Kariyerinin en unutamadığın anını sorsam, gözünün önüne gelen ilk şey ne olur? Tek bir andan bahsetmek imkansız, tek bir maç, tek bir gol, tek bir kupa. Klopp ile şampiyonluğa ulaştığımız sezonun tamamı bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. O sezon yolun sonu kadar, yolun kendisi de değerli benim için. Benim için kariyerimin özetidir o sezon. Dortmund’da her zaman çok başarılı oldun. Real Madrid ve Liverpool'da ise beklenen aşı tutmadı. Sence eksik olan neydi? Bu ikisini aynı kefeye koyamam. Real Madrid’de sakatlanınca, daha ilk günden geri plana düştüm. Orası çok farklı bir yer, bir kere gözden düştünüz mü, formayı geri kazanmanız neredeyse imkânsız. Üstelik o dönemde takım öyle iyi bir performans sergiliyordu ki, bana fırsat verilmeyeceğini görebiliyordum. Öte yandan Liverpool’da sezona iyi başlamıştım. Ama devre arasında Dortmund’dan teklif gelince dayanamadım. O teklif olmasa belki Liverpool’da uzun yıllar devam ederdim. Ama Klopp ile yeniden bir araya gelme fikri ve Şampiyonlar Ligi kupası kazanma ihtimali aklımı başımdan aldı. Ailem de İngiltere’ye uyum sağlamakta zorlanıyordu. Bu nedenle daha mutlu olacağımıza inandığım yere; eve dönmeye karar verdim. Madrid için aşı tutmadı denebilir ama Liverpool tamamen benim kararımdı. -Aslında Dortmund’da pek çok Türk futbolcu forma giydi ve çoğu başarılı oldu. Emre Mor’dan çok şey bekleniyordu ama o potansiyelini bir türlü sergileyemedi. Emre’nin dünya çapında bir oyuncuya dönüşmesi için ne yapması gerekiyor? Dortmund kulübünün kendine has bir kimliği var. Herhangi bir oyuncunun Dortmund’da başarılı olması için disiplinli olması ve çok çalışması lazım. Bunu kulübe ve taraftara hissettirmesi şart. Ne kadar yetenekli olursanız olun, istisnasız bu böyle. Emre hayranlık uyandıran, bilet sattıran, tribünleri dolduran oyuncular kategorisinde. Ama yetmez. Disiplinli olması ve çok çalışması lazım, çok.
-Birlikte oynadığın oyuncular arasında senin için en özel isim hangisi? Onu diğerlerinden farklı ne? Kaka. Madrid’de sakatlığımın olduğu dönem, hayatımın en zor dönemlerinden biriydi. 20’li yaşların başındaydım, o ağır süreci nasıl atlatacağımı bilmiyordum. Üstelik eşim Tuba da ilk çocuğumuza hamileydi. Kaka, ikimizi de çok destek oldu. Ballon Dor kazanmış bir futbolcuydu o, bir efsaneydi. Üstelik kendi sıkıntılarının da olduğu bir dönemdi, yine de bizi hiç yalnız bırakmadı. Hayatımda çok özel bir yeri vardır. Mesleğinde zirveye çıkan birinin, bu kadar iyi bir insan olarak kalabilmesi sık karşılaşılan bir durum değil. -Jose Mourinho, Brendan Rodgers, Jürgen Klopp, Thomas Tuchel ve Peter Bosz gibi çok önemli teknik adamlarla çalıştın. Her birini tek bir cümle ile tanımlamanı istesem? Mourinho ne yapar ne eder bir yolunu bulur ve kazanır. Rodgers futboldan iyi anlar. Tuchel taktik zekâsı yüksek bir hoca. Bosz soğuk görünmesine rağmen sıcak bir insan. Klopp ise iyilerin en iyisidir. -Hayatını şekillendiren bir figür oldu mu? Tek bir figür diyemem, birden fazla isim şekillendirmiştir kişiliğimi. Kaka’dan iyi bir insan olmayı öğrendim mesela. Carvahal’den acele etmeden hayattan zevk alarak yaşamayı. Ronaldo’dan çalışkan olmayı. Menajerim Reza Fazeli’den engeller karşısında pes etmemeyi, çözüm odaklı olmayı öğrendim. Son iki yıldır danışmanlık aldığım Okan Can Yantır ise ufkumu açtı diyebilirim, keşke bir 10 sene önce tanısaymışım onu. -Bir başucu kitabın var mı? Paulo Coelho’nun kitabı; The Alchemist. Her sene 3-4 defa okuyorum o kitabı.
