Hagi mi Alex mi? 'Yerli Carlos' yorumladı...
Sakaryaspor'dan Fenerbahçe'ye gelen ve efsane sol bek Roberto Carlos'a olan benzerliğiyle tanınan Mahmut Hanefi, sarı-lacivertli takımla yaşadığı başarılardan, Denizli'de son maç kaçan şampiyonluğa, Tuncay Şanlı ile dostluğundan Aziz Yıldırım ile yaşadıklarına dair birçok konuda açıklamalarda bulundu... İşte detaylar…
Sol bek başladı, öyle devam etti...
-Futbola ne zaman ve nerede başladın?
Her futbolcu gibi 5-6 yaşlarında mahalle aralarında top oynayarak başladım. Daha sonra Sakarya Karasu'da 25-30 kişiden oluşan bir oyuncu grubuna katıldım. Başımızda Hasan Hoca vardı. Bölgenin takımları ile maçlar yapardık. Gelişimim bu şekilde oldu.
-Hangi mevkide oynuyordun?
Sol bek başladım. Öyle de devam etti.
Fenerbahçe'ye transfer oluş hikayesi...
-Ümit Milli Takım'da yıldızın parlamıştı. Fenerbahçe seni orada mı keşfetti?
15 yaşında Sakaryaspor'a profesyonel imzayı attım. 1999'da deprem sezonu Ayvalık'a kiralandım. Oradan Mudurnuspor'a kiralık gittim. Yarım devre sonra Sakaryaspor'da tekrar oynamaya başladım. O dönemde Genç Milli Takım'a seçildim. Orada epey süre aldım. Sakaryaspor'da da iyi futbolumu sürdürünce Ümit Milli Takım'a alındım. Bir sene sonra da Fenerbahçe'ye transferim gerçekleşti.
"Beşiktaş istedi ama Fenerbahçe'ye söz vermiştim"
-Sanırım Beşiktaş'ın da transfer listesindeydin.
Evet. Beşiktaş'tan da teklif almıştım. Hatta o dönem Beşiktaşlı yöneticilerden Hüsnü Güreli babamı telefonla aradı. Daha sonra ben onu aramak zorunda kaldım. Kendisine 'Ben Fenerbahçe'ye söz verdim. Konu parayla alakalı değil, sözünden cayan futbolcu olamam' dedim. Teklif için teşekkür ettim.
"Aziz Yıldırım seni alacağız oğlum merak etme dedi"
-Fenerbahçe'den seninle kim temas kurdu?
Transfer olmadan birkaç ay önce Başkan Aziz Yıldırım ile görüşmüştüm. O dönem bonservis olarak Sakaryaspor'a daha iyi teklifler de vardı başka kulüplerden. Ben ise Fenerbahçe'ye söz verdiğim için başka takıma gitmek istemedim. Bu yüzden Sakarya'da kadro dışı bıraktılar. Daha sonra Aziz Yıldırım beni İstanbul'a davet etti. 'Oğlum biz seni alacağız. Bize güven, duruşuna bozma' dedi. Sürecin sonunda yüksek bir bonservis bedeliyle (700 milyar Lira) Fenerbahçe'ye imza attım.
"20 yaşında büyük takımda banko oynayamazsın"
-Geldiğinde banko oynayacağın bekleniyordu. Ama yedek kaldın?
Hayır...Öyle bir beklenti yoktu. Ben 20 yaşındaydım. Tabii ki kendime güveniyordum. Oynamak için geldim. Ama Fenerbahçe büyük bir kulüp. Orada, İkinci Lig'den oyuncu alıp banko oynatacaksın gözüyle yaklaşamazsın. Kendimi göstermek zorundaydım. Bu fırsatı da yakaladım. Sezonun ilk maçında İstanbulspor'a karşı sol bek Erhan abi (Albayrak) kırmızı kart gördü. İkinci maçta Trabzonpor deplasmanında ben oynadım. Ondan sonra 3-4 maç ilk 11'de oynamaya devam ettim. Asist yaptım. O ara iyi oynadığımı düşünüyorum. Taraftar ve yöneticiler de beni sahiplenmişti.
"İstanbulspor'dan Petkov gelince yedeğe düştüm"
-Peki ne oldu da formanı kaybettin?
İstanbulspor'dan Bulgar sol bek Petkov alındı. O benim şansızlığım oldu. Petkov öne çıktı. O oynamaya başladı. Ben de fazla süre alamadım. 5-6 maçta bir fırsat geldi. Tabii Fenerbahçe büyük camia. Çıktığın zaman kendini göstermen lazım. Skora katkı yapman gerekiyor. Belki o anlamda etkisiz kaldım. Kalıcı olamadım. 3,5 sezon içinde Fenerbahçe'de yaklaşık 15 maç ilk 11'de oynayabildim.
"Sürekli oynayamayınca Fenerbahçe'den ayrıldım"
-Fenerbahçe'den ayrılma nedenin neydi?
