yok"
SPİEGEL: Eğer kazanırlarsa kupayı havaya kaldırdıklarında tabii ki her yerde Katar yazılarının görülmesini isteyecekler.
CEFERİN: Onlar markalarının reklamını yapmak istiyorlar, bizim diğer sponsorlarımız için yaptığımız gibi.
SPİEGEL: Burada olay markalarla değil aksine otoriter Katar devleti ile alakalı. Bu sizin için problem değil mi?
CEFERİN: Hayır. Benim için her ülke reklamını yapabilir. Kurallara uydukları sürece kesinlikle problem görmüyorum.
"Politikacılara, sizin karışmanız gerekir mi deseydim?"
SPİEGEL: AB Komisyon başkanı Ursula von der Leyen ve Başkan yardımcısı Margaritis Schinas ile buluştunuz. Süper Lig açıklandığında Schinas sizi destekledi. Aynı şekilde Emmanuel Macron ve Boris Johnson da. UEFA’nın buna ihtiyacı var mı?
CEFERİN: Böyle bir şey her zaman yardımcı olur. Politikacıların iyi şeyler için adım atmalarından dolayı sevinçliyim. Ama lobi yapmadım ve Macron ile de konuşmadım. Süper Lig kamuoyunun düşüncelerine karşı geliyor ve politikacılar da bunu hissediyor.
SPİEGEL: Ama Münih’te politikacılar futbolu mesaj vermek için kullandıklarında durumu problem olarak gördünüz. UEFA politikacıları kendi egemenliğini korumak için kullandığında neden problem olmuyor?
CEFERİN: Çünkü olanlar politik bir çerçevede gelişti. Toplumda her şey politik kararlara bağlıdır. Ne yapmam gerekirdi ki. Politikacılara sizin karışmamanız gerekir mi deseydim?
"O tipten bir daha haber alamadım"
SPİEGEL: Almanya’dan bir reaksiyon beklediniz mi?
CEFERİN: Evet, çünkü her şeyden önce Almanya’daki taraftarlar Süper Lig’i protesto ettiler. Ama politikacıları aramadım. 48 saat adeta bir çamaşır makinesinin içindeymiş sıkılıyormuş gibi hissettim kendimi. Uyuyamadım, yemek yiyemedim veya bir şey içemedim. İki günün sonrasında da bu devam etti. Bana daha sonra çok daha garip şeyler oldu.
SPİEGEL: Örneğin?
CEFERİN: Bir keresinde eşimle arabada bir tiyatro oyunu için yoldaydık. Birden Süper Lig’in danışmanlarından biri beni aradı ve bana onlarla birlikte olmamı teklif etti. Süper Lig’i UEFA’nın organize etmesi gerektiğini söyledi. Ben de ona bunu ancak deli olursam yapabileceğimi söyledim. Sonra bana çok paraları ve etkileri olduğunu eğer karşı koyarsam beni dava edeceklerini söyledi. Beni suç duyurusu ile tehdit etti. İlk olarak ona sözde suç duyurusunun içine s..çar parçalarım dedim. İkinci olarak eğer öyle bir şey yaparsanız ellerime kelepçelerin takılıp götürüleceğimden emin olmaları gerektiğini söyledim. Bunu futbol topluluğu görseydi o ve arkadaşlarının işi bitmişti. Eşim şoke oldu. O tipten bir daha haber almadım.
SPİEGEL: Neyse ki şanslısınız, karatede siyah kuşağınız var.
CEFERİN: Lütfen rica ediyorum. Suç duyurusu? Ne için? Ben Süper Lig’i istemediğimi söyledim. Uyuşturucu veya başka bir şey kaçırmadım.
SPİEGEL: Süper Lig bir çeşit maaş üst sınırı uygulamak istiyordu. Bu tip kurallara taraftar mısınız?
CEFERİN: Aslında öyle. Ama AB’nin böyle bir modele izin verip vermeyeceğini görmemiz gerekiyor.
Lüks vergisi ve Finansal Fair Play'in ortadan kalkması
SPİEGEL: Bir lüks vergisinden bahsediyorsunuz. Bununla birlikte Finansal Fair Play kuralı ortadan kalkacak. Bu nasıl olacak?
CEFERİN: Gelecekte FFP yerine daha çok rekabetçi bir dengeden konuşmalıyız. Tamamen kulüplerin harcamalarını sınırlamakla ilgili bir durum. Eğer limiti aşarlarsa bir çeşit vergi ödeyecekler. Bu da kurallara uyan diğer kulüplere dağıtılacak.
SPİEGEL: Bu ama ekonomisi güçlü kulüplerin birazcık lüks vergisi ödeme karşılığında istedikleri gibi oyuncular için para harcamasına yol açar.
CEFERİN: Bu vergi çok çok yüksek olmalı. Eğer kural bir kulüp için 300 Milyon harcayabilir diyor ama rakam 500’e çıkıyorsa o zaman 200 milyon da diğer kulüplere giden vergi ödemesi gerekecek. Burada sağlam bir kurallar dizisi olmalı. Henüz karar verilmiş bir şey yok.
"Bu sezonun sonunda lüks vergisi ve maaş üst limiti kararı çıkar"
SPİEGEL: Lüks vergisi ve maaş üst limiti ile ilgili karar ne zaman çıkacak?
CEFERİN: Yıl sonuna kadar çıkmasını umuyorum. En geç de bu sezonun sonunda.
SPİEGEL: 2023’de yapılacak seçimde adaylığınızı yeniden koymayı planlıyor musunuz?
CEFERİN: Evet. Bu işi seviyorum. Düşündüğümden daha stresli ama futbolu seviyorum. Şu andaki yaşamım mükemmel.