Galibiyetten değerli
Belki değil kesinlikle tarihin en başarılı elemelerine gerektiği gibi nokta koymayı becerebilecek miydik? Yoksa ‘Şenol Güneş böyle final nitelikli maçları kazanmayı başaramıyor’ geyiğini bir kez daha mı dinlemek zorunda kalacaktık? Maç öncesinde en çok merak edilen konu buydu.
Karşılaşmanın başlamasına 10 dakika kalana kadar tribünler dolmayacak gibiydi ve bu da bir endişe konusu olabilirdi. Ancak takımlar sahaya geldiklerinde bu endişe de ortadan kalkmıştı. 4 yıl önce Konya’da Milli Takıma uğurlu gelmiş olduğumu düşünmek istiyordum, onun için tribündeki yerimi aldım.
Rakibin ulusal marşı sırasında yaptıklarımızın ne kadar utandırıcı olduğunu öğrenebileceğimiz bir zaman parçasını görebilecek miyim? Pek umudum yok. İzlanda’nın toplam nüfusunun 5’te 1’ini bir statta karşılarında görmeleri onlar için hiç olmamış birşey değildi ama böylesi bir dehşeti herhalde yaşamamışlardı.
Avuç içi kadar bir ülkenin takımı karşısındaki berbat bilançomuz da görmezden gelinecek bir durum değildi. Bugüne kadar oynadığımız 12 maçın sadece 2’sini kazanabilmiş olmamız düpedüz skandaldı. İzlanda’dan çok daha güçlü ülkeler karşısında bile bundan iyi bilançomuz vardı. Ancak bu kez koşullar değişikti ve zorda olan onlardı.
Bu maçta olanları doğru değerlendirebilmek için futboldan gerçekten anlamak gerekir. Daha önce Milli Takım çok daha güçlü rakipler karşısında benzer beraberlikler aldı ama onlar, utanılacak türden maçlardı. Rakibin tek kale oynayıp sayısız pozisyon bulduğu, topların direklerden döndüğü, çizgiden çıktığı, futbol ilahlarının bizi koruduğu maçlardı.
Bu kez durum çok farklıydı ve belki de uzun yıllar yapamadığımız birtakım işleri becerdik. Rakip 90 dakikanın hiçbir bölümünde oyunda etkili olup bizi endişelendirecek bir varlık gösteremedi. Şenol hocanın oyun planı muhteşemdi ve oyuncular da kusursuz denilebilecek şekilde uyguladı. Futbolumuzda bireylerin gerçekten değişmeye başladığı gösteren türden bir maçtı. Görebilene tabii.
Oyun beceri ve başarısının yanında sertlik düzeyi de yükselmiş Ay-Yıldızlılar karşısında bu kez bocalayan İzlanda idi. Kendisine gerekli olanı alabileceğini bilen Millilerimizin güvenli ve dengeli oyunu karşısında İzlanda da ihtiyatlıydı. Onlara karşı neyi yanlış ve eksik yaptığımızı nihayet öğrenmiş gibiydik. Güneş’in Okay Yokuşlu tercihi de bunun belirtilerinden biriydi.
Onlar da hesaplarının tutması için önce gol yememeyi düşünmeleri gerektiğini iyi biliyorlardı. Savunmayı sağlam tutup bizim hata yapmamızı bekler durumdaydılar. İlk önemli fırsat için 30.dakikaya kadar beklemek zorunda kalışımız da bundandı. Çok uygun bir durumda, Burak’ın henüz kafa vurmayı öğrenememiş olması nedeniyle fırsatı heba ettik.
İkinci yarıda oyunun çok değişmeyeceği belliydi çünkü İzlanda’nın galibiyet umudunu önemli ölçüde kırmıştık. Bizim gole dönük çabalarımız daha etkili olmaya başladı ama özellikle Burak’ın olağanüstü mücadelesine karşın gole dönük verimliliğinin eksik kalışı, en önemli engeldi. Onun, içerde kimse olmadığı için çok çaprazdan yaptığı vuruşun direkten dönüşü, maçın hoşluklarından biriydi. Benzer bir işi Yusuf Yazıcı da yaptı. Onunki gole daha yakındı.
İzlanda’nın artık kaybedecek bireyinin kalmadığı son dakikalarda yapacaklarının tehlikeli olabileceği açıktı. Bu bölümde bizim önemli fırsatlar bulabileceğimiz de bir başka gerçeklikti. Bunların ikisi de oldu. Onlar iki pozisyonda biraz yüreğimizi hoplatır gibi oldu ama bizim pozisyonlarımız daha netti.
4 yıl önce Konya’da 1-0 kazandığımız maçın verileriyle bu karşılaşmanın karşılaştırılması gerçeği açıkça ortaya çıkarır. O maçta İzlanda bizden çok üstündü ve son dakikalarda tam olarak tükenmiştik. Mucize bir serbest atış orada bizi kurtarmıştı. Burada ise bütünüyle oyuna egemendik. Gol atma sevdasıyla yapılacak çok adamlı hücumlar topu ağlarımızda görmemize yol açabilirdi. Şenol hoca da hesaplarını böylesi bir düşkırıklığına imkan vermemek üzerine yapmıştı.
Dünya şampiyona Fransa’dan iki maçta 4 puan alıp İzlanda karşısında 1 puana razı olmak elbette ki tatsız ama grup maçları başlarken bizim böyle bir sonuçla kapatacağımızı söyleyen birine ‘Hay ağzını öpeyim kardeşim!’ demez miydik? Böyle bir grupta lider olamadık diye ahlanıp vahlamak biraz şımarıklık olmaz mı?
Bugüne kadar kendimizi büyük favori olarak gördüğümüz Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası elemelerinde yaşadığımız fiyaskolar saymakla bitecek gibi değil. Bu kez başladığımız gibi bitirdik ve amaca ulaştık. Başta Şenol hoca ve futbolcular olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyoruz.