'Mösyö şarlatan' Damien Comolli
2013 yılı temmuz ayında yani bundan tam 6,5 yıl önce ülkemizde U 20 Dünya Kupası organize edilmişti. Ben de turnuvayı ekibiyle yakından takip eden EMIN PARTNERS şirketinin sahibi ve Scouting Direktörü dostum Cemal Belgin ile birlikte turnuvayı yakından izlemiş ve daha sonra kendisiyle çok ses getiren 3 bölümlük bir röportaj yapmıştım. Çok önemli bir içeriğe sahip o röportajı Twitter hesabımda zaman zaman paylaşıyorum. Ancak konumuz şimdi o değil.
Söz etmek istediğim şey şu. Röportajın bir bölümünde Cemal Belgin'e meşhur Moneyball filminde beysbol için anlatılan Sabermetrics sistemini (yani bir takımın bu yazılıma göre yeniden kurulması) futbol ile ilişkilendirmenin doğru olup olmadığını sormuştum.
O da bana şu cevabı vermişti:
“Tam tersine. Takıldılar bu filme dillerine pelesenk oldu, ama oradaki asıl terim Sabermetrics. Ancak Futbol, beysbol veya basketbola benzemez. Açık oyundur.
Ortalama bir oyunda 200'e yakın değişken ile 2.500 civarında aksiyon vardır. Bu da sezon boyunca yarım milyon veri noktası demektir. O nedenle sınırı iyi belirlemeniz lazım. Amaca en uygun bilgiyi sondajlamak şart. Yoksa Comolli şarlatanı gibi Manchester United'ın verilerini kullanıp Liverpool'a transfer yapar işi de batırırsınız”.
Evet, Cemal Belgin Comolli'yi şarlatan olarak sıfatlandırmıştı. Bundan tam 6,5 yıl önce. Çünkü o dönem Damien Comolli Türkiye'de pek tanınmasa bile Avrupa futbolunda Fransa ve İngiltere'deki çalışmaları ve uygulamalarıyla çok tartışılan bir isimdi. Özellikle Moneyball filmindeki Sabermetrics sistemine çok inanıyordu. Fenerbahçe'den önce son olarak görev yaptığı Liverpool'da yaptığı transferlerle hakkındaki tartışmalar daha da büyümüş Fransız Sportif Direktör ile Liverpool Nisan 2012'de yolları ayırmıştı.
Fenerbahçe Comolli ilişkisine girmeden dilerseniz sportif direktörlük kavramını biraz irdeleyelim.
SPORTİF DİREKTÖRLÜK NEDİR?
Kendi kapitalizmini yaratan futbolun yönetimi dev rakamlar göz önüne alındığında hiç de kolay değil. Kulüplerin kasasına girip çıkan olağanüstü yüksek meblağları, artık eskiden olduğu gibi ‘bakkal defteri' düzeniyle yönetmek imkansız. Yani gelir gider dengesini sağlamak için, işinin ehli insanların görevlendirilmesi günümüzde işin olmazsa olmaz kuralı.
İşte bu bağlamda futbolun bu tip bir idari bir pozisyona ihtiyaç duymasıyla dünyada çok sayıda kulüp tarafından benimsenen bir olgu, futbolun yönetiminde anahtar rol oynamaya başladı. Sportif Direktörlük. (veya Futbol Direktörü, DoF). (İlk olarak 1979 yılında Bayern Münih kulübü tarafından uygulamaya kondu.)
Bu görev alanında şu anda dünyada 2 model ön plana çıkıyor.
-Başta Almanya olmak üzere Avrupa kulüplerinde ortaya çıkan teknik direktörün üzerinde yer alan sportif direktörlük modeli.
-İngiltere'de olduğu gibi teknik adamların menajer sıfatıyla idari anlamda da sorumluluk taşıdığı model.
Ancak bu iki modelin uygulanmadığı ülkeler ve kulüplerde ise başkanlık modelinin geçerli olduğunun altını çizmek gerekiyor. Örneğin, Türkiye'de kulüpler hepimizin bildiği gibi tamamen başkanın söz sahibi olduğu bir düzenle yönetilirken, Avrupa'da buna en güzel örnek olarak Real Madrid kulübü gösterilebilir.