Kontratım bittiğinde 23-24 yaşına gelmiştim. Artık sürekli oynamam gerektiğine inanmıştım ve yönetime de bu düşüncemi ilettim. Sonunda gitmeye karar verdim.
"Kimsenin suçu yok ben başaramadım"
-Seni Beşiktaş da istiyordu. Fenerbahçe yerine keşke Beşiktaş'a gitseydim dediğin oldu mu?
Hayır kesinlikle. O pişmanlığım yok. Niye? Fenerbahçe benim çocukluk hayalimdi. Türkiye'nin en büyük kulübü. Şu anda Fenerbahçeli Mahmut olarak anılıyorum. Belki Beşiktaş'a gitsem daha farklı olabilirdi. Belki daha kötü olabilirdi. Kimseye kızgınlığım yok. Çünkü fırsat geldi. Ama değerlendiremedim. Bir yerlere gitmek kolay olabilir ama kalıcı olmak zordur. Ben bunu başaramadım.
"3.5 sene Samandıra Tesisleri'nde kaldım"
-Bir futbolcu için yedek kulübesinde beklemek veya kadroya girememek nasıl bir duygu?
Genç futbolcu olarak inanılmaz zor. Ben 3.5 sene Fenerbahçe'de Samandıra Tesisleri'nde kaldım. Tesisten dışarı çıkmadım. Hatta oda arkadaşım Tuncay (Şanlı) da aynı şekilde. İdmanları hiç aksatmadık. Herkes bir çalıştı ise biz iki çalıştık. Çünkü en büyük hayalimiz A Milli Takım forması giymek ve Fenerbahçe'de oynamaktı. Tuncay, benden sonra devam etti. Ama ben Fenerbahçe'nin büyüklüğünü kaldıramadım. Keşke şu andaki kafa yapısıyla, tecrübemle o yıllara dönebilsem.
"Hırslı olman ilk 11'de oynamak için yetmez"
-Seni yedek bırakanlardan biri de sol ayaklı olmayan Ümit Özat idi. Bu senin gücüne gitti mi?
Benim Ümit abiye bir kızgınlığım yok. Kendime kızıyorum sadece. Petkov geldi. Ondan sonra bir Brezilyalı aldılar. Fabiano'yu. Onların oynamasını kendime yediremedim. 20-21 yaşındayım. Taşı sıksam suyunu çıkarırım. O kadar güçlüyüm. Kendime inanıyordum. Hırslandım fakat onlar oynadı ben yedek kaldım. Yapacak bir şey yok.
"Yedek kalan her futbolcu arkadaşını kıskanır"
-Bir de her zaman merak ettiğim bir konu var. Senin bu soruya içtenlikle cevap vereceğine inanıyorum. Yedek kalan veya kadroya giremeyen oyuncu onun yerine oynayan futbolcunun başarılı olmasını ister mi?
Hiçbir futbolcu istemez. Sadece ben değil. Ama o zaman için benim böyle bir düşüncem yoktu. Çünkü takım şampiyonluğa gidiyordu. İki şampiyonluk yaşadık. Üçüncüsünü son hafta Denizli'de kaçırdık. O şampiyonluğa giden ortamda asla böyle bir şey insanın aklına gelmez. Kendine konduramazsın. Ama takım kötü gitse, takım içinde birliktelik yoksa futbolcu her zaman kendi yerinde oynadığı adamın kötü olmasını ister.
"Ümit Özat'a maçtan önce masaj yapardım"
-Bu soruma açık yüreklilikle cevap verdiğin için teşekkür ederim.
Dediğim gibi yanlış anlaşılmasın sakın Fenerbahçe'deki kariyerimde arkadaşlık ortamı üst seviyedeydi. Birbirimizin sırtını sıvazlardık. Hatta kamplarda akşamları Ümit (Özat) abinin odasına gidip ona masaj yapardım. 'Abi yarın önemli maçımız var. Aman iyi oyna' derdim. Onun da tiki vardı. Örneğin; kapı kollarını elleyince o da elliyordu. Takla atıyorsun o da takla atıyordu. Eğlenceli anlar yaşardık. Böyle herkese nasip olmayacak bir arkadaşlığımız vardı.
"Ümit Milliler ve kaliteli yabancılarla başarı geldi"
-Üst üste şampiyonluklar nasıl geldi?
Çok iyi kadromuz vardı. 2003'te Aziz Yıldırım, Ümit Milli Takım'ın nerdeyse tüm iyi oyuncularını toplamıştı. Kaliteli yabancılar alındı. İşte Van Hooijdonk'tu, Alex'ti, Anelka'ydı, Appiah'tı, Aurelio'ydu, Luciaonu'ydu, Nobre'ydi...Bunlarla harmanlayıp güzel bir ekip oluşturuldu. Denizli'de kaçırılan şampiyonluk olmasaydı üst üste 3 kez şampiyonluk yaşayacaktık. Belki de 4-5'e kadar gidecekti.
Üst üste üçüncü şampiyonluk nasıl kaçtı?
-Ben de sana 2006 yılındaki Denizli'deki o tarihi maçı soracaktım. Neden şampiyonluk kaçtı? Neler yaşandı o maçta?
