Fıtrat ne demek? İslam'da Fıtrat anlamı nedir, İslam'da Fıtrat nedir?
Kur'an-ı Kerim'de, Hadislerde bahsedilen Fıtrat konusu merak edilmeye başlandı. Fıtrat nedir ve ne anlama gelir gibi araştırmalar artmaya devam ediyor. Fıtrat İslam'da ne anlama geliyor? İşte Fıtrat hakkında tüm detaylar...
İslam'da Fıtrat nedir?
İslam'da Fıtrat kelimesi, "Sen yüzünü Hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona çevir" (er-Rûm 30/30) meâlindeki âyetle Kur'an-ı Kerim'de dile getirilmiştir.Bazı hadislerde farklı anlamalar ile açıklansa da, Bu görüşler içinde en mâkul olanı ve giderek en çok ilgi göreni, fıtratın, ilk yaratılış sırasında Allah'ın insan tabiatına bahşettiği yaratanını tanıma eğilimi, ruh temizliği vb. olumlu yetenek ve yatkınlıkları ifade ettiği şeklindeki anlayıştır.
Eğer insan, selîm bir idrak ve samimî bir tefekkür ve tahassüsle Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarına, fiillerine ve eserlerine nazar edecek olursa, onun münkir olması aslâ düşünülemez. Zira inkâr, zihnî ve fikrî faâliyet ile kalbî hassâsiyetin bozulduğu yerde başlar. Yani zihin ve kalbi, fıtrat üzere sağlam olan bir şahsın küfre sürüklenmesi mümkün değildir. Eğer küfür âleminde gözünü açmış bir kimse ise, küfürden kurtulma ihtimâli çok yüksektir. Buna misal olarak Hazret-i İbrahim’in müşrik bir çevrede doğup büyümesine rağmen sırf aklî ve kalbî kâbiliyetleriyle Allah Teâlâ’nın varlık ve birliğini bulması, Kur’ân-ı Kerîm’de tafsîlâtlı bir şekilde beyan buyrulur.
Araplar ise bütün bu fitne ve fesatlardan uzak, etrâfı çöllerle çevrili, askerî taarruzlardan, kültür ve medeniyet istîlâlarından masûn bir mıntıkada sükûnet ve emniyet içerisinde yaşıyorlardı. Hiçbir zaman esâret zilletini tatmamışlardı. Arapların tabiat ve mizaçları, henüz herhangi bir şekle girerek bozulmamış hammadde gibi idi. Fıtratlarındaki temizliği tamâmiyle kaybetmemişlerdi. Ayrıca iffet, sözünde durma, cömertlik, vefâ, sadâkat, sabır ve mertlik gibi medhe değer vasıflara sâhiptiler. Fakat bu vasıflar onlarda ifrat ve tefritlerle fıtrî zemininden kaymış bir vaziyette idi. Bu sebeple kendilerine hakîkati gösterecek rehberden mahrum bir hâlde, cehâlet karanlıkları içerisinde yaşıyorlardı.