Maç kazanmak gerek
A Milli Futbol Takımımız, dün oynanan hazırlık maçında Vodafone Park'ta konuk ettiği Hırvatistan'la 3-3 berabere kaldı. Maçın sonucundan çok Vida'nın koronavirüs testinin pozitif çıkması tartışma konusu oldu. Ajansspor yazarı Ahmet Çakır, Şenol Güneş'in ve Türkiye A Milli Futbol Takımı'nın performansı üzerine bir yazı kaleme aldı. İşte detaylar...
Ahmet ÇAKIR
Bunu Şenol Güneş de bizim kadar hatta daha fazla biliyor: Milli Takım'ın ister özel ister resmi her türlü maçını kazanması gerekiyor. Özellikle evimizdeki maçları mutlaka kazanmalıyız ama yapamıyoruz. Evimizdeki Macaristan yenilgisiyle başlayan Avrupa Uluslar Kupası maçından bu yana 4 karşılaşmayı da beraberlikle bitirdik. Bu da FIFA Dünya sıralamasında daha iyi noktalara tırmanmamızı güçleştiriyor.
Hırvatistan, toplam nüfusu İzmir kadar olan küçük bir ülke ama sporun hemen her alanında bizi katlayabilecek durumda. Futbolda yukarıdaki sıralamada bizim çok önümüzdeler. Onlar 8'inci, biz 32'inci sıradayız. Başta tenis olmak üzere basketbol, atletizm gibi ana sporlarda onlarla yarışamayacak durumdayız. Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupalarına düzenli olarak katılabildikleri gibi, 2018'de Fransa ile final oynadıklarını da biliyorsunuz.
Bize karşı tamamen yedek denilebilecek bir kadro ile sahaya çıkmışlardı. Aslında pek böyle şeyler yapmıyor, hemen her maçlarını güçlü kadrolarıyla oynuyorlar ama salgının getirdiği maç yoğunluğu ve öteki sıkıntılar, her takım için daha çok ve geniş rotasyonu gerekli kılıyor. Yıldızlarının bazıları kadroya hiç alınmamıştı, kimileri de kenardaydı. Presic, Modric gibi aslar kısa bir süre görev aldılar.
İlk 45 dakika iyi değillerdi ancak ikinci yarının başındaki 15 dakika bizi dağıtmalarına yetti. Bu süre içinde savunma dağınıklığımız başta olmak üzere öteki kusurlar ortaya çıktı. Top tutamadık, oyun kuramadık, mücadele kazanamadık, dönen topları alamadık ve rakibi seyrettik. Onlar da çok kolay iki gol atıp üstün duruma geçti. Cengiz Ünder'in golüyle hiç değilse yenilgi azabından kurtulmuş olduk.
Böyle kadrolarla yani şunu da görelim, bunu da deneyelim yaklaşımıyla yapılan hazırlık maçlarını doğru bulmadığımı daha önce defalarca yazıp söyledim. Ancak çok farklı bir zamandan geçtiğimizi de kabul etmek zorundayım. Epeydir, ‘Niye o oynatılmıyor' diye eleştiri yapılan kalecimiz Uğurcan ve savunmacılarımız, buldukları forma şansını iyi değerlendiremediler.
Yediğimiz goller ne kadar cansıkıcı ise attıklarımız da o ölçüde sevindiriciydi. Üçüncü goldeki beceri düzeyimizin yanında ilk golde de ısırıcı bir takiple hiç yoktan neredeyse hazine bulmamız önemliydi. Tabii bunda bizim ligimizde epeyce geri gitmiş olan Vida'nın hatasının da önemli payı vardı. ‘Kadroya niye alındı' diye bakılan Caner'in ikinci goldeki pası da, bu noktadaki tartışmaları ortadan kaldırdı denilebilir. Bu golde Deniz Türüç'ün topu taşıma ve gol vuruşu becerisi önemliydi. Ancak aynı Deniz Türüç, maçın sonunda öne geçebileceğimiz pozisyonda aynı vuruş becerisini gösteremedi.
Hiç değilse yenilmemeyi becerdik ama bize daha fazlası gerek. Üstelik, kazanmak sadece beceri değil aynı zamanda alışkanlık işidir. Dolayısıyla ne yapıp edip kazanmamız gereken bir maçtı ve bunu yapabileceğimiz ortam da doğmuştu. Elbette ki ilk yarıda hakemin elle alarak atılan Hırvatistan golünü geçerli sayması bir haksızlıktı. Ancak onun üzerinde durmak yerine, ligimize yabancı hakem getirilmesini çare sanan arkadaşlarımızın gerçeği görmeleri daha yararlı olur.
Biliyorum, medya işi köpürtecektir ama Vida'nın durumuyla ilgili tartışmanın bir anlamı yok. Salgın koşullarında oynanan maçlarda buna benzer sıkıntılar hep yaşanacaktır. Onun yerine, Dünya Kupası finali oynamış bir oyuncunun nasıl bu kadar geri gittiğini tartışmak daha anlamlı olabilir.