İki imparator arasında neler geçti? Gün yüzüne çıktı
Fenerbahçe'nin 'imparatoru' Oğuz Çetin, A Milli Takım'da Galatasaray'ın imparatoru Fatih Terim ile yaşadıklarını anlattı. Çetin, Terim için "Hocanın çok farklı yüzleri vardır. Belki kızdığımız negatif yönleri vardır ama artıları da çok fazladır" dedi. İşte detaylar...
- Hayatınızın kırılma anı neydi?
İlk kırılma anım 9 yaşında Almanya'ya gitmiş olmak. Sonra 16 yaşında Sakarya'ya döndüm. Bir sene sonra 1980'de Sakaryaspor A Takımı'na çıktım. Süper Lig'de o zaman çok flaş isimlerle yürüdük. Bu altyapı 1987-1988'de benim kaptan olduğum yılda Türkiye Kupası'na dönüştü. 7 futbolcu İstanbul'a geldi, hepsiyle milli formayla sahaya çıktık. O yıl Türkiye Kupası'nda çok önemli maçlar oynadık. Fenerbahçe çıkınca 'eyvah' dedik. Sonra Beşiktaş çıktı. 'Yine eyvah' dedik. Fenerbahçe'yi 5-1, Beşiktaş'ı 4-0 yenerek kupayı aldık. Ben bir Fenerbahçeli olarak çocukluktan itibaren belki kaç yıl hep Fenerbahçe'ye gelme hayalini yaşadım. Transferler hep direkten ödündü. İstanbul'da Fenerbahçe'ye 5 gol atmak, sonra Beşiktaş'ın çıkması inanılmaz. Biz bu inançla içeride Beşiktaş'a 4 attık, dışarıda 1-0 yendik. Yolumuz açıldı zaten. Zonguldak ve Samsun maçları daha kolaydı.
- Fenerbahçe'deyken 'eyvah' dediğiniz maç var mı?
Resmi olarak şu maç demek doğru değil. Ama Fenerbahçe'ye karşı her takım çok farklı hazırlanırdı. Rekabet her takımla üst düzeydi ama Galatasaray maçları başkaydı. Biz kadro yapısı olarak bireysel özellikleri üst düzey oyunculardan oluştuğumuz için karşı takım bize 'eyvah' dedirtse bile maç içinde çözüm üretiyorduk. Bir bakıyorsunuz bana göre Türkiye futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyilerinden ve benim saygı duyduğum Rıdvan Hoca olmadık bir anda o maçı çevirebilir. Ya da Aykut Hoca gol atabilir. 'Eyvahlarımız' uzun sürmezdi bizim.
- 1988-89 sezonunda şampiyonluk sonrası sahaya çıkmadınız? Şimdi olsa çıkar mıydınız?
Taraftan sana 'imparator' diyor. Muhteşem bir yıl geçiriyorsun. Keşke 89'daki şampiyonluk kutlamasına çıksaydım. Nasıl bir yetiştirme tarzım olmuş ki nasıl duygular yaşamışım ki o kadar konsantre olmuştuk ki olaya soyunma odasında oturup 'Allah'ım sana şükürler olsun deyip dua ettim. O zaman ki şartlarda orada kalmayı tercih etmişim."
- Fazla duygularınızı göstermiyorsunuz. Bu futbol hayatınızı etkiledi mi?
Türkiye'deki futbol kültürünü hazmedip senin de ona göre gerekli yaklaşım göstermen gerekiyor. Kendi duygularımı tutmuş olmam bu futbol ortamının gerektiği gibi olma becerisini gösteremedim. İletişim konusunda kamuoyuna gösterirken daha açık olmak gerekebilir.
- 1988-89 Fenerbahçe'si tarihte nereye koyuyorsunuz?
Sadece Fenerbahçe değil ama Türk futbol tarihinde seyredenlere bu kadar keyif veren sonuç odaklı değil oyun odaklı. Tarihte çok az bulunabilir bence Fenerbahçe tarihinde bir numaradır o yıl. En fazla puanı toplarken en fazla golü atarken hiçbir zaman gol yeme endişesi taşımadan ki goller yedik tamamen oyun odaklı oynayıp çok fazla gol attık. Maçı kim seyrediyorsa ondan keyif aldı. Bence yüzde 90 çok keyifli. Her mevkinin yıldızı vardı. O sene herkes yıldızdı. Aykut Hoca'yı anlatmaya gerek yok, Rıdvan Hoca'yı anlatmaya gerek yok ama Hakan Tecimer'i, Turhan Sofuoğlu'nu, Hasan Vezir'i bizim Arap İsmail'i, Şenol Ustaömer'i, Nezihi'yi, Erdi'yi, Müjdat'ı unutabilir misin? Ama püf noktası o gün bir tane Tony Schumacher vardı. Dünya yıldızıydı. 10 tane de biz vardık. O takım bize aitti. Başarı başarısızlık ve her konu bizimle ilgiliydi. Biz o sorumluluğu taşıyarak aidiyet duygusu yüksek olarak o yılı yaşadık biz. O yüzden bu günlere geldiğimizde kulüpler bu duyguyu kaybetti.
