NBA playoff eşleşmeleri değerlendirmesi
EREN TUNCAY / AJANSSPOR
NBA tarihinin en kıyasıya mücadele içinde geçen MVP yarışına sahne olan ve en olağanüstü bireysel performanslara tanıklık ettiğimiz 2016-2017 normal sezonunun sonuna geldik. Normal sezon bitti ve playoff eşleşmeleri belli oldu. Batı’da durum daha sakinken, Doğu konferansının son sırası için üç takımın son maça kadar mücadelesi sonunda dışarıda kalan sezon içinde inanılmaz efor sarf eden Miami Heat olurken, içerideki takımlar ise Indiana Pacers ile Chicago Bulls oldu.
DOĞU KONFERANSI
(1)BOSTON CELTICS-CHICAGO BULLS(8): 4-2
Geçtiğimiz sezon oynadıkları basketbolla isimlerinden sıklıkla söz ettiren ve bu sezon daha iyi olması beklenen Boston Celtics, aslında hiç de beklenildiği gibi sezona başlamamıştı. Henüz sezonun başında, yaz sezonunda aldıkları Al Horford’un sakatlığı ve diğer oyuncuların da erkenden zaman zaman sakatlanması onların sezona ısınmasını geciktirmişti. Ancak başlarında olan koç Brad Stevens’ın oradaki etkisi, sezon daha fazla geçmeden etkisini göstermeye başladı ve geçen sezon da harikalar yaratan Isaiah Thomas daha da üstüne koyarak kusursuza yakın bir hücum performansı göstererek (sezonu sayı krallığında 28.9 sayı ortalamasıyla üçüncü sırada bitirdi) Boston Celtics’in toparlanmasını sağladı. Aslında son 1 aya kadar -takibini hep sürdürse de- birincilikte ismi geçmeyen Boston Celtics, Cleveland Cavaliers’ın son 1 aydaki inanılmaz düşüşü ve aldığı seri mağlubiyetlerden yararlanarak birinci sıraya yerleşerek 2007-2008 sezonundan beri ilk defa Doğu konferansını lider tamamladı. Chicago Bulls ise, modern basketbolun görüp görebileceği en ters, en zıt takımı kurarak sezona başladı. Takım içinde problem yaşayabilecek oyunculardan dolayı daha çok erkenden lige havlu atmaları beklenirken, Dwyane Wade’in lider olmaktan çok abi olup, bu işi Jimmy Butler’a bırakması ve bunu çok uyumları yapmalarıyla Chicago Bulls sezonun ilk 3 ayını çok iyi geçirdi. Sonrasında beklenen sorunların fazlasıyla yaşanması ve Bulls koçu Fred Hoiberg’in maçlara çıkacağı ilk 5’i bile kestirememesinde Bulls’un çöküşü başladı. Ancak son ayda Wade’in sakatlığına rağmen Jimmy Butler’ın ve yan parçaların -Rondo bile- ekstra gayreti onlara hiç beklenmedik playoff’u son sıradan da olsa getirdi. En ilginç serilerden biri olacağını düşünüyorum. En yumuşak takımlardan biri olan Celtics’e karşı Bulls sertliğini kullanmak isteyecektir. Ancak ben bu seriden en çok koç Brad Stevens’a güveniyorum, bu yüzden Jimmy Butler’ın yanacağı maçlar da olsa Celtics bu turu geçecektir: 4-2.
(2)CLEVELAND CAVALIERS-INDIANA PACERS(7): 4-1
Geçen sezon kulüp tarihinin ilk şampiyonluğu yaşayan ve yeni sezona “son şampiyon” etiketiyle giren Cleveland beklentilerin daha yavaş olmasına rağmen, bunun aksine sezona çok hızlı başladı. Sonrasında vitesi her zamanki gibi düşürseler de 2015’ten beri her sezon artan bench katkıları bu sezon da etkisini gösterdi. Ligin en çok üçlük ve sayı atan takımlarından biri oldular. Sezon ortasında kadrolarına yaptıkları nokta hamlelerle bunu iyice pekiştirdiler. Normal sezonun itibariyle felaket ötesi bir savunma yapsalar da bunu playofflara sakladıklarını ve orada bu açıdan bir sorun çıkmayacağını düşünüyorum. Indiana Pacers da her sezon olduğu gibi bu sezona da büyük beklentilerle girseler de sezon boyunca çok dalgalıydı. Paul George’un inişli çıkışlı ve istikrarsız olması ve Indiana’yı da aynı ölçüde etkiledi. Hatta Paul George ayrılma sinyalleri bile verip, Indiana’da iç huzursuzluk başlamıştı. Ancak sonrasında George iyiyken, Indiana playoff’un orta sıralarında gezindi, George formsuzken zaman zaman playoff potasının dışına çıktılar. Ama en sonunda Paul George son 1 ayda gösterdiği müthiş performansla takımını yedinci sıradan bu yarışın içine soktu. Paul George son 1 aylık performansını tüm sezona yayabilseydi her şey takımca da daha farklı olabilirdi. Bu seride ise LeBron ve arkadaşlarının -her playoff olduğu gibi- vitesi artırıp, ilk turu hızlı geçmek isteyecektir. Fakat Paul George, Indiana’daki bir maçta fire verdirebilir: 4-1.
