Bu hocalık değil işgüzarlık. Öte yandan içerideki performans aklı uçuracak cinsten. Bugün İstanbul’da herhangi bir organizasyon öyle laf olsun diye her 15 günde bir 40 bin kişi toplayamaz. Ancak diğer taraftan büyük maç ve deplasman performansları için aynı şeyi söylemek hiç de mümkün değil.
O zaman fantezi bir yol olarak dışarıyı planlayacak bir teknik adam bulmak mümkün olsa iş değişecek. Çünkü Tudor yine gitti! Her 15 günde bir olduğu gibi. Belki haftaya yine gelir. Geçen hafta ‘ben Tudorcuyum’ dedim. Bir teknik direktör olarak değil, bu kadar abluka altına alınmış bir karakter olarak. Bir film karakteri olarak mazlum, bir deplasman hocası olarak bir işgüzar.
Peki tüm sorun bu mu? ‘Takım harika, hoca kötü’ sloganı benim aklıma yatmıyor. Malatya ön alan baskısıyla oyuna başlayınca Fernando geriye stoperlerin arasına girip topu alıyor. Ancak oradan paslaşmayla topu çıkaracak bir şablon ve yetenek maalesef yok. Özellikle de Mariano sahada olmayınca... Galatasaray baskı yediği anlarda 8 numara performansı alamıyor.
İkinci yarıda Malatya ön alan baskısından vazgeçince Belhanda ve N’diaye biraz olsun oyuna girebiliyor. Tam mı? değil. Ancak motor biraz olsun çalışmaya başlıyor. Zaten maçın en iyilerinin Sadık ve Aytaç oluşu da bunu anlatıyor. O zaman mevzu sadece hoca değil.
Takımın oyunu kurmakta sorunları var. Mariano olmayınca savunma değil, hücum eksiliyor. Bu hocanın sorunu değil mi? Mutlaka öyle. Ancak sadece bir hoca sorunu değil bu.
Kadro da iç saha maçlarında gözümüzü boyuyor. Bu takım Tudor’un sandığı gibi bir İsviçre çakısı değil. Bu takım içeride bayağı keskin bir süngü. Kullanımı ve etkinliğinin yoluysa belli ve tek. Tudor ise çok kullanışlı sanıyor. İşte deplasmanlarda bunun böyle olmadığını bilen bir futbol zekasına ihtiyaç var.
Yönetim içerideki oyuna dokunmadan deplasmanı düzeltmeli. Böyle ağır bir görev kimsenin sırtına bindi mi hatırlamıyorum. Çünkü soru belli: Diyelim ki Galatasaray şampiyon oldu. Real’i geçtim, Basel deplasmanına Tudor’la gider misin? Ben Tudorcuyum ama siz bana bakmayın.
Yönetimin mağlubiyeti (Hakan Can)
Başkanın ve yönetim kurulu üyelerinin pek bir sevdiği Tudor kadroda yine sürprizler yapmıştı elbet. Üçlü savunmalar, savunmada bu kez Ahmet vardı, üçlünün sağında da geniş alanda yakalandığında Türkiye’nin en yavaşı Maicon! Geçen hafta ‘süratli’ diye oyuna aldığı Serdar Aziz kulübede. Takımı ileri taşıyan Rodrigues de! Velhasıl, kadro değişikliği de sürpiz değil, Galatasaray’ın duran toptan gol yemesi de!
Yan top hastalığı (Hakan Can)
Bir senedir birlikte çalışıyorlar sözde. Çalışıyorlar çalışıyorlar, aynı golleri yemeye devam ediyorlar. Maçın başında Turgut Doğan vurdu, kaleyi bulamadı. Ama Boutaib skoru 2-0 yaparken sıçramaya gerek bile duymadı.
Galatasaray savunması yan top savunmasında bir yılı aşkın süredir yaptığı gibi hep birlikte uyurken iki metre öne geldi ve adeta maçı bitirdi. Bir hafta önce oynanan maçta 4 haftadır gol atamayan Akhisarspor’dan 45 dakikada 2 gol ‘yiyen’ Galatasaray bu kez 5 haftadır gol bulamayan Malatyaspor’dan bir devrede 2 gol birden yedi.
