"Kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin"
Omurilik kanseri olduğunu öğrendiğinde hastalık üçüncü evresindeydi. Tedavi başarılı olmazsa en fazla bir yıl yaşayacaktı Mert Şişman. Önünde iki yol vardı. Ya hayata sırtını dönecek ya da dört elle sarılacaktı. Hastane odasında günlerini geçirirken izlediği bir video onu hayata bağlayacak işaretin ta kendisi oldu. O an kararını verdi. Duygusal acısını zorla mücadele ederek aşacaktı. Silkindi ve hayata çevirdi yüzünü. Triatlon sporuyla bir değil tam dört kez kanseri yendi. İşte Mert Şişman’ın ders alınacak hikâyesi…
Mert Şişman’a boyun fıtığı teşhisi kondu önce. Denemediği ilaç kalmadı. Aylarca fizik tedavi gördü ancak ağrıları bir türlü dinmedi. Başka bir doktora daha göründü. Omurilik kanseri olduğu ortaya çıktı. Kanser üçüncü evredeydi. Ameliyat çok riskliydi. Boyundan aşağısı tutmayabilirdi. Hayatında her şey ters gidiyordu Mert Şişman’ın. Sonucunun ne olacağı belirsiz bir hastalığa yakalanmışken eşiyle de boşanma arifesindeydi çünkü. Doktorlar zorlu bir tedavi olacağını söylemişti. Buna hazırdı Mert Şişman. Tedavi başarılı olmazsa bir yıl içinde kötü sona hazırlık yapmasını istemelerini kabul etmek çok zordu Mert için. Öyle ya ölümün hazırlığı mı olurdu! Ve böylece kemoterapi ve radyoterapi süreci başladı. Hastane odasında günlerini geçirirken izlediği bir video onu hayata bağlayacak işaretin ta kendisi
oldu. O an kararını verdi. Silkindi ve yaşama tutunmayı seçti...
KARAMSAR VE TEMBELDİM
Peki, Mert Şişman’ın bu hastalığa yakalanmadan önce nasıl bir hayatı ve yaşam felsefesi vardı? Herkes gibi sıradan bir hayat yaşıyordum diye anlatıyor Mert Bey o günleri. “En son sekiz saat mesaisi olan bir işte çalışıyordum. Sporla alakam yoktu. Yüz on kiloydum ve tembeldim. Karamsardım, her şeyi dert ederdim. Eski halim olsa ‘bu ne biçim hava, yağmurda dışarı mı çıkılır’, ‘böyle hayat mı olur’ derdim. Şimdi buradan çıkıp yağmur altında antrenman yapacağım mesela. Sabah işe gitmek için dokuzda kalkmak zor gelirdi. Şimdi kendi isteğimle sabah beş buçukta kalkıp antrenman yapıyorum.”
BİR SENE ÖMRÜN KALDI
Kendini karamsar biri olarak tanımlayan Mert Şişman, kansere yakalandığını öğrenince ne hissetmişti? Ve bu hastalık ona ne öğretmişti? “Tüm bunlar olunca insanın hayatı birden bire altüst oluyor. Ama hayatın altının üstünden daha iyi olmadığını nereden bileceksin aslında. Benimki biraz şans oldu. Tüm bunlar olmasa şu anki durumumda olmazdım. Elbette insanoğlu ölümlü, bunu biliyorum. Ama böyle bir şey başınıza gelene kadar fark etmiyorsunuz. Doktorlar karşınıza geçip de “Bir sene ömrün kaldı” dedikleri an hayatı sorgulamaya başlıyorsunuz. “Böyle mi yaşayacağım?”, “Tembel biri olarak mı bu hayatı sürdürmeliyim?”, “Bu dünyadan giderken arkamdan negatif biriydi demelerini mi istiyorum?” soruları kafamda uçuşup durmuştu. Hani insan spor ya da diyet yapmak ister ve bir türlü başlayamaz hep sonraki pazartesiye atar ya. İşte bunda öyle olmuyor, fazla vaktinin kalmadığını anlıyorsun. Bir yanımla böyle olmayacağını biliyordum. Çünkü hikâyenin böyle bitmemesi gerekiyordu…”
TRİATLON’LA TANIŞTIM