(3)TORONTO RAPTORS-MILWAUKEE BUCKS(6): 4-2
Geçen sezon kulüp rekoru kırdıktan sonra bu sezona da çok iyi başlayan ve özellikle DeMar DeRozan’ın akıl almaz şekilde hücum performansı sergilemesi, Kyle Lowry’nin liderliğiyle birleşince Toronto yine keyif veren takımlardan biri hâline çok çabuk gelmişti. Kısa sayılamayacak bir süre böyle devam etseler de zaman zaman bench’in çok skor üretememesi veya DeRozan-Lowry ikilisinin formsuzluğundan dolayı Toronto uzun süre sahip olduğu ikincilikten düşse de iddiasını hep sürdürdü. Ara dönemde en çok ihtiyaçları olan iki oyuncudan birini (Serge Ibaka) almayı başaran Toronto Raptors’ın ara dönemin en iyi hamlelerinden biri yaparak, sorun yaşadıkları bölüme en uygun iki isimden birini bulmaları onlar için çok iyi olmuştu. Lowry’nin neredeyse normal sezon sonuna kadar sakatlanması DeRozan’ı tek başına bıraksa da DeRozan bu dönemi hem performans hem de istatistik anlamında iyi geçirdi ve üçüncü sıradan playoff’a girdiler. Ben her sezona performansı itibariyle birkaç takımı ekstra severim sezon içinde. Milwaukee ise bu sezon en sevdiğim takımların başında oldu. Khris Middleton’ın uzun süre parkelerden uzak kalacak olması haberiyle sezona buruk başlayan Milwaukee’nin Antetokounmpo-Parker ikilisinin müthiş uyumu, Milwaukee’nin üzerindeki bu burukluğun çabuk atılmasına sebep olmuştu. Kısa zaman içinde de NBA’deki en iyi genç ikililerden biri olan (diğeri Towns-Wiggins) Antetokounmpo-Parker ikilisi Milwaukee’yi taşımaya devam etti. Milwaukee için her şey iyi giderken Khris Middleton’ın döndüğü maçta Jabari Parker’ın sakatlanarak birden sezonu kapatması, Milwaukee için görece sezonun bitişi olarak değerlendiriliyordu. Fakat Khris Middleton’ın zaman içinde takıma uyum göstermesi ve en önemlisi Antetokounmpo’ya destek vermesi bana önce bunları, sonra da bunları yazdırmıştı. Takımca da gösterdikleri eforla beraber Antetokounmpo’nun liderliğiyle beraber uzun süre playoff dışında kalmalarına karşın basamakları birer birer tırmanarak 5. sıraya kadar yükseldiler. En nihayetinde de 6’dan playoff yaptılar. Bu seride gönlüm Milwaukee’den yana olsa da sanırım onlar için sezonu sonu bu tur olacak. Toronto’da her zaman Kyle Lowry ve DeMar DeRozan ikilisinin playoff sendromu yaşamasından ötürü eşleşmelerde sıkıntı yaşasalar da Ibaka’nın eklenmesi ve her sezon artan tecrübeyle, bu sezon o “sendrom”u bu denli erken veya şiddetli yaşamasını beklemiyorum. Giannis Antetokounmpo ve Khris Middleton ikilisinin 1 veya 2 maç almasını bekliyorum, ancak onlar için sezonu burada noktalıyorum. Umarım gelecek sezonlarda Jabari Parker’la beraber onları daha yükseklerde göreceğiz: 4-2.