-Özeleştirini yapmanı istesem; Nuri Şahin’i hangi yönleriyle eleştirir, hangi yönleriyle takdir edersin? Sabırsızım. Bir de her şeyin iyi olacağına inanmaya meyilliyim, hâlbuki hayat bu kadar tozpembe değil. Bunu hala öğrenemedim. Bu iki konuda geliştirmeliyim kendimi. İnsanın kendini takdir etmesi de çok zor bir şey, ne desem ki. İyi bir dinleyiciyimdir. Bir de etrafımdaki insanların mutlu olması için çok çabalarım. Bu özelliklerimi seviyorum. -Milli takıma sessiz sedasız veda ettin. Misyonunu tamamladığını düşündüren şey neydi? Ben ülke sevgisinin çok yoğun yaşandığı bir evde büyüdüm. Futbola başlarken en büyük hayalimdi ay yıldızlı formayı giymek, şükürler olsun ki bu hayalimi gerçekleştirdim. O forma ile sahaya ilk ayak bastığım anı dün gibi hatırlıyorum, hayatımın en özel anlarından biriydi. Sonrasında çeşitli yaş gruplarında neredeyse 100 kere yaşadım bu gururu, her seferinde de benzer heyecanı ve gururu hissettim. Ama bu bir bayrak yarışı. O bayrağı taşıyan, doğru zamanda bir sonraki nesile devretmekten de sorumludur. Ben hayatta gelişimin gerekliliğine ve değişimin gücüne inanırım. İyi bir planlama ile önümüzdeki 10-15 sene içinde büyük başarılara imza atabilecek genç bir jenerasyon var. Zamanında bana tanınan fırsatların, onlara da tanınması için milli takım kariyerine nokta koymam gerektiğine karar verdim. Her ne olursa olsun, ülkesini bu kadar seven bir sporcu için inanın bu hiç kolay bir karar değildi. Bu kararı hangi nedenle verdiğimi ve ne hissettiğimi çok iyi ifade etmem gerekiyordu. Bunu başardığıma inanıyorum. Sessiz sedasız değil de olması gerektiği gibi veda ettiğimi düşünüyorum. Beni çok iyi tanıyan, iletişim konusunda tecrübeli, profesyonel bir ekip ile çalışmanın faydasını gördüğüm anlardan biridir. -Uluslararası düzeyde bu kadar tecrübe sahibi olan bir oyuncunun ileride bir gün milli takımımızın başına geçmesi iyi olmaz mı? Olur değil mi? Olur, olur. (Gülüyor) Uzakta olsam da, ülkemdeki insanların beni iyi tanıdığına inanıyorum. Bana, bilgi ve birikimime ihtiyaç duyulduğunda, ay yıldız forma için elimden ne geliyorsa yapmaya hazır olduğumu herkes biliyordur. Onur duyarım.
