"Herkes herkesi tokatlamaya başladı"
Fenerbahçe’deki teknik direktör konusu…
Aykut Kocaman'ın geldiğini daha önce de söylüyorduk. Aykut Kocaman ile görüşmeler yapıldı. Mahmut Uslu'ya sordular, belli değil mi dedi. Daha sonra Aykut Kocaman'ı arayan soran olmadı. Daha öcen Ersun Yanal'a yaptıkları gibi, Aykut Kocaman'ı ceplerine koyup bir dolaştılar fakat cebinde para olmadan alışveriş merkezinde dolaşmak nasıl bir duyguysa; o dolaşma da öye bir dolaşmaydı. Bakıyorsun, ediyorsun arabaya binip geri dönüyorsun.
Yabancı yatırımcıların Türkiye’de oluşu…
Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım'ın son dönemlerde keyifli olmasının bir sebebi var. Bu en keyifli haliyle rakip başkana gitti tokat attı, bu ayrı bir konu da. Gerek devlet bankalarından, gerek Katarlılar'dan bir destek var Aziz Yıldırım'a. Yıldırım, Fenerbahçe'nin borçlarını yapılandırmayla ilgili yol aldı. Birtakım arazileri Fenerbahçe'ye kazandırma yönünde girişimleri var. Bunlarla gittiğim zaman genel kurula, sportif konular dışından rahatlayacağım diyor. Sportif konularla ilgili de çıktı ne dedi son divan kurulunda; sizin önünüze şampiyon yapıp geleceğim takımı dedi Mayıs 2018'teki kongrede. Bunu başarırsa da orayı da halletmiş olacak. Yargıtay kararından sonra aday olmayacağım lafları vardı ama bunları bıraktı artık.
Başkanlık yarışı hakkında…
Ali Koç da adaylığını açıkladı. Bundan onraki ilk kongrede "şartlar ne olursa olsun adayım" dedi. Olağanüstü kongre olmayacağına göre, olması da artık bu saatten sonra doğru değil bence. Yeni sezon hazırlıkları başladı artık, kongre sürecine girilmez. Mayıs'tayız mali kongre, bir daha ne kongresi artık. Sadettin Saran bir başka aday, o da "Ali Koç adaysa onu destekleyeceğim" dedi. Dolayısıyla bu şartlarda 2018 Mayıs'ına Aykut Kocaman'lı bir Fenerbahçe, kabaca söylediğim profilde bir Fenerbahçe ve Aykut Kocaman'ın perforomansıyla nasıl bir Fenerbahçe ortaya çıkarsa, öyle gidilecek. Sonucu kestirmek mümkün değil, 1 yıl var kongreye. 1 yıl zarfında Fenerbahçe'de neler olacak çok etkileyecek. Fenerbahçe Mayıs 2017 ile Mayıs 2018 arasını nasıl geçirirse geçirsin, günümüzdeki şartlarla önümze gelen tabloda; 1998 model ankesörlü telefon ile yani Aziz Yıldırım ile iPhone 7, Ali Koç karşı karşıya gelecek. 2017 model bir akıllı telefon ile 1998 model bir ankesörlü telefon karşı karşıya gelecek. Bunu artık genel kurul takdir edecek.
