“Galatasaray’da amigolar geliyor, yöneticilik yapıyor”
Galatasaray formasıyla 2 şampiyonluk, 3 Türkiye Kupası kazanan Erdal Keser, sarı kırmızılı takım yöneticilerinden Fatih Terim’e, Mesut Özil’den A Milli Takım’dan görevinden neden ayrıldığına kadar bir çok soruya çarpıcı yanıtlar verdi. İşte detaylar…
EN BÜYÜK ŞANSIM POPÜLER HOCALARLA ÇALIŞMAK
-Gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak genç yaşta Dortmund gibi dev bir kulüpte oynamayı nasıl başardınız?
Ben 10 yaşında Almanya'ya geldim. Dortmund'a yakın küçük bir şehirde genç takımlarda oynamaya başladım. Daha sonra Dortmund'un genç takımına beni istediler. Oradaki büyük mücadelenin ardından A takıma kadar yükseldim. O zamanlar kadroda ancak 2 yabancı bulundurma hakkı vardı. Bu yüzden takıma girmek için çok çalışmak gerekiyordu. İlk hocam Udo Lattek idi. Ondan sonra Yugoslav Branko Zebec ve Karl Heinz Felkamp geldi. Yani hep başarılı ve popüler hocalarla çalıştım. Bu benim şansımdı. Her şeyi onlardan öğrendim.
YABANCI DÜŞMANLIĞINDA BİR NUMARADA BİZ VARDIK
-Sizi dışlayan veya ırkçı saldırada bulunan oldu mu?
O dönem 1970'li yılların sonuydu. Yabancı düşmanlığı had safhadaydı. Bir numarada biz Türkler vardık. Rakip taraftarlar 'Türkler dışarı' diye bağırırdı. Hakemler bu nedenle maçları durdurmak zorunda kalırdı. Bunlar o zamanlar normal karşılanıyordu.
ÇALIM ATIYORSAN SENDEN İYİSİ YOK!
-1980'li yılların başında rahmetli Erhan Önal ve İlyas Tüfekçi ile birlikte A Milli Takım'a davet ediliyordunuz. Size adeta kurtarıcı gözle bakılıyordu. Bu durum baskı yaratıyor muydu?
O yıllarda A Milli Takım gerçekten zor bir süreç geçiriyordu. Yetenekli futbolcular vardı ama hiçbir zaman takım olamıyorduk. En çok çalım atan futbolcu iyi sayılırdı. Verkaçlar, pas oyunları yoktu. Taktik ve fizik açıdan da Avrupa'nın gerisindeydik. Mesela İngilizler, bizi fizik gücüyle ezip geçiyordu. Bir bakıyorduk 2-3 gol birden yemişiz. Nasıl olduğunu anlamıyorduk bile.
TÜRK FUTBOLUNDAKİ BAŞARILAR TESADÜFE BAĞLI
-İngiltere ile sizin de forma giydiğiniz maçta İzmir'de 0-0 berabere kalmayı da başarmıştık.
Evet, o bile büyük bir başarı sayılıyordu. 2000'li yıllardan sonraki Milli Takımlarımızla o zamanki Milli Takımları mukayese etmek mümkün değil. Takım oyunu oynamanın öncülüğünü bizim jenerasyon başlatmıştı. Özellikle Derwall, Galatasaray'a geldikten sonra bir gelişim gösterdik. Ama sonuçta Milli Takım'da devamlılık yok. Bir başarı geliyor ondan sonra 2-3 turnuvaya katılamıyoruz. Tabiki bunlar sistemimizin olmamasından kaynaklanıyor. Bir futbol felsefemiz yok maalesef. Her şey tesadüflere bağlı.
YABANCI KONTENJANI BENİ GALATASARAYLI YAPTI
-Galatasaray ile yollarınız nasıl kesişti?
Dediğim gibi o zaman Bundesliga'da sadece 2 yabancı oynayabiliyordu. Dortmund'ta Marcel Raducanu ve ben vardım. Başka bir yabancının gelmesi söz konusuydu. Çünkü taraftarlara her sene farklı isimler izletmek isteniyordu. Benim babamdan dolayı Galatasaray'a sempatim vardı. 1984'te teklif alınca kabul ettim. İki sene sonra Dortmund'a geri dönmek şartıyla Galatasaray'a transfer oldum.
