Mustafa Denizli'den derbi öncesi flaş sözler: "Bu kararsızlık Fenerbahçe'ye..."
"Önceki maçların biri etkisinin olacağını sanmıyorum"
1- Nasıl bir Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi bekliyorsunuz. Cocu, “Her şey çok farklı olacak. Yüzde 200 konsantrasyonla oynayacağız” dedi...
Olabilir... Bu da ihtimal dahilinde. Hafta içinde Avrupa kupası maçı oynamış iki takım karşı karşıya geliyor. Biri farklı kazanmış, diğeri farklı kaybetmiş...Bu sonuçlar derbi için size bir kıstas olabilir mi? Hayır. Sahaya baktığın zaman daha organize ve büyük ölçüde devamlılığı olan bir Beşiktaş’la, çok sayıda yeni transferle sürekli değişik kadrolarla oynayan bir F.Bahçe... Cocu’nun bu söylediklerini gerçekleştirmesi için yapılacak tek şey Zagreb’den döndüğü andan itibaren saha içi pratik çalışmaları ve mental çalışmadır. Bunu çok yoğun yaşayıp yaşatabilirse ve takımıyla paylaşabilirse çok farklı bir Cocu’nun iddia ettiği gibi bir F.Bahçe izleyebiliriz. Ben de tribünde izleyeceğim. Güzel bir maç bekliyorum. Geçen yılki derbilerin yarınki maça çok fazla bir etkisinin olacağını da sanmıyorum.
"Fenerbahçe'deki arayışlar güven kaybına yol açıyor"
2- Hep söylediğiniz gibi Cocu’nun Avrupa’da en çok oyuncu değiştiren hoca olduğu rakamlarla da ispatlandı. Peki futbolcuların hiç mi suçu yok?
Ben o sözleri F.Bahçe’nin oynadığı 3. maçtan sonra söylemiştim. Sonra da bir şey değişmedi. Türkiye’de yanlış bir ifade kullanıyoruz; suç mu, futbolcularda mı, teknik adamda mı? Bu bir suç değil, değerlendirme hatasıdır. F. Bahçe’de bu kadar değişiklik yapılmasından benim algıladığım; Cocu futbolculara, “Sizinle olmadı, yenisini deneyeceğim” mesajını veriyor. Yenisini deniyor, “Sizinle de olmadı, tekrar başka arayacağım” diyor. Bu, bir takımı perişan eden bir uygulamadır. F.Bahçe’deki değişiklikler G.Saray ve Beşiktaş’ta da oluyor ama bu farklı. G.Saray ve Beşiktaş’taki değişikliklerin mesajı; “Sizlerle oluyor ama bu maç için bazı değişiklikler yapıyoruz” anlamına gelir. Dolayısıyla güven kaybına neden olmuyor. F.Bahçe’deki arayışlar net biçimde güven kaybına yol açıyor.
Spor servisindeki arkadaşlarınızla tartışın; siz F.Bahçe futbolcusu olsanız, “Beşiktaş derbisinde ben banko oynayacağım” diyen kaç kişi çıkar? Cevabı ben söyleyeyim; maksimum 3 veya 4 kişi. Böyle düşünen takımın futbolcusu; 1. Güven kaybı içindedir, 2. ‘Acaba’ sorusunu kafasından atamaz, ‘başaramazsak’ düşüncesi onu yıpratır. Dolayısıyla, Cocu’nun artık bu takımın asgari 8-9 kişilik banko iskeletini çıkarması lazım. Bu uygulamalarla doğruyu bulamazsınız. Bir teknik adam futbolcusunu değerlendirirken hem bireysel hem bütün içerisinde hem o takımın oyun şeklini bulur hem de oynayacak takımını. Yani Cocu, bu süre içerisinde ne isterse bulur. Bu, F.Bahçe’de çok gecikti.
