Galatasaray forması giyen Maicon o anı unutamıyor! Şampiyonluk sözleri!
Bir Brezilyalıya sormak ne kadar anlamlı olur bilmiyorum ama nasıl tanıştın futbolla?
Babamdan dolayı futbolla çok iç içe yaşadık. Profesyonel değildi. Amatör bir oyuncuydu ama yaşadığımız yerde oynadığı futbolla adını duyurmuştu, bilinen bir isimdi. Her zaman babamın elinden tutup onun antrenmanlarına gittim. Tahmin ediyorum ki, yürümeye başladığım günden bu yana topun peşinden gidiyorum.
20 yaşına geldiğinde Portekiz’e transfer oldun. Bazen çok erken gitmek geleceği kaybetmek anlamına gelebiliyor. Bunun kaygısı oldu mu?
Aslında potansiyelimin farkındaydım. Bir yere gelebileceğime çok inanıyordum. Mamore’de altı ay kaldım. Ondan sonra Cruzeiro’ya transfer oldum. 20 değil, 19 yaşındaydım; Portekiz’e denenme amaçlı olarak gittim. Cabofriense’de bir – iki maç oynadım. Cruzeiro ile kontratım devam ediyordu bu süre içinde… İpatinga’dan bir transfer teklifi geldi. Onlarla anlaşmak üzereydim. Ama Cruzeiro’dan hocam aradı, “Portekiz’de denenmek ister misin?” diye sordu. O sırada İpatinga ile anlaşmaya varsaydım, yani imza atsaydım; beni ve ailemi çok rahatlatacak bir anlaşma olacaktı. Çok düşündüm ve şansımı Avrupa’da denemekten yana kullandım. Belki de o an için bir risk aldım ama bunun doğru bir karar olduğunu bugün görebiliyorum.
Porto’da çok başarılı bir süreç yaşadın. Çalıştığın hocalardan hangisini en öne koyarsın?
Villas Boas. Kesinlikle o… Bir sezonda dört kupa kazandık. Avrupa şampiyonu olduk. Onunla takım olarak harika bir sezon geçirdik.
Porto’dan Sao Paulo’ya geri dönüşün nasıl oldu? Brezilya kulüplerine göre çok önemli bir bedelle geri döndün. Avrupa kariyerini bitirdiğini düşündün mü?
O an için Porto sayfasının kapanması gerekiyordu. Bu kararı ailemle beraber verdik. O günlerde aile olarak Brezilya özlemimiz de vardı. İyi bir teklif geldi Sao Paulo’dan, dönme kararı aldık. Önemli bir tecrübe oldu Sao Paulo benim için.
Galatasaray’ın teklifi sana ilk ulaştığında neler düşündün?
Porto, Portekiz’in en iyi kulübü… Sao Paulo da Brezilya’nın en büyük kulüplerinden bir tanesi. Gelmeden önce bana “Türkiye’nin en büyük kulübü kim?” diye sorsalar şüphesiz Galatasaray derdim. Gelince de bunu gördüm. Galatasaray’ın teklifi geldiğinde fazla düşünmedim. Eşimle konuştuk ve Galatasaray’a gelme kararı aldık.
Portekiz senin için ana vatan olmasa da Portekizce konuşulan bir yer. Aslında ilk kez anadilinin konuşulmadığı bir yerdesin.
Futbolun dili ortak diye düşünmüşüdür hep. İlk günden itibaren farklı bir ülkeye, kültüre gidiyoruz ya da bilmediğim bir dil konuşuluyor gibi sorular kafamda olmadı. Çünkü siz kafanıza koyduktan sonra isterseniz o dili de öğrenebilirsiniz. Bunu bir sıkıntı olarak görmedim.
Karabükspor maçında senin de içinde bulunduğun pozisyonda hakemin verdiği penaltı kararı var ve ardından son dakikada takımı galibiyete taşıyan golün geldi. Neler hissetin o anda?
