Kimin eli kimin cebinde? Belgelerle...
KORKUNÇ İDDİA...
Sırasıyla başlayalım.
Önce, Ampute Futbol Milli Takımı’yla ilgili haber...
O gün de yazdım, korkunç bir iddia bu.
Milli takımın 19 yaşındaki erkek futbolcusu E.G., Milli takımın erkek teknik direktörü U.Ö. hakkında “Bana cinsel istismarda bulundu” dedi.
E.G., 3 ay önce yazılı olarak yaptığı şikayette inanılmaz detaylara yer verdi.
Futbolcunun bu başvurusu üzerine Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu bünyesinde bir soruşturma başlatıldı.
****
FUTBOLCU E.G.: “KAÇMAYA ÇALIŞTIM AMA BECEREMEDİM...”
Futbolcu E.G.’nin yazılı ifadesinde şu cümleler yer aldı:
“Antrenörünü itekleyerek kaçmaya çalıştığını, fakat beceremediğini...
Antrenörün ‘Sen hiç erkeklerle sevişmeyi gördün mü’ dediğini...
O arada şortunu indir dediğini...
‘Ne yapıyorsun Hocam, ben utanırım’ dediğini...
Onun indirmeye çalıştığını... İtekleştiklerini...
Kendisine ‘Bak, seninki ......’ değil, benimki ‘çok .......’
‘Elle b.... o....’ dediğini...
‘Ben böyle şeyleri bilmem ve sevmem’ diyerek onu (antrenörü) itekleyerek odadan kaçtığını...
Bildirdi.
Ayrıca benzer nitelikte pek çok ifadeye de yer verdi.
****
ANTRENÖR U.Ö.: “SOYUT VE DAYANIKSIZ”
Antrenör U.Ö. ise Disiplin Kurulu’na verdiği yazılı savunmada şu ifadeleri kullandı:
“İddiaya konu olayı kabul etmem mümkün değildir.
Hakkımda soyut, dayanıksız ve inandırıcılıktan uzak iddia nedeniyle senelerce uğraşıp çalışarak üst noktaya getirdiğim kariyerim lekelenme tehditi ile karşı karşıya kalmıştır.
Ampute A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörlüğünü 3 yıldır yapmaktayım. Kendim de Güneydoğu gazisiyim.
Antrenörlüğünü yaptığım Ampute Milli Futbol Takımı, Avrupa Şampiyonu ve Dünya 2.’si olmuştur. Böyle bir kariyeri şikayetçinin iddia ettiği gibi bir olayla bir çırpıda yıkmam için aklımı yitirmiş olmam gerekir.”
****
ARGÜMANLARIN SON DERECE SINIRLI OLMASI NEDENİYLE...
Sonuç? Federasyon Disiplin Kurulu, milli takım teknik direktörü hakkında “Disiplin cezası tayinine yer olmadığına” karar verdi.
Disiplin Kurulu, “Şikayetli antrenör hakkında olayın sadece iddiaya dayalı olması disiplin cezasını gerektirmeyeceği açıktır. Eylemin şüpheli antrenör tarafından işlendiği kuşkuya yer vermeyecek şekilde ispatlanamamıştır. Disiplin soruşturmasına yönelik argümanların son derece sınırlı olması nedeniyle, derinlemesine araştırma yapma imkanı bulunamamaktadır. Bu durum çerçevesinde masumiyet karinesi de dikkate alınarak antrenör U.Ö. hakkında disiplin cezası tayinine yer olmadığına oy birliği ile karar verilmiştir” denildi.
****
Hukuka saygı duymak gerekir.
****
Dediğim gibi... Konu ile ilgili şikayet dilekçesi, antrenörün savunması, tanıkların ifadeleri ve diğer pek çok belge elimde bulunuyor.
Daha önce yayınladım, isteyen kişilere yine gönderebilirim.
****
Normal şartlar altında dünyanın her yerinde ses getirecek bir olay bu...
Ama bizim spor dünyamızda pas geçildi.
****
BELGELERİ KİM SIZDIRDI?
Bu noktada iki hususa değineceğim.
1- Acaba bu istismar iddiası yargıya intikal etti mi? Edecek mi? Yoksa, teknik direktör ve de futbolcu sineye çekecek mi? Göreceğiz. Takipçisi olacağız.