Elbette ev sahibi Sarı-Kırmızılıların ilk goldeki harikulade pas organizasyonunu alkışlamalıyız ama Galatasaray’ın stoperleri ve o an için sol beki Linnes’in pozisyon hatasını görmezden de gelemeyiz.
Avcı’nın öğrencisi! (Hakan Can)
Tudor’un değil, Fatih Terim’e gitmemek için inat eden Özbek yönetiminindir bu mağlubiyet. Trabzonspor deplasmanında ezilerek 2-1 mağlubiyet al, ‘rakip çağdışı futbol oynuyor’, Başakşehir’den 5 gol ye, ‘Adebayor yüzünden’, Beşiktaş’tan 3, ‘Oyuncularımı tanıyamadım!’... Malatya maçının sonucunu, bu maçlardaki analizlere rağmen hocasının arkasında duran Özbek yönetimi ve mütevazı kadrosunu çok doğru oynatan Abdullah Avcı’nın öğrencisi Erol Bulut belirledi...
Tudor, güzelim kadroyu, mütevazı Malatyaspor’a karşı isabetli ilk şutunu ancak 74’te atabilen bir takıma çevirdi, yönetim de seyretti! Ziya Paşa’nın meşhur sözüyle bitirelim: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde!
Gerekeni yaparız! (Oğuz Dizer)
Biliyoruz Tudor 2 maçı alırsa, transferde gerekeni yaparsınız da! Gol atma konusunda, neredeyse alzheimerden farksız her rakip, Galatasaray’a bir devrede 2 gol atarsa ne yaparsınız? Kronik gol kısırlığı çekenleri tedavi uzmanı klinik misiniz, nesiniz arkadaş? Deplasmanda kazanamama konusunda akut sorun yaşayan Galatasaray, sevenlerini Malatya’da da menhus hastalığıyla yine ince hastalık etti.
Aman, aman! (Oğuz Dizer)
İki yan top ve ağlarda 2 gol! Tudor ‘civciv çıkacak, kuş çıkacak’ savunma sistemi aklıyla, Malatya’ya 2 civciv çıkarttırdı ve Gomis’in de berhava olmasını sağladı! İlk devrede Gomis’i görebilen, bir pas atan var mıydı?
Aynı paraleldeki Zihni Sinir İgorland uygulamaları mucibince, orta saha oralarda bir yerlerde dursun da; Denayer, Maicon ve Ahmet Çalık gibi savunmacıların aklı kuş gibi uçsun! Henüz 8 ve 9’da Denayer’le ekürisi Maicon az baskıya maruz kalınca öyle şeyler yaptı ki aman da aman!
Savunmada kafa yok (Oğuz Dizer)
Afyon yutmuştan az hallice konuk önce Cissokho’dan kroşe, Pereira’dan kafa yedi 38’de 1-0. Sonra Boutaib 40’ta, Sadık 42’de atamadı ama 43’te yine Boutaib duran ve sadece bakan Galatasaray savunma demeti içinden kafayı çaktı 2-0 oldu. Kaç kere yazdım, bu savunmada kafa yok diye!
İkinci yarı ev sahibi gol atamadı ama geçmiş müsabakalarda yaşadığı gibi; iyi oynadığı halde hüzzam makamında kalma faslından, 74’te Ndiaye’nin golüne rağmen kurtulmayı başardı. Finalde Tophane kavgası taktiği denemesi de yaramadı Galatasaray’a ve 2-1... Aslanlara ayaz gece, Malatya’nın hak ettiği mutluluğuyla bitti.
Bu futbolla imkansız (Metin Karabaş)
Gündüz maçında Yeni Malatyaspor’a konuk olan Galatasaray’da Tudor, hafta içerisinde hastalığı nedeniyle iki idman kaçıran Serdar’ı kenarda bekletip, Ahmet’e formayı verdi.
Savunma sadece izledi (Metin Karabaş)
Üçlü savunma ile başlayan konuk takım savunmasını önde kurdu. Yeni Malatya ise orta sahayı kalabalık tutup, kenar atakları ile gol aradı. Kaptığı topları hızlı kullanarak rakibinin savunmasının arkasına sarkmaya çalışan ev sahibi takım, zaman zaman etkili oynadı.
Galatasaray ise topu son bölgeye taşıyamayınca ciddi bir pozisyon da yaratamadı. Feghouli ve Belhanda’nın fazla pas hatası yapması da Gomis’in topla buluşamamasına neden oldu. İlk şutunu 31. dakikada Ndiaye ile atan Galatasaray’da top farklı bir şekilde üstten dışarı gitti.