SPORTİF DİREKTÖRÜN ÖZELLİKLERİ NELER OLMALI
Futbol kulüplerinde sportif direktörlük özel yetkinlikler isteyen çok önemli bir görev. Futbol ayakkabısını çıkartıp üzerine takım elbise giyerek kulüp yönetiminde söz sahibi olunan günler artık çok gerilerde kaldı. Futbol oynamış olmak bir kulübün futbol departmanının yönetimi için yeterli bir kıstas olmaktan çıkalı uzun zaman oldu. Futbol artık maç başlamadan önce sahanın dışında oynanan ve çevresinde ortaya çıkan sayısız dinamiği barındıran bir oyun. Çok komplike hale gelen bu oyunu yönetmek için kesinlikle gerekli donanıma sahip olmak ön koşul. Çünkü bir kulüp bu önemli yöneticinin aldığı kararlarla yoluna devam edip bir yerde geleceğini belirliyor. Bu nedenle sportif direktörlük profesyonel futbolun en önemli unsurlarından biri haline gelmiş durumda.
Peki yeterli donanımdaki bir sportif direktörün sahip olması gereken özellikler neler?
Bir sportif direktör futbolun yanında bir işletmenin ekonomisi ve finansının nasıl yönetileceğini bilmek durumunda. Milyarlarca Euro'nun el değiştirdiği bugünkü futbol ekonomisinde hesaptan anlamayan bir kişinin başarılı olması mümkün değil. Örneğin, Bayern Münih'in efsane kalecilerinden Oliver Kahn, futbol kariyerinden hemen sonra Schalke'den aldığı sportif direktörlük teklifini işletme eğitimi almadan yapamayacağını söyleyerek kabul etmezken bankacılık mesleğinden gelen Christian Heidel ise futbol oynamadığı halde Mainz'da bu görevi başarıyla icra etti. Daha sonra da Kahn'ın reddettiği Schalke'de sportif direktörlük koltuğunda oturdu. Yani Heidel, işletme, finansman ve ekonomi bilgisine sahip olarak futbol oynamamış birinin de bu işi başarıyla yapabileceğinin en güzel kanıtı oldu.
TÜRKİYE'DE SPORTİF DİREKTÖRLÜK
Başkanlık sisteminden başka bir yönetim tarzı olmayan Türkiye'de Avrupa'da sportif direktörlük rüzgarları esmeye başlayınca kamuoyuna şirin ve iş yapıyor gözükmek derdindeki kulüp başkanları, çeşitli zamanlarda sportif direktör getirdiklerini ilan ettiler. Örneklemek gerekirse, Aykut Kocaman, Terraneo, Cenk Ergün, Önder Özen bunlardan bazılarıydı. Ancak bu ve diğer Sportif Direktör unvanı ile görev yapan isimlerin hiçbiri yukarıda belirttiğim anlamda yetkilere sahip olarak görev yapamadılar. Çünkü Türkiye'de futbolu en iyi başkanlar bildiği için Türk tipi sportif direktörler, ya abilik, ya seyahat organizasyonu yaptılar ya da göstermelik şekilde transferlerde imza atılar. İşler kötü gidince de el altında suçlanacak biri olarak öne sürüldüler. Bırakın başkandan yetki almayı, teknik direktöre dahi söz söyleyemediler.
Gelelim Damien Comolli'ye. Biraz yukarıda saydığım isimlere artık Damien Comolli de eklendi.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç henüz göreve gelmeden 2018 Mayıs ayında yazdığım bir yazıda bakın neler söylemişim;
“Fenerbahçe kulübü başkan adayı Ali Koç, seçilirse profesyonel bir ekip kuracağını söylüyor. Fakat, şu ana kadar anlaşılan o ki, Koç ekibini yurt dışından getirmeyi planlıyor. Ancak özellikle henüz yabancı ülkede başarılı olmuş sportif direktörün neredeyse hiç olmadığı futbol dünyasında Türkiye gibi kulüpleri borç içinde yüzen, futbol düzeni problemli bir ülkeye yabancı sportif direktör getirmek bence çok mantıklı olmayacaktır. Sportif direktör, o ülkenin düzenini her şeyiyle A-Z'ye bilen ve lisanını konuşan biri olmalıdır. Almanya örneğine baktığımızda kulüplerin tamamının Alman ya da Salihamidzic gibi Almanya'da yetişmiş ve o ülkenin lisanını ana dili gibi konuşan kişilerden olduğunu görüyoruz.”
