Mesut Özil'den gündem yaratacak sözler! Merak edilenlere yanıt verdi...
O, yeşil sahalardaki bir dünya Starı... o, bir sihirbaz... o, Almanya Milli Takımı’nın yıldızı olan bir Türk... O’nun için söylenecek o kadar söz var ki! Fakat o, en güzel sözlerini kendisi söyledi. Bu kitap, o’nun eseri... Evet, Mesut Özil’den bahsediyoruz... Zonguldak’tan Almanya’ya uzanan, zorlu bir hayat yolculuğundan... Her sayfasında bir başarı öyküsü var ve her satırında mütevazı bir adam..
Yaklaşık yarım asır önce başladı bu uzun yolculuk... Ekmek parası için köylerinden göç eden, Almanya’ya giden ailelerin; 3. hatta 4. kuşağı doğdu. Her şey değişti, tek bir şey değişmedi: Onlar halâ Almanlar’a göre Türkler; Türkler’e göre ise Almancı! Peki ya ‘O’ hangisi? Bir Türk olan, ama Almanya Milli Takımı’nın formasını giyen Mesut Özil’den bahsediyoruz. Yeşil sahalardaki ‘sihirbaz’, bu soruya da ‘sihir’le yanıt veriyor: “Ben ne oyum ne de bu... Ben ikisi birdenim...”
‘Evde Türk, sokakta Alman kültürü’
Nasıl yani diyorsunuz, açıklıyor; “Kaç kuşak geçerse geçsin; Almanya’daki her Türk evinin içinde aynı kültür devam eder: Türk kültürü... Dört duvarın içine girdiğinizde, Türkiye’de yaşayan bir aileden, Türkiye’de büyüyen bir çocuktan farkınız yoktur. Fakat sokağa çıktığınızda değişir her şey... Çünkü Almanya’nın sokaklarında, okullarında, sahalarında, her yerinde Alman kültürü vardır. Ben ve benim gibiler, bu nedenle her ikisi birdendir işte...”
'Aslında 1-0 geride başladım hayata...’
Almanya’da Alman vatandaşı olan bir Türk nasıl yaşar peki? Dezavantajları nelerdir, ya da var ise avantajları... “Bu açıdan çok düşünmedim aslında. Fakat kariyerimin en başlarına dönünce, rahatlıkla şunu söyleyebilirim: Bir Alman’a göre 1-0 geride başlıyorsun hayata!”
En başında mağlup musun yani! “Hayır! Ben galip geldim. Fakat futbola başladığım yıllarda, küçük yaşlarda yani, seçmelere giderdim. Benden çok daha yeteneksiz Almanlar’ın seçildiğini gördüm. O günlerde mağlup olduğumu düşünüyordum. Fakat şu anki konuma bakarsak, ben galip geldim, kazandım!”
‘Kelimenin tam anlamıyla fakirdik’
Şu an şaşalı bir hayat yaşıyorsun sanki... Veya en azından biz öyle görüyoruz. Nasıl bir hayattan geldin bu günlere?
“Kelimenin tam anlamıyla fakirdik biz... Annem hademeydi. Okul temizliyordu yani. Ve bize, yani 4 kardeşe en iyisini sunabilmek için hayatını feda etti. Onun hakkı nasıl ödenir ki! Biz, gerçekten de birbiri için yaşayan bir aileyiz. Belki de Özil ailesini ayakta tutan en temel gerçek de buydu.”
Futbol bir kurtuluş muydu senin için? Yokluktan gelen bir adam olarak varlığın anahtarı mıydı topa iyi vurmak?
“Tam olarak bu değildi kesinlikle... Çünkü büyük paralar kazanacağım gibi bir hayalim yoktu. Her şey sıradışı gelişti. Yetenekliydim ve bunu biliyordum. Fakat sadece yetenek yetmiyordu ki! Ben hep daha iyiye doğru koştum, kazancım da hep bir öncekinden daha yukarıya doğru çıktı. Benim geleceğim için büyük fedakârlıklar yapan bir annem-babam vardı ve ben artık onlara destek olabiliyordum. Hayatım boyunca benim en mutlu olduğum an, işte bu hissi yaşadığım ilk andı.
‘Zirveye giden yolun anahtarı: Sabır...’
Bu uzun yolda, sana rehberlik eden bir kişi, bir söz var mıydı? “Tam olarak ifade edebilecek miyim, bilmiyorum ama, şöyle bir sözdü: “Zirveye giden yolun anahtarı, sabırlı bir şekilde sabırsız olmaktır!”
‘Abdülkadir ve Yusuf inanılmaz yetenekli’
Türkiye’yi, bizim futbolumuzu takip ediyor musun? “Elbette... Yusuf ve Abdülkadir inanılmaz yetenekli çocuklar...”
‘Kalbim her zaman Türkiye ile birlikte’
Neden Almanya Milli Takımı?
“Annem ‘Türkiye’ diyordu. Amcam da ona destek veriyordu. Fakat ben genç bir adam olduğumda bile sadece iki kez memleketime gitmiştim. Zonguldak’tan bahsediyorum. Kız kardeşim de ‘Türkiye’ diyordu. Fakat babam ve ağabeyim, Almanya’yı seçmemi istiyordu. Son kararı bana bıraktılar. Çok düşündüm ve hayallerimin peşinden koştum, Almanya’yı seçtim. Bu seçim, Türkiye karşıtı olduğum gibi yorumlandı. Çok tepkiler aldım. Fakat gerçek asla bu değildi. Asla Türkiye’nin karşısında değildim. Aksine, kalbim her zaman Türkiye ile beraberdi, fakat bunu anlatmak gerçekten çok zor oldu.”
Evde ‘Türk kültürü’, sokakta ‘Alman kültürü’ diyorsun. Nasıl gelişti hayat bu şartlarda senin için?
“Annem ve babam, evde Türk kültürünü yaşatmak adına hiç Almanca konuşmazlardı. Sürekli Türkçe konuşurduk evde. Bu nedenle de Almanca’yı öğrenmek benim için o kadar zor oldu ki! Aslına bakarsanız, sadece bizim için geçerli değil bu! O dönemlerde Almanya’ya göç eden hemen hemen bütün aileler böyle bir hayatı prensip edinmişlerdi. Çünkü Türk kültüründen asla kopmak istemiyorlardı. Şu an, bunun aslında bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Çünkü öyle ya da böyle Almanca’yı da öğrendik işte! Bundan daha güzel ne olabilir ki!
Üç anahtar kelime: Sabır, iman, güven
Bir kitabın var artık, peki gençlere diyeceğin bir sözün var mı?
“Başarı için anahtar üç kelimem var: Sabır... İman... Güven...”
Mourinho'dan Mesut Özil'e: ‘Onun gibiler yetiştirilmez! Onlar o şekilde doğarlar...’
“Ona bir antrenör olarak bir şeyler verebildim mi? Umarım verebilmişimdir. Mesut gibi oyuncular, teknik direktörler tarafından yetiştirilmezler. Onlar o şekilde doğarlar. Bu çocuk hakkında başka ne söyleyeyim? Onu çok özlüyorum. Çünkü benim dostum o. Nereden geldiğini asla unutmayan ve oyunun insana bahşettiği zevki hiçbir zaman aklından çıkarmayan bir star. Dünya şampiyonu olmuş bir oyuncu. Bunun yanında, yaşamda da şampiyon o.” Jose Mourinho