Massimiliano Allegri'den Guardiola açıklaması
Juventus'un Serie A'da üst üste kazandığı sekiz şampiyonluğunun beşinde takımın başında o vardı. Üstelik selefi Antonio Conte'nin başaramadığını yapıp, takımı Şampiyonlar Ligi'nde iki defa finale de çıkarmıştı. Ama bu sezonun başında görevinden alındı ve yerine Maurizio Sarri getirildi.
Şu sıralarda futbol dünyasının en gözde işsizlerinden biri olan Massimiliano Allegri, verdiği bu röportajda futbolun gittiği yönlerden ve antrenörlerin oyun üzerindeki rollerinden bahsediyor.
Futbol dışarıdan nasıl görünüyor?
İki şeyi diğerlerinden ayırıyorum: Birincisi; Afrikalı oyuncular futbolu biraz daha fiziksel tarafa kaydırmış durumda. Esas olan şey hâlâ oyuncuların kalitesi; ama futbolun temeli değişiyor. İkinci olarak ise büyük bir geri dönüşü gözlemliyorum.
Kontratak mı?
Evet. Yirmi yıldır Pep Guardiola'yı takip ettik ve bu bir yanılgıydı. Oysa Guardiola bir istisnaydı, onun futbolu herkese göre değildi. Onun tarihe geçen Barcelona’sı önde basan ve rakip savunmayı kendi ceza sahasına iten üç harika oyuncuyla birlikte doğmuştu. Ama bunun için Andres Iniesta, Xavi Hernandez ve Lionel Messi'ye sahip olmalısınız. Yaptıkları onlara özel bir şeydi; ama biz herkese yaymaya çalıştık.
Peki ya kontratak?
Bu benim hassas olduğum konulardan biri. Arrigo Sacchi'nin topa sahip olmak ve proaktif düşünceye dair konuşmalarını duyduğumda ne söylediğini anlamıyor ve rahatsız oluyorum. Topu dikine oynamak neden proaktif futbol olmasın ki? Sacchi'nin takımlarının maçlarını yirmi kez izledim. Örneğin Milan'ın San Siro'da Real Madrid'e beş gol attığı maçı hatırlıyorum. O maçta direkt bir şekilde hücum etmişlerdi. Real sakin bir şekilde topu dolaştırırken, Milan ise dikine oynuyordu ve bu tam olarak kontratak futboluydu. Bu kolay bir şey değildir; ama başarabilirseniz harika bir gösteri ortaya çıkar.
Jürgen Klopp'un futbolu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gerçek modern futbolun temeli aynı; rakip savunmaya sürekli basan üç forvete sahip olmak ve rakibi kendi ceza sahasına hapsetmek. Sadio Mane, Mohamed Salah ve Roberto Firmino'ya sahipseniz dikine bir şekilde oynamalısınız. Klopp bunu biliyordu. Borussia Dortmund'dayken takımının çok daha fazla gol attığını hatırlıyorum. Dikine oynuyorlardı, sürekli şut atıyorlardı ve savunma arkasında boşluk arıyorlardı. Bu tarzda bir futbol oynatmaktan neden utanmamız gerektiğini anlamıyorum.
Futbola dair incelemelerinizde başka ilginç keşifleriniz var mı?
Oyuncuların önemi ve antrenörün gerçek rolü.
Antrenörün gerçek rolü tanımını hangi anlamda kullanıyorsunuz?
Futbolda ihtiyacınız olan şey, pazar günü işini nasıl yaptığını bilen bir antrenöre sahip olmaktır. Gerisi oyunculara ve onların çeşitliliklerine kalır. Bugün dışarı çıktığımda gençlerin ve amatör takımların maçlarını izliyorum, antrenörleriyle konuşuyorum ve bana söyledikleri şeyleri korkutucu buluyorum. Sanki bir kitaptan ya da televizyon programından konuşuyor gibiler.
Futbolun basitliğinden ve rollerin mantığından bahsediyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Bir örnek vereyim. Kalidou Koulibaly, Kostas Manolas ve Raul Albiol, çok büyük saygı duyduğum Carlo Ancelotti tarafından çalıştırılan üç harika oyuncu. Teknik özellikleri, sahada oluşan durumları önceden okuyabilmesi ve aksiyonların hangi yönde ilerleyeceğini sezebilmesinden dolayı Albiol'ü profesör olarak niteleyebiliriz. Koulibaly ise fiziksel olarak olağanüstü bir oyuncu. Manolas bütün olarak Koulibaly kadar yetenekli değil; ama o da çok iyi bir oyuncu. Bu oyuncuları diğerleriyle bütünleştiren ve birbirlerini tamamlamalarını sağlayan ise antrenördür. Bunun bir şeması olmaz. Bunu size nasıl yapacağınızı sayılar, tabletler ya da algoritmalar söylemez. Ya kendiniz hissedersiniz ya da oyunu asla anlayamazsınız. Bu nedenle bir antrenörün yalnızca maç gününde tanınabileceğine inanıyorum.