O maçla ilgili bakışım, hakemin yaptığı hatadan dolayı… Bence hakemin verdiği penaltı kararı, doğru bir karar değildi. Sonuçta bütün hakemlere saygım var. Futbolcunun her zaman hakemlerle arasındaki ilişkiyi iyi ayarlaması gerekir. Çünkü sahada oyunu yöneten kişi onlar… Maç içinde gelişen bir tepkiydi belki de… O maçta gol atacağımı hissettim diyebilirim. Güzel de bir gol attım.
Galatasaray’da gerideki ikiliden birisin ama zaman zaman sağ kanada kayıyorsun ve oyunu oradan kuruyorsun. Porto’da sağ bekte oynadın. Ofansif özelliklerini daha çok görebilir miyiz ilerleyen haftalarda?
Evet, gayet iyi hatırlıyorsun, Porto’da sağ bekte 15 maç üst üste oynadım. Benim için önemli bir deneyimdi. Ofansif olarak kendimi geliştirdim o dönemde. Kendi oyun stilimde zaten ofansif özellikler var. Doğru ifade etmek gerekirse gole yakın bir oyuncu olabiliyorum. Bir defans oyuncusu için önemli bir özellik. Mutlaka bu desteği vermeye devam edeceğim.
David Luiz, Miranda, Correa, Thiago Silva gibi iyi Brezilyalı savunmacılarla aynı dönemde oynuyorsun. Milli takım açısından bakınca aynı anda bu kadar iyi Brezilyalı savunmacı ile olmak şanssızlık mı senin adına?
Tabii ki milli takıma gitmek büyük bir onur... Dünyadaki bütün ülke vatandaşları için öyledir diye tahmin ediyorum ama biz Brezilyalılar için çok daha önemli milli takımda olmak. Ben de milli takımda yer almayı çok istiyorum. Çok önemli kulüplerde forma giydim ve başarıların içinde yer aldım. Milli takım için her zaman çalışmalısınız. Benim yapabileceğim de, o daveti almak için çok çalışmak. Ben de onu yapıyorum. Ama bunun sonucunda gidemezsem de yapabileceğim bir şey yok.
Kariyerinde ilginç bir an var. Copa Libertadores’te The Strongest maçında kaleci Denis Cesar kırmızı kart gördüğünde kaleye geçtin. Kalede olmak nasıl bir duyguydu senin için?
O maçı hiçbir zaman unutmayacağım. O an için aslında kaleye geçmeyi kimse istemez. Ama ben sorumluluğu alıp kaleye geçtim. Sadece benim için değil, tüm Sao Paulo taraftarları için unutulmaz bir maç oldu. Hatta kariyerimde en etkilendiğim maç diyebilirim.
O görüntüler, transferin söz konusu olduğunda Galatasaray taraftarına biraz da Melo’yu hatırlattı. Çünkü Melo’nun da kaleye geçip penaltı kurtarma başarısı var.
Hatırlıyorum. Melo’nun kurtarışı da gerçekten önemliydi.
Ligin geri kalanı için öngörün nedir?
Ligin başında çok iyiydik. Yani başlangıç performansımız çok iyiydi. Şu an için söyleyeceğim birbirimize daha çok sarılmamız gerektiği... Mücadele futbolda çok önemli... Biz bu çıkışı mücadele ederek yakaladık. Öyle de devam etmeliyiz. Bunu yapacak güç bizde var. Bütün takımın hedefi ligi şampiyon bitirmek. Başaracak da güçteyiz.
Bir defans oyuncusu olarak en çok kimin karşısında zorlandın?
Oynadığınız bütün forvetler size ister istemez sıkıntı yaratıyor. İsimlerden ziyade sizin ve takım arkadaşlarınızın konsantrasyonu önemli diye düşünüyorum. Çok önemli isimlere karşı oynadım. Bunlar arasında İbrahimoviç, Balotelli, Higuain, Aquero gibi isimler var. Ama bence isimsiz bir forvet günündeyken size bu isimlerden çok daha fazla sorun çıkartır. O yüzden önemli olan karşıdakinin değil, sizin performansınız.