Baba Şenol Tosun’a giriş yasağı…
Altınordu'nun altyapısında 12-13 yaşındaki bir çocuğun babasını anlattım. Sonunda ne oldu, idmana almadılar, tesislere giriş yassğı koydular çocuğun babasına. Neydi, oğlu gol atsın istiyor, "Şut çek, pas verme" diyor babası, hocaları da diyor ki, "Bu çocuk golcülükten önce asistçi olacak, forvet arkası olacak., daha az gol atacak, daha çok asist yapacak". Bu şekilde yetiştiriyorlar. 12-13 yaşındaki çocuğu böyle yönlendiriyorlar teknik ve taktik anlamda. Babası iyiliğini istiyor çocuğun ama işten anlamıyor. Bu işten anlayanlar çocuğu yönlendirecekler, yetiştirecekler. Bir çocuğun annesi ve babası kadar kimse iyiliğini istemez. Anne ve baba çocuğu için canını verir ama bu demek değildir ki, çocuğu içi neyin en iyi olduğunu her zaman anne-baba bilir. Hep bilene danışacaksın. Taraflı da olurlar, tarafsız olamazlar çocuklarına karşı. Kaldı ki ilgili konuda uzman da değillerdir, anne-baba çocuğunu sevme konusunda uzmanlardır. Çocuk için ne en iyidirde uzaman değildir. Futbolda anne ve babanın hırsıyla da alakalı olarak, kendi hayatlarında başaramadıklarının rövanşını çocukları üzerinden alma gayretiyle de çok büyük sıkıntılara yol açıyorlar. Altınordu belki de Türkiye'nin tek düzgün altyapısı. Oradaki çocuğun babası yelpazenin bir ucu, öbür ucu da milli futbolcu, Beşiktaş'ın As takımının yıldız oyuncusu Cenk Tosun'un babası. Yelpazedeki iki baba arasında fark var ama zihniyet aynı zihniyet. Öbürü çocuğuna şut çek diyor, öbürü gazetecilere basn sözcülüğü yapıyor Cenk Tosun'a. Sonuç olarak ne oluyor, Altınordu o çocuğuna babasına tesislere giriş yasağı koyuyor, Beşiktaş Kulübü de Cenk Tosun'un babasına antrenman yasağı koyuyor, gelip Cenk'e, Beşiktaş'a zarar veriyor diye. Biz konuşuruz, gerekeni söyleriz, sen arkada dur diyor. Biz bunu oyuncuların menajerlerinde de görüyoruz. Amcası menajeri, babası menajeri, mentoru, hayat koçu, kariyer koçu. Anne-baba süpermen değil, her şeyi bilmez. Her şeyin en iyisini ister ama en iyisini bilmez. Hakan Çalhanoğlu'nda yaşadık, Mesut Özil'de yaşadık, Mehmet Ekici'de yaşadık. Türkiye'de çok örnekleri var bunun. Tolgay'da yaşadık. Neymar'da yaşadık, Messi'de yaşadık. Bu şut at oğlum pas verme diyen babadan başlıyor İzmir'de, Messi'nin babasına kadar uzanıyor. Messi'nin babası evrakta usulsüzlük yapıyor, Messi adı Messi olduğu için hapse girmekten kurtuluyor.
Galatasaray’daki kriz…
Oyuncuya dayalı sistem bugün Galatasaray'da çok konuşuyor. Bunu çok iyi tespit etmek lazım. Burada yöneticiye ok büytük bir görev düşüyor. Zaten oyuncuya dayalı olmayan düzen olmaz ama bundan kasıt; oyuncunun otoriteyi tanımayarak kendi kurallarını koyduğu biçimde, belli bir oyuncu grubunun çeteleşerek disiplini ve takım karakterini bozacak şekilde hareket etmekse bunun ayrımını iyi yapması lazım yönetimin. Bu öyle bir durum mudur yoksa hocadan kaynaklanan bir durum mudur? Bütün oyuncular rahatsızsa hocadan, demek hoca yönetemiyor. Hoca yıldızı yönetemiyor, hoca genci yönetemiyor, oyuncu grubunu motive edemiyor. Hocada bir ego var, disipline etme problemi var. Bu böyle midir, öyle midir; ne kadarı böyledir, ne kadarı öyledir, bunu anlaması gerekenler futbolu anlayanlar, futbolu yönetenler olmalıdır. Cüneyt Tanman'ı ben tanımam, babamın oğlu değil. Hayatta bir kere yan yana geldim ya da gelmedim. Geleceğim veya gelmeyeceğim onu da bilmiyorum ama siz daha ilk günden Cüneyt Tanman'ı dekor pozisyonunda şikayet ederek, isyan ederek istifa etme noktasına getirdiniz de Dursun Özbek kardeşini göreve getirdi. O günden sonra siz neyi doğru yaptınız? Bir bakın aynaya. Tudor için başkan yardımcısı bunu ortaya atıyor, (Geçimsiz biri) biz 2 önce Sneijder ve Bruma'nın çeteleşmesini, başına buyruk tavırlarını, Tudor'u tanımaz tavırlarını, Riekerink'in gelişini ve gidişini, Tudor'un getirilmesinden duudyulan rahatsızlığın takım içerisinde yarattığı ortamı konuşup duruyoruz.
