Hilmi Ok ile milli maçtaki şikeyi görmüştük!
Ahmet ÇAKIR
Ok'un önemli bir futbolculuk geçmişi vardı. Galatasaray'da bile oynamıştı. 1952-53'ün Suat Mamatlı, Kadri Aytaçlı, Muzaffer Tokaçlı, Bülent ve Reha Ekenli, Turgay Şerenli, Coşkun Özarılı takımda yer alabilmesi, futbolculuk düzeyi hakkında bir fikir verebilir. Hakemliği de üst düzeydi. Yıllarca FIFA kokartı taşıdı. 1980 Avrupa Şampiyonasında Hollanda-Çek Cumhuriyeti maçını yönetti. Yardımcıları Erkan Göksel ve Talat Tokat'tı.
Hakem, hakem hocası ve MHK başkanı olarak da çabalarının yakın tanığıyım. Başka hiçbir şeye kulak asmadan işini adam gibi yapabilme çabası içindeki, idealist kişilerden biriydi. Cumhuriyetin en heyecan verici döneminde doğup büyümüş olmanın bütün özelliklerini taşırdı.
*******************************************
GALATASARAY'IN EFSANE KADROSUNDA
Hilmi Ok, 1950'lerin ilk bölümünde Galatasaray'ın efsane kadrolarından birinde yer almıştı. Fotoğrafta, ayaktakiler, soldan: Rober Eryol, Hilmi Ok, Suat Mamat, Kadri Aytaç, Reha Eken, Turgay Şeren, Bülent Eken, Muzaffer Tokaç. Çömelenler, soldan: Kamil Altan, Ali Beratlıgil, Necmi Erdoğdu (Torik)
Futboldan gelen hakemlerin daha başarılı olacağı yolunda doğal sayılabilecek bir öngörüsü vardı. Bu yola giren çok az sayıdaki hakem arasında bulunan Erman Toroğlu'nun yolunu açma konusunda kuralları biraz zorlamaktan kaçınmamıştı. Sonucun iyi olduğunu herkes kabul ettiği için sorun çıkmadı.
Son yıllarında bütün bu birikiminden hiç değilse kırıntılar aktarmasıyla ilgili olarak bir tv programına razı edebilmeye çok çalıştım ama sonuç alamadım. Çünkü söyleyeceği herhangi bir sözün gereksiz tartışmalara yol açacağı kanısındaydı. Gerçi benim öyle bir derdim yoktu ama birileri mutlaka böyle bir tartışma çıkarabilirdi.
Son birkaç aydır artık iyice bozulan sağlığı nedeniyle bunu yapma olanağı kalmamıştı. Arkadaşım olan yeğeni Halim Ok'tan sağlığının iyi olmadığı haberlerini alıyordum. Onun için dua etmekten başka yapılabilecek birşey kalmamış gibi görünüyordu. 15 Şubat Cumartesi sabahı da beklenen haber geldi, eski deyişle emri hak vaki olmuştu.
*******************************************
AVRUPA ŞAMPİYONASINDA MAÇ YÖNETTİ
Hilmi Ok, futbol hayatı sonrasında başarılı bir hakemlik dönemi geçirdi. Yıllarca FIFA kokartı taktı ve 1980 Avrupa Şampiyonasında Hollanda-Çek Cumhuriyeti maçını yönetti.
Milli maçta şike!
Aslında Hilmi Ok denildiğinde hemen aklıma gelen olay bambaşkadır. İlk kez Avrupa Şampiyonasına katılma olanağını bulduğumuz 1996 elemelerinde en büyük sıkıntıyı yaşadığımız maçta hakem şikesi olduğunu yıllar sonra yazılan bir kitaptan öğrenebilmiştik. O gün ben de tribündeydim ve hakemin davranışına anlam verememiştim. O dönemde Hürriyet'te yazan Hilmi ağabeyle, kimsenin pek kulak asmadığı o pozisyonu tamamen aynı biçimde görüp değerlendirmiş olmamız yıllarca aklımda kalmıştı. Tarihi bir olay sayılacağından gerektiği gibi anlatayım:
5.kategori yani en zayıf takım olduğumuz grupta iyi gidiyorduk. Bunan inanmak zordu ama Terim'in Aslanları hedefe ulaşacak gibiydi. Fakat 14 Aralık 1994 günü İnönü Stadındaki İsviçre maçına biraz sancılı çıkıyorduk. Genç kalecimiz Rüştü Reçber'in sakatlığının tam olarak geçip geçmediği tartışma konusuydu. Belki biraz da bunun etkisiyle daha 16. dakikada 2-0 yenik duruma düşmüştük. 39. dakikada Recep Çetin'in ilginç golüyle skoru 2-1 yapıp umutlanmış ama daha fazlasını bulamamıştık.
İşte o maç›n 89. dakikasında Rumen hakem Ion Craciunescu, İsviçre savunmasının Hakan Şükür'ü indirmesi sonrasında düdük çalmıştı. Hakemin yaklaşık 20 metre uzaktan verdiği kararın penaltı olduğu çok açıktı. Fakat hakemin tereddütlü haline ve cezaalanına doğru yavaş adımlarla yürümesine bir anlam vermek de zordu.
