Galatasaraylı derindir
2018 Mayıs seçiminde başkan adayıydınız. Ama seçimde Mustafa Cengiz yeniden başkan seçildi. O günden bugüne, sizce Galatasaray’da gidişat nasıl?
-2018 Mayıs'ına göre daha iyi bir yerde olduğumuzu söyleyemem. Bunun tespitini yapmak lazım. Sportif manada gurur duyduğumuz 2 tane şampiyonluk var ama ticari ve idari açıdan, camia içerisinde yaşanan alışık olmadığımız olayları da öngördüğümüz zaman, camia olarak, geçen iki senede daha iyi bir noktada olduğumuzu düşünmüyorum. Bunun için de son derece üzgün olduğumu eklemek isterim.
Geçen seneki ibrasızlık sebebiyle bir mahkeme süreci daha olacak. Tabii herkesin gözü kulağı mart ayında yapılacak genel kurulda. Siz nasıl bir genel kurul bekliyorsunuz ve yönetimin seçime gitmeme tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Galatasaray isminin mahkeme koridorlarında geçiyor olmasından ve Galatasaray'ın davalarla uğraşıyor olmasından son derece mutsuzum. Bunu yakıştıramıyorum ve son derece üzgünüm. Genel kurulların havasını aslında yönetimler belirler. Bir önceki genel kurulda da öyleydi. Genel kurula gelmeden önceki divan toplantılarında bir takım üyelerimizle restleşmeler, “İbra etmek istemezseniz etmeyin” gibi çeşitli söylemler olmuştu. O güne gelene kadar zaten pek hoş olmayan atmosferde oraya gelindi. Ben sayın başkandan daha uzlaşmacı yaklaşım beklerdim ve bunu da o gün söyledim. Çünkü günün sonunda Galatasaraylılar, Galatasaray'ın iyiliği için çıkıp kürsüden fikirlerini beyan ediyor. Yönetimler de bu fikirleri olgunlukla dinleyip, Galatasaraylılar’ın katkı sağlamak için yaptığı eleştiriler olarak görmeli. En azından benim bakış açım bu. Ama maalesef gördüğümüz, iyi niyetli eleştiriden ziyade, bir ihanet ve hainlik olarak görülüyor.
Bu sözleri de Galatasaray'a hiç yakıştırmıyorum ama yaratılmak istenen algı bu oldu. “Bizi eleştiren bizden değildir” gibi bir yaklaşım gördük. Halbuki hepimiz Galatasaraylı’yız. Orada daha olgun davranılsa bu olay bu noktalara gelmeyebilirdi. Yapılan bu eleştirilerden sonraki konuşmalarda da gerek sayın başkanın konuşmasında gerek sicil kurulu başkanın yaptığı konuşmada, denetimden de bir arkadaşımız konuşma yaptı hepsinde yine genel kurul üyeleriyle inatlaşılır tonda, öyle bir içerikle konuşulunca maalesef öyle bir görüntü oluştu. Bu Mart ayında da yönetimin ayarlayacağı atmosfer gidişatı belirleyecek. Herkes yine gelip fikirlerini beyan edecektir. Sağduyuyla eleştirileri ve takdirlerini yapacak üyeler. Ben bu ibra konularından son derece sıkıldım. İnsanların da sıkıldığının farkındayım. Ama şunun da net bilinmesi gerekir: Herkes her şeyi beğenmek zorunda değil. Galatasaray son derece demokratik bir ortam. Herkes fikrini söyleyecektir.
Burada ibra edilen veya edilmeyen Galatasaray'ın futbol takımı ya da hocası değildir. Tam tersine oraya gerekli destekler veriliyor mu, istenen noktalarda gerekli dokunuşlar yapılıyor mu? Yönetim tarafından bu soruların cevapları değerlendiriliyor. Yani burada yaratılmak istenen sanki futbol takımının başarısına sıkıntı getirebilecek şeyler yapılıyor veya düşünceler belirtiliyormuş gibi! Aksine bu son derece yanlıştır. Ayrıca Galatasaray, sadece bir futbol kulübü değil, bir spor kulübüdür; bir sürü iştirakimiz var idari olarak. Dolayısıyla çok kapsamlı konular konuşuluyor. Bunu kişisel düzeye indirmek zaten yanlış bir yaklaşım.