"Zagreb maçının tarifi yok"
3-Bir teknik adam olarak F.Bahçe’nin Dinamo Zagreb’e 4-1 yenildiği maçı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tip maçları bir teknik adam gözüyle, bir futbolsever gözüyle, bir de Türk insanı gözüyle izleyebiliyorsun. F.Bahçe’nin Benfica maçını, Beşiktaş’ın Partizan, Sarpsborg maçlarını ve G.Saray’ın Lokomotiv maçını tribünden izledim. Dinamo Zagreb maçının yorumu hakikaten yapılamaz. “Neresinden tutarsan tut, elinde kalır” diye bir laf vardır ya, aynen öyle. F.Bahçe belki de Avrupa’da en formsuz ve etkisiz maçlarından birini oynadı. F.Bahçe’de bir uyumsuzluk var. Takım ortak bir dile sahip olamadığı ve bir bütün olarak hareket edemediği için rakibine çok fazla gol fırsatı verdi. Başta da dediğim gibi, bu maçın tarifi yok!
"Kırılma maçı duygusal olmamalı"
4-Beşiktaş derbisi Cocu için bir kırılma maçı mıdır?
Bir teknik adam bu duygularla yaşamamalı. Ama maalesef bunu da en fazla yaşayan bizim ülkemiz. Biz bunları söylerken, Cocu için, “İyi bir teknik adam değil” deme şansına sahip değiliz. Ama uygulamaları onu karmaşık hâle getiriyor. Beşiktaş maçı Cocu için böyle bir düşünceyi yaratmamalı. Evet, Fenerbahçe kötü bir dönemden geçiyor. Cocu da hem insan hem teknik adam olarak çok değerli ama büyük ihtimalle kendi hatalarından kaynaklanan bir bocalama dönemi yaşıyor. Bunları iyi değerlendirmesi lazım. Cocu, bu duygularla başarılı olamaz. Bıraksınlar. Takıma baktığın zaman Fenerbahçe’de oynaması gereken ama kadroya girmeyen oyuncular da var. Bu da teknik bir gerçek.
“Artık son, yeter diyorum”
5-Beşiktaşlıların Sarpsborg maçında F.Bahçe’ye küfür etmesi ve ardından Semih Özsoy’un açıklamaları derbi öncesi ipleri gerdi. Taraflara ne tavsiye edersiniz?
Ben maçtaydım, maalesef böyle bir atmosfer oldu. Hatta yanımdaki arkadaşlar, “Ne gerek var, bir Avrupa maçı oynuyoruz” diye yakındı. Dolayısıyla bütün stadın destek verdiği bir olay değildi. Ben üç büyük camiada da görev yapan biri olarak, maç sonuçlarından ziyade bu tür tezahüratlar olduğu zaman maçı kazansak dahi hazzını yaşayamıyordum. Ama maalesef her statta da yaşanıyor. Artık son, yeter. Geçen yılki kupa maçında yaşanan olayların da bir tarafa bırakılması lazım.
“İtiraz etmek bizim futbol kültürümüzün parçası”
6-VAR sistemi ile ilgili tartışmalar bitmiyor. Kimi, hakemleri ‘VAR’a gitmeye tenezzül etmiyorlar’ diye eleştiriyor, kimi de, ‘Futbolcular çok fazla itiraz ediyor’ diyor. Tartışmalar biter mi?
Bizim de geçen yıl korkumuz buydu. VAR sistemi ile ilgili dezavantajları anlatırken bundan bahsediyorduk. Eğer bir hakem, kararından eminse VAR’a gitmeyebilir. VAR’ın gelmesini en çok isteyenler de hakemlerdi. En başta ben biliyorum. İkide bir itirazlar, ‘VAR göstersin’, şuydu, buydu dediğin zaman futbolun tadını kaçırıyorsun. Şu anki görüntümüz de bu. Hakem de hata yapabilir, VAR da. Bu anormal bir şey değil. Futbolculara gelince... VAR, yok hiç fark etmiyor, itirazlardan hiç vazgeçmiyorlar. VAR, yokken de vardı, VAR, varken de var! İtiraz, bizim futbolkültürümüzün bir parçası. Haklı veya haksız hiç önemli değil. ‘Ben itirazımı yapayım’ da diye hareket ediyorlar.
“Yediğini azaltmak kadar, attığını çoğaltmak da önemlidir”
7-Şenol Güneş, Sarpsborg maçı sonrası, “Gol yemeden kurtaramıyoruz” dedi. Beşiktaş, Şenol Hoca’nın dediği gibi savunmada bir sıkıntı yaşıyor mu?