(4)WASHINGTON WIZARDS-ATLANTA HAWKS(5): 4-1
Başkent ekibi, belki de sezon başlangıcının ilk haftasında (15 ila 12. sıra aralığındaydılar) sezon sonunda burada ve en önemlisi bu şekilde olacaklarını tahmin edemezlerdi. NBA’in en teknik anlamda zayıf koçlarından Scott Brooks’u takım getirmelerinin üzerine takımın bu kadar takımca formsuz olmasına ekstra olarak NBA’in en verimsiz bench’ine sahip olmaları, Washington’ı henüz ilk ay itibariyle isyan etmesine fazlasıyla yetmişti. Ancak Ocak ayından sonra zamanla birbirine alışan ilk beş (John Wall, Bradley Beal, Otto Porter Jr, Markieff Morris ve Marcin Gortat) ligin en uyumlu ilk beşi olmayı başardı. Maçlarda adeta otomatik olarak oynayan ve hem hücumda hem de savunmada bir makina misali tıkır tıkır işleyen bu takıma bir de sezon arasında gelen Brandon Jennings ve Bojan Bogdanovic katkıları, bench’i de kuvvetlendirince -Washington’ın tam aradığı tipte oyunculardı- Washington’ı 12. sıra dolaylarından o kadar hızlı 3. sıraya kadar çıkardı ki, herkes şaşkın şaşkın kalmıştı. Basketbollarındaki uyumu beğenmemek elde değildi. Bu uyumu uzun vadeli yaymayı da başarınca, keyif veren takımlardan biri hâline geldiler ve playoff’a 4. sıradan katıldılar. Atlanta Hawks ise artık, iki sezon önceki o Doğu lideri olmuş takımı dağıtmak gerektiğini anlamış, Jeff Teague ve Al Horford’la yollarını ayırmıştı. Yerine gelen Dennis Schröder ve Dwight Howard’la yeni bir hava yakalayan Atlanta, koç Mike Budenholzer’la beraber sezonun ilk 1,5 ayında Doğu liderliğine oynayıp, seri galibiyetler almıştı. Ancak istikrarsızlık abidesi olan Dwight Howard -yine de hakkını yemeyelim geçtiğimiz 3 sezonla ilgisi yoktu- düşüşe geçip, Dennis Schröder’in de bir öyle bir böyle performansları Atlanta’yı liderlikten, 2 ay içinde playoff dışına kadar attı. Daha sonrasında Paul Millsap ve kenardan gelen Tim Hardaway Jr’ın ipleri ele alması, Howard-Schröder ikilisinin yeniden iyi oynamasıyla Atlanta, bugüne kadar playoff’un orta sıralarına demir attı ve çok stabil bir görüntü sergiledi. Bu seride ise taraf seçmek çok da zor değil. Playoff havası elbette farklı ama John Wall ve bu uyumlu Washington’ın, istikrarsız Atlanta’yı belki bir maç takılarak rahatça geçeceğini düşünüyorum: 4-1.
BATI KONFERANSI
(1)GOLDEN STATE WARRIORS-PORTLAND TRAIL BLAZERS(8): 4-1
Geçtiğimiz üç sezonda NBA’in en iyi takımı olan Golden State Warriors, yetmezmiş gibi takıma NBA’in en iyi oyuncularından birini, Kevin Durant’i ekleyerek gücüne inanılmaz bir güç kattı. Sezon öncesinde Durant’in takım kimyasına uyup uymayacağı tartışılmasına rağmen sezon genelinde Durant takıma öyle bir uydu ki, yıllardır Warriors’ta oynuyormuşçasına… Warriors hakkında genel anlamda pek de bir şey söylemek istemiyorum, yine NBA’in en akıcı oyunlarından birini oynayarak sezonu lider bitirdiler. Yalnızca