Hâlâ bir şey eksik değil mi?
Yöneticiler. Yıllarca sezgilerimizle yaşadık; ama bir antrenör için yanlarında Adriano Galliani ya da Giuseppe Marotta gibi insanların olmasının ne demek olduğunu hiç düşünmedik. Futbolda ya kimsenin tanımadığı yöneticiler ya da yönetmeyi bilmeyen futbol insanları var. Coverciano'da (İtalya Futbol Federasyonu'nun merkezi eğitim sahası ve teknik merkezi) geleceğe açılıp, yeni bir yönetici sınıfı hazırlamak zorundayız. Kurslara, zor sınavlara ve kendine özgü beceriler geliştirmeye ihtiyacımız var. Coverciano'yu en büyük futbol akıllarına emanet etmeliyiz; Marcello Lippi ve Fabio Capello. Bu iki adam, kariyerleri boyunca her şeyi başardılar ve hâlâ gençler. İyi liderlerimiz yoksa, iyi antrenörlerimiz de olmaz. Aslında artık büyük takımların başlarına kimleri getireceğimizi bilmiyoruz.
Buna rağmen İtalya Milli Takımı'nın yeniden yükseldiğini görüyoruz.
Birkaç gün önce Fausto Salsano'ya (Roberto Mancini'nin yardımcısı) rastladım. Ondan benim için Mancini'yi tebrik etmesini istedim. Harika bir iş çıkarıyor. Peki nedenini biliyor musunuz?
Neden?
Muhakkak daha önce de başarılı bir antrenördü. Ama şimdi başka biri hâlini aldı. Giderek sert ve ciddi birine dönüştü.
Daha önce öyle değil miydi?
Elbette öyleydi; ama şimdi daha farklı. Artık herkesle futbol konuşuyor ve takımını basit oynatıyor. Mancini bir maestro. Bizimki profesörlerin dünyası olsa da.
Bunu biraz açar mısınız?
Bu bir örnek değil; ama bir anımı anlatayım. Bu yaz Pescara'da Giovanni Galeone ve Marco Giampaolo ile birlikteydim ve kaçınılmaz olarak futbol hakkında konuşmuştuk. Giampaolo'ya demiştim ki; "Marco, sana tavsiyede bulunmuyorum; ama bir şey söylemek istiyorum. Milan'ın başındasın ve bu herkesin başına gelebilecek bir şey değil. Ama dikkat et, orada seni ortadan ikiye bölebilirler. O stadyum şakaya gelmez. Orta sahada bir oyun kurucu mu istiyorsun? O oyuncu Suso değil. Ama Suso harika bir oyuncudur. Bir sentez elde etmeye ve uyum sağlamaya çalış. Futbol herkese aittir. Eğer elinde aradığın oyun kurucu yoksa, o zaman hiçbir şey senin savunma önünde iki oyuncuyla oynamanı engellememeli."
Önemli olan oyuncuların kalitesidir.
Sorunu antrenörlerin belirli bir felsefeye sahip olmasında mı görüyorsunuz?
Eğer felsefeniz yeterince iyiyse, neden olmasın? Sorun sonuçlarda, gerçek bu. Meseleyi anlıyor musun, yoksa anlamıyor musun? Evde bir bilgisayarım bile yok. Yalnızca iPhone kullanıyorum, onu da basit bir telefon gibi. Ama bir futbol maçını izlediğimde, ne gördüğümü biliyorum. Ve aklıma binlerce fikir geliyor. Bu açıdan bakınca teknolojiden daha güçlü olduğumuzu söyleyebilirim.
Futbola ne zaman döneceksiniz?
Gelecek sezondan önce değil.
Pazar gününüzü nasıl geçireceksiniz?
Maç izlemeye gideceğim. Sabah sekiz yaşındaki oğlumun futbol maçı olacak. Ardından öğleden sonra ve akşamı televizyon önünde geçireceğim. Ve günün sonunda oğlum bana aslında Formula 1 sürücüsü olmak istediğini söyleyecek. (Goal Türkiye)