Kesin olan şu: Olayın içindeki bu iki kişiden biri, feci şekilde yalan söylüyor.
2- Spor teşkilatı bu olayın üstüne gidecek mi? Çok önemli bu... Böyle kapanmamalıdır.
Şu aşamada bana gelen bilgi şu... Evet, araştırma yapılıyor. Nasıl bir araştırma mı bu? “Atilla Türker’e belgeleri ve bilgileri kim sızdırdı” şeklinde bir araştırma.
Şaka gibi...
****
OLAYIN KÖKÜNE İNMEK VARKEN...
Sormak gerekir şimdi, araştırmanın mahiyeti bu mu olmalıydı?
Sanki haber kaynağını bulmak çok mu önemli!
Zaten kimsenin bulma ihtimali de yok.
Unutulmasın... Haber kaynağının kim ya da kimler olduğu, gazeteciyle birlikte mezara gider.
Ama korkarım ki... Fatura masum personele kesilecek.
Herkes iyi bilir, benim bu haberi ve belgeleri alabileceğim en az 50 kişi var.
Zaten bu olay yaklaşık 3 aydan beri camiada bulunan hemen herkes tarafından çok iyi biliniyor.
Bazı insanlar olayı örtbas etmeye çalışsa da, gerçekler tüm çıplaklığıyla tek tek ortaya çıkıyor.
Bu rezil ötesi olayın köküne inmek varken, niye haber kaynağı araştırılıyor acaba?
Bu zihniyet olduğu sürece pek çok skandal yaşarız.
****
Aynı federasyon bünyesinde geçmişte yaşanan benzer bir rezaletin örtbas edilmeye çalışıldığını da vurgulamamda yarar var.
Ki bu çerçevede yaptığım haberi yine bu köşede belgeleriyle aktardım.
****
****
KİMSE ETMEZ TÜRK’ÜN TÜRK’E ETTİĞİNİ...
Türkiye Basketbol Federasyonu, 25 Mayıs’ta Münih’te yapılan Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA) Avrupa Başkanlık Seçiminde mevcut başkan Turgay Demirel’i değil, Sırp temsilci Dejan Tomasevic’i destekledi.
En önemli husus da şu: Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, seçimden 15 gün önce Avrupa’daki tüm ülkelerin federasyon başkanlarına bir elektronik posta gönderdi ve “Turgay Demirel’in başkan adaylığını desteklemiyoruz” dedi.
İnanılacak gibi değil ama aynen böyle...
****
DAYANIŞMA DEĞİL, ENGEL VAR...
Hidayet Türkoğlu, kendi mail adresinden gönderdiği iletide diğer iki adayın ismini de vererek “Cyriel Coomans ve Dejan Tomasevic seçim süreciyle ilgili bizimle temasa geçti. Onlarla düzenli olarak görüşüyoruz. Turgay Demirel ise destek veya herhangi bir iletişim kurmak için bizimle temasa geçmedi. Bu eşine az rastlanır durumla ilgili doğabilecek yanlış anlama ve iletişimsizliklerden kaçınmak için şunu açık bir dille söyleyebilirim ki Türkiye Basketbol Federasyonu olarak Mr. Demirel’in başkan adaylığını desteklemiyoruz” şeklinde düşüncesini ortaya koydu.
****
Bu haber ve Hidayet Türkoğlu tarafından kaleme alınan mektup, 25 Mayıs’taki seçimden 2 gün önce şahsım tarafından yayınlandı.
Şu var:
Gönül isterdi ki... Ülke basketbolundaki çarpık politika, kamuoyu önüne haftalar önce sunulsaydı.
Gerçekler ortaya konulsaydı.
Kapalı kapılar ardında bu tür işler yapılmasaydı.
****
HESAP SORAN YOK!
Sonuçta ne oldu? Turgay Demirel kazandı.
Hidayet Türkoğlu ve ekibinin engelleme çalışmalarına rağmen Turgay Demirel koltuğunu korumayı başardı.
Şimdi... Eğri oturalım, doğru konuşalım. Normal bir spor mecrasında ne olurdu, biliyor musunuz?
Bu olay masaya yatırılır, tartışılır ve hemen her kesimden bilgi alınırdı, hesap sorulurdu.