-Sence Türk futbolunun en temel sorunu ne? Bu kadar büyük potansiyeli olan bir ülke olmamıza rağmen neden yol alamıyoruz? Günlük zaferlere aldandığımız için. Farkındalığımız düşük, özleştiri yapma konusunda isteksiziz. Mesela Hırvatistan’ı yendik ya, hemen herkeste süper oynadık, bizim karşımızda kimse duramaz, hissiyatı oluştu. Zafer sarhoşu olduk birden bire. Oysa ki hiç iyi oynamamıştık, mağlubiyete yakın taraf bizdik. Bu maç özelinde bir örnek ama aslında hep böyleyiz biz; gündelik zaferler peşindeyiz. Bence temel sorunumuz da bu. -Almanya’da altyapılarda verilen futbol eğitimi her zaman övgü konusu olmuştur. Bizde eksik olup onları bu kadar özel kılan nedir? Türkiye’deki alt yapı eğitimlerini tam olarak bilmediğim için karşılaştırma yapmam doğru olmaz. Evet, genç milli takımda oynadım ama benim hocam Abdullah Avcı’ydı. O çok özel bir teknik adam, onun olduğu dönemi genele vurmak doğru değil. Karşılaştırma yapamıyorum ama temel sorunumuz alt yapı değildir. Alt yapı olsa şimdiye çoktan çözmüş olurduk herhalde değil mi. O kadar zor değil çünkü çözümü. Demek ki daha büyük sorunlarımız var. -Sence Türk oyuncuların Avrupa futbolunda yer edinebilmesinde birden fazla yabancı dil konuşabilmeleri ne kadar önemli? Ben Dortmund’a gelen yabancı oyunculara da ilk günden itibaren tek bir tavsiyede bulunuyorum, ne yapın ne edin Almanca öğrenin. Enes transfer olduğunda da hemen aradım, bunu söyledim; inan bana zor değil hemen dil öğren diye tembihledim. İnanın adaptasyon sürecinde çok büyük etkisi oluyor. Ben Real Madrid’e transfer olmadan 3 ay önce, eşimle birlikte çok yoğun bir dil programına girmiştim. Haftada 5 gün 5’er saat evde özel bir eğitim alıyorduk. İmza attığım gün İspanyolcayı sökmüştüm. -Cenk Tosun’un Everton’a transferi hakkında ne düşünüyorsun? Sence kendine nasıl bir hedef koymalı ve bu hedefine giden yolda neler yapmalı? Ben son yıllarda Türkiye’de oynayıp kendini Cenk kadar geliştiren bir oyuncu daha görmedim. Bu nedenle çok başarılı olacağına inanıyorum. İmza atmadan önce beni aradı, ligi, ülkeyi, şehri konuştuk. Everton profilinin de bir takıma ne kadar uygun olduğunu konuştuk. Cenk genç bir oyuncu değil, kendini kanıtlamış bir sporcu, ona sportif anlamda tavsiyede bulunmama ihtiyacı yok. Ama memleketten zeytin taşımasına gerek yok, ben ona Liverpool’daki Türk marketinin adresini vereceğim.
-Arda Turan’ın Barcelona’dan Başakşehir’e transfer olması, şu anda spor gündemimizin ana maddesi. Yakın arkadaş olduğunuzu biliyoruz, karar aşamasında sana danıştı mı? Kararını öğrendiğinde ne hissettin? Danışmadı. Çünkü profesyonel açıdan bu konuda ne düşündüğümü gayet iyi biliyor. Biz ikimiz de Şampiyonlar Ligi Finali oynadık ve kupaya ulaşamadık. Ben ona sakın bu kupayı kazanana kadar Türkiye’ye dönme demiştim. Ama görünen o ki, koşullar bunu gerektirdi. Şu anda hangi takımda oynadığından çok, hangi hoca ile çalıştığı önemli bence. Onu yeniden eski günlerine döndürebilecek tek isim Abdullah Avcı. Bu kararı neye dayanarak verdiğini anlıyorum. Ama eleştirilerin dozunu ve üslubunu anlamam mümkün değil. Bu ülke insanının hayal bile edemediği şeyleri gerçekleştirmiş bir sporcu Arda, kredisi bundan fazla olmalıydı. Biliyorum ki oynamaya başladığında her şey geride kalacak. -Türk oyunculardan beğendiğin, gelecek vaat ettiğini düşündüğün, çalıştığın hocalardan biri arayıp sorsa kefil olacağın bir oyuncu var mı? Oğuzhan. Şu an telefon çalsın, hiç düşünmeyin hemen alın derim. -Futbol oynamayı bırakmadan gerçekleştirmek istediğin bir hayalin var mı? Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazanmak. Biliyorum çok zor ama hayalim bu. Bu şehir, bu kulüp, bu taraftar o kupayı hak ediyor. Neden olmasın.-Futbolu bıraktıktan sonra yoluna nasıl devam edeceğine karar verdin mi? Futbol oynamayı bıraktıktan sonra da futbolun içinde kalmaya devam etmek istiyorum. Çalıştığım önemli isimlerden edindiğim bilgi ve birikimlerimi, sonraki nesillere aktarmak istiyorum elbette. Ama bunlar yeterli olmayacaktır, yeni nesil bizden çok farklı. Üstelik futbol çok hızlı büyüyen ve dinamikleri sürekli değişen bir sektör. Bu değişime ayak uydurmak için kendime yatırım yapmak, farklı alanlarda kendimi geliştirmek zorundayım.