-Türkiye'deki ilk günleriniz nasıl geçti? Adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
Galatasaray'a geldiğimde 24 yaşını yeni doldurmuştum. Hem Türkiye'nin sosyal yaşantısına hem de futboluna alışmak zordu. Örneğin o zaman Florya'daki sahamız topraktı. Statlar da iç açıcı değildi. Sahaların orta kısımlarında çim yoktu. Sadece açıkta oynayan futbolcuların ayağının altında çim vardı. (Gülerek) Yağışlı havalarda çamur olurdu. O zamanlar futbol oynamak küçük bir savaş vermek gibiydi.
DERWALL İLE TIP MALZEMELERİ BİLE DEĞİŞTİ
-Galatasaray'da Jupp Derwall'in teknik direktör olması sizin bir avantaj mıydı?
Sadece benim için değil Türk futbolu için şanstı. Çok şeyleri değiştirdi. Çünkü antrenörler bu konularda etken olabiliyorlar. İşte antrenman sahamızın çimlendirilmesi, tıp malzemelerinin Avrupa'dan gelmesi gibi...Bazen bandajlarımız bile çok amatörceydi. Derwall'den sonra bazı şeylerin daha profesyonelleştiğini söylemek mümkün.
FATİH TERİM O BOYUYLA HAVA TOPU BIRAKMAZDI
-İlk senenizde Fatih Terim de takım arkadaşınızdı. Nasıl bir futbolcuydu?
Fatih Terim ile birlikte Mustafa Denizli de vardı. Fatih Terim'in Galatasaray'daki son senesiydi. Libero pozisyonunda oynuyordu. Defansın arkasında oyunu iyi okuyan, boyuna rağmen hava toplarına iyi yükseliyordu. Taymingi de iyiydi. Takım kaptanı olduğu için liderlik yönü kuvvetliydi.
-Genelde sıradan goller yerine estetik goller atardınız. Bunun sırrı nedir?
(Gülerek) Gerçekten şık gollerim vardı. Doksana giderdi çoğu. Ancak attığımın 2-3 mislini de kaçırmışımdır. Bu beni üzüyordu. Fakat gollerim değerliydi. Örneğin 4-0'da üçüncü golü değil de 1-0'ın veya 1-1 iken 2-1'i getiren galibiyet gollerini atardım genellikle.
AVRUPA'DAKİ BÜRO NEDEN KAPATILDI KİMSE BİLMİYOR
-Uzun yıllar Milli Takımlar Yurt Dışı Teknik ve İdari Sorumlusu olarak çalıştınız. Bu görevden neden ayrıldınız?
Ben ayrılmadım. Beni Yıldırım Demirören kovdu. Avrupa'daki büroyu kapatmak düşüncesindeydi. Bugüne kadar bunu neden yaptığını kimse anlamış değil. O da Türk futboluna büyük zarar verdi. Biz o zamanlar yetenekli futbolcuları Milli Takımlara kazandırıyorduk. Demirören'in verdiği kararla 10 yıl geriye gittik. Milli Takımımız, daha yeni yeni kendine geliyor. Büyük bir sistem kurulmuş veya futbolcular eğitilmiş diye başarılı değiliz. Sadece yetenekli bir nesle denk geldik.
DEMİRÖREN'İ KAPIDA KARŞILAMAYINCA KOVULDUM
-Sizin dönemin TFF Başkanı Yıldırım Demirören'i Almanya'da havalimanında karşılamadığınız için görevden alındığınız iddia edilmişti. Bu doğru mu?
O dönemki TFF yönetimi sanıyordu ki futbolla ilgilenen kişiler onların işçileri gibi olması lazım. Halbuki ben futbol adamıyım. O gün A Milli Takım'ın yanındaydım. Otelde kamptaydık. Abdullah Avcı teknik direktördü. Ama federasyon yetkilileri daha çok böyle şeylere değer veriyorlardı. Kapıda karşılanmak gibi... Çok komik şeyler. Yurt dışında birine anlatsan gülecek duruma düşersin. Fakat Türkiye'de maalesef bunlara önem veriyorlar.
HER HAFTA 100 MAÇ İZLEYİP FUTBOLCU TARARDIK
-Mesut Özil'in Türk Milli Takımı'nı seçmesi için bir girişimde bulunmuş muydunuz? O süreçte neler yaşandı?