Durant’in Şubat sonunda yaşadığı sakatlık üzerine bir 10 maçlık dönemde acayip düşüş yaşasalar da, sonrasında bu sezonun üst üste galibiyet alma rekorunu kırarak hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler. Geçen sezon küçük bir mucize yaratan Portland bu sezon o kadar iç açıcı değildi, en azından son 1 aylık döneme kadar. Sezonun henüz başına özellikle Damian Lillard’ın çok çok iyi başlaması ve erken dönemde isminin MVP adaylarına girmesiyle Portland sezona çok iyi girmişti. Fakat bu uzun sürmeden Damian Lillard’ın düşüşüyle Portland’ın düşüşü bir oldu uzun süre playoff potasının dışında kaldılar. Bu dönemde Lillard’ın istikrarsızlığından dolayı CJ McCollum’un takımı taşıma çabaları doğal olarak her zaman işe yaramadı. Ocak-Şubat ayından itibaren Batı konferansında 7.’yle 8.’nin arasının epey bir açılmasından dolayı Batı’daki playoff potasında yalnızca bir koltuk boştu, Portland da bu dönemde orası için adeta savaştı. Özellikle All-Star arasından sonra bir Damian Lillard var ki, bu performansı (aynı Paul George örneği gibi) tüm sezona yayabilseydi ismi ciddi anlamda bu sezonki ekstrem MVP yarışında olurdu, abartmıyorum. En sonunda Denver’ı da saf dışı bırakarak 8.lik koltuğuna oturdular. Warriors ve Blazers, bu iki takım geçen sezon ikinci turda eşleşmişlerdi ve Damian Lillard’ın acayip performanslarına rağmen Warriors Portland’ı 4-1 elemişti. Bu eşleşmede iki takımın da çok iyi savunma yapamayacağını (tabii Portland, Warriors’a göre daha feci) ve çok iyi hücum yapacağını düşünüyorum. Keyifli maçlar olacaktır, özellikle Oakland’lı olan Damian Lillard’ın Oakland takımı Warriors’a karşı başka bir seviyede oynadığını biliyoruz. Ama Warriors’ın geçen seneki gibi bir maç vererek turu geçeceğini düşünüyorum: 4-1.
(2)SAN ANTONIO SPURS-MEMPHIS GRIZZLIES(7): 4-0
San Antonio Spurs hakkında, tıpkı Warriors gibi, çok bir şey söylemeye lüzum bulmuyorum. Yıllardır süren doğru basketbol prensipleri, inanılmaz disiplin ve koç Gregg Popovich desek yeterli olur sanırım. Sadece bir parantez açmak isterim ki, bu sistem hâlâ devam etse de yavaş yavaş Kawhi Leonard üzerine, yani bir oyuncu üzerine kaymaya başlıyor. Spurs’ün gelecek zamandaki tek problemi bu olabilir. Memphis de, aynı Spurs gibi senelerdir aynı performanslarla, aynı stiliyle buralara tutunur bir takım oldu. Geçtiğimiz sezonlara nazaran bu sezon onları playoff’ta beklemiyordum. Ancak Mike Conley-Marc Gasol ekseninde ve artık kenardan gelerek daha verimli olan Zach Randolph’un performanslarıyla Memphis umulandan daha çok maç kazandı ve 7. sıradan kendine yer buldu. Geçtiğimiz sezon da bu iki takım ilk turda eşleşmişti. Yine aynı şekilde bir seri geçmesini bekliyorum. Tahmin olarak geçen sene olduğu gibi tekrardan 4-0 diyeceğim ancak bu sefer Memphis bir maç alırsa kimse şaşırmasın: 4-0.