Bunu Şenol Hoca gibi bir tecrübenin niye söylediğini anlamıyorum açıkçası. Maç 0-0’dır, oyunun sonunda bir konsantrasyon kaybından gol yiyip puan kaybedersin veya yenilirsin, o zaman üzerinde konuşmaya değerdir. Beşiktaş şimdiye kadar gol yemiyor muydu? Kazandığın bir maçtan sonra bence bu kadar üzerinde durulacak bir şey değildi bu. Varsa bir durum, yapılacak çalışmalarla giderilir. Her takım gol yiyebilir. Futbolun ruhu şudur; yediğinden fazla atacaksın. Yediğini azaltmak kadar, attığını çoğaltmak da önemlidir. Neticede bir detaydı, bir gündem oluşturacak bir olay değildi o maçla ilgili.
“Lokomotiv Fatih Terim'in beklediğinden de zayıftı”
8-Lokomotiv Moskova maçında izlediğiniz Galatasaray’ı beğendiniz mi? Size göre bir sürpriz var mıydı?
Hiç sürpriz yoktu. Lokomotiv iyi bir takım ama üst düzey değil. Bir G.Saray çizgisinde Avrupa takımı değil. Evet, Lokomotiv’in de yakaladığı fırsatlar oldu, birkaç pozisyonda, “Eyvah, gol olur mu?” düşüncesi oluştu, ki bu da doğaldır. Ama maçın geneline baktığınızda G.Saray kazanmayı hak etti mi, tabii ki hak etti. Lokomotiv belki Fatih Hoca’nın, taraftarın beklediğinden daha zayıf bir görüntü verdi. Neticede G.Saray net bir galibiyet aldı.
“Galatasaray'ın karşısına hangi Akhisar çıkar bilmiyoruz”
9-Galatasaray, teknik direktörsüz Akhisarspor karşısında ne yapar?
Galatasaray, Trabzon maçından sonra aldığı sonuçlarla iyi bir hava yakaladı. Güvenli top oynamaya başladı. Akhisar’ın zemini sezon başında çok kötüydü, şimdi daha iyi durumda. Bu da G.Saray’ın lehine. Akhisar hafta içinde Krasnodar karşısında etkili oynadı, birçok pozisyonları vardı ama şanssızdı. O Krasnodar ki, Rusya’nın iyi takımlarından biri. Ben o maçtaki Akhisar’ı beğendim. G.Saray karşısında aynı oranda etkili olur mu? Zannetmiyorum. Ama Akhisar’ın geçen sezonun sonunda F.Bahçe ve G.Saray karşısında neler yaptığını düşündüğünüz zaman, “Her şey olabilir” diyorsunuz. Aslında Akhisarspor iki tane! Biri, geçen sezon büyüklere karşı oynayan Akhisar, bir de normal Akhisar... G.Saray’ın karşısına hangisi çıkar bilemiyoruz!
“Kulüpler ve milli takımlar artık kendi insanlarıyla başarıyor”
10-Susic'in de gitmesiyle Süper Lig’de yabancı hoca olarak bir tek Cocu kaldı. Bu bir trend mi, yoksa Türkiye koşullarının getirdiği bir zorunluluk mu?
Bunu birbirinden ayırt etmek zor. Trend de olabilir, koşulların getirdiği zorunluluk da. Ben, yabancı teknik adam konusunda çok tutucu değilim. Bu bir yarıştır. Bu yarışın içinde yerli de olacak, yabancı da. Son yıllarda kulüplerin ve milli takımların kazandığı ciddi başarılara baktığın zaman, o ülke insanlarıyla yaşandığını görüyoruz. Sadece Yunanistan’ın bir defa, tarihin en kötü Avrupa Şampiyonası’nda (EURO 2004) Alman teknik direktör Otto Rehhagel yönetiminde, futbolu katlederek kazandığı bir Avrupa şampiyonluğu var. Onun dışında bütün ülkeler başarıları kendi insanlarıyla kazanmıştır. Ama ben başta da dediğim gibi; Türkiye’de yabancı teknik direktör sayısının fazla olmasını istiyorum. Birden fazla yabancının olması ayrı bir keyif olur. (Hürriyet)