Gerçek şampiyon Trabzonspor!
Ajansspor.com yazarlarından Ahmet Çakır, Trabzonspor teknik direktörü Abdullah Avcı ile bir röportaj gerçekleştirdi. İşte detaylar.
Avcı'nın değişik yaklaşımları var
Abdullah Avcı herhangi bir teknik adam değil. Bazılarına pek kendini beğendiremese de gerek Başakşehir’deki başarısı gerekse Milli Takım serüveni gibi durumlar ve hatta kısa süreli Beşiktaş çalışması yeterli kanıtı oluşturuyor.
Fakat hayır, onun değerinin anlaşılması için bunlar pek yeterli değil. Futbolla ilgili değişik yaklaşımları var ve ne yapmak istediğini işi lafa boğmadan anlatıyor. Bununla da kalmayıp söylediklerini yapıyor ve yaptırıyor. Bunların önemini ve değerini futboldan gerçekten anlayanlar iyi bilir. Takdir edenler de oluyor.
Tabii Avcı’nın devraldığı takımın ne durumda olduğunu da hatırlamak gerekiyor. Geçen sezonun yıkımının ardından gelen bu korkunç başlangıç, pek de kolay ortadan kaldırılamayacak bir dağınıklık oluşturmuştu. Bunun yarattığı sıkıntıyı ancak yaşamış olanlar bilir.
Trabzonspor şaka kaldıramayacak durumdaydı
Trabzonspor’un sezon başındaki 8 maçlık bilançosu, küme düşmeme mücadelesini işaret eden bir yıkımdı. Geçen sezonun şampiyonu Medipol Başakşehir’in sezonu nasıl sürdürüp kapattığına bakarsanız bunun fantezi filan olmadığını da anlayabilirsiniz.
8 haftada alınabilecek 24 puanın sadece 6’sını bulabilen Bordo-mavili takım hiç şaka kaldırmayacak durumdaydı. O takımın oyuncularının ne halde olacağı gibisinden durumları kolaylıkla kestirebilirsiniz.
İlginç hesaplar, şaşırtıcı dökümler
Böyle bir ortamda göreve başlayan Abdullah Avcı 32 maçta Trabzonspor 65 puan toplamış. Bunun ne anlattığına biraz daha yakından bakmakta yarar var. Bundan önceki iki sezonun şampiyonlarının 34 maçta 69 puanı vardı. Yani maç başına 2 puanı, kılpayı sözünün tam anlamını verecek şekilde geçiyorlardı. O bakımdan Avcı’nın 32 maçta 65 puanı bundan bir kılpayı daha iyi. Geçen sezon Bordo-mavili takım 34 maçta 65 puan topladı ve biliyorsunuz son iki maça kadar da şampiyonluk adayıydı.
Ligin analiziyle ilgili en derin hesapları yapanların bile bu ayrıntıları ne kadar yakalayabileceklerinden kuşkuluyum. Oynadığı oyunla ilgili başka veriler açısından da Trabzonspor’un bu sezon yaptıklarının daha iyi incelenmesi gerektiğini söylüyor Avcı. Kendi döneminde yedikleri gollerin yarısının penaltılardan oluşu gibi ayrıntılar elbette ki ilginç. Geçen sezon Trabzonspor’un oyun içinde önce ele geçirip sonra yitirdiği puan toplamının 30’un üzerinde oluşu gibi bir hesaplamayı da bugüne kadar hiçbir yerde okumamış ve işitmemiş olduğumu da itiraf etmeliyim. Birileri palavradan birkaç rakamı analiz diye önümüze sürerken, bu kadar derinlikli bir bakış beni bile şaşırttı.
Hayır, ne kadar büyük başarı kazandım filan diye bir şişinmesi filan yok Avcı’nın. Onu hiç sevmeyenler bile bunu bilir. Bu sezon olupbiten pek çok şeye değişik gözlerle bakabiliyor. Önümüzdeki sezon çok daha iyisini yapabilmek için de hazır görünüyor.
Onun ilk iş olarak takım savunmasını oturttuğu, Trabzonspor’un sahaya daha sağlam bastığı, bunun sonucu olarak şampiyon ve onu izleyenlerden daha az yenilgisi olduğu (Onun döneminde sadece 3 maç) görünen-bilinen ama pek üzerinde durulmayan noktalar. Hücum bölgesindeki sayısal yetersizlik nedeniyle daha fazlasını yapamadıklarını da içtenlikle belirtiyor. Oradaki oyunculara binen ağır yükü dağıtabilecek olanak bulamadıklarını vurguluyor.
Kasketin önemi
Saha içinde yapılan ve yapılamayan işlerin yanında saha dışında atılan adımlar da önemli. Özellikle kasket olayı, Trabzonspor’un tarihinden güç alarak daha ileri doğru sıçraması yolunda bir simge haline gelebildi. Uzaktan bunu Avcı’nın ilginç bir buluşu olarak görmüştüm ama içtenlikle öyle olmadığını söyledi. Kulüpteki fotoğraflarda rahmetli Özkan hocanın ve özellikle de Ahmet Suat’ın kasketli fotolarını görmüş. Kendisinin de taa Kasımpaşa yıllarından böyle bir kasket merakı varmış (Bilirsin, sen de Balatlısın, diyor burada). “O günlerde araya bir de Süper Kupa sıkıştırınca işler epeyce yoluna girdi” diye anlatıyor bu kapsamda yaşananları. “Bunları herhangi bir hesap kitapla yapmadım, kendiliğinden gelişti durum” diyor. Eh, çoğu zaman işin güzelliği de buradadır zaten.