38. dakikada ise Yeni Malatyaspor tehlikeli geldi. Cissokho’nun ortasına Pereira arka direkte kafayı vurdu ve top ağlara gitti: 1-0. Golden sonra ev sahibi daha tempolu oynamaya başladı. 43. dakikada kornerden gelen topa Boutaib kafayı vurdu ve farkı 2’ye çıkarttı: 2-0. Yeni Malatya bu golle soyunma odasına 2-0 önde gitti.
Değişiklikler etki etmedi (Metin Karabaş)
Tudor, ikinci yarıya Maicon- Rodrigues değişikliği ile başladı. Bu değişiklikle ofansif oynamayı planlayan Hırvat çalıştırıcı risk aldı. Rodrigues’in girişi ile Galatasaray daha etkili olsa da, Gomis’in topla buluşmasında sorun vardı.
Yeni Malatyaspor ise bu devrede kendi yarı alanında kalmayı tercih etti. Skoru korumak isteyen ev sahibi ekip kontrataklarla gol aradı. 74. dakikada ceza sahasında yaşanan karambolde topu önünde bulan Ndiaye’nin vuruşunda, fark bire indi: 2-1.
Bu golden sonra Tudor’un takımı topla daha fazla oynayan taraf olsa da, çoğu atak tehlikeli olmadan sona erdi. Maç boyunca takıma katkı veremeyen Feghouli’yi sahada tutup, mağlup durumdayken Eren’i oyuna alamayan İgor Tudor’un, bu değişiklik 89. dakikada aklına geldi.
Fakat, çıkan Feghouli değil Linnes oldu. Karşılaşmada başka gol olmayınca, Yeni Malatyaspor sahadan 2-1 galip ayrılırken, Galatasaray zirveyi kaptırdı. Bu futbolla şampiyon olunması da imkansız...
Galatasaray cesaret veriyor! (Umut Eken)
Hangi gözle bakarsanız bakın anlaşılır gibi değil. Diziliş başlı başına bir dert Galatasaray için. Yasin, sağ kanatta boydan boya bir 90 metreyi kontrol etmeye çalışıyor. Feghouli, Malatya'nın merkezinde kaybolurken üstelik. Maç öncesinde Erol Bulut'un dediği gibi gelişiyor her şey. Genç hoca maç öncesi yayıncı kuruluşa aynen şöyle söylüyordu: "Merkezde Galatasaray'dan topu alıp, savunmalarının arkasına inmeye çalışacağız."
Belli bir alanda oynaması gereken Maicon'a da -üstelik hızlı hücumcular karşısında- 40-45 metrelik bir alan bırakmak neyin nesi! Yasin arkası Maicon bölgesi Malatyalılar için cennet bahçesi gibiydi. İlk gol de zaten böyle geldi. Savunmacıları, merkez oyuncuları bu kadar geri koştuğu zaman sağlıklı hücum etmek mümkün olmuyor Galatasaray için. Yetenekli ayaklar kayboluyor. Feghouli kalabalıkta kalıyor, Belhanda kaleden uzaklaşıyor, Gomis kalabalık arasında eriyip gidiyor. Böyle olunca istatistiklerin de bir anlamı kalmıyor. Zira Galatasaray (Yüzde 63-37) üstün ancak 90 dakika aynısını anlatmıyor.
Büyük ihtimalle daha fazla koşan taraf da Galatasaray ama kazanan Yeni Malatyaspor. Rakipleri, Tudor'u nasıl yeneceğini biliyor artık. Hırvat hoca ise devre biterken hala yeni denemeler peşinde. Sezona mükemmel başladığı planını terk etmesi anlaşılır değil. O günkü cesur ama bir o kadar yıpratıcı oyunla tüm sezonun geçmeyeceğini düşündü muhtemelen. Gel gör ki bu oyunla da finali görmesi zor. Galatasaray sezon başındaki gibi korku vermiyor, rakiplerini cesaretlendiriyor. Galatasaray mental anlamda ligin en kötü 3-4 takımından biri artık. Bu psikoloji ve güvensizlik ortamı başarı getirmez. Acil değişim şart. Ya saha içinde ya da kulübede.