O dönemde ben yoktum. Galatasaray'da görevdeydim. Ama Mesut Özil için uğraş verildiğini biliyorum. Çünkü benim kurduğum bu sistem 1999 yılından itibaren bütün Avrupa'yı kapsıyordu. Her ülkede scoutlarımız vardı. 25 kişiydik. Hepsi de A lisansa sahipti. Her hafta sonu ortalama 100 maç izleniyordu. Finlandiya'dan tutun Hollanda, Belçika, Almanya, Avusturya, İsviçre gibi...14-15 yaş grubunu Milli Takımlarım kazandırmak için çalışmalar yapıyorduk. Şu anda onlardan hepsinden çok uzaktayız.
ALMAN MİLLİ TAKIMI'NI SEÇEN MARŞINI DA OKUYACAK
-Peki siz Mesut Özil veya ailesiyle bire bir görüştünüz mü?
Hayır...Hiçbir zaman ne kendisiyle ne de babasıyla görüşmedim. Benim temaslarım Altıntop'larla (Hamit-Halil) başladı. Hakan Çalhanoğlu'na kadar devam etti. Ama Mesut için uğraşıldığını; buna karşılık onun Türk Milli Takımı'na sıcak bakmadığını biliyorum. Sonuçta kendi kararı. Her zaman derdim ki ; vereceğiniz karara saygı duyacağız ama o verdiğiniz karara da sahip çıkın. Orda durup ta milli marşı söylememek yakışmaz. Eğer Alman Milli Takımı'nı seçtiysen Alman milli marşını da söyleyeceksiniz. Çünkü diğer türlü inandırıcı olmuyorsunuz.
TÜRKİYE'YE GELEN GURBETÇİLER FUTBOLU UNUTUYOR!
-Gökhan Töre, Mehmet Ekici ve Tunay Torun gibi isimler Bundesliga'da ter dökerken A Milli Takım'da banko oynuyorlardı. Fakat Türkiye'ye transfer olduktan sonra aday kadroya bile davet edilmiyorlar. Bunun sebebi ne olabilir? Türkiye'ye gelince futbolu unutuyorlar sanki.
Evet, bu yorumunuza katılıyorum. Almanya'dan Türkiye'ye gelip te aynı düzeyde oynayan çok az futbolcu var. Türkiye'deki sistemsizlikten mi, profesyonelliğin üst düzeyde olmamasından veya yöneticilerin yetersizliğinden mi diyeyim performanslarında büyük düşüşler oluyor. Sistemin olduğu bir yerden sistemsizliğe girince geriye gidiyorlar.
MESUT ÖZİL'İN FENERBAHÇE'DEN BAŞKA ŞANSI YOKTU
-Yine Mesut Özil ile ilgili bir sorum olacak. Fenerbahçe'ye geldiğini duyunca tepkiniz ne oldu?
Hiç şaşırmadım. Onun vereceği en iyi karardı. Çünkü Avrupa'daki üst düzey liglere gitmesi zordu. Yaşı da biraz ilerledi. Fenerbahçe'ye geleceğini tahmin edebiliyordum. Konuşulanlar da ortadaydı.
-Mesut Özil, Fenerbahçe'de eski günlerine dönebilir mi peki?
(Gülüyor). Keşke dönse...O zaman yine iyi bir futbolcuyu izleriz. Ama eski günlerine döneceğini sanmıyorum. İmkansız mı? Değil tabiki... Ama çok disiplinli çalışması lazım. Öncelikle eski fizik gücüne kavuşması şart. Çünkü sistemle oynanan bir lige gelmedi. Türkiye, mücadele vermen gereken bir lig. İnşallah başarılı olur.
ÖMER FARUK VE ALİ AKMAN BUNDESLİGA'DA NE YAPAR?
-Fenerbahçeli Ömer Faruk Beyaz Stuttgart'la, Bursasporlu Ali Akman da Frankfurt'la anlaştı. Sizce doğru bir tercih mi yaptılar?
Günümüzde yurt dışına çıkarak tecrübe kazanmak ve orada bir adım daha ileri gitmek çok önemli. Daha profesyonel bir ortamda çalışmaları onlar adına olumlu olacak.
ÖMER FARUK BEYAZLAR ÇOĞALMALI
-Ömer Faruk'un gidişi Fenerbahçe için kayıp mı?
Bu konuda bir şey söylemem. Kendisini geliştirmesi lazım. Umarım iyi bir eğitim alarak öncelikle Bundesliga'da başarılı olur. Ki bizim böyle şeylere ihtiyacımız var. Bunun devamını getirmemiz gerekiyor.
