Mustafa Denizli: "Bu ligde yenemeyeceğim takım yok!"
Sayın Denizli öncelikle yoğun temponuzda bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Futbol ekonomisinin son durumu ortadayken gözlerimiz bir anda altyapılarımıza döndü. Türkiye’de altyapı çalışmalarına, gençlerimize verilen önemi yeterli buluyor musunuz?
Altyapıya herkes önem veriyor. Bu konuda birçok masraf yapılıyor. Geçen haftalarda genç yaş gruplarını ziyaret ettim. Bu tesis açılalı 5 yıl oldu. İlk defa ben gitmişim onlarla toplantıya. Türkiye’nin hiçbir yerinde 1 sene uğraşsan suni çimde futbolcu yetiştiremezsin. Öncelikle gençlerin yetiştiği sahalarda zeminlerin doğal çim olması gerekli.
Sokakta insanların tahmin edemediği kadar yetenek geliştirme unsuru vardır. Araba geçer, bisiklet geçer, sen beşe beş maç yaparsın o sırada sokaktan insanlar geçer ve bu senin çevre kontrolünü ve duyarlılığını geliştirir. Bunu en fazla geliştiren yer sokaktır. Bu konuda kamu araştırması yapın; ben milli takımda hocalık yaptığım dönemde, önümde rakip kaleci aut atışı yaparken benim milli takımımın oyuncuları rakibi ofsaytta bıraksın diye defansa çıkıyordu. Profesyonel futbolculara bu çizgiler neden böyle, sahanın en büyük veya kısa uzunluğunu sorun. Bilmezler. Bunları öğrenme yeri burası.
Benim genç takımda yaptığım çalışmayı Türkiye’de yapan hiçbir kulüp yok. Zorluktur yeteneği geliştiren. Mahallede ki taştır, topraktır. Futbolda gündemde kalmak çok önemlidir. Ben altyapının ve genç takımın başına geçerim. Fakat 3-5 ay sonra çok önemli bir başarı kazanamazsan güncelliğin bitiyor.
Genç takımın mesaisi A takıma göre çok fazla. Türkiye en fazla genç futbolcuyu A takım da oynatan benim. Galatasaray’da 7 tane genç oyuncuyu hem Avrupa’da finallere giderken hem de Türkiye’de şampiyonluğa oynarken A Takıma çıkarttım. Fenerbahçe’de ve Beşiktaş’ta da öyle.
Tugay Kerimoğlu olsun Bülent Korkmaz olsun Okan Buruk olsun; bu futbolcular yıllar boyunca Hem Galatasaray’da hem de Milli takımda oynadılar.
Antrenör olarak genç takımdan altyapıdan piyasaya adam çıkarmak şampiyonluk kadar keyiflidir. Avrupa’ya baktığımızda mesela Arsene Wenger 22 sene boşuna kalmadı Arsenal de..
Peki hocam altyapıda başarılı olmanın reçetesi?
Altyapıda başarılı olmak için, öncelikle bütçeyi eksiye düşürmeyeceksin, düşürmediğin müddetçe öyle devam edersin.
Bugünkü şartlarda bir futbolcu alsan bu altyapının bütün her şeyini yaparsın, hocalarını da bulursun Türkiye’de taramalarını da yaparsın. Hatta gidersin yurtdışında da yaparsın böyle bir imkânda var.
Altay’da 17 sene oynadıktan sonra son sene Galatasaray’a geldiniz. Ve İzmir’de futbol hayatınız boyunca bütün büyük takımların transfer listelerinde adınız eksik olmuyordu. Neden o kadar geciktiniz?
- Birincisi aidiyet duygusu idi. Kulüplerinde sembol olmuş isimlerin o günkü şartlarda sembol olma zorunluluğunu devam ettirme durumu vardı. Bu yüzden ayrılmak mümkün değildi. Bir kontrat 4 yıldı ve 2 .kontrata imza atılınca artık değiştirme şansın yoktu. İkinci sebebim ise İzmir’i çok seviyor olmamdı. Rahmetli Babam, futbol oynamama karşıydı. Fakat durumu beni okutmak için müsait değildi, Altay bakıyordu bana. Babam bir gün bana “Oğlum imkânın olursa da ayrılma” dedi.
Altay’dan ayrılmam mümkün değildi çünkü orada oynamaya başladığım zaman İzmir’de sadece 5 tane lig takımı vardı bunlar; Göztepe, Karşıyaka, Altınordu, İzmirspor ve biz.
Bunların hepsi rakibimizdi ama yıllar içeresinde bu takımlar küme düştü. Ve biz tek kaldık. Milli takımda oynadığım dönemde İzmir’de Altay tekti. Rakip takımın taraftarları da benim izleyicimdi…Altay maçına 7 bin kişi geliyorsa 2-3 bini rakip takımın taraftarlarıydı ve beni seyretmeye gelirlerdi. 1983 yılında Altay düşünce ben onların rakibi oldum. İzmir taraftarı ezeli rekabette çok taşkındır. O yüzden yıllarca bana bu kadar sevgi göstermiş, maça benim için gelmiş insanlarla rakip olmak istemedim. Yaşımda ilerlemişti Galatasaray’dan teklif gelince antrenörlük hayatıma başlamış oldum.
