"Galatasaray'ın kalbi bize emanettir"
Galatasaray Sportif AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Levent Nazifoğlu, Galatasaray Dergisi'nin 159. sayısına konuk oldu. Nazifoğlu, Galatasaray'ın kalbinin kendilerine emanet olduğunu söyledi.
Murat Bereket'in sorularını yanıtlayan Levent Nazifoğlu, Florya'ya ayak basışından, Galatasaray ile geçirdiği hayatına; takımın son durumundan transferlere pek çok konuda sorulara yanıt verdi.
"Uğultudan kulaklarımı kapatırdım"
Galiba 12 yaşındaydım Florya’ya ilk geldiğimde. Kırmızı toprak bir saha vardı o zaman. Yıldız takımla genç takım arasında bir yerden başladım. Hatta Florya’da bu binanın inşaatında da çalıştık. Burasının tuğlasını seramiklerini taşımışlığım vardır. Altı yıl amatör futbolculuk hayatım oldu Florya’da. Dört sene de profesyonel futbolculuk yaptım. Simoviç ve Hayrettin’den sonra takımın 3. kalecisiydim. O zaman en çok sevdiğim şey özellikle Avrupa maçlarında tribünleri izlemekti, ilgi çok büyüktü ben hep yedek kulübesinde olduğum için oradan daha iyi izleyebiliyordum. Uğultudan kulaklarımı kapatırdım. Ali Sami Yen herhalde atmosfer olarak dünyadaki ender statlardan biriydi.
"Galatasaray'dan hiç kopmadım"
O zamanlar Hagi, İlie ve Filipescu’nun transferleri vardı. Problemli dönemlerdi. Mesela Hagi’yi yönetimin bir kısmı istiyor, bir kısmı istemiyordu. Ergün Gürsoy, Romanya’ya beni yolladı ve o transferleri İrfan Kurtoğlu ile beraber yaptık. Hagi’yi aldık diye çok büyük tepkiler de aldık. Yönetime de çok zor kabul ettirdik. “Yaşı geçmiş, bastonla mı oynayacak!” dediler iyi hatırlayın, 3-4 ay da futbola ara vermişti, biz kendisinin yanına gittiğimizde sadece tenis oynuyordu. Rahmetli Özhan Canaydın da o dönem asbaşkandı ve bir gün beni çağırdı “Ali Sami Yen’den sorumlu koordinatör olacaksın” dedi. İki yıl da hem Florya’yla hem de Özhan Canaydın’ın isteğiyle Ali Sami Yen’le ilgilendim. Ama bütün bunların dışında çok iyi bir taraftar oldum. Görev almadığım dönemlerde de içeride dışarıda bütün maçlarına gitmişimdir. Hele son 6-7 sene kaçırdığım deplasman yoktur, kamplar dahil gittim. Kısacası Galatasaray’dan hiçbir zaman kopmadım.
"Galatasaray'ın kalbini bize emanet ettiler"
Başkanımız Florya’ya toplasan 4 ya da 5 kere gelmiştir. Bizi burada o kadar özgür bıraktı ki… Zaten bu başarının gelme nedeni de çok sesliliğin olmaması. Başkanımız ve yönetim kurulumuz çok özverili davrandı. Uhdesinde olan bir olayı kendi yönetimlerinde olmayan bir kişiye verdiler. Çok kolay bir şey değil bu yönetim içerisinde bir insan için. Sonuçta bizi Sportif A.Ş yönetimine atayan Galatasaray Spor Kulübü yönetimi. İstedikleri zaman da bizi bu görevden alabilecek durumdalar. Galatasaray’ın en önemli kalbini Alp Yalman, Mehmet Özbek ve bana emanet ettiler. Çok özverili bir davranış...
"Hocamıza kimse dokunamaz"
Her hafta evimizi açtığımız insanlar da bize karşı iyi niyetli olmalı... Galatasaray’ın hocası ve sahipsiz değil. Hocamıza kimse dokunamaz. Basın özgürlüğü var ve bu kavrama da her zaman saygılıyız. Ama bir de basın adabı vardır. Herkes uymak mecburiyetinde. Başkasına soramadığın soruyu bizim hocamıza da soramazsın bu kadar basit. Bu bütün sporcularımız için de geçerli. Mesela ben burada bütün futbolculara biraz tatlı sert davranıyorum. Baştan yadırgadılar ama benim aklımın arkasında başka bir şey olmadığını gördükten sonra onlar da rahatladılar. Onlara zaman zaman sert davransam da kimseye sert davrandırmam. Hepsi bizim korumamız altında kimse dokunamaz.
"Düzeni bozmazsak en şanslı biziz"
Şampiyonluk şansı olan elbette rakiplerimiz var. Bu sene Konya, Başakşehir ve Osmanlıspor da çok kuvvetli takımlar kurdular. Başa oynama tecrübeleri de daha fazla geçen seneden. Fenerbahçe’yi hiçbir zaman göz ardı edemezsiniz. Onların da kim ne derse desin kaliteli bir kadrosu var. Beşiktaş’ı erken favori gösterdiler. Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde de mücadele edecek. Kış gelecek, yorgunluklar gelecek. Beşiktaş favori gösteriliyor, şansı da var. İyi bir kadroları var ama söylendiği gibi hiç kolay değil işi. Biz buradaki düzeni sağladık, bunu bozmazsak en şanslı olarak kendimizi görüyorum. Büyük takımların şöyle bir özelliği var, eğer ilk ikide değilse hemen düşer. Şampiyonluk yarışında geriye düşen futbolcuyu motive edemezsiniz. Biz şimdi tam planladığımız gibi gidiyoruz.
"Galatasaray ismi bize her kapıyı açtı"
Tolga Ciğerci’nin transferinde çok zorlandık. Şöyle bir benzetme yapayım, en az 3 - 4 kere öldü, suni teneffüsle çalıştırdık. Bonservis bedeli 6 milyon Euro’dan başladı. Biz 3 milyon’a aldık. Kulübü Hertha Berlin Tolga’ya yıllık 1.5 milyon Euro’dan 5 yıllık anlaşma önermiş. Şimdi bu oyuncuyu oradan almak için, tabii ki üstünü vermek zorundayız. Taraftarımız şuna baksın, vermişiz bir para, şu anki durumu o verdiğimiz paradan daha mı iyi daha mı kötü. Eren’e 4 milyon Euro vermişiz bonservis olarak Tolga’ya 3. 10’ar milyon Euro’lar getirseler biz verir miyiz şimdi? Öyle bakmak lazım biraz. Eren 5 maçta 5 gol attı kaç puan getirdi. Bu bir takım oyunu ama çok ön plana çıktı attığı gollerle. Bir yatırım yapıyorsun, eğer o yatırım daha fazla ediyorsa karlı bir yatırım yapmışız. Sonuçta biz burada yatırım yaptık. Genç oyuncular aldık. Bakın diğer takımlara ya genç oyuncuları kiralık aldılar ya da 30’un üzerindeki adamları alıyorlar. Şu an Türkiye’nin konjonktürü bu maalesef. Genç oyuncu kolay kolay buraya gelmek istemiyor. Transferler yaparken elbette çok zorlandığımız zamanlar oldu ama Galatasaray isminin büyüklüğü bize aslında her kapıyı açtı.
"Henüz erken"
Bruma’nın uzun yıllar Galatasaray’da oynamasını istiyoruz ama şu an sözleşme uzatma gibi bir düşünce için erken. Henüz bu konuda hiçbir görüşme yapmadık. Bruma özel bir oyuncu, sezon başı o yüzden ne kadarlık teklif gelirse gelsin satmayacağız dedik…