Güneş: "Hedefimiz ilk 10’a girmek"
"Özkan hoca ve Ahmet Suat hocanın üzerimde emekleri büyüktür"
Özkan hoca ve Ahmet Suat hocanın üzerimde emekleri büyüktür. Özkan hoca ile takım arkadaşı da oldum, sonrasında o kulüp başkanlığına kadar çeşitli kademelerde hizmet verdi. Teknik adam olarak tarzları farklıdır. İnsani yönden de dünyaya bakışları değişiktir. İkisinin de kendilerine göre doğruları var. Bunlarla da başarıya ulaşmış durumdalar. Özkan hoca oyuncunun gelişimi konusunda ısrarlıdır, Ahmet Suat hoca o sırada mümkün olanı yapmayı daha çok önemser. İkisi de disiplinli, çalışkan ve işlerini en iyi biçimde yapma çabası içindeki örnek insanlar. Trabzon’un yükselişine, genel kültürüne katkıları var. Çok değerli insanlar, onlar bize yön verdiler, yol gösterdiler.
"Burak çok mesafe aldı. Belki hala eksikleri var ama hep değişiyor, gelişiyor."
Öğrenmenin yaşı yok. Kendinize duvar örerseniz gelişime karşı çıkmış olursunuz, sıkıntı yaşarsınız. Başarılı insanların arkalarında bir birikim var ama orada duramazlar. Daha fazlasını yapmak zorundalar. Hepimiz gelişime açık olmak ve buna uymak zorundayız. Dünya değişiyor, gelişiyor. Geçmişte futbola tıbbi yaklaşımlar bile farklıydı. İşin psikolojik boyutu var. Hepsini bilmek ve değerlendirmek zorundasınız. Futbol kültürü içinde önce bir çalışma alışkanlığı ediniyoruz. İdmanlar filan. Sonrasında sürekli çalışan bir zihin size değişimi öneriyor, buna uymak zorundasınız… Burak çok mesafe aldı. Belki hala eksikleri var ama hep değişiyor, gelişiyor. Hayata bakışı da değişiyor. Ama biz onu maçlardaki başarısıyla değerlendiriyoruz. Gol attıysa herseye iyi atamadığı zaman herşeyi kötü. Öyle değil, iyi bir yolda ve gelişimi sürüyor.
"Çağlar Söyüncü beklemeyi bildi ve o dönemi eğitim olarak gördü."
Çağlar Söyüncü beklemeyi bildi ve o dönemi eğitim olarak gördü. Onu çalıştıranlar da bunu ona anlattı. Sonra görev geldiğinde hazırdı ve bunun yararını gördü. Başka türlü de davranabilirdi ve bundan en büyük zararı da kendisi görürdü. Oyunculara ‘bundan bişey olmaz’ diye bakmak doğru değil. Oraya gelmiş adam mutlaka bişey olur ama bu pek çok şeye bağlı olabilir. Kendi çabasının yanısıra teknik adamın yaklaşımı, çevre koşulları, arkadaşlarıyla ilişkiler hepsi belli derecede önem taşır. Ama sonuçta belirleyici olan kendi tavrıdır ve o da en doğrusunu yapmıştır.
"Kitap okumanın önemini mutlaka anlatabilmeliyiz."
Kitap okumanın önemini mutlaka anlatabilmeliyiz. Öncelikle alışkanlık gerekli. Ben futbola yeni başladığım dönemdeki ağır bir sakatlık nedeniyle okumaya başlamıştım. Sürekli tavana bakarak zaman geçirmenin çok zor olduğu bir ortamdı ve okumak ilaç gibi gelmişti. Gerçi başlangıçta biraz sıkıldım ama sonrasında giderek bir alışkanlık ve sonuçta neredeyse tutku haline geldi… Futbolumuzun gelişimi konusunda bulunulan ortamın mimari yapısı bile önemli. Biz örneğin, hiç uygun ortamlarda yetişmedik, taşta-toprakta futbol oynadık ama sonraki yıllarda gördük ki bunun bize kazandırdığı pek çok şey olmuş. Her şeyden önce güçlüklerle mücadele etmeyi öğrenmişiz. Taşların üzerinde oynarken, minicik bir limon kabuğuna bile ayağınızla hükmetmeye çalışıyorsunuz. Kale, evinizin kapısı. Hiç olmayacak vuruş şekilleri filan geliştiriyorsunuz. Bunun gibi bir yığın durumun size neler kazandırdığını yıllar sonra farkediyorsunuz. Bunları yorumlamayı, değerlendirmeyi kitap okuyarak öğreniyorsunuz. Edindiğiniz bilgiler ve donanım sayesinde ‘demek ki böyle oluyormuş’ diyorsunuz.