Bunu bir cümle ile kimse anlatamaz. Ben o maçta kadrodaydım. Bayağı bir uzadı maç. 17 dakika yanlış hatırlamıyorsam. Tam oyuna konsantre oluyorsun tribünlerden bir şeyler atılıyor. Sinirlerin geriliyor. İşi o aşamaya bırakmamak gerekiyordu. Bir an önce golleri bulup şampiyonluğu ilan etmeliydik. Gerçekten orası kolay bir ortam değildi. Öyle takdir edilmiş, öyle yazılmış diyeceğiz. Ne yapalım! Biz elimizden geleni yaptık o gün. Taraftarlar kahroldu ama biz İstanbul'a dönene kadar şok içindeydik. Aylar boyunca bu şoku atlatamadık. Taraftar bir üzülüyorsa futbolcu on defa üzülür.
"Denizli'de garip işler oldu ama bunu ispat edemem"
-Sanki konfetiler sahaya organize bir şekilde atılıyordu?
Organize olduğunu söylemeye gerek yok ki. Bunu herkes biliyor. Denizlisporlular zaten diğer maçtan haber almıştı. Kümede kalmaları belli oldu. Ama ona rağmen inanılmaz hırslılardı. 'Hep siz mi şampiyon olacaksınız, biraz da Galatasaray olsun.' Saha içinde dönen muhabbetin böyle olduğunu duyduk. Ben bire bir şahit değilim ama sahadaki arkadaşlarımdan duyduğum buydu. Şimdi ben bunu ispat edemem. Bunları kalkıp konuşursam yanlış olur. Ben böyle iftira atacak bir adam değilim.
"Şampiyonluk madalyalarımı kasamda saklıyorum"
-İlk iki sezonunda şampiyonluk yaşadın. Yıllarca Fenerbahçe'de veya başka büyük bir takımda oynayıp da şampiyonluk göremeyenler var. Bu nasıl duygu?
Ben gurur duyuyorum. O şampiyonluk madalyalarını kasamda saklıyorum. Çocuklarım büyüyünce onlara bu madalyaların anlamını anlatacağım.
"Tekrar yükseğe çıkamayacağımı anlayınca bıraktım"
-Çok erken yaşta futbolu bıraktın. 28 yaş aslında futbolcunun en olgun çağı diye bilinir. Neden böyle bir karar verdin?
Dediğim gibi hedefim büyüktü. A Milli Takım, Fenerbahçe'de oynamaktı. Oralara tekrar dönebilmek için çok çaba sarf ettim. Ama olmadı. Fenerbahçe'den Gaziantep'e gittim, oradan Orduspor'a, daha sonra Sivas'a ve Diyarbakır'a gittim. Ordan da Sakaryaspor'a... Sakarya'da futbolu bıraktım. Her sezon öncesi bu sezon güzel geçecek, tekrar yükseleceğim umuduyla hazırlandım. Fakat bunu beceremedim. Hırsımla oynayan bir futbolcuydum. Hırsımı ve inancımı kaybettiğim noktada daha fazla çabalamanın bir anlamı yok dedim.
"Şu anki kafam olsa halen futbolcuydum"
-Bildiğim kadarıyla sakatlığın da yoktu?
Hayır yoktu. Şu anki kafa yapısına sahip olsaydım hâlâ futbol oynuyordum. O dönem öyle bir karar aldım. Geldim, iş hayatına atıldım. Öyle de devam ediyorum.
"Taş çatlasa 1. Lig'de oynayacaktım"
-Futbolu bıraktıktan sonra ne hissettin?
Kolay bir karar olmadı tabii ki. Bütün arkadaşlarım 'Yapma, etme, futbola devam et' dedi. Tuncay Şanlı aradı. 'Pişman olacaksın' dedi. Ama ben o dönem ruhsal açıdan iyi değildim. 'Oynasam ne olacak?' diyordum kendi kendime. Oynayacağım yer İkinci Lig B kategorisi. Hadi yükseldim. Bir üst lig. Yani; Birinci Lig! Yaşım da ilerledi. 30'undan sonra Süper Lig'e dönmek için ultra işler yapman lazım. O gücüm ve hırsım yoktu. Kendimi boşuna yıpratmayayım dedim. Bir an önce normal hayata adapte olmak istedim. Futbolu bıraktığım zaman gerçekten rahatlamış hissettim. Böyle bir iki yıl balık tutma, ava çıkma gibi hayatın güzelliklerini doyasıya yaşadım (Gülerek). Futbolcu iken bunları yapamıyorsun. Boş vaktin olmuyor. O bunalımı iki yıl içinde atlattım.
"Egolu insanlara hükmetmek kolay iş değil"
-Neden futbolun içinde kalmadın da direkt müteahhitliği seçtin?
