Kırmızı gecenin mutlu sonu
Sadece son 20 dakikasında futbola benzer birşeyler olan maçta, Arnavutluk belki de en sağlam yerinden vuruldu. Maç berabere bitti derken kalecisinin yaptığı büyük hata maçı bize getirdi. Fenerbahçe Ülker Stadının kırmızı gecesinden mutlu ayrılan biz olduk.
Daha önce Milli Takımın herhangi bir elemede 6’da 5 yapmış olması gibi parlak bir performansı yoktu. Tam tersine bundan daha zayıf gruplarda bile 6 maçta 2 galibiyet alıp hala umudumuz olduğu yolunda masallarla kendimizi avuturduk. Artık o günleri geride bırakır gibiydik.
O zaman bir adım daha atıp bu işi bitme noktasına getirmek gerekiyordu. Ancak böyle turnuvalarda hedefe yaklaşırken hemen her takımın yaşadığı sıkıntıların yanısıra içinde bulunduğumuz günlerin getirdiği zorluklar gündemdeydi. Futbolun asla sadece futbol olmadığı söyleminin değişik biçimde önümüze geldiği bir maçtı.
İlk maçta deplasmanda yendiğimiz Arnavutluk’un bambaşka bir kimlikle karşımıza çıkacağını biliyorduk. Son 5 yılda gerçekleştirdikleri müthiş çıkışı sürdürebilmek için bu maçı mutlaka kazanmaları gerekiyordu. Bunu yapabileceklerini de İzlanda gibi sert bir takımı 4-2 ile kırarak göstermişlerdi.
Ancak karşılarında İzlanda’dan daha sert bir Türkiye bulunca zorlandılar. İlk 15 dakikada 3’ü Arnavutluk’a olmak üzere 4 sarı kartın çıkmış olması, ortada bir futbol maçının filan olmayacağının kanıtıydı. Bu süre içinde topun 5 dakika bile oyunda kalmamış olması da öyle…
101.milli maçını oynayan Emre Belözoğlu üzerine kurulmuş gibi görünen oyunumuz, pek parlak sonuç verecek gibi değildi. Rakip bununla ilgili önlemlerini almıştı. Bu yüzden de neredeyse kıpırdayamadık. Tam tersine ilk etkili atağımızı 50.dakikada yapabilmek gibisinden bir kabızlığın içine düştük. Arnavutluk takımının hızlı ve mücadeleci oyunu karşısında yavaş kaldık. Beceri düzeyimiz de düşüktü.
Neyse ki savunmada geçmişten farklıydık. Özellikle ikinci yarıda Merih Demiral-Çağlar Söyüncü ikilisi rakibe soluk aldırmadı. İkisinin de oynadıkları liglerde gösterdikleri gelişme Milli Takım adına sevindirici bir kazanımdı. Kanatlarda Zeki ve Umut belki en iyi maçlarını oynamadılar ama görevlerini de aksatmadılar.
Emre Belözoğlu’nun çıkmasından sonra iki tarafın da hızlanması ilginçti. Tabii onlarınki artık kaybedebilecekleri birşey olmayışından kaynaklanıyordu. Açıkçası bu bölümde biz daha iyi oynuyormuş gibi görünsek de onların 76 ve 86’da iki önemli gol pozisyonları vardı.
Bu tür maçlarda geçmişte yaşadığımız hüsranlardan biriyle daha karşılaşır mıyız endişesi içindeyken onların savunmada yaptığı büyük hata yüzümüzü güldürdü. Cenk’in kafa vuruşunda top kaleye giderken Burak dokunup da ofsayta yol açar mı, diye endişelenmemek de elde değildi ama neyse ki bu saliselerle ifade edilebilecek bir andı, geçti gitti.
İzlanda-Fransa maçından da gelen iyi haber üzerine gruptan çıkma şansımız olabilecek en üst noktaya yükseldi. 3 gün sonraki Fransa maçından umutlu olabilmek kolay değil ama evimizdeki maçta İzlanda karşısında alacağımız 1 puan bile bizi hedefimize ulaştırır. Onu da becerecek gücümüz var.