Galatasaray’a gelirken 1 yıl oynayayım daha sonra da yardımcı antrenör olarak başlarım diye bir hedefiniz mi vardı?
Beni antrenörlüğe başlatan o kararı aldıran 1984 yılında o zaman ki Galatasaray’ın Teknik Direktörü olan Tomislav İviç’tir. Ben onun futbolcusuydum. Futbolla ilgili konuları tartışırdık. Bir akşam geldi odama dedi ki, “Seneye kontratın var ama antrenör olmak istiyorsan 1 sene erken bırak ve yardımcılığımı yapmaya başla.” Bende 1982 yılında İngiltere’de ilk kursumu yapmıştım antrenörlük diplomam da vardı.
Kabul ettim. Kulüp jübile kararı aldı. Sonra sezon sonu plan yaptık. Son gün yemek yedik o gün İviç bana “Gidiyorum” dedi. Bende “ İzmir’e gidiyorum” dedim. “Kaçında döneceksin” diye sordum. O da bana “Ben dönmeyeceğim” dedi. “Nasıl yani” dedim. (gülüyor) Benfica ile anlaştığını söyledi. Jübile kararı almışız, futbolu bırakmışız karar açıklanmış. Galatasaray yönetim kurulu karar defterine işlemiş. İviç bana “Sen devam et” dedi. Bende “Nasıl devam edeyim ben seninle çalışmak istiyorum” dedim. “Her antrenörün kafasında çalışmak istediği takımlar vardır Benfica benim için öyle bir takım” deyince biz kaldık ortada tabi (gülüyor)
- Bildiğimiz kadarıyla Galatasaray’ın ilk teklifini kabul etmediniz, nasıl gelişti?
- Galatasaray yönetimi karar aldı. Yeni hoca gelinceye kadar takımı yeni sezona benim hazırlamamı istiyorlar. İlk başta kabul etmedim “Çok teşekkür ederim ama ben yapamam” dedim. Rahmetli Başkan Ali Uras “Oğlum deli misin? Galatasaray antrenörlüğü ret mi ediyorsun? “dedi. Bende “Ret etmiyorum başkanım ama dışardan gelecek hoca beni istemezse yıkılırım. Eğer beni genç takımda başlatırsanız ilerleyen süreç içeresinde, eğer başa gelen hoca bir gün ihtiyaç olur da altyapıdan birini isterse gelirim” dedim. O zaman kabul ettiler. 15 gün sonra Rahmetli Jupp Derwall ile anlaştılar. Onun başladığı dönem ben genç takımda idim. Fakat başlangıç çok kötü oldu ve ligde ilk 6 hafta 4 mağlubiyet aldı. Sonra yönetim Derwall’ı yanına çağırdı, Mustafa’yı yanınıza yardımcı antrenör olarak verelim diye bir teklif sundu. Böyle başladı antrenörlük hayatım. İzmir’e dönseydim 3 büyüklerin başına ve milli takımın başına yine gelirdim. Galatasaray benim antrenörlük yaşamımı 4 sene öne çekti.
Bu takımda 16 yaşında çocukta oynar 36 yaşında yetişkinde.
Mili takımdan konuşalım? Ay-yıldızlı takım çok gençleşti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Milli takımda gençleştirme olmaz. 80 milyon insan bir tek birinden başarı bekledi. Milli takım zamanın değerlendirildiği bir birimdir. Sürekliliği olan bir yerde her hafta deneme yapılabilir ama milli takımda böyle bir şans yoktur. Sürekli olmayan yerlerde genç kadro oluşturamazsın. Tercihlerin doğru mu yanlış mı bunlara bakmak lazım. Yaş kaç olursa olsun bu ülke insanın elinden milli formayı giyme hakkını alamazsın.
Bu takımda 16 yaşında çocukta oynar 36 yaşında yetişkinde. A Milli takımda dünyanın hiçbir yerinde böyle bir bekleme süreci olmaz. Milli takımın devamlılığı bazı oyuncuların kalitesi ile sağlanır. Millî takımından beklediğimiz tek şey ülke insanının psikolojisini değiştiren bir oyun şekline sahip olması.
82 milyon ülkede 3-4 tane Türkiye’de doğmuş futbolcumuz yok.
