Galatasaray maçı sonrası flaş yorum: "Allah kerim Fatih Terim lafı gerçek oluyor"
Şansal Büyüka / Milliyet
“Aslan” gibi delikanlı ile “şampiyonluk” denilen güzeller güzeli, lig başladığından bu yana birbirlerine hep ilgi duydular, hep yakın durdular. Bazen birbirlerine sırtlarını döndüler, bazen yüzleri asıldı. Ama birinci günden bugüne kadar birbirlerini ihmal etmediler.
Bu birlikteliği bozacak bir yanlışa imza atmadılar. Şimdi kendileri de biliyor; iki adım sonrası “nikah masası”... Aylar sonra ellerin birleşme, dudaklardan “evet”in çıkma zamanı... Bu kadar uğraştıktan, bu kadar emek verdikten sonra ağızlarından “hayır” çıkar mı? Hiç sanmam. Artık buna izin vermezler...
Galatasaray’ın kâbusa dönen deplasman maçlarını bir kenara bırakıp, Akhisar karşısında bu kadar kararlı başlaması ve daha ilk 20 dakika dolmadan iki farkla öne geçmesi, artık şampiyonluğa ne kadar inandığının çok açık ve çarpıcı bir örneğiydi.
İlk Galatasaray golünde Linnes ile Feghouli’nin sağ kanattan çok iyi bir organizasyonları vardı ama golde aslan payı, topa yatmakta geciken kaleci Fatih Öztürk’e aitti.
İkinci golde Rodrigues’in hızının, becerisinin ve vuruş ustalığının ne kadar önemli olduğunu gördük. Rodrigues’i her izlediğimde futbolda hızın ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum. Akhisar erken şoka rağmen “Penaltı mı, değil mi?” ne olduğunu anlayamadığım pozisyonda umuda adım atacak bir fırsat yakaladı. Ancak Soner penaltıyı atamadı.
Penaltı kaçınca bahane ve kusur çok olur. Örneğin sahada Seleznyov varken niye Soner...
Galatasaray ikinci yarıya ilk yarı rehaveti ile başlamanın faturasını kalesinde gördüğü golle çok çabuk ödedi. Hemen sonrasında Muslera tek pozisyonda önce Muğdat’ın, dönen topta Seleznyov’un ayaklarından topu alarak yeni bir deplasman kâbusuna izin vermedi.
Muslera demişken, son maçlarda ne kadar iyi oynuyor. Anlamadığım, ikinci yarıda bir mutlak Gomis pozisyonu dışında Galatasaray oyunu ne kadar çok kendi alanında kabul etti.
Fernando’nun eski kıvamının çok gerisinde oluşu, Donk’un defansif anlamda tek kalması, Galatasaray’ın orta alanda top tutmasını, pas yapmasını olumsuz anlamda ve ciddi biçimde etkiledi.
Hele Gomis... Boş kaleye atamıyor, penaltıda çerçeveyi bulamıyor. Ne oldu bu Gomis’e?
Maçın zamanlaması ve özellikle ikinci yarıdaki etkisiz futbol düşünülecek olursa, Galatasaray şampiyonluk yolunda en kritik, en sıkıntılı maçı kazandı.
Galatasaray bu maçı kazandıktan sonra, üstelik şampiyonun elinden tutmasına iki adım kalmışken, o nikah masasına bir başka takımı, bir başka damat adayını oturtmaz.
Şampiyo. - Serdar Ali Çelikler / Habertürk
G.Saray’ın 21. şampiyonluğunun tamamlanması için son harfi koymak kaldı geriye. Akhisar deplasmanı puan kaybı ihtimalinin en yüksek olduğu maçtı Sarı-Kırmızılılar adına ve buradan alınan 3 puanla bana göre yüzde 99 şampiyon oldular.
Maçtan önceki hafta tartışılan iki konu vardı:
1- G.Saray’ın rakiplerinin konuştuğu: Akhisar, G.Saray’a yatar mı?
2- G.Saray taraftarlarının konuştuğu: Ali Palabıyık bizi yakar mı?
Her ikisi de olmadı. Palabıyık, G.Saray aleyhine son derece hatalı bir penaltı düdüğü çaldı ama maçın genelinde ortadan çaldı.
Akhisar ise bilhassa 2. devre maçın hakimiydi. G.Saray bu 3 puanı; Muslera-Linnes-Rodrigues ve Donk’a borçlu.
Biraz da Muğdat’ın beceriksizliğine.
Bir kere Türk teknik adamlar nasıl rakip analizi yapıyor anlamış değilim. G.Saray, Terim’in geliştirdiği bir planla her maçta gol buluyor ve rakip hocalar her seferinde aynı pozisyonda gol yiyor.