Direkt müteahhitliğe geçmedim. Bu mesleğe geçişim yaklaşık bir 4-5 yıl aldı. Şöyle söyleyeyim; teknik direktör ve antrenörlük yapanlara saygım var. Kolay bir meslek değil. 25-30 yaşındaki insanlara hükmedeceksin, onları bilgi birikiminle döveceksin... Ve en önemlisi ego yöneteceksin. Bunlar kolay işler değil. Birisi karısı ile kavga eder suratı asıktır. Birisi kadroya girememiştir sana çatar... Bütün bu dengeyi sağlamak çok zor. Artı cumartesi-pazar günün yok. İznin yok. Camiadan sorumlusun. Yönetim var. Bir yere gittin ama belki 6 ay sonra gönderecekler. Aile hayatın nasıl olacak? Ben hocalara saygı duyuyorum. Gerçekten teknik adamların mesleğini değerli buluyorum. Ben aileme ve çocuklarıma vakit ayırmayı tercih ettim.
"Telefon toplatan teknik direktörler var"
-Futbolculuk mu daha zor müteahhitlik mi?
Tabii ki futbolculuk daha zor. Kolay gibi gözükse de öyle olmadığını futbolcu arkadaşlarım daha iyi bilir. Sadece sezon başı ve devre arası kamp dönemi yeterli. Bir dakika dinlenmek için saati kurardık. O şekilde vücuda yüklemeler yapılıyor. Stresi var. Sakatlığı var. Ve her şeyden önemlisi tamamen futbola odaklanıyorsun. Alt liglerde perşembe günüden kapma girerdik. Telefon toplatan hocalar gördük (Gülerek). Futbolculuk zor ama keyifli bir iş. 25-30 yılda bir memurun kazanabileceği parayı belki sen bir maçta kazanabilirsin büyük takımda. Önemli maçlarda. Karşılığını fazla fazla alıyorsun.
"Carlos Mahmut lakabı Tatangalar'dan"
-Saçlarını ne zaman sıfır numara kesmeye başladın?
Fenerbahçe'ye gelmeden önce Sakaryaspor'da kesmeye başladım. Zaten 'Carlos' lakabını sağ olsun bizim Sakaryaspor'un Tatangalar taraftar grubu takmıştı. 'Carlos Mahmut' diye tribünlere çağırırlardı.
"Dünya yıldızı ile bir tutulmayı kim istemez?"
-Senin hoşuna gitmiş miydi bu yakıştırma?
Gitmişti gitmez olur mu! Adam dünya yıldızı. Real Madrid'de, Brezilya Milli Takımı'nda şampiyonluklar yaşamış, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 10 futbolcusu arasında.
"Roberto Carlos gelince işi gırgıra vurdum"
-Fenerbahçe'nin Roberto Carlos'u transfer ettiği zaman neler hissettin? O sezon sen hangi takımda oynuyordun?
Ben ya Gaziantep ya da Sivas'taydım. Tam hatırlamıyorum. Ama o olayı makaraya vurmaya başlamıştım. İnsanlar sordu işte. Bak Roberto Carlos Fener'e geldi. Dedim ki; gerçeği gitti, çakması geldi (Gülerek). İşi gırgıra vurduk. Aslında ben kendimle alay ettim.
"Carlos ile yan yana bile gelemedik"
-Roberto Carlos ile rakip olarak karşılaştın mı veya tanışma fırsatın oldu mu?
Hayır. Ne karşılıklı oynadık ne yan yana gelebildik (Gülerek). Kısmet olmadı.
-Fenerbahçe'deki Brezilyalı futbolcularla aran nasıldı?
Hepsiyle çok iyi arkadaştık. Her biri inanılmaz kaliteli insanlardı. Aile yapıları çok düzgündü.
"Brezilyalı futbolcular müslüman gibi yaşardı"
-Brezilyalılar arasında gruplaşma var mıydı?
Hayır. Aynı memleketten gelmişler, aynı dili konuşuyorlar. İlla ki jenerasyon koşularında yan yana geliyorlardı. Bizim o dönem arkadaşlığımız üst seviyedeydi. Herkes herkesin derdiyle dertlenirdi. Şuna inan, Brezilyalı futbolcuların dinleri İslam değildi ama Müslüman gibi yaşıyorlardı.
"Tuncay Şanlı ile dostluğumuzun altyapısı sağlam"
- Tuncay Şanlı ile çok iyi dostsunuz. Onunla ne zaman ahbap oldunuz?
Sakaryaspor'da arkadaşlığımız başladı. Altyapıdan beri tanışıyoruz diyebilirim. Ümit Milli Takımı'nda da beraberdik. Benden bir sene önce Fenerbahçe'ye gitti. Ben sonra gittim. Şu anda halen devam ediyor dostluğumuz. Hatta yeni bir projeye başladık. Ona ortaklık teklifi ettim. O da sağ olsun kabul etti. Beraber bir projeye başlayacağız.
"Büyük oğlumun adını Tuncay koydum"
-Oğluna onun adını verince Tuncay'ın tepkisi ne oldu?
