İyi Muslera, kötü savunma!

Mersin İdmanyurdu, sıkıntılarla boğuşan bir kulüp. Rıza Çalımbay, bu kulübün mevcut şartlarına göre en iyi iş çıkaran teknik adam kuşkusuz. Bu kadar problemle karşılaşmış olmasına rağmen, takımı motive etmeyi başarabilmesini takdir ediyorum. Dün akşamda da Galatasaray maçında çok iyi mücadele ettiler. 1-0 mağlup olmalarına rağmen kocaman bir alkışı hak ediyor Çalımbay ve öğrencileri.

Şampiyonluk mücadelesi veren, fakat; ortaya koyduğu futbolla taraftarlarını doyuramayan Galatasaray ise Yasin Öztekin'in katkısıyla skor olarak istediğini elde etti. Hamza Hamzaoğlu, "kaliteli bir futbol beklemeyin" mesajını daha önce yaptığı açıklamalarda dile getirmişti. Sonuç odaklı bir oyun oynayacaklarının mesajını da böylelikle vermiş oldu.

Muslera ön plana çıkıyorsa sorun var...
Mersin'de, Galatasaray takımı adına yaraşır bir oyun ortaya koymadı. Eğer herkes Fernando Muslera'dan bahsediyor ve Uruguaylı file bekçisinin muaazam performansından söz ediyorsa, savunmanın ne kadar zor durumda olduğu gözler önündedir demektir. Bakmak ile görmek arasındaki farkı bilenler, sadece Muslera'yı övmek yerine biraz da düzensiz ve başarısız takım savunmasından bahsetmelidir.

Elbette, Fernando Muslera takımına maç kazandırabilecek ve hatta Türkiye'ye gelmiş geçmiş en iyi yabancı kalecilerin başında gelir. Aksini kimse iddia edemez. Ancak; özellikle kanat beklerinin rezalet(!) performansına vurgu yapmadan geçmemek gerek. Telles ve Sabri'nin, Pedriel ve Nakoulma karşısındaki acziyetini görmezden gelmemeli.

Savunma zaafiyetinin eskiye nazaran azalmasındaki en büyük etken ise Felipe Melo'dur. Brezilyalı oyuncu, geçirdiği ameliyat sonrası iyi bir dönüş yaptı. Galatasaray'ın dün akşam 1-0 kazandığı maçta Fernando Muslera'dan sonra Felipe Melo'nun performansının öne çıktığını düşünüyorum. Bütünlük anlamında ise sarı-kırmızılı takım bence sınıfı geçemedi.

Süper Lig'de son haftalarda iyi oyunu kimin ya da kimlerin önemsediğini bilemem. Fakat; şampiyon olacak bir takımın, bilinen sorunlarını lig sonuna kadar çözememiş olması da ayrı bir gariplik. Galatasaray, Mersin'de zorlanarak da olsa 3 puanı kazandı. Liderliğin sürekli el değiştirdiği dönemde şu anda bir adım öne geçtiler.

Bu forma Emre için bir şanstır...
Selçuk'un orta alandaki verimsizliği, Burak'ın ileride sert savunmacıların arasında yalnız kalması da parantez açılması gereken konulardan biri. Ayrıca, takıma katkı anlamında devamlılık sağlayamayan Emre Çolak, acaba neyin peşinde? Galatasaray forması, Emre Çolak ve O'nun gibi gençler için bir şans, fırsattır. Teknik direktörünün elini sıkmayarak tepki göstermesine anlam veremedim. Özür dileyerek erdemli bir davranışta bulundu. Umarım kalitesinden şüphe duymadığım Emre, gereksiz yere kendisini yıpratmaz, kredisini düşürmez.

Şampiyonluk ve "yıldız savaşları" kuşkusuz son haftalarda daha çok gündeme gelecek. Galatasaray camiası, önceki yıllarda olduğu gibi kenetlenirse yarışta bir adım önde gitmeye devam eder. Futbolda her ihtimalin olduğu gerçeğini düşünsek de mevcut görüntüye göre avantaj elde ettiler.

Bu arada hakem Ali Palabıyık da başarılı bir yönetim gösterdi. Bazı pozisyonlarda biraz çekingen görünse de başarılıydı. Son haftalarda hakem ataması yaparken kalp krizi geçiren MHK adına "iyi hakem"lerin çoğalması avantaj olacaktır.

Galatasaray başkanı kim olur? 
Yaklaşan seçim öncesi Galatasaray'da başkan adayları sürekli açıklamalar yapıyor ve projelerini anlatmaya çalışıyor. Sarı-kırmızılı camiada taşı gediğine oturtmak isteyen, bu kulübü refaha ulaştırma düşüncesi içinde olan 3 aday var. Adaylar arasında şu anda en çok Dursun Özbek ön plana çıkıyor.

Turgay Kıran ve Ahmet Özdoğan da dinlemeye değer isimler olsalar da Özbek'e ciddi bir destek olduğunu görüyoruz. Seçimde Dursun Özbek'in en fazla oyu alacağını, Turgay Kıran ve Ahmet Özdoğan'ın da Özbek'i takip edeceğini düşünenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla.

Bana göre ise; seçimin kilidi Adnan Öztürk'ün sağlık problemleri sebebiyle başkan adaylığından çekilmesinde gizli. Seçim, şimdiden Galatasaray camiasına olsun...