ORTADA KOMPLO TEORİSİ YOK
Son genel kuruldan sonra özellikle siz, Burak Elmas gibi isimler sosyal medyada büyük lince maruz kaldınız. Siz, Galatasaray liseli olmanıza rağmen liseli bir diğer başkan Dursun Özbek'i de ibra etmemiştiniz. Ama bir algı oluştu ve linç sürdü. Yanlış anlaşıldığınızı düşünüyor musunuz ve bu olanlara üzüldünüz?
-Üzülmemek için insan olmamak lazım. Hele de benim gibi çocukluğundan beri bu camianın içinde bulunmuş, sporcusu olmuş, vücudunda neredeyse bu camia için sakatlanmamış yeri kalmamış birisi olarak, tabii ki çok üzülüyorsun. Yanlış anlaşılmalardan ziyade yanlış anlaşılmalara sebep vermek üzere hazırlanmış algı operasyonları olduğunu gördüm. Ama zannediyorum o gün bizi tenkit edenler kişilerin belli bir kısmı bu yanlış algıya kapılan iyi niyetli kardeşlerimizin bir kısmı da süreç devam ettikçe yapılan hatalardan o günkü uyarılarımızda ne kadar haklı olduğumuzu görmüşlerdir diye tahmin ediyorum. Ve tekrar ediyorum: Yapmış olduğumuz ortada komplo teorisi yok. Tam tersi ben herkesin ortasında 30 dakikalık sıkıcı bir sunumla sadece düşüncelerimi net olarak, neyi doğru görmediğimi açıkladım. Dursun Bey’i de Mustafa Bey’i de üç kriterde değerlendirdim. Bir temsiliyet. Galatasaray'ı nasıl temsil ettiniz, Galatasaray'ın haklarına nasıl sahip çıktınız bunu değerlendiriyorum.
İki seçilmeden önce neler taahhüt ettiniz, seçildikten sonra neler yaptınız. Üç ileriye dönük camiamıza hangi yol haritasını çiziyorsunuz, vizyonunuz nedir yani daha iyiye bizi nasıl götüreceksiniz bu üç kriterle değerlendireceğimi söyledim. Üç kriter açısından her iki başkanda da memnun olmadığım için ikisini de ibra etmedim. Edenlere de saygı duyuyorum, etmeyenlere de. Burada atlanan bir şey daha var, yine bir algı oluşturulmaya çalışıldı.
Liseli-lisesiz gibi ayrıştırmaya yönelik, gereksiz, Galatasaray'a hiç yakışmayan bir algı oluşturuluyor. Öyle bir şey olsa Mustafa Bey'in ilk dönemi de ibra olmazdı. İlk döneminde bir taahhüt vardı Mayıs’ta seçime gideceğim diye, bu taahhütü de yerine getirdiği için ibra oldu. Demek ki taahhütlerinizi yerine getirdiğiniz zaman camia sizinle bir sıkıntı yaşamıyor. Taahhütlerini yerine getirmediğinizde de camia size bunları hatırlatıyor. Bunun dışında farklı bir düşünceyle ibra etmemiş olanlar var mı bunu bilemem ama benim kriterlerim bunlardı herkesin düşüncesine saygı duyuyorum.
LİSECİLİK DİYE BİR ŞEY YOK
-Size göre "Derin Galatasaray" diye bir olgu var mı? Yine bu olgu üzerinden kafatasçılık olgusu da konuşuluyor?
Ben derin Galatasaray'ı hiçbir zaman kafatasçılık olarak düşünmedim ama derin düşünce yeteneğine sahip, Galatasaraylıları başkalarından ayrıştıran bir özellik olarak derin düşünce yeteneğine sahip ileriyi görme ve ileriye yönelik öngördüğü tehlikeleri hayata geçmeden uyarma yeteneği olarak gördüm her zaman. Bu manada her Galatasaraylı’nın derin olduğunu düşünüyorum.
Hem siz hem Dursun Bey liselisiniz ama Mustafa Bey o seçimi kazandı. Ama hâlâ lisecilik diye bir algı var?