"Başarıya ulaşmış gibi haykırdığımız zamanlar oldu"
Salgın döneminin zorluklarını herkes biliyor. “Haftada üç maç yapınca, hangi haftada olduğumuzu unuttuğumuz durumlar oldu” diye başlıyor bunu anlatmaya. “Elbette ki en sarsıcı olanı testlerdi. Düşünün bir anda en iyi 2-3 adamınızı oynatamayacağınız bir durumla karşılaşabiliyorsunuz. Onun için testlerden negatif haberleri geldiğinde maç kazanmış ya da başka bir başarıya ulaşmış gibi haykırdığımız zamanlar oldu” diye sürdürüyor.
Salgın dönemindeki zorluklardan birinin de seyircisizlik olduğunu, futbolla hiçbir ilgisi bulunmayanlar bile kolaylıkla anlayabilir. Peki, maçlarda taraftarların olmayışı ille de kötü birşey midir? Başka şekilde söyleyelim: Kimi durumlarda tribünde taraftarınızın olmayışı avantaja da dönüşebilir mi?
"Beşiktaş'ta sıkıntı yaşadık"
Evet, sorum yorumlu ama o buna gerektiği gibi yanıt verebilecek donanıma sahip. “Dediğin durumla ilgili sıkıntıyı Beşiktaş’ta yaşadık. Bir şeyleri oturtmaya çalışırken bir top geri oynandığında tribünler öfkeyle ayağa kalktı. Bunun, takımı nasıl etkilediğini, oyuncuları nasıl düşürdüğünü ve işimizi ne kadar güçleştirdiğini kimse görmek istemedi” diye başlayıp şöyle sürdürüyor:
“Burada da Trabzonspor taraftarının ne kadar tutkulu ve müdahaleci bir kimliğinin olduğu biliniyor. Bir şeyleri oturtmaya çalıştığımız dönemde Beşiktaş’takine benzer tepkilerle karşılaşsak elbette ki sıkıntı çekebilirdik. Çünkü o tepkiler bazı oyuncuları çok etkileyebiliyor. Bir köprüden geçerken kendi arkadaşının omuz atmasıyla suya düşmeniz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Gördüğünüz gibi hep birlikte köprüden başarıyla geçti ve şimdi daha fazlasını yapabilecek durumdayız.”
Ne yapılması gerektiğini biliyoruz, yapacağız
Avcı’nın gelecek sezon planlamalarıyla ilgili keşke bütün söylediklerini yazabilecek olsaydım. Ancak “Önümüzdeki sezon da bütün takımlarımız henüz hazır olmadıkları gerekçesiyle Avrupa Kupa'ları elemelerinde dağılıp giderler mi?” diye başlayıp “TFF futbolla ilgili pek çok şeye nasıl seyirci kalıyor?” diye ben kışkırttım onu.
Planlarımız hazır
O nedenle söylediklerinin zararsız olanlarını yazmakla yetineyim: “Gelecek sezonla ilgili her türlü planımız hazır. Transfer çalışmalarımızı mümkün olabilecek en kısa sürede bitirip gelecek sezona gireceğiz. Sezon açış tarihimiz de başka yapacağımız işler de planlandı. Bizim elimizde olmayan bazı durumlar var, onlarla ilgili her türlü önlemimizi de alıp gerekeni yapacağız.”
Ödenen anlamsız paralar...
Bordo-mavililerin geride kalan sezonlardaki transfer çılgınlığının gündemden kalkmış olması, sanılandan çok daha önemli bir durum. Bunda elbette ki Avcı’nın da payı var. Eldekilerden hiçbir fazlası olmayan bir yığın adam için ödenen anlamsız paralarla kulübün daha büyük yıkıma götürülmesi gibi saçmalıklar, artık ortalıktan kalkmış durumda. İhtiyaç olduğu görünen yerlere özenle seçilip alınacak birkaç adımla sınırlı bir transfer politikası yeterli olacak.
Şampiyonluk adayı
Yazamadıklarımla birlikte dinlediklerimden edindiğim izlenim, Trabzonspor’un önümüzdeki sezonun şampiyonluk adayları arasında adının epeyce yukarı yazılması gerekliliği oldu. Avcı’nın kendine güveniyle birlikte takımın ve kulübün yönetim açısından çok hızlı biçimde derlenip toparlanması, bu izlenimi güçlendiriyor. Baksanıza, Ahmet Ağaoğlu dostumuz bile sanki Avrupalı bir başkan olmak niyetinde. Son zamanlarda pek ortalıkta görünmüyor. Özellikle takımla ilgili bütün söylenecekleri Avcı dile getiriyor. O şimdi başlangıçta bazı tepkiler görmüş olsa da, doğru bir teknik adam seçmiş olmanın rahatlığını yaşıyor.