Ham hayaller, acı gerçekler
Galatasaray’ın Real Madrid karşısındaki hezimeti aslında geliyorum diyen bir felaketti. Bunu görmezden gelmeye çalışmanın faturası da haliyle ağır oldu. Şu ara iyi durumda olmadığı ileri sürülen güçlü rakibin İstanbul’daki maçta bulduğu rekor sayıda gol pozisyonu görmezden gelinip ‘Şampiyonlar Ligi tarihinde aynı dakikada 3 pozisyona girmiş başka takım var mıdır’ şeklindeki şişinme çabasının sonucunun bu olması doğaldı. Ligdeki perişanlığın yanında PSG ve Real Madrid maçlarında biraz yükselmiş gibi görünen direncin derde deva olmayacağını daha iyi anlamak gerekiyordu.
Aslında bu ilk kez yaşanın bir durum değil. Sarı-Kırmızılı takım, bugünkünden çok daha parıltılı bir durumdayken üstelik bu kez İstanbul’da da Real’den yarım düzine yemişti. Bir yandan Devler Ligi’ni kazanma hayalinin bulunduğunu ileri sürüp öte yandan böyle felaketleri önleyememek, bize özgü bir masal dünyasında yaşamak anlamına geliyor. Oynadığınız son 30 maçın sadece 2’sini kazanabilmiş olmanız gibi süreklilik kazanmış bir felaketi gözlerden uzak tutabilmek için böylesi hayalleri gündeme getirmenin ne yararı olduğunu da acı biçimde görmüş olduk.
Cim Bom’un bu zorlu maça hiç de iyi hazırlanmamış olduğu ilk 10 dakika içinde görüldü. Rakibin ilk 2 atağında da topun ağları bulmuş olmasında belki başka etkenlerin de payı vardı ama sizin sağlam bir oyun planınızın olmayışı ve bunu uygulayacak oyuncuların ortalıkta görünmeyişi en belirleyici etkendi.
Şunu açıkça görmeliyiz: Galatasaray, Şampiyonlar Ligi tarihindeki en perişan maçını oynadı. 90 dakikanın 80’i tek kale maç şeklinde geçti. Sarı-Kırmızılı takımın topu rakip alanda tutabildiği süre toplam 10 dakika bile değildi. Real Madrid özellikle ilerde uyguladığı baskıyla soluk aldırmadı. Galatasaray’ın çok üzerindeki sağlam oyun anlayışının yanında üstün fiziksel güç, bireysel yetenek gibi özellikleriyle yıkıcı bir maç oynadı.
Böyle bir oyunda Sarı-Kırmızılı takımın önde oynayan oyuncularının ayağına dakikalarca top bile değmedi. Yani fiilen oyunun büyük bir bölümünü 8-9 kişi oynamış gibi oldu. Bununla ilgili oyuncu değişiklikleri de sorunu çözebilecek nitelikte değildi. Belki kadro belirlenmesinde başka tercihler skorun biraz daha düşük olmasını sağlayabilirdi ama fazla birşey değişmezdi.
Galatasaray’ın buna nasıl karşı koyabileceği yolunda hiçbir çözümünün olmadığı 90 dakikanın hemen her anında görüldü. Oyuncuların büyük bir bölümünün çok da umurunda değil gibiydi olupbitenler. Burada da örneğin 3 kiralık oyuncudan oluşturulan bir ortasaha üzerinde tartışmak gerekiyordu.
Galatasaray geçmişte bugünkünden daha zayıf kadrolarla Şampiyonlar Ligi’nde bundan çok iyi sonuçlar alabildi. Ancak o dönemlerdeki takım bütünlüğü şu anda çok uzaklarda kalmış gibi görünüyor.
Kadro değeri Galatasaray’ın çok altında olan takımlar bile Devler Ligi’nde şaşırtıcı işler yapabiliyor. 41,80 milyon Euroluk kadro değeriyle Galatasaray’ın 3’te 1’inden bile daha düşük maliyetli Slavia Prag, Barcelona deplasmanında dev rakibi ile başabaş oynadı ve gol yemeyip puan aldı. D.Zagreb, Kızılyıldız, Olimpiakos gibi zayıf takımlar bile güçlü rakipleri ile başabaş oynayabiliyor. Sadece Galatasaray bunu başaramıyor ve sonrasında bununla ilgili bir yığın masal dinlemek zorunda kalıyoruz.
Sarı Kırmızılı takımın benzer bir felaketi Aralık ayında PSG karşısında yaşamasının nasıl önlenebileceğini de bugünden düşünmekte yarar var. Hatta arada İstanbul’daki Brugge maçını kazanıp da grupta 3.lük için umutlanabilir miyiz, noktası üzerinde de epeyce düşünmek gerekecek. Bugünkü durum, Belçika takımının İstanbul’da rahatlıkla kazanabileceğini gösterir gibi…
Terim’in Galatasaray’da sonsuz bir kredisinin bulunduğu zaman zaman ileri sürülüyor. Bunun pek de doğru olmadığını Real Madrid maçından sonra sosyal medyada yazılanlardan kolaylıkla görebilirsiniz. Kaldı ki normal medya da yaşanan korkunç durumu görmezden gelmeyecektir.
Sadece 2 oyuncusunu kaybedip yerine 10 adam almış olan geçen yılın şampiyonunun ne olup da bu kadar geri gittiği yolundaki açıklamalar hiçbirşey anlatmıyor. Ne olduğu anlaşılmaz sorunların çözümü için Ocak ayının adres gösterilmesi de kimi ne kadar umutlandırabilir, pek kestiremiyorum. Galatasaray’da Terim’le ilgili olarak değişik konuların gündeme gelebileceği bir süreçte hızla yol aldığımızı görmezden gelemeyiz. ‘Bütün sorumluluk bende’ dedikten sonra bunu üstlenmeye pek de yanaşmayan ek açıklamalar artık kimseyi ikna etmiyor. Bir ‘kan değişimi zorunluluğu’ bundan sonra sürekli gündem konusu olacaktır.