İyiliğin bedeli!
Galatasaray’da Mustafa Cengiz’in idari açıdan Ibra edilmeyişi ile ortaya çıkan sıkıntılı durum, en azından onun açısından ‘iyiliğin bedeli’ olarak görülebilir. Bu ülkede, iyilerin başına gelebilecek olan işler bunlardır, anlamında…
Konuyla ilgili özel ya da ayrıntılı bilgilere filan sahip olmak gerekmiyor. Olupbitenler hepinizin gözü önünde. Şampiyonluk, UEFA’daki ceza almama mücadelesi, mali açıdan derlenip toparlanma ve yıllardır ilk kez bir dönemde kara geçme ile daha bir yığın güzel iş bu 14 aylık döneme sığdırıldı.
Normal koşullarda bunun karşılığı ayakta alkışlarla Ibra olmalıydı. Ancak çok uzayan konuşma maratonunun ardından salonda bir avuç insanın kalmış olması ve M.Cengiz’le ’hesaplaşma’ kararlılığı içindeki bir grup bu sonucun ortaya çıkmasını sağladı. Ortaya çıkan kaos ile kulübün ve takımın yoluna taş konulması, umursanmadı.
Elbette ki 10 000’den fazla üyesi olan, genel kurula da belli sayıda katılım sağlanan ortamda sadece 328 kişinin oylarıyla böyle bir sonucun ortaya çıkabilmesi de bir garabet. Fakat ne yapacaksınız ki işler böyle yürüyor. Aynı sayıdaki üye ile başka durumlarda olumlu karar çıktığında yadırgamıyorsanız, buna da bişey diyemezsiniz.
Belli ki asıl sorun ve sıkıntı, Mustafa Cengiz’in Galatasaray’ı idari açıdan yönetimi değil, üyelikleriyle ilgili sorun çıkan 141 Galatasaray Liselinin intikamını almak amacıyla böyle bir durumun ortaya çıkarılabilmiş olmasıdır. İşin hazin yanı, M.Cengiz bu konuda da baştan sona olumlu bir tavır içindedir. Ancak konuyla ilgili düpedüz sahtekarlık denilebilecek birtakım tatsızlıklar bulunduğu için onun da eli-kolu bağlanmıştır. Buna karşın, işin onların istediği gibi halledilmesi yolunda çaba göstermiştir.
Sadece Galatasaraylılar değil bütün kamuoyu görmüştür ki Mustafa Cengiz tertemiz bir insandır. Bu bakımdan birtakım genel kurul taktiklerine filan kulak asmayıp yapılan güzel işler nedeniyle rahatlıkla Ibra edileceğini düşünmüştür. Bazı söz ve esprilerine özen göstermeyişi, sanılandan daha büyük bir sorun haline gelebilmiştir. Bu açıdan, eski başkanlardan Faruk Süren’in ‘durumu görebilmeliydi’ değerlendirmesi ilginçtir.
40 yılı aşkın süredir izlediğim Galatasaray genel kurullarında ve başka yerlerde liselilere dönük eleştirileri hiçbir zaman ciddiye almadım. Nedeni de çok basitti: Bu kulüp lisede kurulduğuna göre her zaman bir ayrıcalıkları olacaktır. Ayrıca bu durum, milyonlarca Galatasaray taraftarını, onların kulüp sevgisini etkilemez. Üstelik, bu lise meselesi hep işlerin kötü gittiği dönemde ortaya çıkar. UEFA Kupası kazanıldığında da lise eleştirisi yapabilirseniz, o zaman anlarım, diye baktım olaya.
Ancak bu kez, liselilik yüzünden kulüp çıkarlarının hiçe sayıldığı gibi bir durumun ortaya çıkabildiğine tanıklık ettik. Daha önce sayın Adnan Polat’a yapılmış olan başka türlü bir hesaplaşma idi ve Galatasaray ondan da büyük zarar görmüştü. Bunun verdiği zararın çok daha büyük olacağı da açıktır.
Bu kez liselilerin eli o kadar güçlü değil. Ibra edilmeme durumunun ortaya çıktığı dakikalardan itibaren sosyal medya kaynıyor. M.Cengiz’e yapılanı kabullenemeyen taraftarın tepkisini göğüsleyebilmek de kolay olmayacak.
Tüzüğün ne dediği ve bundan sonra neler olacağı her zaman tartışmaya açık bir konu. Kuşkusuz ki M.Cengiz yönetiminin ayağının altındaki toprak kaymıştır. Ancak bunun M.Cengiz’den çok Galatasaray’a zarar vereceği da ortadadır.