Matrakçı Nasuh'tan günümüze: Matrak
Osmanlı döneminde kılıç eğitimi ve tekniklerinin temeline yönelik yeniçerilere öğretilen matrak, matrakçı Efkan Çalış'ın yeniden canlandırılmasına yönelik girişimlerde bulunmasıyla 2008'den sonra artan ilgiyle birçok gencin gözde sporlarından oldu.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Matrakçı Nasuh tarafından geliştirilen matrak, daha fazla kılıç talimi yaptırılması kapsamında yaralanmaların önüne geçilmesi amacıyla yeniçeriler, şehzadeler ve sultanlara öğretildi.
Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve kılıç talimlerinin yasaklanmasıyla unutulan matrak, Efkan Çalış'ın girişimleriyle 2008'den itibaren tekrar canlandırılmaya başlandı.
Çalış, Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde geçtiği gibi bu spora adını veren spor aleti "matrak"ı, bir sopanın çevresini sünger ve dışına deri sararak tekrar yaptı.
Sporcuların birbirlerine teşekkür etmesiyle başlayan ve özür dilemesiyle sona eren bu sporda rakipler farklı hareketler ve tekniklerle ellerindeki matrak ile birbirlerinin başına dokunmaya çalışıyor. Rakibinin başına dokunmaması için elindeki sünger ve deriden yapılan kalkanla karşı konulan bu sporda, karşılıklı saygı esas alınıyor. Sert vurmak ve kural dışı hareket etmek ise kesinlikle yasak.
Matrak antrenörü Efkan Çalış, bir program kapsamında geldiği Bilecik'te, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu sporun tarihte önemli bir geçmişe sahip olduğunu söyledi.
Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde "Matrakçı Nasuh" tarafından öğretilen sporun genel mantığının kılıç talimi oluğunu vurgulayan Çalış, "O dönemlerden bir süre sonra yok oldu. 2000 yılında bazı üniversitelerin de desteğiyle tekrar ortaya çıkardık. Şu anda Gençlik ve Spor Bakanlığının bünyesinde milli bir sporumuz. Ata sporlarına değer verecek yeni bir oluşumumuz var. Bilal Erdoğan'ın önderliğinde Dünya Etnospor Konfederasyonu'nun destekleriyle matrak önemli mesafe aldı." dedi.
Sporda amacın daha fazla talim yapmak ve fazla yara almadan başarıyı yakalamak olduğunu aktaran Çalış, şöyle devam etti:
"Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde gençlik kampları, merkezleri, şu anda Türkiye'nin her yerinde bir seferberlik var. Malzemeleri elde eden gençlik merkezleri kendi bünyelerinde bu sporu icra etmeye başladılar. Belediyelerden çok ciddi dönüşler oluyor. Aynı zamanda güzel ahlaklı bir spor. Oyunun başında 'Benimle cenke çıktığın için teşekkür ederim', oyunun sonunda ise 'Kasıtlı ve kasıtsız hatalarımdan dolayı özür dilerim' deniliyor. Böyle bir sanat dünya üzerinde yok, ecdadımız bize bırakmış. Türkiye'de şehir şehir dolaşarak bu sanatı yaşatmak için gayret sarf ediyorum."
Osmanlı'nın kurulduğu topraklarda Bilecik'te bu spora gösterilen ilginin daha önemli olduğunu belirten Çalış, son yıllarda ülkede özellikle gençlerin gözdesi haline geldiğini söyledi.
Çalış, il il dolaştığını ve bu sporu anlattığını, öğrettiğini dile getirerek, "Geleneksel sporlarımız, ata sporlarımız bugüne kadar samurayların, ninjaların gölgesinde kaldı ama bugün gençlerimiz özüne dönüyor. Lisanslı sporcu sayımız yaklaşık bine ulaştı. 70 antrenör ve 120 hakemimiz var. Hızla büyüyoruz." diye konuştu.
Spora gönül veren eczacı Yunus Emre Kanbir ise tesadüfen duyduğunu ve çok heyecanlandığını aktararak, "Her erkek çocuğunun hayalidir böyle tarihi sporlar. Hele kaza riski olmadan yapmak çok keyifli. Öz kültürümüzden gelmesi çok anlamlı. Geç buldum ama geç hiçten iyidir." dedi.
Bozüyük Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi 15 yaşındaki Berat Uzun da bir seminerde bu sporla tanıştığını kaydederek, "Ata sporumuza sahip çıkmak çok önemli. Yabancılar bizim sporumuzu alacağına biz onlarınkini almışız. Bunun ağırımıza gitmesi gerekir." ifadesini kullandı.