"Geçmişte her şeyini bilmeden, kendi doğal gelişimi içinde yapmış..."
Hayatta karşılaştığımız engelleri, önce onları aşmak sonra da yükselmek için basamak olarak kullanmayı öğrendik. Belli bir noktadan sonra hiçbir güçlük bizi önleyemez hale geldi. Çünkü nasıl üstesinden gelebileceğimizi biliyorduk. Geçmişte her şeyini bilmeden, kendi doğal gelişimi içinde yapmış, sonra da bunu yorumlamasını öğrenmiştik. Bu da bir birikim anlamına geliyor ve çok işinize yarıyor. Bunları yerli yerine oturtabilmek için de okumanın büyük önemi var.
"Kaleci olurken hiçbir teknik eğitim görmedim"
Kaleci olurken hiçbir teknik eğitim görmedim. Ama denize atlama şeklimizden tutun da ağaçlara çıkmaya varıncaya kadar bizim zaten doğal olarak sürekli yaptığımız şeylerin kaleciliğe yararı olduğunu gördüm. Aslında kalecilik için başta boy olmak üzere çeşitli dezavantajlarım vardı ve zaten ilerde oynamayı seviyordum. Günün birinde kaleye geçmek gerekli oldu ve onu da iyi yapabildiğimi gördüm.
"Güneşin doğuşunu batışını bile pek anlamlandıramadan izlerdik"
Güneşin doğuşunu batışını bile pek anlamlandıramadan izlerdik. Sabahleyin güneşin doğuşunun da akşam batışının da çok güzel olabildiğini görür, bunu keyifle seyrederdik ama bunun ne olduğunu bilmezdik. Sonrasında bunun ne olduğunu öğrendik. Dünya dönüyor, sabah güneş çıkıyor akşam da batıyordu. Bunun ne işe yaradığını, anlamının ne olduğunu sadece fiziksel olarak değil başka yönleriyle de öğrendik. Sosyolojisi, felsefesi, hayatı oluşturan öteki yönleri hayatımızı oluşturan etkenlerdi. Bunları spora da uygulamak mümkün ve bunu yapmaya çalışıyoruz.
"Sabah 06.30’da Riva’ya gelir, 1 saat kadar yüzerim. "
Hayatımdaki en önemli değer çalışmaktır. İşi dışında pek hobileri filan olan biri değilim. Çok sadece bir hayatım var. Gece hayatı filan bana göre değil. İki akşam üstüste arkadaşlarla filan yemek yeme durumu olsa dağılırım ben. İşime odaklanmakta zorlanırım. Dolayısıyla pek bu tür ortamlarda bulunamıyorum… Gündüz yemek yemişsem akşam az yemeğe çalışırım… Sabah 06.30’da Riva’ya gelir, 1 saat kadar yüzerim.
"Kulüp takımından daha dolu bir programım var ve geceli-gündüzlü çalışıyorum"
Milli takım hocasının fazla bir işi olmadığı düşünülür. İsterseniz o şekilde de yapabilirsiniz ama ben öyle değilim. Kulüp takımından daha dolu bir programım var ve geceli-gündüzlü çalışıyorum. Bunu bir fedakarlık olarak filan görmüyorum, ben böyle yaşamaktan hoşlanıyorum. Çalışmak benim yaşama biçimim.
"Fedakarlıkta bulunan eşimdir, çocuklarımdır. "
Fedakarlıkta bulunan eşimdir, çocuklarımdır. Tabii ki çocukların yetişmesi, evin işleri ve daha pek çok şeyi üstlenerek benim rahat çalışmamı sağlıyor. Benim durumumdan yakınırsa bunda haklıdır ama benim de durumum ortada. Ben de üzerimdeki her türlü sorumluluğu en iyi biçimde taşımaya çalışıyorum. Eşimin de çocuklarımın da benden dolayı, yani sanki önemli bir makam sahibiymişim gibi övünmeleri filan gibi şeyler yoktur. Bunlar bizim aile değerlerimiz içinde yeri olan şeyler değil. Herkes gibi insanlarız biz, başka türlü düşünmez ve davranmayız.