Senelerdir sıkışan yönetimler bu konuyu bir şekilde ortaya atıp, bu konuyu kaşıyıp gündelik yaşanan sıkıntıları veya ulaşılamayan hedefler varsa, yerine getirilemeyen taahhütler varsa kendi sıkıntılarını örtbas edip gündemi değiştirmek için kullandıkları bir araç oldu maalesef. Ve buna da hâlâ paye veren insanlar var. Burada üzücü olan budur. Burada Galatasaray'ı biraz takip eden insan böyle bir ayrım olmadığını, hepimizin eşit olduğunu görür. Özel hayatlarımızda da hepimiz kol kolayız. Ve Galatasaray'ın bir sıkıntısı olduğu zaman herkesin bir araya nasıl geldiğini de biliyorsun. Dolayısıyla bunun algıda kullanılan bir oyun olduğunu düşünüyorum.
PARALI DEĞİL İÇERİDEN GELEN BAŞKAN
Siz şimdi “Olağanüstü ya da olağan seçimde ben buradayım” diyor musunuz?
Henüz daha bir seçim kararı alınmadığı için bugünden böyle bir şey söylemek insanları yanlış yönlendirmek olur. Bizim Galatasaray kültürümüzde de böyle bir şey yok. Ama ben aday olmadan önce de Galatasaray için çalışıyordum aday olduğumda da çalıştım ve şimdi de çalışıyorum; bu ömür boyu da böyle gidecek. Seçim kararı alınırsa buna net cevabımı veririm. Burada önemli olan isimler değil, seçime gidilen konjonktürde Galatasaray'ın ihtiyaçlarının ne olduğudur. Bunun en iyi nasıl karşılanacağıdır. Burada kişisel bir ego kesinlikle söz konusu değil. Bunu en iyi kim yapıyorsa o yapacaktır. Ama şöyle bir yanlış olduğunu düşünüyorum güçlü başkan söyleminden yola çıkarak. Güçlü başkan kimdir. Bence bunun tanımına bakmak lazım. Bunu kendi kulübümüzde de diğer kulüplerde gördük. Bana kalırsa güçlü başkan maddi olarak en güçlü olan başkan değildir. Bunun örneklerinin yürümediğini zaten görüyoruz. Bana sorarsan güçlü başkandır. Galatasaray'ı en iyi bilen, içinden gelen. Hataların, eksiklerin tespitini yapıp doğru röntgeni çekip, doğru tedaviyi yapacak ve en güçlü ekibi kuran başkandır en güçlü başkan.
HİSSE SATIŞI TEDİRGİNLİK YARATTI
Hisse satışlarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Yönetimler hisse alım ve satımını tabii ki genel kuruldan aldıkları yetkiler doğrultusunda yapıyorlar. Bunun tespitini yapmak lazım. Burada ilginç olan bir hisse alım-satım olayından ziyade sayın Cengiz'in "Ben buraya Galatasaray'ın hisselerini satmaya gelmedim" söyleminden sonra bu boyutta hisse satışına gitmesi üyelerimizde bir tedirginlik ve merak oluşturdu. Hisse satışının başlandığı andan geldiğimiz noktada büyük bir artış var. Burada maddi olarak kayıp da kulüp açısından ciddi boyutta mevcut. Bu öngörüldü mü görülmedi mi bence bu manada da üyelerimiz tedirgin.
Hepsinden öte Galatasaray şampiyonluk potasında bir takım. Her zaman da bu böyle olmuştur. Hocamız da Ocak ayı itibarıyla daha farklı bir Galatasaray göreceksiniz demişken ve bütün camia bu inanca gelmişken benim şampiyonluk konusunda hiç şüphem olmadı. Şimdi şampiyonluk yoluna giden takımın hisselerinin değerleneceğini öngörmek gerekir. Yönetimimizin de buna inanmamış olacağını düşünmüyorum.
Dolayısıyla şampiyonluğa inancımız varsa ve şampiyon olunca hisseler değerlenecekken bu bedelden hisselerimizi neden satmaya başladık gelir kazancı noktasına beklemeden. Bence asıl soru işareti bu. Hisse satış sebebini bu noktada anlayabilmiş değilim. O yüzden tedirginlik var. Bununla ilgili de hem başkanın hem yönetimin camiamızı bilgilendirmesi gerekir.
*ABD'de üniversite yıllarında basketbol oyanyan Ozan Korkut, 20 numaralı formasıyla California'da oynarken...*
*Ozan Korkut, üniversite döneminde NBA oyuncu yetiştiren NCAA 1. Lig’inde oynadı. Galatasaray Başkan Adayı California State Northridge Üniversitesi’nde hem okudu hem basketbol oynadı.*