O plan şu: Donk ya da Fernando, beki kaçırır. Bek, çizgide topla buluşup oyunu enden genişletir; kanat, forvetiyle 2’ye 1 yapar.
Mariano böylesine bir pozisyonda Başakşehir’e golü attı. Yuto; Fernando’ya; Linnes ise Garry’ye asist yapmıştı Beşiktaş maçında. Dün de Donk, Linnes’i o da Feghouli’yi gördü; Faslı’nın ortasında Garry golü attı. Beklerinden hücum çizgi oyuncusu çıkaran Terim’in bu basit ama verimli planı, skoru getirdi. 2. gol klasik Garry kontrasından atıldı.
Olmayan penaltı kaçsa da Akhisar maça tutundu. 2. yarının erken dakikalarında gelen gol ev sahibini maçta tuttu. Sonrası G.Saray açısından stresli ve zor dakikalardı. Terim’in fazla hamle şansı da yoktu ama Sinan ve Yasin ile 4-4-2’ye dönerek hücum ile tehdit etmeyi seçti. Son dakikalarda Türkiye ligine özgü kaotik ortamda Linnes yine ortaya çıktı ve maçın fişini çekecek penaltıyı üretti. Gomis’teki dramatik düşüş; penaltının öncesinde de belliydi, sonrasında da inanılmaz bir gol kaçırdığında iyice ortaya çıktı.
G.Saray oyun gücüyle değil, bireysel performans ile bir deplasman 3 puanı aldı. Malatya’yı evlerinde yenerler. Göztepe maçında beraberlik yetmeyecek olsa hala ufak bir ‘acaba’ oluşturacak kötü bir deplasman oyunu vardı. Yine de Terim’in öğrencilerine 4 maçta 12 puan şampiyonluğu getirecek gibi görünüyor.
Hep söylüyorum; Fatih Terim adına en zor şampiyonluk yürüyüşü bu sezonki. Hakikaten ‘Allah kerim Fatih Terim’ lafı gerçek oluyor.
DONK
2. golü başlatan paslar ondandı. Her alanda müthiş oynadı.
GOMİS
Çok kötüydü. Penaltı kaçırması bir şey değil. Ama oyunda olmaması, penaltıya takılıp kalması affedilmez.
Şeytan ayrıntıda gizli- Erman Toroğlu / Fotomaç
Bu maçın ana fikri şu; Gomis iki önemli maçta, iki önemli penaltı kaçırdı. Fatih Terim çıkıp dedi ki "Yine olsa ben yine Gomis'e attırırım" Bence mükemmel bir cümle ve yorum yaptı. Ama biz burada olayın olması gereken kısmına bakalım. Eyy Gomis… İki tane penaltı kaçırdın, burada Fatih Terim sana "Penaltıyı at" dese bile senin "Ben bu penaltıyı atamayacağım arkadaş" demen lazım. Senin gol kralı olman mı önemli, Galatasaray'ın şampiyonluğu mu?
Tamam, golcüler bencildir… Adama sormuşlar "Adın ne?" diye… "Muuuuuusa" demiş uzatarak.
Uzatma kardeşim, "Musa" deyip geç!
Gomis efendi sende o kadar uzatmayacaksın. Uzatıyorsan da sonra ağlama pozisyonuna girmeyeceksin.
Zaten Gomis, sezon başındaki Gomis değil.
Günden güne düşüyor, hep aşağı doğru gidiyor.
Akhisar'a helal olsun. Çatır çatır oynadılar. Maç iki tarafa da gidip geldi.
Galatasaray çok mu iyi oynadı, hayır. Koştular, mücadele ettiler.
Aynı Fenerbahçe'nin yaptığı gibi… Onlar da iyi oynamadılar, onlar da sadece mücadele ettiler.
Yalnız iki maçın arasında bir fark vardı. Galatasaray- Akhisarspor maçında hakem, hakem gibi maç idare etti. Tebrik ediyorum. Liderin maçı olduğu için de Fenerbahçe-Bursaspor maçından daha zor bir karşılaşmaydı. Tebrikler Ali Palabıyık.
Ama dönün Fenerbahçe-Burasspor maçına...
Fırat Aydınus… Öyle bir maç yönetti ki bir tek kelimeyle anlatabilirim; Şeytani! Verdikleri var, vermedikleri var. Yalnız verdiklerine bakarsanız "Yahu bayağı doğru karar vermiş" dersiniz. Peki ya vermedikleri?
Ne demişler? Şeytan ayrıntıda gizlidir...
Fenerbahçe-Bursaspor maçının 90 dakikasını versinler pozisyon pozisyon işleyeyim, Fırat Aydınus da seyretsin, yarın hakemliği bırakır. Çünkü millet o kadar aptal ve keriz değil.