-Hazırlıklara başladın mı? Elbette. Son bir yıldır, okuduğum kitapların tarzını değiştirdim. Liderlik ve insan yönetimi alanındaki kitaplara yöneldim. Ağırlıklı olarak futbolu bırakıp teknik direktör olan oyuncuların biyografilerini okuyorum. Uluslararası firmaların üst düzey yöneticileri ve elit sporcular ile çalışan, ünlü bir akademisyenden bireysel danışmanlık almaya başladım. Performans istikrarı ve liderlik konusunda Dr. Alan Watkins ile özel olarak çalışıyorum.Beni çok heyecanlandıran bir diğer gelişme de, Harvard’a yaptığımız başvuru. Eğer kabul edilirsem, futbol kariyerimle üniversite eğitimimi birlikte yürüteceğim. Dünyanın en iyi üniversitesinden yöneticilik dersleri almış olmak, o havayı solumuş olmak, futbol sonrası kariyerim için çok değerli olacak.-Sosyal medyada yaptığın paylaşımlar büyük ilgi görüyor. Sadece görsel kalitesi değil yazdığın metinlerin içeriği de etkileyici. Profesyonel destek alıyor musun? Evet. Ama sadece sosyal medya iletişimi konusunda değil. Kariyer danışmanlığımı ve marka yönetimimi profesyonel bir ekip yapıyor. Kariyerimle ilgili; kısa, orta ve uzun vadeli planlarımı oluşturduk, bu planlar doğrultusunda almam gereken aksiyonlarla ilgili beni yönlendiriyorlar. Marka yönetimi tarafında; kurumsal kimliğimi, iletişim aktivitelerimi, marka işbirliklerimi, sosyal sorumluluk projelerimi yönetiyorlar. Benim adıma tüm bunları düşünen, planlayan ve uygulayan bir ekip olunca, ben de gönül rahatlığı ile sadece futboluma odaklanıyorum. -Bir paylaşımında, "Yaptığınız sporun tüm detaylarına hakim olun. Merak edin. Antrenman bilimlerini, beslenmeyi... Ne kadar bilirseniz o kadar az yanılırsınız.’ demiştin. Senin başarının sırrı bu mu? Çok büyük payı olduğunu söyleyebilirim. Gelişmeyen her şey zamana yenik düşer, yok olur gider. Ne kadar yetenekli olursanız olun, eğer yaptığınız işin detaylarına hâkim olmazsanız, yenilikleri takip edip kendinizi nasıl geliştireceğinize kafa yormazsanız yok olur gidersiniz. İnsanın kendini geliştirmesi de bir şeyleri merak etmesiyle başlar. Bir de ben her şeyi bilirim çok tehlikeli bir yanılgı. Elit sporcuların birçok konuyu kendi alanında uzman kişilere bıraktığını görüyorsunuz. Olması gereken bu. Buna kariyerinizde ne kadar erken başlarsanız o kadar hızlı ve doğru yol alırsınız.
- Futbol haricindeki hayatını da merak ediyoruz. Neler yapmaktan keyif alıyorsun? Bir futbolcunun futbol dışında bir hayatı olması lüks değil zorunluluk. Sporcu mutlu olmalı ki, mutlu edebilsin. Ben en çok uzun sofralarda, kalabalık aile yemeklerini seviyorum. Kendimle baş başa kalıp kitap okumayı da çok severim. Sinemaya, tiyatroya gitmeye vakit bulamıyorum diyenleri de anlamıyorum. İstedikten sonra her şeye zaman ayırabilirsiniz. -Sence profesyonel bir sporcunun istikrarlı bir performans sergilemesinde aile hayatının payı nedir? Kariyerimde geldiğim noktada da, bugün olduğum insanda da, Tuba’nın payı çok büyük. Ailemin bana sunduğu huzuru hiçbir şeye değişmem. Sakin ve düzenli bir hayatım var ama eğlenmesini de biliyorum, hayatın tadını çıkarmasını da.