“Gecekonduları yıkalım!”
Ajansspor Yazarı Ahmet Çakır, “Gecekonduları yıkalım!” başlıklı bir yazıyı kaleme aldı. İşte Ahmet Çakır'ın yazısı...
Aslında Hurma’nın söyledikleri bilinmeyen şeyler değil. Temelinde, futbolumuzun çarpık düzeni ve bundan nemalananların olumlu yöndeki bir değişime izin vermeyişleri var olayın.
Futbol dünyamızı ‘zehirli bir bataklık’ olarak tanımladığımı okurlar bilir. Bununla övünüyor filan değilim. Tam tersine sıkıcı biri olma gibi yazarlık için çok tehlikeli duruma düşüyorum. Beni çok seven okurların bile böyle şeylerden sıkıldıklarını, penaltımız verilmedi, ofsayt kararı hatalıydı gibisinden günlük ıvır zıvırı tartışmayı yeğlediklerini biliyorum.
Zaten sorunların çözümüyle ilgili herhangi bir adım atılamayışında bu durum çok önemli bir rol oynuyor. Futbol düzenimizin ne kadar çarpık olduğunu hemen herkes biliyor ve söylüyor ama bunun değişmesi yolunda bireyler yapılmasını isteyen, yapmaya çalışanlara destek veren filan da yok.
Süleyman Hurma da bunların hepsini tepeden tırnağa çok iyi bilen bir futbol adamı. 40 yıla yakın süredir işin içinde. Bizde ve dünyada bu işin nasıl yürüdüğünü tam anlamıyla “tahsil etmiş.” Önemli görevlerde de bulunmuş. Ancak hepsindeki sıkıntıları görüp günün birinde kendi düzenini kurmuş. Birkaç yıl önce bugünkü durumunun rüyasını bile göremeyecek olan F. Karagümrük’ü nereden nereye getirdiği ortada. Ancak bunu mutluluk verici bir durum olarak görmüyor. Çünkü bu kadar berbat bir futbol ortamında herhangi bir başarının mutluluğunu yaşayabilmek de kolay değil.
Futbolumuzun daha iyi yönetilmesi için bugüne kadar hiçbir şey yapılmamış değil. Ancak bunlar tam anlamıyla derde deva olabilecek işlerden çok pansuman niteliğindeki birtakım gelişmeler olarak kalmış. Bugün devlet desteğinin çekilmesi halinde birkaç yıl içinde kulüplerin yüzde 75’inin kayyum eline kalması işten bile değil.
‘Ben gelsem şunu yaparım bunu ederim’ türünden palavraların bir anlamı yok. Mevcut düzen, kulüplerin daha iyi yönetilmesine imkan vermiyor. Gelen yönetimler kulüplerin devasa sorunlarını çözmek yerine transfer yapıp günlük başarı kazanmayı önemsiyor. Zaten gerçek sorunları görüp öğrenene kadar da görevde kalamıyor.
Yıkımın önemli nedenlerinden biri transfer. Büyük paralarla yapılan transferlerin önemli bölümünün hatalı olduğu görülüyor. Gayet doğal çünkü bu düzende doğru transfer yapılamaz. İşe yarayacak oyuncuyu senden önce alacak, bu konuda senden çok daha organize çalışan dünya kadar kulüp var. Sana ıskartalar ve sorunlu adamlar kalıyor. Arada birkaç isabetli iş yapıldığında her şey halloldu sanılıyor.
Altyapıya filan kimsenin kulak astığı yok. Yönetimler bu konuda sürekli tekrarlanan birtakım laflarla vaziyeti idare ediyor. Oyuncu yetiştirilmesi konusunda hemen hiçbir şey yapılmıyor.
Yapılan statlar atıl kalıyor. Bunların daha akıllıca yapılması ve işletilmesi gerekiyor. Yıllar önce M. United müzesini gezerken buraya 5 milyon sterlin harcandığını öğrenip bunu boşa harcanmış bir para olarak gördüğümüzü söylemiştik. Oysa bu para 1 yılda çıkarılmış. Sonrasında müze para basıyor. Biz de böyle şeyler yapıp statları sürekli yaşar hale getirmeliyiz.
Zeminlerle ilgili sorunların çözümü yokmuş gibi davranılıyor. Stadı yaparken bunları da iyi düşüneceksiniz. Amsterdam Arena’nın zemini bir sezonda 8 kez değişiyor. Yeni çimler de dışarda yetiştiriliyor. Stadın güneş alıp almamasıyla ilgili her şey gerektiği gibi hesaplanmış.
MHK’nın ve TFF’nin öteki kurullarının inanılıp güvenilecek hiçbir tarafları yok. Çarpıklıklar ve tutarsızlıklar saymakla bitecek gibi değil. Bu konuda Avrupa’da en kötü düzeni sürdüren iki ülke var. Biri Türkiye, öteki de Bosna Hersek.
VAR önemli ve gerekli bir yenilik. Ancak onunla ilgili sorunlar da var. Mevcut düzen her şeyi yozlaştırıyor. Yorumcular, futbolumuzun önemli sorunları arasında. Hiçbir ciddi konu gündeme getirilip tartışılmıyor. Varsa yoksa transfer ya da maçlarda olup bitenlerle ilgili tartışmalar. Ayrıca, büyük bir çoğunluğu da kendilerini büyük kulüplerin birer elemanı gibi görüyor. Utanılacak durumdalar.
Futbolumuz korkunç biçimde geri gidiyor. Avrupa Şampiyonası katılım gibisinden bazı başarılarla kendimizi aldatmayalım. Yıllardır takımlarımız Avrupa Kupalarında hiçbir şey yapamıyor. Bizimkilerin 10’da 1 bütçesine sahip Partizan, Slavia Prag gibi ekipler çok daha başarılı olabiliyor. Çünkü kendi oyuncularını yetiştiriyorlar.
Daha bunun gibi bir yığın durumu cesaretle ortaya koyuyor Süleyman Hurma, çareyi de söylüyor. Ligi, Kulüpler Birliği şirketi yönetmeli. Bu, hiç bilinmeyen, yeni bir fikir değil. Mehmet Demirkol ve Uğur Meleke başta olmak üzere pek çok arkadaşımız yıllardır yazıp söylüyor. TFF’nin rutin işlerle ilgili daha sınırlı bir işlevi olmalı.
Önerdiği işlerin yapılmasında hemen hiçbir zorluğun bulunmadığını belirten Hurma, 5 yıl içinde büyük bir toparlanmanın ve ardından da sıçramanın gerçekleştirilebileceğini vurguluyor. Ancak bu yolda hiçbir umudunun bulunmadığını da hemen ekliyor.
Hurma’ya göre bu berbat gecekondunun tamamen yıkılıp yerine düzgün bir yapının kurulması için gereken her şey bu ülkede var. Ancak mevcut düzenden nemalananlar da alabildiğine güçlü. Onlar, böyle bir radikal adımın atılmasına izin vermez. Bizim yapabileceğimiz de bunları anlatmaya çalışmak.
Süleyman Hurma’nın her harfinin altına imzasını atabileceğim söyleşisinden bazı bölümleri kendimce aktarmaya çalıştım. Çok azınızın ilgisini çekeceğini ve bunun en az okunan yazılarımdan biri olacağını adım gibi biliyorum. Sorunlarımızı bir türlü çözemeyip batağa saplanmamızın nedenlerinden birinin bu olduğunu da siz bilin.