Evet büyük oğlumun ismi Tuncay. Diğer oğlumun adını Poyraz koydum. Futbol hayatının bana kazandırdığı en önemli şeylerden biri Tuncay'la dost olmam. İnsanlığını, kişiliğini seviyorum. Az bir zaman değil dostluğumuz. Birçok şey yaşadık onunla. Onu onore etmek için tereddüt etmeden oğluma ismini verdim. Doğmadan önce çocuğun adı belliydi (Gülerek).
"Tuncay Şanlı 5 daireden birini bana verdi"
-Tuncay Şanlı ile yaşadığın ilginç bir anın var mı?
Birini anlatayım. Samandıra Tesisleri'ndeyiz. Tuncay geldi. Dedi ki; Mahmut, Ataşehir'de bir proje var. Oradan 5 daire aldım. Ben de 'hayırlı olsun Tuncay' dedim. O da 'Bir tane de sana aldım' dedi. Ben ödeyemem dedim (Gülerek). 'Ben sana vereyim daireyi, sen nasıl olsa bana bir gün ödersin' dedi. Yani böyle bir dost Tuncay. Paraya sıkıştığım zaman ben istemeden verirdi. Mesela benim bir abim yok ama Tuncay'ı bir abi olarak görürüm. Her şeyi ona danışırım. O da beni arar sorar. Fikrimi alır.
"Nerede benim içeceğim diye sorunca herkes kırıldı"
-Peki komik bir hikayeniz var mı Tuncay'la?
Takım halinde bir gün restoranta gitmiştik. İşte Tuncay, Selçuk (Şahin), Kemal (Aslan), Volkan (Demirel)...Ben de yeni transfer olmuştum. Herkes bir içecek söylüyor. Ben de terimlere yabancıyım biraz (Gülerek). Kaleci Volkan, bir ara şalü (pipet) istedi garsondan. Ben de bir tane şalü alayım dedim. Biraz zaman geçti 'Nerede benim içeceğim yahu?' dedim. Herkes öldü gülmekten.
"Yattara zorladı ama komik duruma düşmedim"
-Sol bek oynarken seni en çok zorlayan oyuncu kimdi?
Trabzonsporlu Yattara diyebilirim. Onun karşısında başkaları gibi çok gülünç durumlara düşmedim. Ama gerçekten etkili bir futbolcuydu.
"Uzun taç atışlarını karpuzculuğa borçluyum"
-Uzun taç atışların vardı. Bunu neye borçluydun?
Çocukluğumda manavcılık yapıyordum (Gülerek). Karpuz atıyordum. Öyle söyleyeyim.
-Gerçekten mi?
Gerçek. Ona bağlıyorum. Öyle özel bir çalışmam yoktu uzun taç atışları için. Allah vergisi diyelim. Kollarım ve omuzlarım kuvvetli. Hatta Sakaryaspor'da oynarken hocam 'gel şu taç atışlarını çocuklara göster' dedi. Nasıl atıyorsun böyle uzun taçları. Dedim hocam, ben de bilmiyorum. Belimden destek alarak atıyorum dedim. Gittim gösterdim. Tabii bunu tarif edemedim. En son hocam bu karpuzculuktan gelme dedim. Öyle konuyu kapattım. (Gülerek). Fenerbahçe'de pek pozisyon olmadı. Sakaryaspor'da taçtan çok asist yapmıştım.
"Çocukluğum babamın manavında geçgti"
-Doğru mu bu karpuzculuk hikayesi peki?
Evet (Gülerek). Çocukken babamın manavı vardı. Kendimi bildim bileli meyve sebzenin içindeyim yani.
"Aziz Yıldırım'ı görünce koltuklarına altına gizlendik"
-Aziz Yıldırım ile bire bir diyaloğun oldu mu? Ondan çekiniyor muydun?
Takım halinde bizimle toplantılar yapıyordu. Mesela Denizli'de kaçan şampiyonluk maçından sonra takım otobüsüne bir girişi var...! (Gülerek). Herkes korkudan koltukların altına gizlendi. Korkuyorduk yani. Bir sonraki sezon öncesi yine toplantı yaptı. İşte kılık kıyafete herkes dikkat edecek, idmanda köpek istemiyorum. Böyle böyle anlattı da anlattı...Ağzını açamıyorsun. Nerede cevap vereceksin! Bir şey diyemezsin. Bazı arkadaşlar yırtık kot pantolon giyiyordu. 'Bir daha yırtık kot yok' dedi. 'Gece hayatı istemiyorum' demişti. Aslında Aziz Yıldırım, olması gerektiği gibi bir başkandı. Biraz fazla sertti ama ona yakışıyordu.
"Sakin kafalı Caner'i banko 11'e yazarım"
-Sana göre Fenerbahçe'nin sol beki kim olmalı? Caner Erkin mi Filip Novak mı?
Abi ben Caner'i yazarım, gerisine bakmam. Tabii içerdeki durumu bilemiyorum. Hani Caner agresif bir çocuk. Belki Erol Bulut'a karşılık vermiştir. Bilemiyorum ama ben bir şekilde Caner'i kazanırdım. Alırdım karşıma konuşurdum. Caner, Fenerbahçe için değerli bir oyuncu. Etkili ortaları var, hırslı çocuk. Fenerbahçe'nin hocası olsaydım onu kendi lehime kullanmaya çalışırdım. Ancak egosu ne derece onu da bilmiyorum.