Ama bizde... Çıt yok.
Sanki hiç yaşanmadı böyle bir skandal.
****
Normal şartlar altında dünyanın her yerinde ses getirecek bir görüntü bu...
Ama bizim spor dünyamızda pas geçildi.
****
****
KOL SAATİ VE 150 BİN DOLAR...
Gelelim 3. habere...
Geçen hafta yazdım.
İş insanı Atalay Demirbaş, Beşiktaş’la olan ticari ilişkilerini kolaylaştırması amacıyla Beşiktaş Kulübü’nün önde gelen yöneticilerinden birine 400 bin lira değerinde bir kol saati verdiğini beyan etti.
Atalay Demirbaş “Beşiktaş Kulübü yöneticisi benim için aracılık yapmasına karşın, bu ticari iş olumsuz sonuçlandı. Ben de bunun üzerine saati geri istedim. Ama bu yönetici saati geri vermedi. Üstelik Whatsapp aracılığıyla bana bir de hakaret etti” gerekçesiyle Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Demirbaş, bu yöneticiye 400 bin lira değerindeki kol saatinin yanısıra aracılar vasıtasıyla ayrıca 150 bin Dolar verdiğini de hem suç dilekçesinde hem de basın bülteninde ifade etti.
Tüm çabalarına karşın bu yöneticiye verdiği parayı ve kol saati geri alamadığını öne süren Demirbaş, basın bülteninde ve suç dilekçesinde konuyu ayrıntılı bir şekilde bildirdi.
****
YENİR YUTULUR CİNSTEN DEĞİL...
Söylemeye gerek yok elbet, Beşiktaş’ın göbeğinde yer alan inanılmaz bir iddia bu.
Yenir yutulur cinsten değil.
Atalay Demirbaş, ortada tanıkların ve kamera kayıtlarının bulunduğunu hem suç duyurusunda hem de basın bülteninde ifade etti.
Hatta 150 bin Dolar’la ilgili tutanağı bile ortaya koydu.
Sonuç... Çıt yok.
Sanki hiç yaşanmadı böyle bir skandal.
****
NEREDE O HESAP!
Şimdi... Ortada bulunan bu genel tablo çerçevesinde...
Beşiktaş bünyesinde ne olması gerekirdi?
Olayın sonuna kadar üstüne gidilmesi gerekirdi.
Çok büyük bir araştırma yapılması gerekirdi.
Kim yalan söyledi ya da kim avanta aldı, belirlenmesi gerekirdi.
Birilerinin hesap sorması gerekirdi.
Birilerinden de hesap sorulması gerekirdi.
Ama... Çıt yok.
Kapandı.
En azından kapandığını sanıyorlar.
Öyle sansınlar bakalım.
****
KİMSE RAHATSIZLIK DUYMUYOR MU?
Sahi, Beşiktaş Denetim Kurulu ne iş yapıyor?
Disiplin Kurulu ne iş yapıyor?
Keyifleri iyi mi?
Aman iyi olsun!
Fakat biz yine de soralım. Belgeleriyle ortaya konulan bu tablo, en ufak bir rahatsızlık yaratmadı mı?
Yoksa... Birileri kolları sıvadı mı?
Denetim mekanizması işlemeye başladı mı?
Bilelim.
****
Normal şartlar altında dünyanın her yerinde ses getirecek bir görüntü bu...
Ama bizim spor dünyamızda pas geçildi.
****
ACI BİR DURUM!
Spor mecrasındaki insanların çok önemli bölümü ölü taklidi yapıyor.
Sadece bu örnekler çerçevesinde değil, genel anlamda bunu söylüyorum.
Şöyle ki... Herkes okuyor ya da biliyor ama... O kadar.
Yine herkes pas geçiyor.
Maalesef acı bir durum bu.
****
HERKES FARKINDA AMA...
Bir örnek vereceğim.
Hatırlarsınız, 5 ay önce Ajansspor’da “Beşiktaş’ta otopark skandalı” başlıklı bir haber kaleme almıştım.
Bu haberle ilgili aynı gün 2 twit atmıştım.
O 2 twitin toplam görüntülenme sayısı ne, biliyor musunuz? 753 bin...
Deli bir rakam bu.