GALATASARAY'A CANAYDIN GİBİ BİR BAŞKAN LAZIM
-2005-2006 sezonunda Galatasaray'da Eric Gerets ile birlikte çalıştınız ve şampiyonluk yaşadınız. Buna rağmen sizi bir daha teknik adam olarak sahalarda göremedik.
Bunun için ortamın uyması lazım. Biliyorsunuz o zaman rahmetli Özhan Canaydın başkandı. Galatasaray'da gördüğüm en görgülü ve en oturaklı yöneticiydi. Bir daha onun gibi başkan gelmedi zaten. Ondan sonra başkan olan Adnan Polat, Galatasaray'dan ayrılmamızı istiyordu. Çünkü yapı olarak onun sistemine uymuyorduk.
BU YÖNETİMLERLE BENİM KAFAM UYUŞMAZ
-Fikret Orman döneminde Beşiktaş'tan sportif direktörlük için teklif aldığınız doğru mu?
Hayır almadım. Zaten Milli Takım ya da Galatasaray dışında çalışmam çok zor. Bu iki yerde bana uygun bir ortam olmadığı için futboldan uzaklaştım. Futbolda kafaların birbirine uyması lazım. Mesela benim son yıllarda Galatasaray'ı yönetenlerle birlikte çalışmam mümkün değil.
KULÜPLER AMATÖR YÖNETİCİLERİN ELİNDE
-Türkiye'de sportif direktörlük neden işlemiyor?
İşlemez çünkü kulüpler ve yöneticiler yanlış yollarda. Nereye gittiğimiz belli...Hangi kulübün ne kadar borçlu olduğu ortada. Neden? Bilinçsiz transferlerin yapılması, kulüplerin amatör ellerde olması ve her antrenörün önüne gelen oyuncuyu istemesi. Kulüp yapısına veya takıma uygun olup olmadığını kontrol eden kimse yok. Hangi takımda bir yabancı futbolcu Türkiye'ye geldikten sonra değer kazanarak başka bir kulübe satıldı? Ancak bir veya iki tane isim sayabiliriz.
DAUM, KOCAMAN PLANI BİLİYORDU!
-Bu soruyla bağlantılı olarak Fenerbahçe'de sportif direktörlük yapan Aykut Kocaman'ın Christoph Daum'un yerine, Emre Belözoğlu'nun da Erol Bulut'un yerine teknik direktör olmasını yorumlarsınız?
Aykut Kocaman'ın oraya gelmesi bence hesaplanmış bir olaydı. Daum'la görüştüğümde bana, 'Aykut Kocaman'la daha ilk konuşmamda benim yerime göz diktiğini anlamıştım' demişti. İnsanların başka şeylerin peşinde olması maalesef üzücü. Bu gibi tatsız olaylar sportif direktörlük pozisyonuna zarar veriyor.
DENİZLİ-FENERBAHÇE MAÇI ÖMRÜMÜZÜ BİTİRDİ!
- Gerets ile kazandığınız şampiyonlukta Fenerbahçe ile son ana kadar çekiştiniz. Siz son hafta Ali Sami Yen'de Kayserispor'u yenerken, Fenerbahçe ise deplasmanda 16 dakika uzayan maçı kazanamamıştı. O 16 dakika boyunca neler yaşadınız?
(Gülüyor) Yarım bir ömür gibi geçti. O 16 dakika bitmek bilmiyordu. Bütün stat heyecan ve endişe içindeydi. Her saniye de her şey olabilirdi. Herkes birbirine ‘Şampiyon olduk mu olmadık mı?’ diye sorup duruyordu. Denizli'deki maç uzadıkça uzuyordu. Fakat sonunda çok keyifli bir şampiyonluk yaşamıştık.
TÜRKİYE'DE HEYECAN VAR AMA FUTBOL YOK
-Almanya'dan bakınca Türkiye ligini nasıl görüyorsunuz?
Kimin hangi maçta hangi skoru alacağı belli olmuyor. Puan açısından heyecanlı bir lig geçiyor. Arada büyük puan farkları yok. Ama futbol zevk vermiyor. Maçları izlerken çok profesyonelce çalışılmadığını görebiliyorsunuz. Bir takımın herhangi bir sisteme dayalı olarak oynadığını söylemek zor. Mesela frikiklerde veya kornerlerde bile takımların ne yapacağı belli değil. Bu konularda çok gerideyiz.
BEŞİKTAŞ KÖTÜNÜN İYİSİ
-Futbolunu beğendiğiniz takım var mı?