Benim bu yazımdan sonra Ali Koç başkan seçildi ve Comolli-Cocu ikilisi ile işe başladı. Bugün gelinen nokta için fazla yorum yapmama gerek yok sanıyorum.
Yine Cemal Belgin ile yaptığım röportajda ona sportif direktörlük le ilgili bir soru da sormuştum. Bana cevabı aynen şöyleydi.
“Bana göre o pozisyon olmazsa olmaz ama içini doğru doldurmak lazım. Şu anki görüntüyle oyuncu kötü, antrenör kötü, işler daha da sarpa sarınca da el altında suçlayacak başka birisi olsun mantığıyla yapıldığını görüyorum. DoF atarken sadece görev tanımı ve yetkinlik değil, DoF'un yönetici olarak da nasıl hareket etmesi gerektiğini bilen adamlardan seçilmesi lazım.
Son olarak, dışarıdan DoF getirmesinler. Yabancı ülkede başarılı olmuş DoF bugüne kadar hiç olmadı”.
YENİ SPORTİF DİREKTÖR BELÖZOĞLU MU OLMALI?
Futbolun içinden gelmiş olmak ve sporculuk yaşamında edinilen tecrübelerin sportif direktörlük mesleğinde avantaj sağlayacağı yadsınmaz bir gerçek. Ancak bu durum futbolun ekonomisinin yanında finans kontrolü, sözleşme öp hukuku, genel hukuk, spor hukuku, satış ve pazarlama, personel yönetimi, proje yönetimi, müzakere yönetimi, piyasa bilgisi, iletişim yönetimi gibi kıstasların yerine getirilmesiyle bir anlam kazanıyor.
Bütün bunların yanında iletişim ve organizasyon yeteneği, takım oyununa inanmak, analiz yapabilme yetisi, kendini kabul ettirme özelliği ve diplomatik beceriye sahip olunması da günümüz futbol piyasasında gereken özellikler arasında. En önemli noktalardan biri de bu insanların yönetici olarak da nasıl hareket etmeleri gerektiğinin ve futboldaki kariyerlerinin geride kaldığının bilincinde olmaları.
Bu özelliklere haiz bir sportif direktörün görevlerinin başında planlama ve organizasyon geliyor. Takım kadrosunun gerekli ve kulübün sistemine uygun transferlerle oluşturulması, alt yapı oyuncularının takibi ve scouting'in yanında maçlar, kamplar ile seyahatlerden oluşan futbol takviminin yönetimi, sporcuların seyahatlerde konaklamasının organize edilmesi bu kişinin görev alanı içine girmekte.
Alman kulüplerine baktığımızda şu anda sportif direktörlük yapan tüm eski futbolcuların gerekli eğitimleri aldıktan sonra bu göreve soyunduklarını görüyoruz. Almanya'da futbol yaşamlarını sürdüren veya futbolu kısa süre önce bırakmış birçok futbolcu sportif direktörlük eğitimi alıyorlar ve geleceklerine yatırım yapıyorlar. Keza eski milli futbolcumuz Nuri Şahin de bu konuda futbolu bırakmadan eğitim alanlardan.
Emre Belözoğlu hem harika bir kariyere sahip bir futbolcu hem de baskın, daima ön plana çıkan bir kişilik. Onun bu özellikleri Türkiye'nin en kurumsal holdinginin sahiplerinden birinin başkanlığını yaptığı Fenerbahçe'de sportif direktörlük için yetmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Ali Koç, düzeni değiştirip Avrupai bir yapı oluşturma iddiası ile yönetime gelse de Türkiye'nin futbol gerçeklerine uygun başkanlık modeline çok çabuk geçiş yaptı. Bu bağlamda Emre Belözoğlu gerçekten de bu görev için düşünülüyorsa yukarıda saydığım sportif direktörlük özelliklerine göre değil Türk kulüp yapısının klasik sportif direktörü “Abi” özellikleriyle işe başlar.
Hüseyin Özkök