İnsan sporcuların sonu yaklaşıyor!
Son dakika haberleri... İnsan sporcuların sonu mu yaklaşıyor? Cybathlon nedir? İşte detaylar...
Olimpiyat oyunlarında insanın fiziksel performansının rakamsal olarak değerlendirilmesi sonucunda dereceye giren olimpiyat sporcuları her daim ülkelerinin iftihar kaynakları oldular. Her ne kadar ilk olimpiyat oyunlarının M.Ö 776’da gerçekleştiğine dair elde kayıtlar olsa da tarihinin daha eskilere bile gideceği düşünülebilir. Bu oyunların önem verdiği iki kavram var: Birincisi, mücadele edilen spor dalında rakiplerine karşı üstün gelmek ve kazanan taraf olmak yani 'güç kavramı'; ikincisi ise yarışmacıların o dönemler temsil ettikleri kentlerin isimleri ile anılmaları yani bugünün deyimiyle 'sponsorluk kavramı'.
O dönemlerden bugünlere geldiğimizde spor yine bu iki kavram üzerine kurgulanıyor. Öyle ki, insanlığın olimpiyat oyunları ile birlikte başlayan sportif alanlardaki fiziksel performans mücadelesi ve markaların etkinliği dünya şampiyonaları, üniversite oyunları, Balkan Şampiyonası, Akdeniz Oyunları gibi birçok bölge ve ülkenin düzenlediği irili ufaklı oyunlarla dünyanın her yerinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla tüm spor endüstrisi bu 'güç ve sponsor' odaklı döngünün içinde hayat buluyor.
2014 Rio'dan gelen büyük uyarı
Değişimin ilk kıvılcımı çok yakın zamanda parladı. 2016 yılında Rio Olimpiyatları reyting gelirlerinin 2012 Londra Olimpiyat gelirlerinden %15 düşük gerçekleşmesi dikkate alınması gereken bir uyarı oldu. Sporcuların kendi fiziksel limitlerini geçmek üzere oyunlar sergilemesi izleyicileri heyecanlandıracaktır diye beklense de artık bu beklentinin çok büyük olduğu anlaşılmaya başlanmıştı. Bazı spor dallarında rekorların uzun yıllardır kırılamıyor olması bunun en büyük göstergesiydi. 100 metreden cirit atmaya, 4x100 metreden yüksek atlamaya, üç adım atlamadan disk atmaya kadar neredeyse her branşta uzun yıllardır kırılamayan birçok rekor var. Günümüz hızlı tüketim dünyasında insanların sabırsız ve yüksek beklentili davranışlarına 'Z kuşağı'nın kendine has oluşturduğu yeni dünya görüşü de eklenince, modern olimpiyatlardan bugünlere kadar gelen süreçte sporun tamamen farklı bir boyuta evrilmeye başladığını görmek hiç de zor değil.
Cybathlon geleceği haber verdi
İnsan performansı odaklı sportif heyecan oluşturma ve bunun pazarlanması üzerine kurgulanan sponsorluk kavramının insandan bağımsız bir sürece doğru dev adımlarla ilerlediği bu dönemde sponsorlar; farklı spor dallarının ve liglerinin oluşması konusunda tetikleyici bir rol oynuyor. Bu rolü tamamen üzerine almak isteyen markalar, yatırımcı gözüyle teknolojiye kucak açıyor ve sporun geleceğine yön veriyorlar. 2017 yılında İsviçre’de gerçekleştirilen 'Cybathlon' organizasyonu buna en iyi örnek. Fiziksel engelli kişilerin yarı insan yarı dijital bütünlüğe sahip birer ‘transhuman’ olarak mücadele etmesi bu müsabakanın en önemli özelliğiydi. Ancak bir farklılık vardı: Bu kişilerde robotik protezler, beyin-bilgisayar arayüzleri, biyonik ekipmanlar ve güçlendirilmiş exoskeleton’lar kullanılmıştı. Kısacası Harari’nin de Homodeus kitabında ısrarla savunduğu Homosapiens’in sonu geldi, sıra Homosibernetikus’da teorisinin adeta bir galası gibiydi. Yarışmacılar daha önce görmediğimiz parkurlarda performanslarını sergilediler. Bu organizasyonun önümüzdeki yıllarda ne tip gelişmeler göstereceğini hep birlikte büyük bir şaşkınlıkla izleyeceğiz.
Dronlar'dan gelen 900 milyon dolar
Yine 2017 yılında Dubai’de 'World Future Sports Games' organizasyonu düzenlendi. Bu organizasyonda insansız drone yarışları, robotik futbol, cyber atletik yarışlar, sürücüsüz araba yarışları, otonom araç yarışları yapıldı. Kısacası oyunların içinde insan neredeyse yok gibiydi.
Tüm bu gelişmeler, içlerinde birçok güneş yüzü görmemiş aktiviteyi barındırarak gerçekleşirken ve yeniliklerin ardı arkası kesilmezken sponsorların şu aralar gözbebeği olan drone yarışlarının son şampiyonasında 15 yaşındaki Luke Bannistar’ın şampiyon olması da uluslararası arenada dijital spor endüstrisinin kapılarının herkese açık olduğunun bir kanıtıydı.
Drone organizasyonlarının geçtiğimiz yıl spor endüstrisine katkısı 900 milyon dolar’dan fazlaydı ve yakın geçmişe gittiğimizde ilk drone’ların 2012 yılında keyif için uçurulmasından bu yana, geçen süreye baktığımızda 8 yıl gibi kısa bir sürede devasa bir endüstriye dönmesi bizi şaşırtmasın. Çünkü az önce belirttiğim gibi bundan sonraki süreç lineer değil, eksponansiyel şekilde gelişecek. Dünyada teknolojik gelişmelere yatırım yapan yüzlerce şirket, patent almaya ve ürünlerini geliştirmeye devam ediyor. Sadece dünyaca ünlü şirket MIT’nin koşmak ve yürümek adına eksoskeleton konseptinin geliştirilmesine yönelik yüzden fazla patent aldığını söylesem bu durumu gayet net ifade etmiş olurum.
İşin özüne geldiğimizde şunu söylemek yerinde olacaktır: Teknoloji ve insanın her anlamda entegre olduğu yepyeni spor dalları ile tanışıyor olacağız. Bazılarımız eski dönemin dinamiklerine bağlı olmayı seçerken bazılarımız da yeni dönemin bu el değmemiş ürünlerine heyecan ile sarılacak. Ve olimpiyatların güç ve sponsorluk kavramları bu kez teknolojinin de katkısı ile bambaşka bir anlama kavuşacak.
Bize düşense bu değişim ve dönüşümü keyifle izlemek olacak.