"Maçların seyircisiz olması futbolcuların lehine"
-Novak, Trabzonspor'daki Novak değil. Sence neden?
Ben de şaşırıyorum. Belki Fenerbahçe'ye adapte olamadı. Kısmen de olsa şans verildi. Erol Bulut'un ona inanması lazım. Dediğim gibi karşısına alıp konuşması lazım. Onun da kendisini göstermesi gerek. Şu an maçlar pandemi nedeniyle seyircisiz oynanıyor. Bu aslında Fenerbahçeli futbolcular için avantaj bence. Çünkü içerde oynuyorsun ve 1-0 mağlupsun. Tribünler dolu olsa belki ayağına top gelince çekinecek futbolcular olacak Fenerbahçe'de.
"Erol Bulut'a sabır göstermek lazım"
-Bir zamanlar senin gibi Fenerbahçe'de sol bek oynayan Erol Bulut'u başarılı buluyor musun?
Fenerbahçe, iki senedir bocalama döneminde. Şu anda en büyük şampiyon adaylarından biri. Üst sıralardayız. Futbol olarak zaman zaman iyi oynuyoruz. Trabzon maçında takımı beğendim. Kısım kısım şampiyonluk isteğini gördüm. Bunu bir sezon boyunca oturtmak zor. Biraz sabırlı olmak gerek.
Başkan Ali Koç, sonunda kesenin ağzını açtı"
-Fenerbahçe'nin transfer politikasını doğru buluyor musun?
Hayır. Gereksiz çok futbolcu alındı. Çok paralar akıtıldı. İki üç yılda gelene gidene bakıyorsun inanılmaz bir sirkülasyon oldu. Başkan Ali Koç, ilk 2 yıl kurumsal yönetmeye çalıştı. Bu sezon ise kesenin ağzını açtı. Artık tamam dedi (Gülerek). Transferleri görüyorsunuz. İnşallah olumlu yansır.
"Rıdvan Yılmaz gibi isimler çoğalmalı"
-Beşiktaşlı Rıdvan Yılmaz'ın performansını nasıl buluyorsun. O da genç yaşta büyük bir takımda sol bek oynuyor.
Beğeniyorum Rıdvan'ı. Türk futbolu adına böyle değerli ve genç oyuncuların çoğalmasını arzu ediyorum. Pırıl pırıl bir çocuk.
"Futbolcuysan eşin dostun çok olur"
-Ona bir tavsiyen var mı?
Tamamen kendini futbola vermesi lazım. Gerekirse tesiste yatıp kalksın. Belli bir süre sosyal hayatı unutsun. Çünkü kalıcı olması gerek. Bu ve önümüzdeki birkaç yıl onun için çok önemli. Bir eşik var. Onu atladığı an Beşiktaş'a hem de A Milli Takım'a uzun yıllar hizmet eder. Bunu düşünerek kendine çok iyi baksın. Futbolcu oldun mu eşin dostun hiç bitmez. Seni futboldan uzaklaştırmaya çalışanlar olur. Hepsine çizgisini çeksin. İşine odaklansın. Zaten oynuyor çocuk. Allah yolunu açık etsin.
"İbrahim Üzülmez deli dolu ama başarılıydı"
-Senin izlediğin Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi sol beki kim?
Çok değerli futbolcular var. Abdullah Ercan var, Hakan Ünsal var. Bunlar Galatasaraylı ama bunun için kızabilirler bana. Caner Erkin var. Bunlar ilk akla gelenler. Unuttuklarım varsa kusura bakmasınlar. İbrahim Üzülmez de var. Beğenmezler fakat ben beğeniyordum deliliğini mesela. Hırsıyla oynuyordu. Beşiktaş'a faydası vardı. Milli Takım'da da forma giydi. Ay-yıldızlı takımda forma giyen her sol bek benim için değerlidir. Ama bir tercih yap dersen Fenerbahçeliliğim ağır basar. Ve Caner Erkin derim.(Gülerim).
"Fenerbahçe'nin şu anda Daum'a veya başkasına ihtiyacı yok"
-Son günlerde Fenerbahçe kötü sonuçlar alınca Daum'un adı geçiyor. Hatta Serhat Akın ile Tuncay Şanlı'nın yardımcıları olacağı iddia ediliyor. Sence Daum gelmeli mi? Onunla 3 sezon beraber çalıştın.
Yaklaşık 15 sene geçti Daum'un Fenerbahçe'den ayrılalı. Geçen 15 yılda Daum ne durumda, heyecan olarak hazır mı? Bilemiyorum. Daum'un hocalığını beğeniyorum. Orası ayrı. Takıma bazı şeyler katabilir. Ancak Fenerbahçe'nin şu anda böyle bir şeye ihtiyacı yok. Bunları konuşmak takıma zarar veriri bence. Erol Bulut, kesinlikle sezon sonuna kadar kalmalı. Şampiyon olamasa bile başkan ve yönetim Erol Bulut'a inanıyorsa onunla devam etmeli.
