Michael Phelps, Tiger Woods, Michael Jordan ve Muhammed Ali'nin ortak noktası nedir?
Michael Phelps, Tiger Woods, Michael Jordan, Muhammed Ali... Bu isimleri okuduktan sonra size de bir titreme ya da ne bileyim ayağa kalkıp önünüzü ilikleme hissi gelmiyor mu?
Birçoklarına göre gönül verdikleri spor dalında tarihin gördüğü en iyi isimlerden bahsediyoruz. Peki onları diğerlerinden farklı kılan şey ne? Çok çalışmaları mı? Fiziksel avantajları mı? Veya doğuştan yetenekli olmaları mı? Bunun cevabını keşfetmek için biraz daha derinlere inmek gerekiyor sanırım.
Michael Phelps
Sene 2008. Yer Pekin Olimpiyatları. Michael Phelps 4. altın madalyasını kazanmak için 200 metre kelebek finaline hazırlanıyor. 13 yaşından bu yana her yarışta yaptığı ritüellerin ardından yarış için hazır. Suya atlıyor, kelebek stile geçmeden önce klasik yunus stili yüzmesini gerçekleştiriyor. Ama bir şeyler ters. Gözlüğünün su almaya başladığını fark ediyor. İkinci dönüşle birlikte artık her şey bulanıklaşmaya başlıyor. Düşünün ki finaldesiniz ve en ufak bir hataya ya da gecikmeye yer yok. Son dönüş öncesi artık tamamen göremez hale geliyor Phelps. Buna havuzun altında finişe yaklaştığını gösteren “T” işareti de dahil. Normal bir senaryoda ne olmasını beklersiniz? Phelps’in paniklemesini, yavaşlamasını ve yarışı kaybetmesini değil mi? Ama bu yazının konusu normal insanlar değil ve burada da normal bir senaryo beklemeyin. Efsane yüzücü tüm bu aksiliklere rağmen sakin kalmasını biliyor. Biliyor çünkü daha önce böyle bir senaryo karşısında mental hazırlığını yapmış, nasıl davranılacağını planlamıştı. Son düzlük öncesi önünde 19 ya da 20, belki de 21 kulaç olacağını düşündü ve saymaya başladı. Kalabalığın iyice gürültü çıkarmaya başladığını duyuyor ama bunun kendisi mi yoksa bir başkası için mi olduğunu kestiremiyordu. 19. kulaç, sonra 20. Bir kulaca daha ihtiyacı olduğunu hissetti ve 21. kulaçta duvara dokundu. Gözlüğünü çıkarıp skorboarda baktığında dünya rekoruyla birinci geldiğini gördü. Basın mensupları yarışın ardından ona, “Görmeden yüzmek nasıl bir duygu?” diye sordular. “Hayalimde canlandırdığım gibi” cevabını verdi.
“Hayalinde canlandırmak” aslında Phelps’in alameti farikası. Antrenörü Bob Bowman sayesinde bu tekniği keşfeden efsane yüzücü sadece yüzme idmanları yapmıyor. Bowman’ın, Phelps’in yarışlara nasıl hazırlandığıyla ilgili söyledikleri oldukça çarpıcı: “Yarışlardan iki ay önce rahat bir ruh haline bürünüyor. Havuzda günde iki saat mental hazırlık yapıyor. Kendini kazanırken görüyor. Havayı kokluyor, suyu inceliyor, sesleri duyuyor ve saate bakıyor. Sanki yarıştaymış gibi. Hatta bir adım ileri gidip kendini tribünden bir seyirci gibi izliyor. Kendini zorlukların üstesinden gelirken görüyor. Mesela bir yarışta geriye düşerse ne yapabilir? Phelps olası bütün senaryolara hazırlıklı.”
Fark ettiyseniz Phelps’in odaklandığı tek şey kendisi ve başına gelebilecekler. Başkalarının ne yaptığı ya da yarışta kimlerin madalya alabileceği umurunda değil. Çünkü kontrol edebileceği şeyler kendisiyle sınırlı: “Eğer kendi sürecini doğru bir şekilde yönetirsen sonuç kendiliğinden gelecektir.”
Tiger Woods
Son yıllarda adı skandallarla birlikte anılsa da Tiger Woods golf tarihinin gelmiş geçmiş en iyisi olarak kabul ediliyor. Aslında bu durum onun için pek de sürpriz sayılmaz zira henüz çocukken anne ve babasının telkinleriyle en iyisi olduğuna inandırılmış. Babası Earl, yatmadan önce onun yastığının altına yerleştirdiği teypten “Dağları oynatacaksın”, “En iyisi olacaksın” mesajlarını dinletirmiş. Yani daha küçükken anne ve babasının sayesinde, en iyi olduğunu “hayalinde canlandırmaya” başlamış. Beynin, gerçekçi bir biçimde hayal edilen şeyle gerçekte yaşananı ayırt edemediğini göz önünde bulundurursak Tiger Woods’un bir numara olması kesinlikle şaşırtıcı değil.
Budist olan annesi sayesinde sakin kalmayı öğrenmiş ve bu sayede en zor vuruşların bile üstesinden ustalıkla gelirmiş.
Tabii ki bu vuruşların kalitesini sadece sakinlikle açıklamak oldukça eksik kalır. Babası ve onun arkadaşı psikolog Dr. Jay Brunza’nın yardımlarıyla sadece kendisine odaklanmayı ve zorlu koşullarda dahi en iyi vuruşu yapmayı öğrenmiş. Earl Woods’un ağzından dinleyelim: “Mesela tam atış esnasında ayağına top fırlatır, cebimdeki paraları şıngırdatırdım. Durup, şeytani bir şekilde bana bakardı. Ama bir şey söylemeye hakkı yoktu. Bir gün yine bütün numaraları yaptım. Tiger bana baktı ve güldü. Günün sonunda onuna yanına gidip bir söz verdim. ‘Tiger bir daha mental olarak senin kadar güçlü herhangi biriyle karşılaşmayacaksın.’”
Babasının bu zorlamaları bir kenara az önce Phelps’te bahsettiğimiz gibi Woods da sadece kendine odaklananlardan: “Neleri kontrol edebileceğimi biliyorum. Mesela zeminin düzgün olmadığı bir turnuvada şikayet etmek yerine nasıl en iyi vuruşu yapabilirim diye düşünürüm. Çünkü kontrol edebileceğim tek şey bu. Top içeri girer ya da girmez, bununla yaşayabilirim.”
Michael Jordan
Michael Jordan, Chicago Bulls formasıyla tozu dumana katarken ne yazık ki küçüktüm. Onun büyüklüğünü ancak sonraları Internet üzerinden izlediğim videolarla kavrayabildim. Gerçi 2003’taki All-Star’ı televizyon başında canlı takip edebilmiştim. Son saniyelerde Shawn Marion’ın üzerinden attığı olağanüstü fade-away basketi Jermaine O’Neal’ın anlamsız faulüyle gölgelense de o, basketbol tarihinin en iyisi olarak anılmaya devam edecek.
Jordan’ı en iyi olmaya götüren yol da aslında Phelps ve Woods’unkinden pek farklı değil. Karşılaşmalardan önce maç kazandıran basketi attığını hayal eden Jordan, sadece bununla sınırlı kalmamış: “Nerelere geleceğimi, ne tarz bir oyuncuya dönüşeceğimi daha öncesinden hayalimde canlandırmıştım. Ne istediğimi biliyordum ve hedefe odaklanmıştım.”
Çocukluk yıllarında abisi Larry ona göre daha potansiyelli gözüküyordu. Ondan daha uzun ve güçlüydü. Bütün bire bir maçları Larry kazanıyordu. İlk başlarda Michael için çekilmez olan bu durum aslında onun zirveye çıkma yolunda en büyük yardımcısı oldu. Şu ifadeleri durumu çok güzel özetliyor: “Eğer beni zayıflık olarak düşündüğünüz bir şeye doğru iterseniz o zayıflık olarak algılanan şeyi güce çeviririm.”
Muhammed Ali
Geleceği öngörmek mümkün müdür sizce? Veya geleceğin tarihini yazabilir misiniz? Bu yazıda konu edilen isimlerin hepsi gelecekte yaşanacakları gerçek kıldılar. Muhammed Ali de bu konuda bir istisna teşkil etmiyor. O kendi geleceğini inşa edenlerden.
Çıktığı 61 maçta 56 galibiyet elde eden ve birçoklarına göre tarihin en iyi boksörü kabul edilen Ali, bugünleri göreceğini biliyordu. Nasıl mı? Tabii ki ‘hayalinde canlandırarak’.
“Gelecek tarihi” kavramı onun için büyük öneme sahipti. Ringe çıkmadan önce o dövüşü kafasında birçok defa oynar ve en sonunda hakemin kendi elini havaya kaldırdığını hayal edermiş. Hatta işi bir adım daha ileri götürerek dövüşten önce rakibine onu hangi rauntta yere sereceğini dahi söylermiş. İşin ilginci bunda da genelde başarılı olurmuş.
Sonuçta, “Ben en iyisiyim. Bunu en iyi olduğumu bilmeden önce de söylüyordum” diyen birisinden bahsediyoruz.
(Not: Bu yazı Spor Arena Plus mayıs sayısından alınmıştır.)