Bruma - Tudor konusu...
Bruma'nın; Sociedad'a gidip çok çalışıp Ronaldo'yu örnek göstermesiyle, Riekerink'ten sonra Tudor'un gelmesiyle birlikte çift idmana çıkıp ayıptır söylemesi adam gibi idman yaptırdı diye oram buram ağrıyor diye şikayet etmesiyle, mutsuz halleriyle, disiplinsiz halleriyle, hocanın yanına çağrıp taktik vermek isterken bile gelmemesiyle ve bu işin 20. dakikada oyundan alınmaya kadar gelmesiyle ciddi problemleri olduğunu söyleyebilirim. Buraan ayrılmak istediğiyle ilgili tespit yapmak da çok zor değil. Bruma'yı disiplinsizliğinden dolayı 20. dakikada oyundan aldı Tudor. Şimdi biz sözleşme konuşuyoruz, o zaman Tudor gidiyor mu, Tudor kalmıyor mu? Tudor 20. dakikada oyundan aldı? Siz neyi düzelttiniz de bu olayla alakalı, Bruma'ya yeni teklif yaptınız? Tudor bu takımın hocası. 20. dakikada sözünü dinlemediği için oyundan alınan bir oyuncuyla, -Tudor ile devam edecekken- siz daha bu işi çözmeden nasıl sözleşme konuşuyorsunuz bunu anlamış değilim. Bruma ile her şeyin çözüldüğünü farz edersek, sözleşme görüşmelerindeki isteklerde bir anormallik görmüyorum. Bunlar çok doğal pazarlıklardır. Tabi senin Bruma'nın karakteri ve profesyonelliği ile ilgili, hocayla ilişkileri ile ilgili, bu ülkeye uyumuyla ilgili, ülkede kalıp Galatasaray'a hizmet ederek parasının karşılığını vereceği ile ilgili bir tereddütün kalmadıysa o masaya oturman lazım. Bu tereddütlerin hali hazırda olduğunu ve bu pazarlıkların çok yanlış yapıldığını iddia ediyorum ve düşünüyorum. Hepsinin öyle olduğunu kabul ederek söylüyorum ki şartlar gayet güzel.
“Federasyon kurulları bir şeyler yapıyormuş gibi görünüyor”
İbrahim Kızıl'ı da kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Gaziantep başkanı seni yaşatmayacağım demiş. Bu gücü nereden alıyorlar? Federasyon kurulları bu konularla ilgili hiçbir şey yapmıyor, yapıyormuş gibi görünüyorlar.
"Arabaya binilmiş, geri dönülmüş"
Aykut Kocaman bu görüşmeleri, İstanbul'a geri dönmek istediğini yalanlamadı. Daha sonra Aykut Kocaman'ın şöyle bir şikayeti vardı yakın çevresine; "beni arayan soran olmadı bir daha". Bu çıkan haberlerden anlıyoruz ki, bu görüşmelere dönülmüş. Alışveriş merkezinde bi tur atılmış, arabaya binilmiş, geri dönülmüş. Ceptekine başvurulmuş zaten başka türlüsü de mümkün değildi. Neden? Aklın yolu bir. Fenerbahçe'de şartlar böyleyken; Katarlılar'dan sponsorluk desteği alsa Fenerbahçe, bankalar; Ziraat Bankası vs. 1.5-2 milyarlık kredi borcunu yapılandırsa, (ki böyle olacak gibi gözüküyor) Fenerbahçe bütçe olarak elini rahatlatsa, sponsor desteğini belli ölçülerde sportif bütçeye katsa, (UEFA kriterlerinde bunlar belli ölçülerde mümkün) elle tutulur bir transfer bütçesi olacak. O transfer bütçesiyle belki Kjaer'i bile satmadan çünkü Kjaer'den 25-30 mlon euro gelmiyor, 10-12 geliyor. O gelenle de Kjaerin yerine de adam almak gerekiyor, 1-2 mevkiye de takviye. Kjaer'i satmadan da 4-5 oyuncu ve buna uygun bir kadro derinliği, Fenerbahçe'yi şampiyonluğa oynatacak bir kadro derinliği lazım Aykut Kocaman'a.