O arada her ne olduysa, kararını, penaltı noktası üzerinden aleyhimize faul olarak verdiğini ya da değiştirdiğini gördük. Şaşkınlık ve öfke içinde kalakaldık. Adam, gözümüzün önündeki penaltıyı düpedüz yoketmişti! 10 gün sonra Hürriyet gazetesinde MHK eski başkanı ve hakem hocası Hilmi Ok, muhteşem bir uzman yorumu yayınladı.
Ok, Rumen hakemin gerçekte penaltı verdiğini, düdüğü çalış şekli ve öteki bütün hareketlerinin bunu gösterdiğini ama her ne olduysa kararını değiştirdiğini yazdı.
Rothlisberger aracı oldu
İşte bundan sonrası için sözü Craig McGill`in 'Futbolun Karhanesi' adlı kitabına bırakalım. Kitabın 'Yolsuzluk' başlıklı 10. bölümünün 'Hakemler' ara başlığıyla devamında şöyle deniliyor:
'Bir de Türkiye ile İsviçre arasında oynanan Avrupa Şampiyonası'na yükselme maçı meselesi var. Rothlisberger İsviçre takımının sponsoru ….. …..'in kendisine Romanyalı hakem Ion Craciunescu ile maçı ayarlaması için başvurduğunu iddia etti. Ancak, (sponsor kuruluşun) Rothlisberger'in aynı şeyi yapmak için kendilerine başvurduğu ve 64.000 dolar istediği iddiasında ısrar etti. Rothlisberger, suçlamaları kabul ettiğini gösteren imzaladığı belgelerin hiçbirini anlamadığını, çünkü bunların kendi anadilinde olmadığını iddia ederek tüm bunları reddetti.' (Sayfa 167)(Kitapta sponsor kuruluşun adı yazıyor ama biz durduk yerde dert çıkarmamak için yazmadık. Merak edenler kitaba bakabilir.)
İfade epeyce karışık ama o maçla ilgili bir şeyler döndüğü çok açık. Rothlisberger, İsviçre'nin yetiştirdiği ünlü hakemlerden biri. Bizim de hem milli takım hem de kulüp takımı düzeyinde çok önemli maçlarımızı yönetmişliği var. Sonra adı böylesi şaibelere karıştığı için haliyle erken emekli edildi.
Aradan geçen bunca yıl sonra kimin ne yaptığını ortaya çıkarabilmek elbette ki kolay değil. Ancak ortadaki isimler ve özellikle de rakamın 64.000 gibi bir kesinlik taşıması, haliyle insana 'belli, birşeyler olmuş' dedirtiyor.
Neyse ki, biz İsviçre'yi deplasmanda yenip bu hesabı görmüş, o dönemin Milli Takım sorumlusu yönetici Ayhan Bermek'in yıllar sonra '1994 ruhu' diye adlandırdığı şahlanışla hedefe ulaşıp tarihimizde ilk kez Avrupa Şampiyonasına katılmıştık...
Kesin penaltıydı
MHK eski başkanlarından ve hakem hocası Hilmi Ok, bu pozisyonda Rumen hakemin kesin olarak penaltı verdiğini ancak daha sonra ne olduysa bundan vazgeçtiğini Hürriyet gazetesindeki yazısında ortaya koymuştu.
Hilmi Ok, 24 Aralık 1994 tarihli ‘İlk devre hakem hataları' başlıklı yazısında özetle şöyle diyordu: "Burada verilecek penaltı dışında hiçbir karar kurallara uygun olamaz. Ancak konuyu anlamayanlar için uydurulan bir karar olur. Hakem de kurallarda yeri olmayan bu kararı verdi. 'Hakan'ın takımı aleyhine serbest vuruş.' O an maçın gözlemcisi ile göz göze geldim. O da bu karara şaşırmıştı. Hayretle bakıyordu. Hakemliği bırakacak yaşa gelmiş bir hakemin böyle önemli bir maçta, taç atışlarında ayağın yerden bir santim kalkmasını bile dikkate alacak şekilde yönetim gösterirken bu kararına şaşırmamak mümkün mü? Hakem kafasında acaba ne düşünüyordu? Allah hiçbir hakemi bu duruma düşürmesin."
Ok, henüz olayın sıcaklığı içinde daha fazlasını söyleyemiyor. Bugün artık şu son cümlenin, rahatlıkla 'Bu adam rüşvet almış, verdiği karar başka türlü açıklanamaz' şeklinde anlaşılması gerektiği ortada...
Olayın daha devamı var. Teknik direktörümüz Fatih Terim'in o sırada kulübede penaltıyı kimin atmasının uygun olacağını yardımcılarıyla tartıştığı bir ortamda başka bir kararın çıkması şaşkınlığı ve daha bu doğrultuda birtakım ayrıntılar. Bu yazıyı Hilmi Ok yörüngesinden çıkarmamak için onları başka bir yazıya bırakalım.
Hilmi Ok, ülkemizin yetiştirdiği çok değerli spor adamlarından biriydi. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.