Türkiye, 1996 yılından 2006 yılına kadar 20 yıllık süreç içerisinde 5 tane turnuvaya iştirak etmiş bir ülke. Bardağın dolu tarafından bakmak lazım.1996 -2000- 2002-2008 ve 2016. 20 yıllık süreçte 9 turnuva yapılmış 5 tanesine katılmışız.3’ün de başarılı olduk…
Benim geldiğim dönemde Milli Takım 2000 yılında çeyrek final, 2002 ve 2008 yarı final oynadı. 2016 da başka sonuçlar oldu ve gruptan çıkamadık. Türkiye, futbolda en büyük bireysel oyuncularını 1960-70’li yıllarda çıkardı ve bu 80- 90’ lı yıllara kadar devam etti. Ama şimdiye bakarsak böyle oyuncular yok. Artık dünya futbolunda da yıldız oyuncular çıkmıyor.
Bu ligde yenemeyeceğim takım yok
Kasımpaşa’da üst sıralarda görmeye alıştığımız ve lig ortalamasının üzerinde gol atan bir takım yarattınız, hedefleriniz neler?
- Benim için bir takımın hedefi, başarılmamış olanın başarılmasıdır. Bu takımın 100 yıla yakın kuruluş tarihi var ve hiç Avrupa’ya gitmemiş. İlk hedef önce Avrupa’ya gideceğiz. Avrupa’ya gitmek için 2 yol var biri Şampiyonlar ligi veya UEFA ligi.
Büyüklerle Anadolu takımlarının arasındaki makas çok küçüldü.
40 yıl önce 3 büyüklerle Anadolu takımları arasında yüzde 40 fark varsa 20 yıl önce bu fark yüzde 30’a düştü. Son 5 yılda yüzde 15’e düştü. Bu Anadolu takımlarının parlamasından değil, bizim büyük dediğimiz kulüplerin eski güçlerinin çok gerisinde olması. Sonuçlara bakınca artık Türkiye’de hiçbir sonuç sürpriz değildir. İnsanların hedefleri gerçekleştirebilmesi için önce inanması gerek. Şu anda sayı olarak yeterli bir kadromuz yok. Fakat takımın bu lig dışında Avrupa’ya kendini götürebilecek enerjisi var. Sakatlıklardan dolayı bazı oyuncularımız yok. Sakatların yerine bazı oyuncuların yerini değiştirmek yani yeni bir şey üretmek çok önemli. Benim için antrenman yeni şeyler üretmektir.
Son 5 haftaya 4 puan geride
girersek kesin şampiyonuz.
Son 5 haftayı avantajlı geçersek her şey değişir. Lider olmak başka bir kavramdır şampiyon olmak başka bir kavramdır. İkisi birbirine çok yakın gözükür ama aynı değillerdir. Liderliğin baskısı yoktur ama şampiyonluk gelemeyecekse baskı yaratır. Bu ligde benim yenemeyeceğim takım yoktur. Ve şampiyon olabiliriz.
Son 5 haftaya eğer liderden 4 puan geride girersem kesin şampiyon oluruz. Başarı için çeşitli yollar var. Bir teknik adam için defans futbolu oynatmak kolaydır zor olan hücum futbolu oynatmaktır. Başarıyı hücum zenginliği olan bir takım ile yakalamak isterim. Ligde en fazla gol atan atan takımız ve gol yüzdemiz çok yüksek.
Kasımpaşa camiasının şüphesi olmasın. Taraftarımızı artıracağız. Bizim maçlarımıza futbola meraklı olanlarda gelecek. Kasımpaşa köklü bir semt ve camia bunu farkındayız.
İnsani hatalar olabilir,hakemlerin bu kadar linç edilmesi doğru değil
Var sistemi hakkında neler düşünüyorsunuz? Doğru ve yeterli uygulanıyor mu ligimizde?
- Herkes adalet arıyor. Adaletin varlığından kimse rahatsız oluyor mu? Futbol kesintiye uğraması sevimli olmayan bir oyun. Dünyada futbolu bu kadar keyifli kılan sebeplerden bir tanesi pozisyonların saatlerce tartışılması. VAR sistemi futbolun konuşma alanını daraltıyor. Bu sistem futbolun bu kadar konuşulması ve izlenmesi zaafını yaratacak. VAR sistemi ile konuşmalar kalkacak. Çünkü bu sisteminde pozisyonlar uzun uzun konuşulamayacağı için en çok konuşulacak konu hakem kararları olacak. Bu sistemin en çok gelmesini isteyenlerde haklı olarak hakemlerdir. Türkiye’de güvenilir hakem sayısı çok azdır. İnsani hatalar olabilir hakemlerin bu kadar linç edilmesi doğru değil.
Ben Türkiye’de 22 tane kırmızı kart gördüm. Var sistemi adalet getirdi fakat diğer açıdan bakarsak futbolun yarattığı ilgi alanın da azalttı. Oturup saatlerce hakemi konuşurduk şimdi öyle bir şey yok. VAR sistemi istikrarlı bir şekilde devam ederse tribünde yada dışarda futbol konuşan insan sayısı azalır.