"Rakibe göre takım çıkarırdı"
-Daum nasıl bir hocaydı. Biraz anlatır mısın?
Rakip takımların analizlerini iyi yapardı. Disiplinliydi. Yardımcısı Roland Koch, idmanlarda üst düzey çalıştırırdı. Kondisyonumuz iyiydi. Son 10 dakikada değişiklik yapsa da taktik bilgisi fena değildi (Gülerek). Rakibe göre takım çıkarırdı.
"Mahmut-Yusuf dediniz, alın size Mahmut-Yusuf"
-Daum ile ilgili bir hikayen var mı?
Basında bir dönem Yusuf Şimşek ile benim oynamam gerektiği yönünde ısrarlı yazılar çıkıyordu. Bu galiba Daum'da baskı oluşturdu. Rizespor ile oynuyorduk içerde. Bu kural hatası nedeniyle iptal edilen maç. O maçta beni ilk 11'de oynattı ama sol açıkta görevlendirdi. Yusuf abiyi de değişik bir yerde oynattı. Tabii biz yerimizi yadırgadık. O da devre arası bizi çıkardı. Maçtan sonra da basına 'Mahmut-Yusuf dediniz, alın size Mahmut-Yusuf' dedi. Hocaya koz vermiş olduk. Fakat o maçta gol atsak veya asist yapsak farklı olacaktı tabii ki. Fırsat geldi mi değerlendireceksin.
"Hazır bir Mesut Özil, Alex etkisi yapabilir"
-Mesut Özil'den çok büyük beklenti var. Sence Mesut, Alex'i unutturur mu?
Hazır bir Mesut Özil bunu yapabilir. Ben daha hazır olduğuna inanmıyorum. 4-5 maç oynama fırsatı buldu. Antalyaspor maçında da sakatlandı. İnşallah bir önce iyileşir. Hazır bir Mesut'u düşünemiyorum. Oynadığı futbolu ve başarılarını izledik. Fazla uzun yıllar önce değil. Daha yeni yaptı bunları. Geldiği yer belli. Yaşı da çok değil. Fiziği de müsait. Kendini verirse Fenerbahçe'ye faydalı olacaktır. Ama hazır değil. 10 ay futbol oynamadı çünkü. Ben 6 ay top oynamadım futbol hayatım bitti. Yani o sürece giriyor insan. Mesut, toparlamayı yaşarsa eski günlerine döner. Mesut'un hazır olmadığını herkes görüyor fakat yine klas hareketleri var. Takıma katkı sağlıyor ama şimdilik yeterli değil. Güçlendiği zaman bunun fazlasını yapacağına inanıyorum.
"Alex Hagi'yi seçmişti fakat ben Alex diyorum"
-Bir de son zamanda Hagi ile Alex kıyaslaması söz konusu. Senin bu konuda yorumun nedir?
Alex, bu soruya kendisi cevap vermiş sanırım. 'Ben Hagi'yi izleyerek büyümüştüm' gibisinden bir açıklama yapmıştı. Hagi'yle karşılıklı oynama fırsatım olmadı. Ama Alex'i yakından tanıyan biri olarak biraz taraflı konuşabilirim. Benim için Alex daha değerlidir. Fenerbahçe'nin en etkili ismiydi. Ne zaman ne yapacağı belli değildi. Taraftar gözüyle anlatıyorum. Bakıyorsun yürüyor, biraz koş diyorsun. Ama bir tutuyor 10 saniye içinde maçı çevirebiliyordu. Şu an dünya futbolunda özlem duyduğumuz yıldızlar arasında Alex. Böyle yeteneklerin sayısı azaldı. Şu anda Türkiye'de örnek gösteremiyorum. Mesut Özil'i bekliyorum.
"Kafamızda kasklarla Avni Aker Stadı'na gittik"
-Unutamadığın maç hangisi?
Fenerbahçe forması ile ilk çıktığım karşılaşma Trabzonspor maçıydı. Ben aslen Trabzonluyum. Biz çevik kuvvet otobüsüyle Avni Aker'e girdik. Kafamızda kasklar (Gülerek). Enteresan durumlar. Şöyle bir çıktım sahaya. Arkadaş tribünler full ve ateşli. Üzerimde Fenerbahçe forması. Çok heyecanlıydım. Karşımda Gökdeniz Karadeniz vardı. Çok iyi bir maç çıkardım. 1-0 yenmiştik. Van Hooijdonk frikikten atmıştı. O yolculuk geri dönüş benim için müthişti. Kalbim küt küt atıyordu. Gerçekten güzel günlerdi.
"Van Hooijdonk'tan başka frikikçi tanımam"
-Van Hooijdonk ve frikik golü demişken onunla idmanlarda serbest vuruş çalışması yapıyor muydunuz?