Evet, “hikâye böyle bitmemeliydi” diyen Mert Şişman’ın mutlu sona evrilen hikâyesi nerede ve nasıl başlamıştı? “Tedavi sürecinde internette gezinirken bir videoya denk geldim. ‘Iron Man’ yarışının tanıtımıydı. Daha öce sporun hiçbir dalıyla uğraşmamıştım ama bu benim ilgimi çekmişti nedense. Araştırdım. Böylece Triatlon sporuyla tanıştım. ‘Bunu yapmalıyım’ dedim. Tam da o yakınlarda Antalya’da bir yarış vardı. Nasıl yarışıldığını ilk kez orada gördüm. İnternetten kimlerin antrenörlük yaptığını araştırdım. Göksen Çınar’a ulaştım. Bana destek verdiler. Antrenmanlarımı düzenlediler. Bir yandan tedavi sürecim devam ettiği için antrenmanları çok sıkı yapamıyordum. Beyin bu sporu yapmanıza müsaade ediyor ama vücudunuz bir yere kadar dayanıyor. Tedavi ağırdı, yediklerimi çıkarıyor, ayakta zor duruyordum. Önce yüzme havuzuna üye oldum. İlk gün gittim. Karşımda 50 metrelik olimpik bir havuz. Bonem, yüzücü gözlüğüm, mayom… Tam takım hazırım, muhteşem görünüyorum. Hemen suya atladım. Ancak 20 metre yüzebildim. Apar topar havuzdan çıkardılar beni. Düşünün şimdi 3-4 bin metre yüzüyorum bir antrenmanda. Çıktım ve ‘yapamayacağım, olmayacak’ dedim. İlk tedavinin sonunda vazgeçmemeye karar verdim. Antrenmanlara başladım. İlk yarış için onay da aldım. Sezon içindeki diğer yarışlara da katılırım diyordum. Hastalığım tekrar nüksedince hiçbirine katılamadım.”
DÖRDÜNCÜ KEZ YENDİM
Peki, tam kurtulmuşken ikinci kez hastalığa yakalanmak Mert Bey’i ilki kadar yaralamış mıydı? “Artık ne yapacağımı, bana neler olacağını biliyordum. Sık sık kontrole gittiğim için hep ilk evrelerde fark ettik. İlkinde radyoterapi tedavisi nasıldır, saçlarım dökülecek mi bilmiyordum. Dördüncüyü de atlattım ama bir daha olmayacağının garantisi yok.”
BAŞLADIM VE BİTİRDİM
Kaldığımız yerden hikâyenin geri kalanını Mert Bey’den dinleyemeye devam edelim… “Bir yarışta ‘Tamamlayamazsın’ dediler gerçekten yarışı bitirmek mucizeydi. Hava yağmurlu, su çamur gibiydi. Yine de suya atladım sonra da çıktığımı hatırlıyorum. Bir yarışta daha tedavi devam ettiği için inanılmaz yoruldum. 1500 metre yüzecektik. İlk 200 metreyi yüzdükten sonra dönmeye karar verdim. Gücüm kalmamıştı. O an bir şey oldu ve yarışı tamamladım. Bitirdiğimde ayakta duramıyordum. Bir keresinde de saatlerdir yarışıyordum ve son iki kilometre bırakmak istemiştim. Belçikalı bir sporcu yanımdan geçerken ‘Kaybettiğinde değil ama vazgeçtiğinde yenilirsin’ deyince parkuru tamamlamıştım. O günden beri bu sözü çok benimsedim.”
İKİ SENEDİR DEPRESYONA GİRMİYORUM
Hani kanserli birine “Geçmiş olsun” demek zor gelir ve bir anda ortamda bir soğukluk olur ya bu yüzden ilk başta söylemiyordum. Sosyal medya hesaplarımdan paylaşınca “Babam da kanser tam vazgeçmek üzereydi ki sizin hikâyenizden çok etkilendi ve savaşmaya karar verdi” diye mesajlar almaya başladım. Benim geçtiğim yollardan geçen birçok insanla tanıştım. Amacım benim durumumdaki insanlara motivasyon kaynağı olabilmek. Spor bağımlılık yaratıyor. İki senedir depresyona girdiğimi hatırlamıyorum. Bir kişinin vazgeçmemesini sağlarsam ne mutlu bana.
RADYOSPOR DESTEKLİYOR
Sadettin (Saran) Bey’le “Gloria Iron Man” yarışlarında tanıştım. Hikâyemden çok etkilenmiş. Tanıştık. “İzin verirsen sana sarılmak istiyorum” dedi ve destek olmak istediğini söyledi. Radyospor markası altında yurt içi ve yurt dışı yarışlarda beni destekliyor. Her türlü masrafımı her şeyimi ödüyorlar. İron Man yarış kaydı 1200 TL’ye geliyor ki bu sadece kayıt ücreti. Bu destek olmasa bu kadar yarışamazdım. Hikâyem bu kadar kişi tarafından bilinmezdi.
(Akşam)