Kanser de engel olamadı!
Batuhan Buğra Eruygun... Milli atlet... 110 ve 60 metre engellide bir çok Türkiye Rekoru’na imza attı. 22 yaşında dopingten ceza aldı, ardından da kansere yakalandı. Zorlu bir tedavi sürecinden sonra 26 yaşında pistlere yeniden merhaba dedi.
Böyle şeylerin insanın başına gelmeden anlaşılamayacağını kaydeden Eruygun, şimdi daha olgun, daha hırslı, daha azimli, daha tevekkül sahibi olduğunu belirterek, doping konusunda şu çarpıcı açıklamayı yaptı: Çocuklara ilaç veren katil antrenörler var.
Hayat, herkes için değişik sürprizlere gebedir. Yarın başımıza neler geleceğini kestirmek mümkün değildir. Bizi bekleyen huzur ve refah da olabilir, tarifsiz acılar da... İnsanoğlunun en büyük korkularından biri olan kanser de bunlardan biridir. İşte milli atlet Batuhan Buğra Eruygun da henüz 20’li yaşlarında yüzleşmek zorunda kalmış bu çağın illetiyle... Amansız hastalığa karşı amansız bir mücadele vermiş, direnmiş, savaşmış ve en sonunda da yenmiş. Öncesi de sıkıntılı bir süreç olmuş Batuhan için. 22 yaşındayken dopingten 1.5 yıl ceza almış. Bu süreçte atletizmden kopmuş, cafede garsonluk, pizzacıda moto-kuryelik yapmış. Kendisiyle öğrencisi olduğu Anadoluhisarı’ndaki Spor Akademlisi’nin atletizm pistinde buluştuk. Saygılı, enerjik ve oldukça hereketli bir sporcuyla karşılaştım. Hikayesini de bütün samimiyetiyle anlattı. Önce hastalığıyla nasıl yüzleştiğini sordum kendisine.
O da anlattı:
“Dizimdeki bir ağrı için gitmiştim doktora. Sonra bir kaç aydır kasığımda da bir ağrı olduğunu söyledim. Testler yaptılar ve kanser teşhisi kondu. Tabii şoke oldum. İnsan kendi başına gelmeden bir şey anlamıyor, kendisine konduramıyor böyle şeyleri ama gerçek bu!” Peki sonra, dedim. O da devam etti:
Babam tedavi için kredi çekti
“Derhal ameliyat oldum. Bir buçuk ay sonra antrenmanlara başladım. Sonra kontrollerde lenf bezlerine sıçradığı söylendi ve tekrar ameliyat dendi. Bu kez daha ağır ve daha zorluydu. Babam 100 bin lira kredi çekti ve ameliyat oldum. Ardından kemoterapi. Tedavinin 11. gününde duşta saçlarımın tomar tomar elime geldiğini fark ettim. Bu süreç de 1.5 yıl sürdü.” Araya girdim ve nasıl baş ettiğini sordum.
Cevabı ilginçti:
“Dine yöneldim. Zaten inançlı bir insandım. Daha fazla dine bağlandım. İnancın güçlüyse böyle şeylerle baş ediyorsun. Biliyorsun ki, her şey Allah’tandır. Ayrıca ailemin desteğini de unutmamak lazım. Babam Oral Eruygun da eski bir hentbolcu. Düzelince de beni Antalya’ya kampa yolladılar. Orası da benim için moral kaynağı oldu. İki hafta önce de salonda deneme yarışlarına çıktım. Şu anda Türkiye Şampiyonası’na hazırlanıyorum. Bu yıl İslam Oyunları ve Universiad’ta koşmayı planlıyorum. Uzun vadede ise Tokyo’da piste çıkamayı hedefliyorum.”
Meseleyi dopinge getirdim. Batuhan bu konuda da oldukça samimi açıklamalarda bulundu. “İlacı alırken doping ilacı olduğunu biliyor muydun?” diye sordum.
“Biliyordum” dedi ve anlattı:
Bile bile doping ilacı aldım!
“Antrenörüm Çağlar Kahramanoğlu ilacı getirdi ve ‘bunu alman lazım, almadan başaramazsın’ dedi. Ben de kullandım. Sonra da yakalandım. Federasyon bana iki yıl ceza verdi. Ama ben itirafçı oldum, işbirliği yaptım. Bir avukat gibi de savunma hazırladım. Aslında bir kaç ayla kurtulmam gerekiyordu ama 2 yıl verdiler. Ben de itiraz ettim, sonunda WADA cezamı 1.5 yıla düşürdü. Antrenörüme ise ömür boyu verdiler. Böylece doping artı kanser derken hayatımdan 4 yıl gitti. Şimdi kaybettiğim zamanı kazanmaya çalışıyorum.” Doping ilacının kanserde etkisi olup olmadığını sorduğumda ise şu cevabı verdi: “Kesinlikle var. Sonuçta vücudun hormon dengesini bozuyor. Bunu düzeltmek için de bir tedavi programına giriyorsun. Ben o tedaviyi olmadım ve bir süre sonra da kansere yakalandım.” İlaçların nasıl temin edildiğini sordum Batuhan’a bu kez. Cevabı şoke ediciydi: “El altından! Balkanlar’dan ve Doğu Bloku ülkelerinden kaçak olarak getiriliyor ve merdiven altında satılıyor. Tabii üçüncü beşinci sınıf ilaçlar. Üzerinde isim bile yazmıyor, jelatinle satıyorlar.”
Suç en çok kimde, sporcuda mı, antrenörde mi, şeklindeki soruma da şu yanıtı verdi Batuhan:
Etrafında ailen dışında kimse kalmıyor
“Kesinlikle antrenörde. Büyüklerde sporcu da suçludur ama gençlerde sporcunun bir suçu yok. 14-15 yaşında çocuklara ilaç veren antrenörler var! Katil bunlar, katil! Bana geliyor, soruyor çocuklar. Ben de şikayet etmeleri gerektiğini söylüyorum ama korkularından edemiyorlar! Şimdi zaten TADA beni anti-doping seminerlerine davet ediyor. Oralarda tecrübelerimi aktaracağım.” Kaybolan zaman dediği 4 yıllık periyotta nasıl ayakta kaldığını soruyorum son olarak Batuhan’a.
Çalıştığını söylüyor ve sözlerini şöyle noktalıyor:
“Bir voleybol takımında kondisyonerlik yaptım, kovuldum. Cafelerde, barlarda garsonluk yaptım, moto-kurye olarak pizza dağıttım, zaman oldu dükkanı süpürdüm, tuvalet temizledim. Bir kaç kez motorla kaza yaptım. Bu gibi durumlarda etrafında kimse de kalmıyor, ailenden başka. Yani tam olarak sıfıra yaklaşıyor hayatın. Yalnızlık, keder, umutsuzluk, hüzün yol arkadaşın oluyor. Ama ben genelde pozitif bir insan olduğum için çabuk atlattım.”
Fanatik