"Kocaman artık gelmeye hazır"
Aykut Kocaman çok istiyor Fenerbahçe'yi ve Konya'daki misyonunu tamamladığını düşünüyor. Konya'da iyi hizmetleri oldu gerçekten. Fenerbahçe daha önce bir teklif yaptı Aykut Kocaman'a, Kocaman "Ben takımı Avrupa'ya çıkardığım yıl, sezonun başlamasına kısa bir süre kala görev bırakamam" dedi çok doğru bir şekilde ve Konya'yı da Avrupa'da oynattı. Konyaspor ve Konya şehrine borcunu ödedi. Sıkılıyor artık Konya'da, İstanbul'u özlüyor. Bu noktada görüşmelere hep sıcak baktı ve bugün artık hazır Kocaman gelmeye. Bugün çıkan haberlerle de anlıyoruz ki, bu iş imza aşamasına gelmiş. Dikkat et, o haberde Aziz Yıldırım da imza törenine katılacak yazıyor. Aziz Yıldırım daha önce ne dedi, "Ben oldukça bu kulübe giremez" dedi. Şimdi bırak o varken kulübe girmeyi, imza atarken yanında oturacak. 2+1 yıl, 3+2 yıl veya 2 yıl bilmiyorum. 1.5 milyon euro diyorlar ne kadar doğru bilmiyorum ama makul rakamlardır bunlar.
"Kocaman'a verilen, mütevazı bir rakam"
Bırak Aykut Kocaman'ın mütevazı bir bütçeyle ekibini de buraya getirip çalışmasını; ekibini sınırlı tutup Fenerbahçe'deki kadro imkanlarını da göz önüne alıp, onlarla da uzlaşarak, onlarla da anlaşarak "Tamam çalışırım, zaten eskiden tanıdığım insanlar, ben bu camiadan çıktım, bu yapıyı biliyorum, ekibi biliyorum, kadroyu biliyorum, aşçıyı tanıyorum, kendi getireceğim insanlar var, daha önce beraber çalıştıklarım var" diye düşünüyor. Bunlar Aykut Kocaman'ın tevazu içinde uzlaşabileceği, çok büyük rakamlar çıkmadan mütevazı bütçelerle halledebilecek konular ve aldığı 1.5 milyon euro da Fenerbahçe'nin başına gelecek bir hoca için normal, hatta mütevazı bir rakam. Sen yabancı bir hocaya gitsen, ki gittiler. Onun için diyorum ki, cebinde para olmadan AVM'yi dolaşıyor pozisyonunda kaldı Fenerbahçe. Gezdiler, bir baktılar Leverkusen'in eski hocası vs. Alamazsın bu paralara, hem hocanın parası, hem ekibinin parası, hem de ona transfer bütçesi verme konusunda bir hareket alanı yaratma imkanı yok Fenerbahçe'nin. Ele avuca gelen bütçeler demek; sınırlı rakamlarla, 5-6 oyuncu transferiyle, daha düşük profilli oyuncuların transferiyle, kiralama formülleriyle hareket etmek. Şu anda Aykut Kocaman da bu yönde. İddia o, kulübün içinde gelen bigiler ve gazetelere yansıyanlar ki, Fenerbahçe transfer çalışmalarını Aykut Kocaman'ın talimatları doğrultusunda yürütüyor.
