Hami'den Yazıcı ve Abdülkadir Ömür açıklaması
Trabzonspor'un efsane isimlerinden Hami Mandıralı, Bordo-Mavili ekibin genç oyuncularıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Hami'nin Fanatik'e verdiği röportaj şöyle:
'Yabancı olsun ama...'
Başkan ile görüştük geçtiğimiz günlerde. Kendisi şuna vurgu yaptı, Trabzonspor başarılı olacaksa kadrosunda en az 4-5 yerli, hatta Trabzonlu oyuncu olması lazım, dedi. O efsane kadronun oyuncularından biri olarak ne dersin?
Doğru. Yabancı olmasın demiyoruz yanlış anlaşılmasın. Olsun ama katkı sağlayacak kaliteli yabancı olsun. Türk futbolunun kurtuluşu da böyle bir çalışmanın içinde olabilir.
Türk futbolu değil mi, sadece Trabzonspor değil?
Türk futbolu elbette. Trabzonspor şu an belki daha fazla genç oynatıyor ama onlarla da şampiyon olamazsın. Bu gençleri yetenekli Türk abileri ve yabancılarla kaynaştırırsan başarırsın.
Bu tip düşünceler hep kulüp değil yönetim politikası oldu. Aslında sıkıntı buradan kaynaklanmıyor mu?
Zaten yönetim politikasıysa vay haline. Şunu ayırt etmek lazım; yöneticilik yapmak ayrı bir şey kulübü yönetmek ayrı bir şey. Başarılı bir iş adamı olmak önemli ama spora giriyorsan kendi adını duyurmayı değil, camiayı büyütmeyi hedeflemen lazım artık. Yoksa ben iş adamıyım geldim, kendimi tatmin ettim döndüm ile olmaz.
'Zenginleri dışlayamayız'
Ne olacak peki bu?
Zengin insanları dışarı atamayız. Tabi ki onları işin içine çekelim. Her türlü becerisinden, bilgisinden, çevresinden yararlanalım. Ama asıl olan yöneticinin bireysel başarısı olmasın. Kendi reklamı için yönetici olmasın. Çünkü en güzel yolu futbola girmek. Yoksa o insanlara ihtiyaç yok demiyorum. İyi şekilde değerlendirilirse fayda da sağlanır.
Almanya’da da oynadın. Bu altyapı meselesinde dünyanın sayılı ülkelerinden biridir. Altyapı ve yönetici konuları orada nasıl?
Ben Schalke’de oynarken pek yönetici tanımadım yalan yok. Belediye başkanı aynı zamanda kulüp başkanı dediler, bir tanıştık bir daha da görmedim. Orada da çok zengin insanlar kulüp yönetiyor ama kulübün menfaati hep ön planda. Bizde ise bazen durum değişiyor. Kendini ön plana çıkarma arzusu ağır basıyor. Mesela profesyonel futbolcusun para konuşmazsın, paran ay başında yatar hesaba. Kafan rahat. O da performansa illa ki yansıyor.
'Biz hâlâ profesyonel olamadık'
Bizim oyuncumuzla yabancı oyuncular arasındaki en büyük fark ne?
Bizim oyuncumuz hâlâ profesyonel değil. Amatörüz hala. Yaşayıştan menacer seçimine vs’ye kadar. Örneğin bizim ve Türk futbolunun parlayan değerleri, Abdülkadir ve Yusuf. Bu oyuncular doğru insanlarla çalışıp reklam anlaşması yapabilirler onu bunu yapabilirler. Menacerlik işi de istisnaları bir kenara koyarsak imzayı atana kadar. Bu profesyonel bir ekip demek. Bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler, başkana oraya buraya menacer göndermek ama artık varsa böyle bir sektör en iyi şekilde kullanmak lazım.
'Futboldan asla ayrı kalamam'
Peki sen neler yapıyorsun? Hocalık işi vs?