Herkes diyor ki Beşiktaş iyi oynuyor. Düzeni var deniliyor. Fakat Avrupa standartlarında olduklarını söyleyemeyiz. Bizim ligimize göre iyi görünüyor. Ancak istikrarlı değiller. Diğer taraftan Alanyaspor ve Hatayspor'u beğeniyorum. İyi çalıştırıldıkları ortada.
FEDERASYON, FUTBOLU OKULLARA YAYMALI
-Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olsaydınız ilk icraatınız ne olurdu?
Bir kere başkanın tamamen özerk olması gerek. Siyasetçilerin ona herhangi bir ricada bulunmaması lazım. Böyle bir özerkliği Şenes Erzik zamanında kazanmıştık. Öyle birinin olması da çok zor. Atanarak geliyorlar. Ben başkan olanlara acıyorum aslında. İstedikleri varsa da yapamıyorlar. Rüzgara göre hareket ediyorlar. Bana göre TFF ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın birlikte çalışmasını sağlamak şart. Futbolu okullara yaymak, okullardaki yetenekleri keşfetmek gerek.
AMİGOLARI GALATASARAY'A YÖNETİCİ YAPARSANIZ...
-Galatasaray'da Başkan Mustafa Cengiz'in futbolcuları haysiyetsiz olmakla suçlamasına ne diyorsunuz?
Futbolcu olduğum dönem başkan Ali Uras, asbaşkanlar ise Alp Yalman ve Faruk Süren idi. Orada tamamen bir Galatasaray terbiyesi vardı. Galatasaraylılık ruhu aşılanıyordu. Özhan Canaydın'la bu olay son buldu. Ondan sonra gelen başkanlar bu yoldan saptı. İşte amigolar geliyorlar, yöneticilik yapıyorlar. Profesyonellikten uzak sadece duygusal davrananlar yönetime giriyor. Buna teknik adamlar da göz yumuyorlar. Bu tip insanlarla çalışmak, 'Benim işim olsun da gerisi beni ilgilendirmez' anlamına geliyor. Kulübün bir vizyonu yoksa istikrarlı bir başarı yakalayamazsınız.
BAŞKANLIK FATİH TERİM'İN YAPISINA UYMAZ
-Fatih Terim'in başkanlığa aday olacağı ileri sürülüyor. Sizce aday olmalı mı?
Ben onun aday olacağını hiç ihtimal vermiyorum. Bu sadece bir teoridir. Onun böyle bir düşüncede olduğuna inanmıyorum. Çünkü başkanlık Fatih Terim'in yapısına uymaz. Hem profesyonel hem de sosyolojik yapısına ters gelir. Türkiye'de tabiki her şey olabilir. Ama onun böyle bir hedefinin olduğunu sanmıyorum.
FENERBAHÇE GÜNDEM DEĞİŞTİRİYOR
-Fenerbahçe'nin 1959 öncesi şampiyonlukları için talebi var. Galatasaray ise buna tepkili. Siz bu konuda neler söylersiniz?
Böyle konular beni ilgilendirmiyor. Olsa ne olur olmasa ne olur? Neyi kovalıyorlar ki? Maalesef Türkiye'de bazı konuları ört bas etmek için böyle gündemler oluşturuluyor. Türkiye liginin ne zaman kurulduğu belli. Neyi tartışıyoruz ki? Beni böyle konular çok sıkıyor.
AVRUPA SÜPER LİGİ ER YA DA GEÇ KURULACAK
-Avrupa Süper Ligi'nin kurulması ile ilgili düşüncelerinizi de merak ediyorum.
Ligi kurmayı planlayan kulüplerin her biri adeta firma gibi yönetiliyor. Doğal olarak firmalar da kendi gelirlerini en yüksek seviyeye çıkarmayı hedefliyor. UEFA ise bu kulüplere bir sınır koyuyor ve ancak şu kadar kazanabilirsiniz diyor. UEFA'nın bu kulüplere vaat edilen rakamları vermesi mümkün değil. Belki 3'te birini bile veremez. Ondan dolayı bu kulüpler egoist davranıyor. Öyle ya da böyle bu lig bir gün kurulacak.
ALMANLAR OLAYA SOSYOLOJİK BAKIYOR
-Alman kulüpleri şimdilik lige sıcak bakmıyor. Oradaki yansımalar nasıl?
Burada Almanya'da sosyal bir düşünce var. Diyorlar ki böyle bir lig kurulursa fakirler ile zenginler arasındaki fark daha da büyüyecek. Dolayısıyla bu lige katılmayı hiçbir Alman kulübü istemiyor.