Evet. Gerçekten üstün bir yeteneği vardı. Plastik barajları koyuyordu. 'Bak şimdi' diyordu. Adamın kafasına vurdurup atacağım. Karambol frikiği diyordu. Topu atıyordu, kafaya vurduruyordu. Kaleci bir yana top bir yana gidiyordu. İstediği yere topu atabilecek yeteneğe sahipti. Bu zamana kadar televizyonda dahi izlediğim en etkili frikik kullanan Van Hooijdonk'tur diyebilirim. Tam bir frikik uzmanı. O varken topun başına kim geçebilir abi! Mesafe tanımaksızın topa vuruyordu.
"Mütahhit olunca kitap okuma şansım azaldı"
-Kitap okuma alışkanlığın devam ediyor mu? Futbolcuyken günde 500 sayfa kitap okuduğun söyleniyor.
Şu anda eskisi gibi okuyamıyorum. Çocuklarıma kitap alıyorum. Onlarla bazen birlikte okuyorum. Futbolcu iken daha çok vaktim oluyordu. Tesislerde kaldığım için günde bir kitabı bitiriyordum. Anlamaya çalışıyordum. Devamlı okuyordum. Şu anda öyle bir imkanım yok. İnşaat sektöründe böyle bir şansınız yok.
"İnşaat sektörünü bırakma vakti geldi"
-Gelecekten bir beklentin veya hayalin nedir?
Planla yaşayan biriyim. Hedeflerim var. 6 yıldır inşaat yapıyorum. Yaklaşık 7. projeyi bitirdim. 4-5 yıl içinde inşaat sektörünü tamamlamak istiyorum. Şu anda bilmediğim farklı bir sektöre adım atmayı hedefliyorum. Araştırma içeresindeyim. Kafamda netleşmiş bir sektör yok.
"Fenerbahçe'den ayrılmam büyük hataydı"
-Geçmişe dönüp bir şeyleri değiştirme imkanın olsa neleri değiştirirdin?
Bu tecrübemle 19-20 yaşında olmak isterdim. Zaten gerisi kendi gelirdi. Yapmış olduğum yanlışlıklar var. Fenerbahçe'den kendi isteğimle ayrılmazdım. Sabrederdim. Kalırdım. Bir şekilde şans bulurdum. Hem Fenerbahçe'ye hem de A Milli Takım'a uzun yıllar faydalı olurdum.
"A Milli Takım forması içimde ukde kaldı"
-Hiç A Milli Takım'da oynamadın değil mi?
Hayır oynamadım. 45 defa Ümit Milli oldum. Kaptanlık yaptım. Onun da pişmanlığı var. Çünkü üzerimde emek var. Altyapı antenörlerimin, milli takım hocalarımın emeği var. Bunlara karşılık verememenin de üzüntüsü var. Dediğim gibi keşke bu kafa yapısıyla o yaşlarda olsaydım.
"Sakaryaspor'u basamak olarak kullanıyorlar"
- Son olarak Sakaryaspor'la ilgili düşüncelerin neler? Sakarya, ne zaman tekrar Süper Lig'de dönecek?
Her doğru her yerde söylenmiyor maalesef. Eskiden malzemecisinden hocasına, yöneticisine kadar karşılıksız sevenler bu işin içindeydi. Gönülden yapılıyordu bu işler. Sahipleniyordu herkes. Şu anda ise kulüp yönetimleri basamak olarak kullanılıyor.
MAHMUT HANEFİ İLE BİR KELİME BİR CEVAP
Futbol: Coşku
Para: İhtiyaç
Sağlık: En önemli
Van Hooijdonk: Frikik
Trabzon: Memleketim
Aile: Her şey
Taraftar: Can damarı
Tuncay Şanlı: Adam
İnşaat: Kahreden ustalar
Sakarya: Taşına toprağına kurban olduğum
Balık: Tutarken rahatlıyor insan
Roberto Carlos: Adale
Krampon: Mondiel
Berber: Traş makinesi, ben kendim oluyorum
Ümit Özat: Kaptan
Kadıköy: Rakipler için cehennem
KİMLİK KARTI:
ADI SOYADI: Mahmut Hanefi Erdoğdu
DOĞUM TARİHİ: 1 Haziran 1983 (37 yaşında)
DOĞUM YERİ: Karasu, Sakarya (Aslen Trabzonlu)
MEDENİ HALİ: Evli (İki çocuk babası)
OYNADIĞI MEVKİİ: Sol bek
FORMA NUMARASI: 6
LAKÂBI: 'Carlos Mahmut'
FUTBOLCULUK KARİYERİ: 1994-2003 Sakaryaspor, 1999-2000 Ayvalıkgücü (Kiralık), 2000 (Mudurnuspor), 2003-2007 Fenerbahçe, 2006-2007 Gaziantepspor (Kiralık), 2007-2008 Orduspor, 2008 Sivasspor, 2008-2009 Diyarbakırspor, 2009-2011 Sakaryaspor.
MİLLİ TAKIM KARİYERİ: 27 kez Ümit Milli, 13 kez Genç Milli
BAŞARILARI: 2003-04 ve 2004-05 sezonlarında Fenerbahçe ile Süper Lig şampiyonlukları.