Ben şu an bir şey yapmıyorum. Bir Trabzonspor, bir Antalya maceralarımız oldu. Trabzonspor sürecimiz malum. Şartlarına göre güzel işler yaptığımıza inanıyorum. Antalya’da da dönemin başkanı tek taraflı fesh etti, ayrıldık, belki şampiyon olacaktık. Bana al takım bu diyerek sezon başı teklif edilmedi, hep farklı şekillerde aldık. Tabi ki çalışmak ve işimi yapmak istiyorum. Zamanımızı bekliyoruz. Futbolun dışında kendimi düşünemiyorum çünkü.
'Güven ortamı çok önemli'
Bu güven ve huzur ortamı futbolcunun performansı için ne kadar önemli?
Çok çok önemli. Ülkemizde görüyoruz TFF’ye yurt dışına şikayetler oluyor. Yabancılar bunu çok rahatlıkla yapabiliyor ama yerli oyuncular için ekstra durumlar dışında pek kolay değil.
Örneğin Trabzon’da bir yabancı... Ondan da Trabzonspor aşkı beklemek, parayı bir kenara bırakmasını istemek ne kadar doğru?
Değil tabi. Zaten sorun da orada başlıyor. Oyuncuları gidip buraya çağırıyorsun. Bazıları da isim oyuncular oluyor. Misal benim dönemimde Bosingwa, Malouda, Cardozo vardı. İsim oyunculardı. Bu tip oyuncular ya da başka takımlara gelenler bizi çok sevdiği için gelmiyorlar. Tamamıyla daha rahat ve fazla para için geliyorlar. Jübile, emeklilik gibi düşünüyorlar. Zaten 32-33-34’ten sonra alabiliyoruz. Ben oyunculara kızmıyorum kesinlikle. Bir kontrat imzalıyorlar ve karşılığının yerine gelmesini bekliyorlar. Kızılacaksa kesinlikle yönetenlere kızmak lazım. Ha o oyuncular çok çok karakterliyse biraz hocası için falan bir şey yapar ama hep de sorar hocasına. Türk oyuncu veremiyor belki TFF’ye bazı kaygılardan ötürü ama içinde hep uhde oluyor. Yabancıya el altından veriyorsun yeri geliyor ve bunlar doğal olarak duyuluyor.
Buradaki çözüm ne peki?
Parasını vereceksin ya da verebileceğin parayı teklif edeceksin. Örneğin bir keresinde Özkan Sümer ile görüşüyoruz. Bana, “Senin ederin çok daha fazla ama o kadar veremem, bu kadar veririm” dedi. Kabul ettik, kaldık. Etmeyen etmedi, gitti.
Takmayan oyuncu yok mudur?
10 milyon alan oyuncu bile 10 bin Euro’luk maç başına takabilir. Bu sorumluluğu yerine getirme işi.
'Yenilince şehirden kaçardık'
Biraz zorluğu da var Trabzonspor’da Trabzonlu olmanın. Bir İstanbul değil neticede şehir. Kaçacak bir yer yok, her yer Trabzonspor. Ama futbol oynama niyetlisine de büyük motivasyon.
Aynen, çok güzel. Ben hep öyle düşündüm ve başarılı oldum.
Peki sen nasıl yaşardın yenilgileri, kötü sonuçları?
Kötü olurdum. Sokağa çıkmakta zorlanırdım. Öyle gönül rahatlığı ile gidip bir yerde yemek yiyemezdik. Böyle neredeyse arkadaşlarla buluşup gizli saklı yerlere giderdik. Biri bir şey söylemesin diye. Ama başkaları ya da şimdi öyle değil. 5 ye, 6 ye, gidip rahat rahat takılabiliyorsun. Elbette kötü şeyler yaşansın demek değil bu ama Trabzon’u ve Trabzonspor’u dert edinmiş oyuncuyla dışarıdan gelen arasında ister istemez böyle farklar oluyor.