Yani aslında şeytan olmadan, cin olmaya kalkmış ama işte aması… Sonuna gelince böyle olursun.
Her tarafın ayrı oynar.
Bu iki maçta dün dört takım da dün bu iki takım da iyi mücadele ettiler. Bunların arasında şartlara göre bence en iyi olan Bursaspor'du. Ama orada da bir şeytan vardı. Sözün özü…
YA GOL OLSA...
Galatasaray şampiyonluğa gidiyor, bu yolda gerginlik de var ama bütün futbolcuların dikkat etmesi gerek. Mesela Muslera… Mükemmel oynadı. Ama 90+5 oynanıyor… Artık hakem düdük çalacak.
Biraz oyala, sonra da uzun top oyna, hakem bitirecek zaten. Ama sen degaj yapıyorsun bu sefer top Akhisar hücumuna dönüyor.
Ve hakem çok haklı bir şekilde pozisyonun bitmesini bekliyor. Gol olsa ne olacak? Yani futbolculukta sinekten yağ çıkaracaksın!.
Strese girse de kazandı- Ömer Üründül / Sabah
GALATASARAY kritik deplasmanda doğru bir taktik tercihle kontrollü bir anlayışla başladı. Belhanda'nın yokluğunda orta saha üç ön libero özelliğine sahip oyunculardan kurulmuştu. Akhisarspor'un maça bilhassa büyükler karşısında yapısına ters düşen ofansif anlayışla başlaması, Galatasaray'a avantajlı bir ortam yaratmıştı. Bir Akhisar atağında sol kulvarda topla buluşan Barbosa'nın Galatasaray defansının yerleşemediği bir anda yapacağı orta, mutlaka tehlike yaratacaktı. Ama çalımı tercih edip kaptırınca gelişen Galatasaray kontratağı, başarılı bir kanat organizasyonu sonucu golle sonuçlandı.
Üç dakika sonra ise Rodrigues, kendi becerisiyle ikinci gole de imza atınca Galatasaray için her şey güllük gülistanlıktı...
Bu arada hakem Ali Palabıyık, yanlış bir penaltı kararı verdi. Bu rahatlamış Galatasaray'ı zora sokabilirdi.
Ama Seleznov gibi penaltı ustası varken Soner auta atınca Galatasaray strese girmekten kurtuldu.
İkinci yarıya Galatasaray, iki farklı skor avantajıyla daha da kontrollü başladı.
Geride alan daraltıp, Akhisar'ı bekleyip, kontratak planlarını işlerliğe koymak istiyordu. Ama kısa sürede fark bire inince Akhisar'a moral, Galatasaray'a tedirginlik geldi. Bu arada maçın kırılma anını yaşadık. Golden kısa bir süre sonra Muslera hiçbir kalecinin yapamayacağı müthiş bir kurtarışa imza attı. Bundan sonra Galatasaray da önemli bir pozisyonu Gomis ile kaçırdı.
Dalga dalga gelen Akhisar ataklarını kalabalık savunma ile durdurmayı başardılar.
Son dakikada kazanılan penaltıyı Gomis kaçırdı. Son dakikada Akhisar da bir pozisyon kaçırdı. Ancak Galatasaray önemli 3 puanı aldı. Feghouli ise ilk golün başarılı asistinin dışında sahada varlık gösteremedi. Gomis de çok düşük bir varlık gösterdi.
İlk yarının flaş ismi Rodrigues, ikinci yarıda kayboldu. İleri uçtaki bu olumsuz tablo, Akhisar'ın hücumda devamlılık sağlamasına neden olurken, Galatasaray'ın da en az iki kişi daha az savunma yapmasına ve baskı yemesine sebep oldu. Akhisarspor elinden geldiğince iyi mücadele etti.Kaleci dâhil kalite farkı, skora yansıdı. Bu arada kaleci Lukac'ın önemli kupa finali
öncesi kulübede kırmızı kart görmesi mantıkla bağdaşmadı
Korkunç avantaj - Ahmet Çakar / Sabah
Galatasaray, emin adımlarla şampiyonluğa yürüyor. Dün gece zorlanmışlar gibi görünse de bazı Akhisarsporlu oyuncuların Galatasaray'ı rahatlattığı da bir gerçek. Galatasaray, ilk yarıda iyi kapandı, kaptığı toplarla da çok çabuk çıkmayı düşündü. Bunu da Feghouli ve Rodrigues'le başardı. İlk gol, tipik bir çabuk oyun eseri. Rodrigues'in koşusu, ona atılan pas ve topa hamle ile vuruşu, Galatasaray'a ilk golü getirdi. İkinci golden rahatsızım. Soldan Rodrigues aldı, karşısında Dany vardı. Adeta 'buyur geç' deyip Rodrigues'in gitmesini sağladı. Rodrigues de düzeltti ve golü yaptı. Dany'i yıllardır tanırız. Çok büyük stoper değildir ama çabuktur. Fakat ikinci golde Rodrigues'i bomboş bırakması inanılır gibi değil.