"Tamam, biz Fransa’yı yendik, bunları niye yenemeyelim filan deniyor ama gerçekler de ortada…"
Avrupa Şampiyonası kuralarının çekilmesinden sonra yorumcuların bizi hemen gruptan çıkarmalarını iyi tarafından alıyorum. Elbette ki herkes gruptan çıkmamızı istiyor ve buna dönük düşünceler açıklanıyor. Tabii bunu irdelemeye kalktığınızda durum biraz daha değişik. Örneğin, grubun en zayıfı olarak görülen Galler bile dünya sıralamasında bizim üstümüzde (22.sırada, biz 29’dayız). İsviçre de zorlu rakip. İtalya belli zaten… Ancak biz bunları anlattığımızda haliyle herkes anlıyor. Tamam, biz Fransa’yı yendik, bunları niye yenemeyelim filan deniyor ama gerçekler de ortada…
"Açılış maçının İtalya ile bizim aramızda olması harika"
Açılış maçının İtalya ile bizim aramızda olması harika! Aslında biz o maçta sonuç sıkıntısı içinde olmayacağız ve işin tadını çıkarmaya çalışacağız. Tabii dünya vitrinine çıkmış olmanın önemini ve değerini gerektiği gibi değerlendireceğiz. Yenilmemiz ya da berabere kalmamız bişeyi değiştirmez, kazanırsak muhteşem bişey olur. Bütün dünyanın bizi seyredeceğini düşünmek haliyle futbolcularımızı da olumlu yönde etkileyecek.
"Diyelim ki bütün maçlarımızı kaybettik ve gruptan çıkamadık. Olabilir"
Diyelim ki bütün maçlarımızı kaybettik ve gruptan çıkamadık. Olabilir. Bu takım sadece 2020 için kurulmadı, en az 10 gidecek bu takım. Hep ilerleyecek, gelişecek ama arada başarısızlıklar da olacak, yenilgiler de yaşanacak. Çıkamazsak kıyamet kopmaz. Eksiğimizin ne olduğunu iyi analiz edip tekrar yola devam ederiz. Bugünkünden daha iyi oyun oynayacağız ve bunun sonucunun iyi olacağına elbette ki inanacağız. Gruptan çıkmayı herkes istiyor, ben çok daha fazlasını istiyorum: Niye finale kadar gitmeyelim? Amacımız bu. Bunun için çalışacağız. Ama herşeyini düşünmek zorundayız.
"Azerbaycan ile bir hazırlık maçı da yapabiliriz."
Bakü’ye gittik kamp yeri bakmak ve öteki işler için. Büyük sevgi gördük. Televizyona çıktık. Bizi bağırlarına bastılar şimdiden. Tekrar gidip hem kampla ilgili ayrıntıları planlayacağız hem de bir basın toplantısı yapmayı düşünüyorum orada. Azerbaycan ile bir hazırlık maçı da yapabiliriz. Tabii ki evimizde oynayacağımız duygusunu bize şimdiden yaşatıyorlar. Maçlarda da tam bir destek göreceğimizi biliyoruz. Bu açıdan şanslıyız.
"Milli Takım her maçını kazanmalı."
Milli Takım her maçını kazanmalı. Çünkü geleceğe hazırlanıyoruz filan gibi durumların burada geçerliliği yok. Elbette ki böyle dönemler olur ama özünde Milli Takım her maça kazanmak için çıkar. Hedefimiz Avrupa’da ilk 10’un içinde yer alabilmek ve şu anda o yoldayız.
"İlerleme için kısır çekişmelerden kurtulmalıyız. "
İlerleme için kısır çekişmelerden kurtulmalıyız. İyi bir işi o yaptı bu yaptı tartışmaları içinde heder etmemeliyiz. Kötü yapılmış iş için de sürekli birbirimizle didişmenin bir anlamı yok. Onu daha iyi nasıl yapabiliriz, onu düşünmeliyiz. Ortada başarı olduğunda bunu paylaşma kavgasına girişip başarısızlıkta da kapışma saçmalığıyla bugüne kadar çok vakit kaybettik. Bundan sonra hepimiz birbirimize sarılmalıyız. Futbolumuz iyiyse bu hepimizin çıkarına. Ekonomimiz için de bu böyle siyasetimiz için de.
"Bundan sonrası için de en büyük hedefim Milli Takımın 2222’de tekrar Dünya Kupasına katılmak"
Bundan sonrası için de en büyük hedefim Milli Takımın 2222’de tekrar Dünya Kupasına katılmak. 2002’den sonra bir kez daha bunu yapabilmek büyük mutluluk olacak. Muhakkak ki böyle bir mutluluğu ülkeme, insanlarıma yaşatmayı çok istiyorum. Kişisel bir amaç ve hedef peşinde değilim, hepimizi mutlu edecek işlerin peşindeyim.
"Herhangi bir başarıyı ‘Jenerasyon’a bağlamak pek geçerli değil"
Herhangi bir başarıyı ‘Jenerasyon’a bağlamak pek geçerli değil. 1954’ten 2002’ye kadar 48 yıl Dünya Kupasına katılamadık. O süre içinde hiç mi jenerasyon gelmemişti? Hem de ne jenerasyonlar geldi geçti… Demek ki başka şeyler de gerekiyor. Başarıyı jenerasyonla açıklayabiliyorsak başarısızlığı da aynı şekilde değerlendirmemiz gerekir. Buna da hiç kimse itibar etmez.