Aziz Yıldırım aday olacak mı?
Şimdi burada Aziz Yldırım'ın durumunu da kısaca söyleyelim. Plan bu; Katarlılar'dan sponsor desteği, devlet bankalarından kredi yapılandırması, bütçesel rahatlama, bir transfer bütçesi, bu bütçenin çok büyük bir bölümünü Aykut Kocaman'ın getirdiği rahatlıkla transfere harcayabilme kabiliyeti, eli ayağı düzgün birkaç transferle, daha iyi bir kadroyla seneye şampiyonluğa oynama. 2018 Mayıs'a gelindiğinde o günkü sportif başarı neticesinde bir tavır ve Aziz Yıldırım 2018 Mayıs'ında aday olacak mı olmayacak mı konusu. Radyospor'a bağlandı benim de çok iyi tanıdığım, yıllarca kulübün içinde olmuş, herkesin de tanıdığı bir kongre üyesi. Fenerbahçe'nin bundan sonrasını konuşurken, birtakım ifadeler kullandı. Başkan şampiyon yapmak için her şeyi yapacak dedi, yapamadığı takdirde de, sonraki gelen yönetimin kucağına bombayı bırakır, çok büyük bir borçla "Haydi benden sonrası yapabiliyorsa, yapsın" noktasında bırakır gider noktasında bir ifade kullandı. Aziz Bey buna içerlemiş, "Sen radyoda böyle konuşuyorsun, gel sana anlatayım" demiş ve kulübe çağırmış. Kulüpte ona birtakım rakamlar ve kulübün bu zaman kadar nasıl gayrimenkul kazandığını ve bu borç yükünün de karşılığının bu olduğunu kendi hesabına göre anlatmış ve şunu demiş: "Beni her türlü eleştirin ama beni öyle borçla bırakır kaçar, para mara diye eleştirmeyin. Benim cevplarım bunlardır, çıkar da anlatırım. Şunu da iyi bilin; 2018 Mayıs'ta buradayım, hiçbir yere gitmiyorum. Adayım. Kim isterse de çıksın karşıma, bunu da bilin. Şimdi bu birebir Aziz Bey'in ifadesi.
"Sneijder mi lekesiz süt?"
Tudor herkesle kavga ediyor. Tudor hatalı. Sneijder mi o zaman çok matah, Sneijder mi dört dörtlük, lekesiz süt? Yönetim nasıl karar verecek de yol alacak bundan sonra. Hem Sneijder, hem Tudor'u mu yollayacak? Nasıl yapacaklar biz de film gibi izleyip göreceğiz. Bir şeylerin yanlış gittiği belli. Galatasaray yönetiminin tespit, teşhis ve tedavide sportif anlamda çok yetersiz olduğu bir realite. Bu başkanın ofisini Florya'ya taşımasıyla, fiziken orada olmasıyla mı düzelecek? Eline kızılcık sopası almadığı kaldı bir tek. Futbolcular antrenman yaparken, Hababam Sınıfı'ndaki gibi başkan bakıyor aman konuşmayalım mı diyecek birbirlerine? Ne faydası olacak bu süreci okumanın ve doğrusunu yapmanın bulunması noktasında. Sneijder yöneticiler samimi davranmıyor, benim yüzüme konuşmuyordan şikaye etmekte haklı olabilir. Sneijder haklı, haksız demiyorum ama Sneijder'in kötü performans gösterdiği kesin. Sneijder'in huzursuzluk yarattığı kesin. Tudor ile bir çatışma içinde olduğu kesin. Bu kimden ne kadar kaynaklanıyor ve bunun diğer oyunculara sirayet etmesi konusunda Sneijder'in olumlu veya olumsuz ne kadar etkili olduğunu tespit etmek için de çok yetkin bir yönetim görmüyorum. Problem de bu zaten.