Bu dakikalardan sonra Akhisar gelmeye başladı ve bir penaltı kazandı. Penaltıyı atmak üzere Seleznov topun başına gitti ama arkadaşı Soner, 'Bırak ben atacağım' dedi. O sırada yayıncı kuruluş, Soner'in bu sezon attığı 4 penaltının yerlerini gösterdi.
Hep yerden sağ ve sola atmış. Soner topa geldi, üstten auta vurdu.
Daha önce 4 penaltıyı yerden köşelere vuran bir oyuncu topa niye havadan vurur? Devre böyle bitti.
İkinci yarı iki adam çok didindi. Muğdat ve Seleznov.
Geride Mustafa Yumlu da öyle. İşte bunlardan birinde, Akhisarspor golü buldu ve Galatasaray bu dakikadan sonra manasız panikledi. Top yapamadılar, topla çıkamadılar, dan-dun oynamaya çalıştılar ve üstelik Gomis ile son dakikada yine bir penaltı kaçırdılar.
Geçen hafta penaltıyı kaçıran Bafetimbi Gomis'e yine penaltı attırmanın mantığı nedir? Karşılaşma o an 1-1 olsa, penaltıyı yine Gomis mi atardı?
Bunlar hep soru işareti.
Sonuçta Galatasaray, dev adımlarla ilerliyor ve sadece iki maçı kaldı üstelik bir de beraberlik hakları var. Bu şampiyonluk yarışında korkunç bir avantajdır.
Hakem Ali Palabıyık, Akhisar lehine verdiği penaltıda hatalıydı. Seleznov ona yedirdi. Ama bu penaltı dışında da fazla bir eleştirimiz yok.
1
Süper Lig'de 2014-2015 sezonundan bu tarafa 5 penaltı atışı yapan Soner Aydoğdu, bunların dördünü ağlarla buluştururken, ilk defa dün akşam hedefini bulamadı.
Kaldı 180 dakika - Mehmet Demirkol / Fanatik
Galatasaray’ın genetiğine işlemiş lig sonunu oynayabilme kodlarıyla bu yılki deplasman yetersizliği çift kişilikli bir oyun yarattı. Büyük bir beceriyle sağdan sola hızla taşıdıkları baskın akınlarla golleri buldular. Çok sakin ve olgunlardı. Akhisar pelte kıvamına geldi. Maç bitti. Şampiyonluk kapısı ardı ardına açıldı önce. Sonra Donk’un da katıldığı 5’li savunma, arkasına atılan tüm topları kaçırmaya başladı. Muğdat’ın sprinterliğinin yanında biraz top becerisi olsa bela büyüyecekti kuşkusuz. Bu tehdit Galatasaray’ın savunmasıyla ön alanı birbirinden kopardı. Hamleler etki etmedi 5 geride 5 ileride bir takım. İlk yarının süper starı Rodrigues’in ikinci yarıda ne kanatta ne sonradan geçtiği santrfor arkasında kendisini gösteremeyişini bu durumda aramalı. Ancak Okan Buruk’un değişikliklerinin Olcan, Bilal’in istediği etkiyi yapamayışı, Larsson’u da geç oyun almasıyla ciddi bir tehdit oluşturmaktan uzak kaldılar. Bu çift kişilikli oyunda Galatasaray’ın genetiği deplasman fobisine galip geldi. Şimdi önlerinde bir beraberlik hakkı ve 180 dakika var. Bakalım genetik mi fobi mi galip gelecek?
Gecenin sorusu
Muslera... Terim ve ekibiyle yine top klasa doğru ilerliyor. Bir kaleci bu kadar değişir mi?
Maçın starı
Kuşkusuz Rodiruges... Soğukkanlı bir silahşör gibi işi bitirdi. Dany’nin felç hali bir yana geçişi ve vuruşu olağanüstüydü. Son topları ayağına dolaştırmakla ünlü bir yedeğin bu kadar soğukkanlı br katile dönüşmesi az rastlanır bir durum.
Maçın olayı
Kaçan ve hem de üstten kaçan 2 penaltı, ya da Akhisar’ın penaltısını hala anlayamadığım sebebi olabilir. Ancak daha dramatik olan Denayer’in filelere gitmekte olan topunun Fernando’ya çarpması olabilirdi.
Kısa mesaj
180 dakika sonra Aziz Yıldırım döneminde Galatasaray’ın 2. yıldızı tamamlayışını izleyebilir.