(3)HOUSTON ROCKETS-OKLAHOMA CITY THUNDER(6): 4-2
Sezonun en çok beklenen eşleşmesi ilk turda gerçekleşti. En çok beklenen olmasının sebebini açıklayacağım elbette ama bu serinin isminin geçmesi bile şimdiden heyecanlandırıyor. Houston Rockets, geçtiğimiz sezon geçirdikleri felaket sezondan sonra Mike D’Antoni’nin takıma empoze ettiği “ütopya” basketbolunu ve buna uygun oyuncularla yola devam etmeleri, Houston’ın seviyesini 3-4 kat artırmıştı. Sayı atmak için basketbol sahasının sadece boyalı alanını ve üç sayı çizgisinin arkasını kullanan Houston Rockets, James Harden’ın olağanüstü liderliğiyle beraber NBA’in en iyi hücum eden takımlarından biri ve en çok üçlük atan takım oldu. Zaman zaman bu üçlük sisteminde doğal olarak sekmeler olsa da Houston normal sezonu çok iyi geçirdi ve üçüncü sıraya yapıştı. Oklahoma’da ise durumlar çok daha başkaydı. Kevin Durant’in Warriors’a gidip Oklahoma’yı bırakmasının ardından herkes Westbrook’un çıldırabileceğini, ancak bu takımın playoff yapamayabileceğini düşünür olmuştu. Sadece Westbrook üzerinden oynamak zorunda kalan bu takım, yan parçalar onun etrafında şekillenmeye çalışsa da bu konuda sezon geneli olarak başarılı olamadı. Russell Westbrook her şeyi, her maç yaptı, her maça %110’unu verdi, inanılmaz maçlar kazandırdı ve destansı bireysel istatistikler yaptı. Oklahoma takımının geri kalanı da hâlâ eksikleri olsa da sezonun en başına göre Westbrook çevresinde şekillenmeyi biraz daha iyi yapabildiler. Neden mi en çok beklenilen seri? Çünkü James Harden ve Russell Westbrook, NBA tarihinin en saçma sapan istatistiklerine, performanslarına sahip MVP yarışını geçiriyor. Adeta her maç savaşıyorlar. İkisini de izlemek, onların bu oyunlarına şahit olmak büyük şans. Şimdi ise birbirlerine karşı hem de playoff gibi ciddi bir alanda savaşacaklar. Her iki isim de çıldıracaktır. Houston’ın ütopya basketbolu bu sezon onları ne kadar ileri taşıyacak bilinmez. Fakat bu seride takımca Oklahoma’dan iyi oldukları aşikar. Serinin hiçbir maçının kaçırılmaması taraftarıyım; Russell Westbrook’un absürt performanslarla iki maç almasını bekliyorum, ancak maalesef ki daha çok “takım” olan Houston’ı tek başına elemesi mucize olur: 4-2.
(4)LOS ANGELES CLIPPERS-UTAH JAZZ(5): 4-3
Los Angeles Clippers, sezonun en şaşırtan takımlarından biriydi. En azından ilk 1,5 aylık dönem için. Bu dönem içinde Batı’da ve ligin genelinde lider olan Los Angeles Clippers’ın tek tip basketbol oynama sistemi kusursuz işleyince onları epey iyi durumda götürdü. Fakat A planından başka hiçbir planı olmayan ve seçeneği olmayan takımlarda, oynadıkları tek tip oyunda ufak bir sorun veya formsuzlukla baş gösterdiği zaman o takım sendelemek yerine direkt tepe taklak yere kapanmak zorunda kalıyor. Clippers da aynen bunu yaşadı. Müthiş uyumlu bir ilk beş ve kenardan gelen Jamal Crawford’ın performansları onları müthiş taşısa da o uyum içinde formsuzluktan dolayı direkt birincilikten 5-6’ya kadar kısa bir zaman diliminde geriye düştüler bu yarışta. Üstüne bir de Blake Griffin’in sakatlığı, o da yetmezmiş gibi Chris Paul’ün sakatlığı eklenince, Clippers’ın A ve tek planın temelini oluşturan iki oyuncu olmayınca, takım adeta sudan çıkmış balığa döndü. Bu kadar şanssızlığa da rağmen orta sıralara tutunmayı başardılar. Neyseki playofflara girerken bir eksikleri yok ve tamlar. Utah Jazz ise henüz sezon başlamadan evvel yapılan tahminlerde, NBA’in en sıkı ve sert savunma yapan takımı olması beklenirken bunu fazlasıyla da yerine getirdiler. NBA’in savunma verimliliği en yüksek üçüncü takımı olan Utah Jazz, tabii ki de bundaki en büyük pay sezonu blok kralı olarak bitiren Rudy Gobert’in. Sadece savunmasıyla son 2 sezondur zaten konuşulan Utah Jazz, savunmasının üzerine daha çok koymasının yanı sıra hücumunu da geliştirince, şuanki oldukları pozisyona geldiler. Gordon Hayward’ın bu anlamdaki liderliği büyük etken olurken, kolektif çaba da işin içine girince Utah sıkıcı savunma takımından, ne yapacağı belli olmayan sürprizlerle dolu bir takıma dönüştü. Bu eşleşme de benim için taraf seçmesi en zor eşleşme oldu. Sürprizlere çok açık seri. İlk turdaki en uzun serinin bu olacağını düşünüyorum. 7 maça gitmesi yüksek ihtimal, ancak Utah da 7 maçta geçse şaşırmam Clippers da. Fakat ben sadece yarım adım farkla tecrübeyi koyarak Clippers diyorum: 4-3.