Okan Buruk, Aykut Kocaman'a hak verdi: 'Biz de...'
İlk yayınlanma tarihi:
Son Güncelleme:
Takım olarak büyük rakiplere karşı her zaman daha etkili oynadıklarını vurgulayan başarıllı teknik adam, “Bu tür maçları iyi oynuyoruz. Rakipler de bize uyuyor açıkçası. Bundan önceki büyük maçlarımıza bakıldığında performansımız zaten iyiyidi” dedi.
Fanatik'te yer alan röportaj şöyle;
“Tabii ki rakibimizin geçen hafta kaybederek bu maça çıkıyor olması, onlar için doğal bir baskı unsuruydu. Baskı altında olacaklarını, öne geçersek kazanma adına daha çok şansımız olduğunu biliyordum. İki takım da son iki haftada 4 maç oynadı.
‘Çift forvet oynadık’
Bu nedenle iki takım üzerinde de bir yorgunluk sözkonusuydu. Biz özellikle bu 4 maça kaleci hariç aynı 11’lerle, aynı kadroyla çıktık. Yorgunluğa rağmen oyun disiplinimize sadık kalmamız önemliydi. Zaten bir süredir çift forvet oynuyoruz, Kadıköy’de de bundan vazgeçmedik. 4-4-2 oynadık.
Okan Buruk, Aykut Kocaman'a hak verdi!
Aykut hocanın Beşiktaş’la oynanan kupa maçının gününe dair itirazına hak veriyorum. Açıkçası biz de perşembe oynasak tepkimiz olabilirdi. Sonuçta biz salı oynadık, Galatasaray maçından sonra oyuncularıma izin verip kafalarının rahatlamasını sağladım. Fenerbahçe için 3 günde yenilenmek zor oldu. Ancak artık futbolda özellikle de bu kadar üst seviye olan, milli takım oyuncuları için 3 günde bir maç oynamak sorun olmamalı.
‘Duran top silahımızdı’
Kazanamadığımız süreçte de çok pozisyona giriyorduk, ancak bunları sonlandıramıyorduk. Bu sorunu çift forvetle aştık. Kadıköy’de de vazgeçmememizin nedeni buydu. Duran top organizasyonları da silahlarımızdan biriydi. Serginho’nun hem bizim kalemizde hem de rakip kaledeki duran toplarda katkı yapacağını düşündük.
‘İlk yarıda kazandık’
Fenerbahçe karşısında çok pozisyona girmedik belki ama girdiklerimizi sonlandırmayı başardık. Daha önemlisi çok pozisyon vermeden bunu başardık. Tabii ki Fenerbahçe riskler aldı. Oyunu bizim sahaya yıktıkları da oldu. Ancak ilk yarı tam istediğimiz gibiydi. Sonrasında da bunu korumayı başarabildik.
‘Dezavantaj değildi’
Saha kenarında olmak tabii ki çok farklı. Açıkçası ilk yarıda maçı cezalı olduğum için tribünden izliyor olmamın bir dezanatajını yaşamadım. Çünkü tam da istediğimiz gibi bir ilk 45 dakika oynamıştık. İkinci yarıda ise ister istemez saha kenarında olmak istedim. Ancak sonunu da iyi getirdiğimiz bir maç oldu.
'Galatasaray’la alakası yok!’
Galatasaray’a karşı oynanan maçlarda tribüne gönderilmem eleştirildi. Ancak şu bilinmeli ki iki maçta da hiçbir şey yapmadan sahadan atıldım. Teknik direktörler olarak hakemlerin iki dudağı arasında yaşıyoruz resmen. İkisinde de ne bir hakaretim ne de bir saygısızlığım var. Son maçta sakatlıklara rağmen devreye uzatma eklenmedi. Saygı duyuyorum buna, ama üstüne bir de kornerimizi iptal edince zaten sahaya yakındım, birkaç adım içeri girip normal bir tepki verdim. Devrede, ‘Dışarı çıkmıyorsun’ dediler. Bunun Galatasaray’la bir ilgisi nasıl olsun! Elbette hocalar olarak hatalarımız olacak, aşırıya kaçmadıktan sonra bunların daha doğru değerlendirmesi gerek. Hakemler tarafından azarlanmamız hiç doğru değil.
‘En fazla sarı’
Bizim mesleğimiz özel bir meslek. Duruşu olan bir meslek. Saha dışına gönderilmeler çok çabuk ve kolay oluyor, bu kadar kolay olmamalı. Korneri attırmıyorsunuz, ‘neden kızdı’ diyorsunuz. Bu bir uyarıyla geçecek bir şey. Oyuncu yapsa en fazla sarı kart. Hoca olunca tribüne gidiyor. En kötüsü hiçbir savunmanız yok. Ertesi maçta da tribündesiniz.
‘Hakemin tecrübesi...’
Derbiyi hatırlayalım. İki kulübe de sahanın içindeydi resmen. Oyuncusundan tercümanına kadar herkes tepki gösterdi. Kimse ne kart gördü ne dışarı gitti. Aydınus’un tecrübesi yatıştırmaya çalıştı. Doğru olan da bu. Maçların temposu, atmosferi doğru anlaşılmalı. Hakemlerin bu kadar hoca göndermemesi lazım.