Ülkemizde yayınlanan tüm gazetelerin toplam bayii satışını yakalayan bir rakam bu.
Sadece Twitter’daki bir rakam bu üstelik.
Diğer mecraları dahil etmedim bile...
Şunu söylemek istiyorum.
Herkes her olayı biliyor, görüyor, duyuyor, konuşuyor ama tepkisizlik ve duyarsızlık diz boyu.
****
HUZURUNUZDA MAHMUTYAZICIOĞLU...
Günü belgesiz geçmek olmaz.
Huzurunuzda yine Şafak Mahmutyazıcıoğlu var.
Tanırsınız elbet, Beşiktaş Kulübü’nün çok beyefendi yöneticisi.
****
“KORKUTUCU GÜÇ KULLANDI”
Olay şu:
Şafak Mahmutyazıcıoğlu hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan bir suç duyurusu var.
Konu, tehdit ve şantaj...
İsterseniz aradan çekileyim.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran bir iş insanı, avukatı aracılığıyla Şafak Mahmutyazıcıoğlu hakkında şöyle bir suç duyurusunda bulundu.
Aynen aktarıyorum:
“Şüpheli Şafak Mahmutyazıcıoğlu, Beşiktaş jimnastik Kulübünün avukatıdır ve müşteki ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü dolayısıyla tanışmışlardır. Müştekinin iş çevresinin ve mali gücünün büyüklüğünü fark eden şüpheli Şafak Mahmutyazıcıoğlu 2017 Aralık ayında müştekiyi Bebek Oteline davet etmiş, şüpheli görüşmeye suç örgütünden ...... .... ile gelmiştir, müştekiyi bu kişi ile tanıştırmıştır. Şüpheli mafyanın korkutucu gücünü kullanarak müştekiden menfaat elde etmeye çalışmıştır.”
****
“NE İŞİN KALIR NE MALIN”
Devam ediyor:
“Aradan geçen zamanda sular durulsa da 2019 yılının Nisan sonunda şüpheli yine müştekiyi arayarak ‘Sen benim kimleri tanıdığımı hatırlamıyorsun herhalde? Bir telefonumla ne işin kalır, ne malın ne de mülkün’ şeklinde tehdit ederek suç örgütü ile yakın olduğunu belirtmiş ve geçmiş zamanda yaşananları hatırlatarak korkutmaya çalışmıştır. Ardından ‘Mali şubeye de seni şikayet edeceğim, seni oraya aldıracağım, sen benim oradaki gücümün farkında değilsin’ gibi sözler söyleyerek kendisini mali şubeye şikayet etmekle tehdit etmiştir.”
****
“SENİ HERKESE REZİL EDECEĞİM”
Ardından şu cümleler geliyor:
“Bir başka gün ise tekrar arayarak müştekiye ‘şahsına hacze gelemeyeceğimi mi sanıyorsun? Evine hacze geleceğim, her şeyini alacağım, bakalım o zaman ne yapacaksın? Seni herkese rezil edeceğim, Bakırköy belediyesi de Adliyesi de Savcıları da benim elimde” gibi sözler ederek hem müştekinin iç huzurunu, hem de aile huzurunu bozmuştur.”
****
“TEHDİT VE ŞANTAJ SUÇUNU İŞLEMİŞTİR”
Başvurunun son bölümünde şu ifadeler yer alıyor:
“Bahsedildiği üzere şüpheli mafyanın korkutucu gücünü de kullanarak müştekiyi malvarlığı itibariyle büyük bir zarar getireceğinden veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit etmiştir, müştekinin iç huzurunu bozup korkutarak açıkça tehdit suçunu işlemiştir. Bunun yanında müştekiyi mali şubeye şikayet edeceğini ve evine hacze geleceğini söyleyerek kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların isnat edeceği yönünde TCK Mad. 107/2 hükmünde düzenlenmiş olan şantaj suçunu işlemiştir.”
Suç duyurusunda delil olarak kamera kayıtları ve tanık olduğu kaydedildi.
Bu nedenlerle tehdit ve şantaj suçunu işlediği belirtilen Şafak Mahmutyazıcıoğlu hakkında kamu davası açılması arz ve talep edildi.
****
Bugünlük de bu kadar...
Hoşça kalınız.
ATİLLA TÜRKER