Hadi Biraz Eselim Artık !
"Ben bu takımın askeriyim ve her zaman emrindeyim. "Gel" desinler, koşa koşa gelirim. "Git" desinler, böylesi hayırlıymış der ve sesimi çıkartmadan giderim. Biz böyle Trabzonspor sevdasıyla büyüdük" demiş Hami Mandıralı; Vahid Halilhodzic'e denize düştük diye sarıldığımız ve Hami'yi takımı o günlerde toparlamasına rağmen gönderdiğimizde...
Sahiden de "Git" dediler ve gitti. "Gel" dediler aşkı için geri geldi.
Trabzonspor, tarihinin en kara günlerini İbrahim Hacıosmanoğlu döneminde yaşamış olsa gerek. Bundan önceki başkanlık seçiminde İbrahim Hacıosmanoğlu, Muharrem Usta'yı geçerek başkan olduğunda büyük çoğunluk sevinmişti; siyasete bulaşmayacak bir başkan seçildi sanılmıştı. Oysa ki tutarsız açıklamalar, plansız adımlarla, maddi kaynakları futbolcu yoğunluğuyla görüntü yapmak için harcayan başkan, mitinglerde boy göstermekten çekinmediği gibi her fırsatta siyasi açıklamalar yaparak tarafsız duruşun üzerinde de adeta tepindi ve taraftar arasında da kutuplaşmaya sebep oldu.
Ağır duruşla kaba söylem birbirine karıştı. Taraftarın duymak istediklerini söylemekle başkanlık olmazdı. "Yapılacak edilecek" oyalamalarına değil icraata ihtiyaç vardı. Olmadı.
Pahalı oyuncularla Anadolu fırtınası kimliğinden uzaklaşan Trabzonspor, alt yapısını ne ara dinamitle patlattı bilinmez, aldığı yıldızların maddi yükü altında ezildiği gibi o yıldızların sportif anlamda getirisini de göremedi. Hayallerimizde yıldız tozları, sahada üst üste başarısız sonuçlar, şehirde dikilmemiş bir şike anıtı, 7. şampiyonluk söylemde ve otobüsümüzün üzerinde bir kupa işareti olarak kaldı.
Şike sürecinde ciddi bir duruş gösteremeyen kulüpte "Bir aya kadar kupayı getireceğim"le başlayan İbrahim Hacıosmanoğlu'lu sürecin sonlarında taraftar içinden: "Şikeye odaklanmaktan şimdiye odaklanamıyoruz" gibi saçma sesler bile yükselmeye başladı. İnsanların ne ara haklılıklarından vazgeçebildiği merak konusuyken, yönetim ve taraftarın şike sürecindeki omuz omuza mücadelesi sahadaki başarıyı nasıl olumsuz etkileyebilir cidden akıl almıyor. İkisi ayrı ve aynı anda yürütülebilecek ve yürütülmesi de gereken mücadeleler. Birine harcanan enerji diğerinin enerjisini azaltmaz.
Şike sürecini yönetmedeki başarısızlığın yanı sıra; sahadaki ruhsuz oyun, sportif anlamdaki hayal kırıklıklarına Passolig uygulamasının eklenmesi de tuz biber oldu. Seyirci zevksiz maçlar için sahaya gelmek istemez oldu. Dikiş tutturamayan hocalar, "O giderse ben de giderim" diyip bir sürü hocaya inat koltuğunu terk etmeyen İbrahim Hacıosmanoğlu, dökülüp saçılan milyon dolarlar, kısa süreli umutlar, "Yıldız geldi yıldız geldi" nidalarının yerini alan yıldız tozları, daha 4.haftaya varmadan sönen heyecanlar içteki bordo mavi ruhu küstürdü. Yıldızlar toza döndükçe Trabzonspor maddi anlamda gitgide batağa saplanıyor ve hiç kuşkusuz üzerimizdeki formalar soluyor, futboldan dahi soğuyacak kadar uzaklaşan insanlara dönüyorduk.
Ve gün geldi. Siyasete bulaşır diye seçilmediğine bir önceki seçimde sevinilen Muharrem Usta başkan oldu. Yine çoğunluk sevindi. Mütevazi tavırları, düzgün ve güçlü konuşmasıyla birikimi ve hevesi belli olan Muharrem Usta bir heyecan yarattı.
Ancak bütçeyi düzeltmek için elinden geleni yapan, demeçlerindeki beyefendilik ve düzgünlükle bir başkana yaraşır özellikleri dikkat çeken Muharrem Usta'nın , daha futbolcuyu almadan almış gibi onunla yan yana fotoğraf çektiren diğer başkanlarımızı anımsatan Lucescu açıklamaları heyecanımı dizginledi diyebilirim. Madem bir iletişim yok o zaman neden yapıldı bu açıklamalar?
Başkanlık yarışını kazandığı gün şunları söylemişti Muharrem Usta: '' Mircea Lucescu benim çok yakın arkadaşım. Kendisiyle sürekli görüşüyorum. Şu anda bir takımı çalıştırıyor ve onu zor durumda bırakmak istemem. Ama önümüzdeki sezonun başından itibaren iyi bir teknik adamla çalışacağız ve bu da büyük ihtimalle Lucescu olacak. Sezon sonuna kadar da planımızı yapmış durumdayız.'' Bir süre sonra basında Lucescu geldi gelecek yazıları uçuşmaya başladı ve son nokta Lucescu' dan geldi: " Başkan benim adımı seçimde kullandı." Trabzonspor, Lucescu ile ancak tam olarak anlaştı ise açıklama yapmalıydı.
Muharrem Usta, Trabzonspor çok zor bir durumdayken taşın altına elini koydu. Geçmişte kaybettiği başkanlık yarışının ardından Trabzonspor'a olan sevdasının peşinden nasıl gittiğini ve başkan olmasa bile Trabzonspor için bir şeyler yapabilmek adına nasıl çabaladığını biliyoruz. Hiç kuşkusuz Trabzonspor'a gönül vermiş bir insan Muharrem Usta. İbrahim Hacıosmanoğlu'nun ardında bıraktığı yıkıntıların içinden filizler oluşturmaya çabalayan başkana, Lucescu fiyaskosuna rağmen biraz zaman tanımalı ve gözlemlemeliyiz diye düşünüyorum. Umarım başka hayal kırıklıkları yaşamayız. Zira içimizde fısıltıya dönen fırtınanın tekrar coşmaya, formalarımızı heyecanla giyip maç saatini içimizdeki o çocuksu ve o tertemiz kıpırtıyla izlemeye ihtiyacımız var. Değil 50.yıl, şampiyonluk için bir süre daha toparlanmaya ihtiyacımız olacağını düşünüyorum. Sağlam bir toparlanış sürecini tek yıllık şampiyonluklara tercih ederim, yeter ki çizdiğimiz grafik yükseliş grafiği olsun.
Hami bizim mavinin bizim bordonun bizim fırtınamızın bizle esmeye hazır rüzgârı. Ne olursa olsun elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağına güvenim tam.
Güzel günlere acıktık... Hadi biraz eselim artık. Ufak sevinçlerle yetinmeye niyetimiz yok. Kale ağları delinsin o zaman. Hadi Hami!