'Abdülkadir'i tercih ederim'
Trabzon da kendi insanını yıpratmaya yatkın değil mi? Siz de yaşadınız en basitinden. Şimdi Ünal hoca yaşıyor. Kendi insanına dokunmak daha mı kolay Trabzon’da?
Şota, Ünal, Tolunay vs dışarıdan Trabzonlu. Ben doğma büyüme Trabzonluyum. Mezarım da Trabzon’da olacak. Bana bakışın biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Hepsini aradım sordum görev yaptıkları zamanlarda ama ben bir kere aranmadım içimde uktedir. Şimdi hocaya iyi bir kadro verirseniz başarılı olamazsa tabi ki eleştirirsiniz ama bu kadro yeterli midir bir bakmak lazım. Kulübesi en alternatifsiz takım Trabzonspor bence, ‘Malzemem bu’ diyor hoca haklı. Ancak eleştiriler kaçınılmaz.
Abdülkadir ile Yusuf zirve mi peki?
Daha erken. Daha 40 fırın ekmek yemeleri gerekiyor. Çok erken olduğunu düşünüyorum. Öyle kolay değil. Bu ülke ve Trabzon ne oyuncular gördü. Yusuf’u ilk ben oynattım, Abdülkadir’i kadroya aldım ama oynatamadım. Biraz dik oynayacaksın hep uyardım onları.
'Abi-arkadaş çok önemli'
Dik oynama sloganı sizinle mi çıktı?
Ben hep aynı şeyi söyledim oyuncularıma. Yusuf’a hep aynı şeyi söyledim. Yana oynama. Dik oyna diye. Abdülkadir’in artısı daha dik oynuyor olması. Tercih etsem onu tercih ederim. Ancak bu tip ön plandaki oyuncuların kendisini daha fazla geliştirmesi lazım.
Peki korunmaları için ne yapmak lazım. Yani arkadaş çevresi, aile, sosyal ortam...
Bu çok güzel bir soru. Mesela ben Trabzon’un Faroz mahallesinde büyüdüm. Her türlü alışkanlığı olan arkadaşım vardı ama yürekleri güzeldi. Beni hep doğru yola sevk ettiler, ben de işime odaklandım. Böyle gençleri korumak için herkesin üzerine büyük görev düşüyor. Futbolcu kardeşlerimin yapması gereken de doğru arkadaşlar, doğru abiler bulacaklar, onlara inanacaklar. Her şeye akılları kesiyor buna da kesecek. Yoksa alırlar ellerinden o formayı. Daha olmadınız bir şey. Daha olmadınız. Ayrıca sen her zaman farklı düşüneceksin. Bırak yabancıyı Türkiye’deki yerliden bile başka düşüneceksin. Sen oralısın. Herkesten fazla koruyacaksın formayı.
'Güneş'e haksızlık yapılıyor'
Peki milli takımdaki yeni yapılanma, Şenol hoca ile beraber özellikle.
Ülkemizde Şenol Güneş’e büyük saygı duyulması lazım. Şenol Güneş iyi bir futbol adamı, işini namuslu yapan bir futbol adamı. Ancak tek dert Şenol Güneş değil. Milli takıma oyuncu bulmamız lazım. Kadro açıklandı, Burak var, Emre var, Gökhan var. Gençlerin arasında mutlaka tecrübeliler olmalı. Dediğim gibi hep gençlerle olmaz. Sadece Şenol Güneş’in değil, herkesin beraber başarabileceği bir iş. Fakat göreve geldi, başladı basınımız hemen. Dengesini bozmaya çalışıyorlar onla bununla. Aynı şey Fatih hoca için de geçerli, diğer bizim insanlarımız için de geçerli. Hiddink’e, Lucescu’ya ücretini, şartlarını sormayız ama kendi insanımızı yıpratmaya bayılıyoruz. Bence Şenol Güneş bunları hak etmiyor.