ŞU AN TÜRKİYE'DEN HİÇBİR KULÜBÜ ALMAZLAR
-Türkiye'den Avrupa Süper Ligi'ne katılım olur mu peki?
Maça çıktıklarında kafa kafaya oynayan takımlardan oluşan bir lig kurmak istiyorlar. Şu anki performanslara baktığımızda Türkiye'de bu düzeyde bir takım göremiyorum.
BECKENBAUER'Lİ HAMBURG'A GOL ATMAK KOLAY MI!
-Yine eski günlere dönelim. Unutamadığınız maç veya gol hangisi?
Almanya'da attığım ilk gol Hamburg'a karşıydı. O zaman Franz Beckenbauer, Hamburg'da oynuyordu. Uli Stein kaledeydi. Beckenbauer liberoydu. Manfred Kaltz, Horst Hrubesch de oynuyordu. Yıldızım o golle parlamıştı. Kariyerimin en güzel gollerinden biriydi.
BENİ ANCAK TEKMEYLE DURDURUYORLARDI
- Zorlandığınız futbolcu var mıydı?
Hayır yoktu. Fakat bana karşı çok sert oynayan girenler vardı. Beni ancak öyle durdurabiliyorlardı. (Gülerek). Fenerbahçeli 'Arap İsmail' (Kartal), 'Rambo Hasan' (Özdemir), Beşiktaşlı Recep (Çetin) ve Kadir (Akbulut) vardı. Bunlar sadece tekmeciydi.
ROTARİU BİR BAŞKAYDI
-Sahada en iyi anlaştığınız takım arkadaşınız kimdi?
(Iosif) Rotariu... Futbol anlayışı ve tekniği çok üst düzeydi.
NE HAGİ NE ALEX...EN İYİSİ SİMOVİC
-Size göre Türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı oyuncu kim? Bu konu son günlerde çok tartışılıyor. Hagi diyen var, Mesut Özil diyen var, Alex, Drogba ve Roberto Carlos diyenler var...
Ben de (Zoran) Simovic diyorum.
KIRMIZI KARTLARI AZALTABİLİRDİM
-Pişmanlık duyduğunuz bir olay var mı?
Türkiye'ye geldiğim ilk senemde bazı hatalar yaptım. Mesela o sezon 3 tane kırmızı kart gördüm. Belki daha olgun olsaydım 2 tanesini görmeyebilirdim. (Gülerek)
İYİ EKİP OLURSA GÖREVE HAZIRIM
-Gelecekle ilgili bir planınız var mı?
Galasararay'da yönetimle ilgili iyi bir ekip oluşursa her göreve hazırım. En iyi yapacağım işler de belli: Sportif direktörlük ve antrenörlük.
* ERDAL KESER İLE BİR KELİME BİR CEVAP
ALMANYA: İkinci vatanım
FUTBOL: Kariyerimin nedeni
SİVAS: Gurur duyduğum memleketim
GOL: En büyük adrenalin
FLORYA: İkinci evim
AİLE: En değerli
PARA: Keşke herkeste olsa
TANJU ÇOLAK: Bizim dönemin en iyi golcüsü
ŞÖHRET: Bazen sıkıcı
FENERBAHÇE: Keyif veren bir rakip
ALİ SAMİ YEN: Bizim mabedimiz
SAĞLIK: En önemlisi
KİMLİK KARTI
Tam Adı: Ali Erdal Keser
Doğum Tarihi: 20 Haziran 1961 (59 yaşında)
Doğum Yeri: Sivas
Uyruğu: Türkiye-Almanya
Medeni Hali: Evli
Oynadığı Mevkii: Forvet
Forma Numarası: 11
Futbolculuk Kariyeri: 1980-1984 Borussia Dortmund, 1984-1986 Galatasaray, 1986-1987 Borussia Dortmund, 1987-1989 Sarıyer, 1989-1994 Galatasaray.
Milli Takım Kariyeri: 25 kez A Milli
Teknik Direktörlük Kariyeri: 2005-2007 Galatasaray (Yardımcı Antrenör)
Başarıları: 1992-1993 ve 1993-1994 sezonlarında Galatasaray'da Süper Lig şampiyonlukları. 1984-1985, 1990-1991 ve 1992-1993 sezonlarında Galatasaray ile Türkiye Kupası şampiyonlukları.