Aziz Yıldırım herkese dokundu
2000'li yıllarda futbolu bırakıp Fenerbahçe'ye gelmemi isteyen Aziz Yıldırım'dır. Bizi sevdiği için el vermiştir. Kaldı ki Aziz yıldırım, Fenerbahçe'ye emek veren herkese el vermiştir. Beni de çok sevdiğini biliyorum. Beni göreve getirirken yönetim kurulunda açıklarken ağladığını biliyorum. Bizim sorunumuz 15-16 oyuncuyu gönderip kadro zayıfken geldim. Benim duruşum hatalıydı. Camianın çocuğu olmam, başkanla duygusal bağımın yüksek olması... Bu nedenle duygusal davrandım. Orada o desteği bulamaktan vasatlıktan kaynaklanan durumdu bu. Orada çok net olabilirdim. İki üç kere ayrılma isteğimi dile getirmeme karşın kaldım. Futbolda duygusallığa yer yok. Hata yaptım. Camianın çocuğu olmak bana zarar verdi.
Fatih Terim ile Oğuz Çetin arasında neler geçti?
Milli Takım'da Fatih Terim sonrası devam etmeniz farklı yorumlandı. Kendinizi ifade edebileceğinizi düşünebiliyor musunuz? "Mustafa Denizli gitti, Werner Lorant gitti, Fatih Hoca gitti, Oğuz Çetin kaldı" yorumları yapıldı.
Şöyle söyleyeyim. Bunlar biliniyor ama isteyen istediği gibi dile getiremiyor. Zaten Mustafa Denizli gelmeden önce ben Fenerbahçe ile anlaşmıştım. Bu Mustafa Hoca'ya tebliğ edilmişti. Gün geldiği zaman buraya Oğuz'u başa getireceğiz diye söylenmişti kendisine. Çalışma ortamımızda herhangi bir negatiflik yoktu.
"Hiddink'in yardımcısı olarak gitmedim"
2005 ile 2010 yılları arasında Sayın Fatih Terim ile çalışmalarımız ki çok ciddi çalışmalar yaptık. Gerçekten hocadan da öğrendiğim çok şeyler oldu. Hocanın çok farklı yüzleri vardır. Belki kızdığımız negatif yönleri vardır ama artıları da çok fazladır. 2009'un sonunda kasım ayında ayrılma kararı verildiğinde masasına ilk istifa mektubunu bırakan benim. Biz birlikte bıraktık, ayrıldık. Ayrıldıktan 1.5 ay sonra Hiddink ile anlaşma istediklerinden dolayı Sayın Mahmut Özgener beni aradı. "Biz Hiddink ile anlaşıyoruz. Sen de çalışmak ister misin?" diye sordu. Hiddink ile bir görüşme yaptık. Hatta özel bir görüşme yaptık. Kaldı ki ben oraya Hiddink'in yardımcısı olarak gitmedim. Federasyon ile yaptığım anlaşma gereği Milli takım'da Hiddink'i temsil etmek üzere tüm 6 departmanın başına geçtim. Ve o altı departmanı sıfırdan oluşturup milli takımda Hiddink ile birlikte çalıştım. Dolayısıyla bir dönem bitti. Hiddink dönemi farklı bir şekilde başladı.
'Fatih Terim sonrası ekipten biri gelecekti'
2005 yılında muhteşem bir iş yapıldı. A Milli Takım olsun genç milli takım olsun çok güzel, yeni isimlerle donatıldı. Kaldı ki ben o dönemde belki Ümit Milli takımda çalışırım diye düşünürken Fatih Hoca kendisi bizzat A Milli Takım'da Mehmet Özdilek ve benle çalışmak istediğini söyledi. Biz o göreve geldik. Reha Hoca U21'e geldi. Genç takımlarda Metin Hoca vardı ki sonradan A takıma geçiş yaptı. Birlikte çalıştık. Tüm bu süreç boyunca söylem Fatih Hoca bir gün ayrılırsa mutlaka bu grup içerisinden ben değil yani bu grup içerisinden birilerinin artık oraya geçmesi. Avrupa'da olduğu gibi... Almanya'da olduğu gibi... Bu yıllarca bu şekilde konuşuldu. Ama icraata dökülmedi. Ama bana sorarsanız o mevkiyi tutan insanların bu zinciri kurması lazım. Çünkü A Milli Takım'da belli bir süre çalışırsınız ama onun altını iyi donatırsanız sen gittiğin zaman hazırladığın kişi rahatlıkla gelebilir. Bunu Almanya çok güzel yapıyor zaten. Biz bunu başarabiliriz o yönde gitmemiz gerektiğini düşünüyorum."
Yasal uyarı: Bu haber Ajansspor.com tarafından yazılmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.